Gülay Göktürk
0 0 0000
Bir rövanşizmdir gidiyor
Bir zamanlar AK Parti'ye yönelik en popüler suçlama "kamplaşma yaratıyor, gerginliği tırmandırıyor" suçlamasıydı.
Mesela, bir üniversite birincisi sırf başörtülü olduğu için diploma törenine alınmaz, kürsüye çıkmasına izin verilmez; buna verilen tepki ise "İktidar yine türban gerginliği yarattı" diye eleştirilirdi.
O zamanlar çok yazardık bu çarpıklığı; "Biri birinin ayağına basınca 'Ahh' diye bağıran, neden bağırdın diye suçlanır mı? Gerginliği tırmandıran ayağına basılan değil, basandır, onu suçlasanıza" derdik...
Bugünün popüler suçlaması ise rövanşizm. Hükümet kinci olmakla, intikam peşinde koşmakla, bir zamanlar kendine yapılanı başkasına yapmakla suçlanıyor. "Bu sürekli çatışma halinden nasıl bir normalleşme çıkabilir ki! Toplumu sürekli yorarak, kışkırtarak, diken üzerinde bir 'kamplaşma' halinde tutarak, ilkel 'kelle isteme' tutumu yayarak bir yere varılamaz" deniyor.
Ne var ki, rövanşist suçlamasına örnek gösterilen konulara baktığımızda, en azından "işte yine gerginlik yarattılar" suçlaması kadar haksız bir suçlamayla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Mesela katsayı değişikliği... Mesela kesintisiz eğitimin kesintiliye çevrilmesi...
Mesela, çok sayıda rütbelinin Ergenekon ve Balyoz Davası gibi davalarda tutuklu yargılanması ya da kimi gazetecilerden 28 Şubat'ta yaptıkları yayının hesabının sorulması...
Darbe yönetiminin bir gecede milyonlarca gencin geleceğini karartacak bir karar alması ve insafsızca uygulaması sorun yapılmıyor da bu yanlışı düzeltmeye çalışmak rövanş almak oluyor!
Ordu üst yönetiminden birilerinin meşru hükümeti darbe yoluyla devirmeye çalışması normal karşılanıyor da bu kişilerin yargı karşısına çıkartılması, adalet aranması "rövanşizm" oluyor.
Bu, her şeyden önce rövanşizmin kelime anlamına aykırıdır.
Nedir rövanşizm: Size yapılanı başkasına yapmak... Eğer Ergenekon örgütüne karşı rövanşist bir tutum takınılacak olsaydı; sanıklar tutuklanıp mahkemeye gönderilmez; stadyumlarda toplanır, suikastlarla "temizlenir"di.
Geçmişe sünger çekme isteği
Medyada da rövanşist bir ruh halinin hakim olduğu, hesaplaşmada aşırıya kaçıldığı, insafsız davranıldığı, insanlara özeleştiri ve dönüşüm imkânı bile tanımayan bir acımasızlığın hüküm sürdüğü eleştirilerine gelince...
Bu eleştirileri yapanların büyük çoğunluğunun derdi bir aşırılığı önlemek değil, bir dönemin üstünü örtmek.
Medya Türkiye'de hiçbir darbe döneminde başarılı bir sınav veremedi; hakim akım hep darbe işbirlikçiliği ya da en hafifinden güçlüye boyun eğme tutumu oldu. Ne var ki, medya hiçbir zaman bu işbirlikçi-teslimiyetçi tutumun hesabını vermek zorunda kalmadı, yaptığı hep yanına kâr kaldı. Darbe döneminde esas duruşa geçen bütün "duayen"ler ara rejimler gelip geçtikten sonra da büyük bir pişkinlikle "duayen" sıfatını taşımaya devam ettiler.
Şimdi bütün dertleri bu geleneğin sürmesi, kimsenin kirli geçmişlerini deşmemesi, saygınlıklarına gölge düşmemesi...
"Rövanşizm yapılıyor" feryatlarının sebebi de bu...
Oysa bunun hiç değilse bu defa öyle olmaması gerekiyor. Tıpkı bir daha darbe yapmaya cesaret edemeyen ordu gibi, bir daha darbe işbirlikçiliği-şakşakçılığı yapmaya cesaret edemeyen bir medyanın yaratılması için bu hesaplaşmanın -bazen yargı önünde, bazen kamuoyu vicdanında- yapılması gerekiyor.
Affetme zamanı
Bizim gibi önemli bir travma geçiren ülkelerde hayatın yeniden normale dönebilmesi için bu hesaplaşmanın yapılması kaçınılmazdır. Bu hesaplaşma yapılmadan; eden bulmadan, geçmişe sünger çekerek normalleşmeye çalışmak, toplumun büyük çoğunluğunun hakkaniyet duygusunu rencide eder, adalete duyduğu güveni azaltır, hırçınlaştırır. Ve işte asıl o zaman toplum içinde rövanşist duyguların yeşermesinden korkmak lazımdır.
Büyük çoğunluk kötülük yapanın yanına kâr kalmadığı, hakkın yerini bulduğu inancına sahip olduğu andan itibarense, insan tabiatındaki affedicilik girer devreye. Kızgınlığın yerini hoşgörü, empati ve affetme yeteneği alır. Artık eski defterleri kapatma ve yeni bir sayfa açma isteği hakim ruh hali haline gelir. Toplum ancak o zaman yaşadığı travmadan kurtulup geleceğe doğru yeniden birlikte yürüyebilir.
"Yeter artık bu hesaplaşma bitsin" diye sabırsızlananların, toplumsal psikolojiyi hızlandırmanın mümkün olmadığını anlamaktan ve toplum vicdanı "artık affetme zamanı geldi" deyinceye kadar sabırlı olmayı öğrenmekten başka çareleri yok.
bugün
Bu yazı 1,490 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
28 Eylül 2012
Susmak için artık çok geç
-
24 Eylül 2012
Darbecilik mahkûm oldu
-
21 Eylül 2012
7 adımda çözüm planı
-
14 Eylül 2012
Libya
-
25 Ağustos 2012
Kürtler'i PKK'dan korumak
-
8 Ağustos 2012
Tehditle canlı kalkan olunur mu?
-
30 Temmuz 2012
Suriye Kürdistanı
-
2 Temmuz 2012
Zana kimi, neyi temsil ediyor?
-
18 Haziran 2012
Kılıçdaroğlu Bahçeli'nin arkasına saklanıyor
-
15 Haziran 2012
Olmayacak duaya amin
-
11 Haziran 2012
Oslo süreci yeniden mi?
-
8 Haziran 2012
Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi
-
4 Haziran 2012
Ses kayıtları
-
30 Mayıs 2012
Parti kongreleri neden yapılır?
-
21 Mayıs 2012
Sivil bayramlar dönemi
-
11 Mayıs 2012
Yine mi?
-
9 Mayıs 2012
Solun resmi tarihi
-
25 Nisan 2012
Keşke CHP bölünse
-
11 Nisan 2012
Kafası karışık bir Demirtaş
-
9 Nisan 2012
Nizam-ı alem
Yorumlar
+ Yorum Ekle