Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
Hükümeti kim alt edebilir?
Eşitsiz ve dengesiz bir siyasî mücadele izliyoruz.
Cumhuriyet gazetesinin Meclis'ten çıkan kanun için attığı başlıklar bu durumun özeti: "Kız-erkek öğrenciler ayrı sınıflarda okuyacak. Türban takılacak. Okullarda mescit olacak." "Eğitime Kur'an ayarı" manşeti de dahil, bu ifadelere kimse itiraz etmez. İtiraz etmez, çünkü bu başlıkların harekete geçireceği bir karargâh artık yok. Her şey gündüz aydınlığında olup bitiyor. "Takiyye" lâfı AK Parti muhalifleri tarafından uzun zamandır kullanılmıyor.
Karargâh kendi telaşında. Cumhuriyet'in manşetinin hakkını vermek için "İrtica ile mücadele eylem planı" hazırlayabilecek durumda olanlar, İlker Başbuğ'un bu hafta savunmasını yap(ma)tığı duruşmada söylediği, "Diğer genelkurmay başkanları neden burada değiller?" serzenişine kafa yormakla meşguller. "Laik eğitimin sonu" başlığından, bir darbe planı çıkartacak olan kadrolar, savcının "Balyoz davası"nda 365 asker sanık için istediği 20'şer yıl ağır hapis cezasının mahkemenin kararına nasıl yansıyacağını tahmin etmeye çalışıyorlar. Hrant Dink davası kararını temyiz eden Savcı'nın ısrarla üzerinde durduğu "Ergenekon örgütü" iddiası, devam eden ana davayı etkileyecek mi? Bu soru ile meşgul olanların Meclis'in çıkarttığı "kesintili eğitim" kanunuyla ve kanuna eklenen seçmeli "Kur'an-ı Kerim" dersleriyle ilgilenmelerini kimse bekleyemez. CHP'nin yürüttüğü muhalefet bile laiklik ekseninde değil. Kılıçdaroğlu, kanunun laikliğe mugayir yorumlanacak kısımlarıyla değil, ihale faslıyla ilgili. "Kutsal kitabı kalkan yaptılar" sözünün başkaca bir anlamı yok. Muhalefet zayıf. Meclis'in çıkarttığı kanunu "Tevhid-i Tedrisat"a aykırı bulanların, bu devrim kanunundan haberi yok. Tevhid-i tedrisat din eğitimini yasaklamıyor; sadece Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlıyor.
AK Parti hükümeti, bütün oyuncuları rakip takımın sahasında tek kale maç oynuyor. Başbakan'ın milletvekillerine verdiği yemek ve ettiği teşekkür, seyirciye izlettiği skorun yanında bir de estetik vurgusunu ifade ediyor. Yaptığı konuşma ile 28 Şubat rövanşını tarihin kayıtlarına geçiriyor. AK Parti ilk dört yılında insan hakları ve demokrasiyi arkasına alarak askerî vesayet düzenini etkisiz hale getirdi. İkinci dört yılda darbecileri mahkemeye sevk ederek siyasî alanı temizledi. Bugün, üçüncü dönemini dümdüz ettiği alanda hayallerini gerçekleştirerek sürdürüyor.
Toplumun inançları, refah arayışları son elli yılda darbe heveslerine meze yapıldı. İnsanların en doğal hakkı, çocuklarına istediği dinî terbiyeyi verme özgürlüğü laiklik adına baskı altına alındı. Başbakan'ın "statüko" adını verdiği geçmişin seçkinleri, güç ve iktidar sahipleri bu yolla toplumun kendisini yenilemesine engel oldu. Şimdi bentler yıkıldı. Su kendi yolunu buldu. Peki nereye kadar?
Toplumun yüzde 20'si hâlâ akan bu ana mecranın dışında. Kin ve öfke içinde yerinde duramayanların hemen arkasında, AK Parti hükümetinin oynadığı tek kale maçı endişe ve panik içinde izleyen bir toplum kesimi duruyor. Farklı olana ve özgürlüklere saygı artık bir vaat olmaktan çıkıp, bir iktidar pratiğine dönüşmek zorunda. AK Parti iktidarı, temsil ettiği toplum kesimlerinin hayallerini gerçekleştirirken, karşısında yer alanların hukukunu koruyacak. Endişeleri dağıtacak başka bir güç ortada yok. AK Parti'nin kurduğu rakipsiz hegemonya, ülkenin tamamı ve bütün toplum kesimleri üzerinde sahip olduğu sorumluluk için geride bir bahane bırakmıyor. Hükümet artık endişeleri izale edecek. Yeni anayasa gündemi bu çaba için çok değerli ve inandırıcı bir fırsat.
Bugün bu tabloya bakıp, "AK Parti hükümetini kim alt edebilir?" sorusunun, yine de bir karşılığı olduğunu unutmamalıyız. Bu topraklarda iktidar mücadelesi hiçbir zaman dikensiz bir gül bahçesi olmadı. Meclis'ten çıkan kanunun acısını Hükümet'ten ve ülkeden çıkartacak, muhalefeti sevindirecek bir güç yine de var. Bu güç PKK. Kürt sorunu ve terör sorunu üzerinden süregiden kutuplaşma Hükümet'in karizmasını çizmek için devreye sokulacak yegane vesile. Geçmişte PKK terörünü siyasete müdahale için kullananların elindeki tek araç da bu.
Sıkışan Kürt sorunu gündemine bir de bu açıdan bakmalıyız.
zaman
Bu yazı 1,370 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle