En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Bu solcular adam olacak mı?



12 Eylül Davası'nda, 70'li yıllara özgü "maraza" çıkartmaya çalışan eski tüfek solcular, sahnenin önüne yerleşti.


Bu sahneyi gösterip, "netekim ben, darbeyi bunun için yaptım" diyecek Evren eksikti o duruşmada sadece. Neydi sıkıntı? Çocuksuluk mu? Kafalarında kâğıttan Napolyon şapkaları ve birkaç tahtası noksan olmak mı? Gerçeklerden uzak bir hayal dünyası mı?

CIA eski istasyon şefi Graham Fuller'in "Türkiye'ye sol lâzım" sözü, tam da bu sahnenin üzerine düştü. Amerika duruma el attığına göre, tablo gerçekten çok hazin olmalı. Acaba öyle mi? Duruşmada, 12 Eylül öncesi replikleri tekrarlayan solcuların izini sürerek bu soruya cevap verelim.

Bu adamlar, 12 Eylül darbecilerini mümkün kılan 2010 referandumunda, "hayır" diye tepinenlerdi. En insaflıları "ne evet, ne hayır" diyenlerdi. Ortak paydaları, "yetmez ama evet" diyerek referanduma destek veren bir avuç namuslu solcuya savaş açmaktan ibaretti. Israrla referandumun 12 Eylül'ü yargılama yolu açmayacağını öne sürdüler. Darbecilerin yargılanmasını engellemek ve Türkiye'ye bu günleri göstermemek için ellerinden geleni yaptılar.

Peki bu adamlar 12 Eylül'den önce ne yapıyorlardı? Asıl can alıcı hikâye de bu sorunun cevabında var.

Türkiye'de cinayet şebekesi gibi iş gören bir Marksist ana akım var. "Öncü savaşı" ile gerçekleştirecekleri "silahlı devrim" stratejisi için çok kan döktüler. 12 Mart'tan önce banka soygunları, adam kaçırma ve bombalama eylemleri yaptılar. 70'li yıllarda artan şiddetin üretildiği ana merkez oldular. 70'li yıllarda hayatını kaybeden Ülkücülerin katilleri bunlardır. 78'liler adına davaya müdahil olan eski Dev-Genç İstanbul sorumlusuna, kaç Ülkücünün katili olarak cezaevinde uzun yıllar geçirdiğini sorabilirsiniz?

THKP-C ile başlayıp Dev-Yol, Dev-Sol, Acilciler, Kurtuluş diye devam eden bu marjinal örgütlerin sosyalist düzenle ilgili bir tasavvurları yoktu. "Anti-faşist mücadele" cephesi oluşturarak mümkün olduğu kadar çok kan dökme peşindeydiler. 12 Mart öncesinde geliştirilen Millî Demokratik Devrim stratejisi, Marksist solun askerin yapacağı darbenin şartlarını oluşturma görevinin adıydı. Mahir Çayan'ın, Deniz Gezmiş'in örgütlerinin gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinin tek amacı 9 Mart darbesidir. Kaos yaratmak ve böylece zorba bir dikta yönetiminin önünü açmaktır. Onların diktatörleri yerine ötekilerin diktatörleri darbeyi yapınca, olan bu genç insanların hayatına olmuştur. Bu gelenek fakir ideolojik müktesebatlarında sadece bu şiddetin mantığını kuran "suni denge", "aktif direniş", "öncü şiddet", "silahlı propaganda" gibi barut kokan gevezelikler mevcuttur. Bu ana damardan ayrılan yeni hizipler hep "daha fazla şiddet" talebi ile ortaya çıkmıştır. 70'li yıllarda tırmanan şiddetin arkasında bu örgütler vardır. Ülkücüleri, okudukları okullarda meşru müdafaaya sevk edenler de bu sol örgütlerin estirdiği terör olmuştur.

Söylediklerimin delili benim öğrencilik yıllarım. 74 affıyla Mülkiye'ye geri dönen eski solcuların öncülüğünde tırmanan şiddeti gün be gün yaşadım. Okula dönüşlerini kutlamak için yaptıkları boykota katılmayınca şiddete maruz kaldım. Öğrenim hakkım elimden alındı. Karşımdakiler "anti-faşist mücadele"yi okumaktan başka derdi olmayan benim gibi Anadolu çocukları üzerinden sürdürdü.

Dünün Ülkücü katilleri, referandumun hayırcıları ve 12 Eylül duruşmasının maraza çıkartan grupları nedense hep aynı kişiler. Ve hepsinde aynı görevi yerine getirdiler. Onlara bu görevi kim verdi? Cevabı görülmekte olan darbe davalarındaki tutumlarına bakarak verebilirsiniz. Ergenekon'un, Balyoz'un avukatları yine bunlar. Nerede darbeciler, orada "öncü savaşçıları" olarak ön safta onları bulabilirsiniz.

Fuller haklı. Türkiye'ye sol lâzım. Ama nasıl adam olacaklar? Amerika el atarsa belki...
 
zaman

 

Bu yazı 1,214 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,751 µs