Mümtaz'er Türköne
0 0 0000
'Hücre yenilenmesi'
Başlığa aldığım ibare, Başbakan Erdoğan'ın partisinde giriştiği değişimi tarif etmek üzere kendisinin tercih ederek kullandığı bir tabir. AK Parti'nin çelik çekirdeğinde yer alan kadronun önemli kısmı, "üç dönem" şartı yüzünden 2015'te tekrar milletvekili olamayacak.
Kendisi de aynı şarta uyarak tekrar aday olmayacağını fırsat düştükçe ilan ediyor. Eylül ayındaki kongre, bu anlamda bir dönemin son sayfasını açmış olacak. Artık hepimiz eminiz ki, Tayyip Erdoğan sözünde durur. Cumhurbaşkanlığına geçmesi mümkün olmasa bile, gelecek kongrede ve genel seçimde adaylığını koymaz. Demek ki AK Parti Türkiye'ye bir virajı aldırıyor.
Bu virajın cilveleri siyasetin doğasında saklı. Siyasetin bir tarafında yüce gayeler, idealler bulunur. Bu yüksek idealler siyasetçiyi kendisiyle barışık ve diri tutar. Öbür tarafta ise hayatın gerçekleri ve bunların arasında en belirleyici faktör olarak insan malzemesinin kumaşı durur. Hırsın, tutkunun, güçlü bir ego duygusunun ateşlemediği politikacı çok uzun mesafeleri kat edemez. İyi siyasetçi bu ikisi arasında sağlam bir denge ve işleyen bir düzen tesis etmeyi başarır. Tutkuyu ve hırsı meşrulaştıracak kadar yüksek idealler. Denge zamana ve zemine göre farklı şekillerde kurulur. Rahmetli Özal'ın keşfedip siyasete soktuğu A Takımı ile, Erdoğan'ın birlikte yola çıktığı yakın ekibi arasındaki kumaş farkı açık bir fikir vermeli.
Erdoğan, pazar günkü Eskişehir parti kongresinde "hücre yenilenmesi" olarak tarif ettiği değişimin dengelerini sıralarken, aslında karşı karşıya olduğu sıkıntıları da nakletmiş oluyor: "Türkiye'yi büyütmek/Nefsimizi küçültmek; Değişmek ve değiştirmek/ ama özümüzden kopmamak" gibi. Politikada yenilik hep bu tür sentezlerle bulunur. On yılın arkasından hayalleri kucaklayan idealler ile basit ve rahatsız edici hayatın gerçekleri arasında bu dengeleri yeniden kurmak mümkün mü? Görüldüğü kadarıyla on yılda, subaşlarını tutan canavarların tamamı geri çekildi. Safları sıklaştırmak, ortak düşmana karşı mücadele etmek, Türkiye'yi daha özgür ve demokratik bir ülke haline getirmek için hepimizin uyumlu olmasına ve AK Parti'ye destek vermesine gerek var mı? Erdoğan son kongresine giderken AK Parti, kendisini var eden en değerli hazinesini, yani düşmanını kaybetti. Saflar nasıl düzenli tutulur? Disiplin nasıl sağlanır? Yüksek ideallerle, küçültülesi nefisleri terbiye etmek artık mümkün mü?
Sadece AK Parti liderinin ve AK Parti'nin değil bu ülkenin ve hepimizin geleceği üzerine fikir yürütüyoruz. Tarihin seyri bazen küçük ayrıntılarla değişiyor. Napolyon'un en iyi hazırlandığı, hatta plan yaptığı tek savaşın Waterloo olduğu söylenir. Hemoroiti azdığı için ata binememiş, güya bu yüzden savaş kaybedilmiş ve bütün dünya tarihi değişmiş. Şayet doğruysa doğal mecrasına ilerleyen tarihteki 50-60 yıllık bir gecikmenin sebebidir bu ayrıntı. 27 Mayıs darbesi fark edilse ve basit bir polisiye tedbirle önlenseydi, son 50 yılımızı bu şekilde geçirir miydik?
Partisindeki değişimi ifade etmek için Başbakan'ın kullandığı "hücre yenilenmesi" tabirinin dikkatle seçildiği anlaşılıyor. Hücreler, organizmaların ana yapı malzemesi. Ayıklanması ve yenilenmesi bünyenin bütününe güç ve kuvvet verir. Ama hiçbir zaman köklü bir değişime izin vermez. Aynı yapı, daha sağlam bir bünye ile yoluna devam edecek. Erdoğan şöyle formüle ediyor: Köklerinden kopmadan toplumun bütününü kucaklamaya devam edecek. Eskiyenler veya çürüyenler ayıklanacak. Kim bunlar? Üç dönemi tamamlayanlar. Zorunlu olarak emekliye ayrılacak veya bir dönem ara verecek politikacılara eskiyen hücre rolünü oynamak düşüyor. Türkiye bu kadar büyümüşken nefisleri o kadar küçültmek çok zor değil mi?
Her var oluş, kendi yok oluş tohumlarını içinde taşır. Onu var eden ve güçlü kılan aynı zamanda yok edecek olan şeydir. AK Parti, kendisini var eden, elementlerini oluşturan, parçaları bir arada tutan, iskeletini sağlamlaştıran gerekçelerine hâlâ sahip mi? Geride bir başarı hikâyesi olduğu doğru. Türkiye'yi istikrara taşıyan bu başarı hikâyesi, AK Parti'nin geleceğini kurtarmak için yeterli mi? Ya bu başarının azdırdığı nefisleri küçültmeye?
Hücre yenilenmesi zor bir iştir. Sürüngenler kabuklarını kolay değiştirir. Yüksekte uçan kartalların pençesini, keskin gagasını yenilemesi ise çok sancılı bir süreçtir.
zaman
Bu yazı 1,660 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
30 Eylül 2012
Bu sefer çözülecek mi?
-
16 Eylül 2012
Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
-
14 Eylül 2012
Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
-
13 Eylül 2012
CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
-
9 Eylül 2012
Merkez Sağ'ın son noktası
-
7 Eylül 2012
Başbakan sertleşmekte haklı mı?
-
28 Ağustos 2012
Hükümet haklı çıktı
-
26 Ağustos 2012
Kawa ve Ergenekon
-
24 Ağustos 2012
Terör sorunu ayrışıyor
-
17 Ağustos 2012
Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
-
16 Ağustos 2012
'Paralel devlet'in iflası
-
12 Ağustos 2012
Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
-
10 Ağustos 2012
Yangını kim söndürecek?
-
5 Ağustos 2012
Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
-
22 Temmuz 2012
Davutoğlu haklı çıkarsa?
-
17 Temmuz 2012
'Hücre yenilenmesi'
-
29 Haziran 2012
ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
-
24 Haziran 2012
Türkiye savaşa girer mi?
-
21 Haziran 2012
Teröre teslim olmak
-
19 Haziran 2012
Çözüme yakın mıyız?
Yorumlar
+ Yorum Ekle