"Rusların katılmıyla Kafkasya'da gerçekleşen savaş ve çatışmalar geçmişte din eksenliydi.
Şimdiyse uluslararası kışkırtmalarla bezenmiş çıkar çatışmalarına dönüşmüş durumda." demişti, İstanbul'dan son döndüğümde Domodedova Havaalanı'ndan beni Moskova şehir merkezine götüren eski gazeteci ve yeni taksici Mihail. Kan davaları, köy kavgaları, kabileler arasında sürtüşmeler, halklar arasındaki savaşlarla süslüdür Kafkasya'nın tarihi.
Yetmiş ikisini bilemiyoruz; ama resmi istatistiklere göre en az 42 millet yaşıyor, 36 dil aktif olarak kullanılıyor Kafkasya'da. Lakin çatışma unsuru olmuştur hep bu muhteşem zenginlik. Kafkasya sükûnete sabır gösteremiyor. Kuzey-güney ile doğu-batı arasında olmasıyla dış tesirlerin müdahalesinde iştah açıcı olmasının yanı sıra kendi içinde sürekli kaynamıştır tarih boyunca.
Yakın birkaç yüzyıllık tarihine bakıldığında çatışan Kafkasya halkları ya İran Şahı'nı, ya Osmanlı Sultanı'nı ya da Rus Çarı ve Çariçe'yi yardıma çağırmıştır. Aslında Ortadoğu'ya da benziyor bir yönüyle. İçte bir türlü bitmeyen yara kangren oluncaya kadar 'dış' bir pansumanla 'tedavi'ye çalışılıyor. Bölge kökenli Stalin ile yakın çalışma arkadaşı Beriya'nın 'zalimane' kararlarla halklarını sağa sola sürmesi de Kafkasya'ya bir farklılık getiremedi.
Kafkasya'daki çatışmaların birinci derecede etkilediği/etkilendiği Rusya'da bazı kanaat önderleri hala, "Kendilerini korumamız için bizzat onlar bizi çağırdı." görüşünü dile getiriyor. Hakikaten, çarların emperyal açılımlarının yanı sıra Kafkasya'nın bazı halkları da kendi istekleriyle Moskova'nın kontrolü altına girmiş.
1990'lı yıllların başında cereyan eden Azeri-Ermeni, Gürcü-Abhaz çatışmalarıyla ortaya çıkan Kafkasya'daki savaşlar, daha sonra Çeçenistan'da kendisini gösterdi. Daha sonraları düşük yoğunlukla çevresindeki cumhuriyetlerden Dağıstan, İnguş ve Karaçay Çerkez'e yayıldı. Son zamanlarda buradaki silah sesleri tam da iyice susmak üzereyken Kafkasya'nın savaş makinesi yine güneye yöneldi.
Perde arkasında ABD'nin görüldüğü Gürcistan-Rusya restleşmesine dönüşüp giderek tehlikeli noktalara doğru ilerlemesine rağmen son gelişmeler de Kafkasya için 'rahatın battığı'nı gösteriyor.
Sovyetlerin 'kudretli' dışişleri bakanı Eduard Şevardnadze'yi halk desteğiyle deviren Mihail Saakaşvili yönetiminin hızlı biçimde Batı'ya yaklaşması, bölgedeki çıkarları nedeniyle Rusya'yı çileden çıkartıyor. İçte rahat olmayan Tiflis 'ya Washington-ya Moskova' tercihine zorlanma paradoksunda buluyor kendisini. Aynı durum Gürcistan'a bağlı özerk cumhuriyetlerden Abhazya ve Güney Osetya için de söz konusu. Tiflis'ten bağımsızlık isteyen bu iki cumhuriyet 'özgürlük'ten ziyade kimin yanında olma sorunu yaşıyor. Bu iki toplumun liderleri, Rusya ile birleşme arzularını açıkça beyan ediyorlar günlük rutin açıklamalarıyla.
Geçtiğimiz hafta içinde bazı Rusya subaylarının Gürcistan makamları tarafından casusluk suçlamasıyla gözaltına alınması Moskova-Tiflis ilişkilerini, sıcak çatışmalar dahil olmak üzere topyekun bir mücadeleye dönüştürdü. Askerî istihbarat, GRU, subaylarının derhal bırakılması için BM Güvenlik Konseyi'ni bile harekete geçiren Rusya, daha ilk pozisyonda, John Bolton'un katı savunmasıyla karşı karşıya kaldı. Hassas silahlar ve güvenlik konularında yıllardan beri Moskova'ya uyguladığı baskılarla tanınan ABD'nin BM Özel Temsilcisi Bolton, Rusya'nın argümanlarını sulandıran önerilerle Tiflis'e arka çıktı.
Amerikan Senatosu da Gürcistan'ın NATO'ya alınması için ayrı bir kulvarda cephe açtı. İlk elde, 10 milyon dolarlık bir yardım bile gündemde. Uluslararası desteğin Tiflis'e kayması üzerine Rusya'nın özerk cumhuriyetlere karşı, ülkenin güneyindeki Ermeni kökenliler ile Saakaşvili muhalefetiyle bundan böyle daha sıkı çalışmasının yanı sıra hususen Duma çevrelerinde topyekûn bir ambargonun başlatılması alınacak ilk tedbirler içerisinde sıralanıyor. Bu da elektrikte hatırı sayılır oranda ve doğalgazda ise yüzde yüz Rusya'ya bağlı olan Gürcistan'ın bu sezon erken üşümesi anlamına geliyor. Vize verme işlemlerini durduran Rusya'nın kendi topraklarındaki Gürcistan vatandaşlarını geri göndermesi de gündemde. Zira, özellikle de perşembeden başlayarak Moskova'da polisin, içinde 'esmer' tenlilerin bulunduğu araçları sıklıkla durdurduğu gözleniyor.
Son gelişmeler de dikkate alındığında başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin, Kafkasya'daki çatışmaların dinle irtibatlandırıldığı yönündeki propagandalara inanmasının ne kadar yersiz olduğu görülüyor. Mihail'in işaret ettiği gibi Kafkasya'daki çatışmalar din ekseninden çıkar eksenine kayıvermiş. Ancak asırlara yayılan savaş ve çatışma mekanizmasının oluşturduğu kültürle Kafkasya savaşsız edemiyor bir türlü.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle