Önceki gece Başbakan Erdoğanla Londradan dönüyoruz. Uçaktaki gazetecilerin hepsi aynı şeyi merak ediyor: Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanının irtica açıklamalarına ne diyecek? Fırsat yakalar yakalamaz konu açılıyor ve Başbakan hepimizi heyecana sevk edecek önemli açılımlar yaparak meseleye yeni bir boyut kazandırıyor.
Söylenenleri şu şekilde özetleyebilirim: İrtica tartışmalarını kamuoyu önünde yapmamak lazım, kim olursa olsun ülkeyi gerecek açıklamalardan sakınmak gerekir, irtica tartışması mütedeyyin halkı rencide ediyor, irticanın tanımı yapılamadığı için belki buna aşırılıklar demek ve bu konuda bilimsel çalışma yapmak gerekiyor, aşırı bulunan kitleleri de merkeze çekmeliyiz, birbirimize tahammül etmek kavramı bile yetmez, birbirimizi anlamak ve birbirimize saygı göstermek zorundayız
Erdoğanın son bir hamleyle yaptığı açılım kuşatıcı ve uzlaştırıcı. Konuya taraf olan ya da kendini öyle gören herkese yeni bir çağrı yapılıyor. Böyle bir davete Türkiyenin ihtiyacı vardı. Şimdi aklı başında herkesin irtica meselesine bu açıdan bir kere daha bakmasında fayda var.
Mehmet Akif yıllar önce Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu / irticanın şu sizin lehçede manası bu mu? diye soruyordu. O günden bu güne ne değişti? Her sancılı dönemde irtica hortladı dendi de memleket daha yaşanır hale mi geldi? Hayır. Onca gürültü patırtı sırasında hep dindar halk rencide edildi. Şimdi ABD Büyükelçisi Ross Wilson Türk siyasetinde ve medyasında her zaman belli miktarda kakofoni (kuru gürültü) olur. Ufukta yakın zamanda Türkiyenin güçlü, güvenli, istikrarlı, laik demokrasi statüsü konusunda beni endişeye iten bir şey göremiyorum. demiş.
Bazıları kızıyor; ama Wilsonın irtica tartışmalarına kakofoni demesi gayet normal; çünkü gereksiz bir endişe, iflah olmaz bir vehim üzerine bu kadar abanmanın makul gerekçesi yok. Zaten vatandaş da bu sonuçsuz tartışmadan haz almıyor. Bu nedenle Başbakan Sokaktaki vatandaşa sorun, irtica gündemi var mı? diyor. Haklı. Halkımız farklı düşünce ve hayat tarzlarına öteden beri saygı duyan, hayatı bu farklılık içinde paylaşmasını bilen bir topluluk. Kavga istemiyor, hele sunî ve siyasi kavga hiç istemiyor. Tayyip Bey sokağı adres gösterirken Mehmet Ağarın yaklaşımı da aynı gerçeğin altını fosforlu kalemle çiziyor. DYP lideri diyor ki: Benim kadar Türkiyeyi gezen olmaz. Ben bu konularda bir sıkıntı ve şikâyet eden bir vatandaşa bugüne kadar rastlamadım. ANAP lideri Erkan Mumcu da irtica tartışmasını, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili suni bir gündem olarak görüyor. Doğrudur. Bunca mutantan kavganın arkasında cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde gergin bir hava oluşturmak, parlamentoda çoğunluğunu elinde tutan bir parti üzerinde baskı kurmak ve bir isim üzerinde anlaşmaya ikna etmek var.
İrtica bezirgânlarına kulak asmamak gerekiyor. Mesela dün aşırı laikçiliğin en faşist versiyonu ile arkeolojik araştırmalara konu olabilecek bir ceridede emekli bir general, 28 Şubattaki gerginlik sabıkasına ve onun yol açtığı hortumculuk faturasına aldırış etmeden şöyle diyordu: İrtica Türkiyeyi tümüyle teslim almıştır. İrtica Türkiyede iktidar olmuştur. Yerli Pravda tarafından sıkça dillendirilen bu düşünceye göre milyonlarca insanın oyuyla iktidara gelmiş AK Partinin kendisi bizzat irticadır. Bu şartlanmış kafayla mücadele edilebilir mi? 70li yıllardan bu yana hemen her cunta ile irtibatlı bir baş muharririn aklıyla irtica kavramına bakılabilir mi? Medyadaki cuntacıların, sokakla, halkla, insanımızla ilgisi yok; onlar kışla için yayın yapıyor, ordumuz üzerinden kendilerine rant sağlıyor.
Tahrik ettiği kavgadan beslenen cuntacı medyayı bir kenara bırakıp Başbakan Erdoğanın son çağrısına kulak vermek gerekiyor. Türkiyemizin geleceğini karartacak kakofoniler yerine, çevreyi de merkeze taşıyacak açılımlar üzerine kafa yorulmalıdır. Halkın hissiyatı da budur. Bu çağrı turnusol kâğıdı gibi samimi endişeler ile kötü niyetlileri ayıracak sadelikte. Önümüzdeki günlerde kimin nerede duracağına bu çağrı çerçevesinden bakmak gerekecek.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle