Halit Kakınç
0 0 0000
Olay türbülans değil yeni fiyat düzenlemesi
Araya dış gezi girdi. Mecburen birkaç gün gecikme durumu hasıl oldu. Doların değer kazanması konusuna, ancak bugünkü yazıda temas edebiliyorum.
Döner dönmez, önce bu gelişme hakkındaki değerlendirmeleri okudum. Dikkatimi çeken nokta, yorumlar arasındaki temel bir yaklaşım farklılığı. Bu farkı iki temel noktada toplayabiliriz. Bir grup ekonomiste göre Bu durum olağan bir türbülanstır. Para birimlerindeki değer oynaması gelir geçer. Bir süre sonra başlangıç noktasındaki değerler geri gelir...
Diğer bir grup ise bu yaklaşıma karşı bir görüş savunuyor. Bunlar da ezcümle diyorlar ki Yaşanan, genel ölçekte küresel bir fiyat düzenlemesidir. Yeni bir ayarlamadır. Yeni bir denge kurulur. Ve bu düzenleme, belirli bir noktada - ama mutlaka eskisine kıyasla yukarıda bir noktada karar kılar.
Ben, ikinci görüşe katılıyorum. Ve iddia ediyorum ki, doların euroya karşı değer kazanması bir süre daha devam eder. Normaldir. Böyle olması, küresel ekonomi açısından rasyoneldir.
Olayı, dış ve iç olmak üzere makro ve mikro boyutlarda ele alalım. Önce dışarıdan başlayalım.
Amerikan İmparatorluğunun
her zamanki güçlü silahı: Dolar
ABD, son dönemlerde çok büyük açıklar verdi. 2001den bu yana önce faiz haddini düşürdü, dünyayı fonlara boğdu. Dünya dolar yağmurunda boğulunca, doğal olarak dolar da düşüşe geçti. Dolardaki düşüş eşzamanlı olarak altına hücumu, euro ve yenin değer kazanmasını tetikledi.
Buna karşı önlem çerçevesinde, Federal Rezerv Bankası, ilk iş olarak faiz hadlerini yüzde 5e kadar yükseltti. Dolar, şu sıralar Federal Rezervin önlemleri ile toparlanma hedefinde.
Ancak dünyadaki spekülasyon eğilimi sürüyor. Hammade fiyatlarındaki artış, 1970lerdeki gibi devreden çıkmamakta direniyor. Doların elindeki önemli silah, faiz hadlerinin arttırılması. Bu işten zarar görecek olanlar, maalesef 1970lerde olduğu gibi Türkiye benzeri gelişmekte olan ülkeler. Dünyanın şu anda geldiği nokta bu.
Diğer bir deyişle Federal Rezerv, Amerikadaki enflasyonist eğilimi sınırlamak için de faiz hadlerini yükseltiyor. Çünkü dolar, giderek rezerv parası olmaktan çıkmaya başlıyor. Dolar, euro devreye girdikten sonra da üçte iki paya sahip olmayı sürdürdü. Fakat son dönemde uluslararası muamelelerde bu paydada da gerileme yaşanınca, işin tadı kaçtı. Ve Amerikan İmparatorluğu, dünyadaki kriz ihtimalini göze alarak en etkili silahını çekti.
Ekonomiye siyaset
karıştırmamalıyız!
Gelelim Türkiye özeline. Bu çeşit dalgalanmalara karşı, iktidarın daha serinkanlı olması ve siyasi kavgalara karışmaması lázım.
Bize benzer ülkeler, bu tür gelişmelerden etkileniyor. Ne var ki bu etkilenmeler yumuşak ve yavaş oluyor. Bizde ise olay sert bir şekilde yaşanıyor. Bu sertliğin nedeni, işin içine çok fazla siyaset karışması.
Sözgelimi güvenlik yasasını veto ediyorsun, merkez bankasına başkan seçimini 1 ay sallıyorsun. Siyasi kavga imajı, ekonomiyi etkiliyor.
Bence en önemli risk noktası, cari açıkları önemsememe alışkanlığı. Dışarısı bunu risk diye alıyor. Enflasyondaki zıplama, genel seçimi önceden yaşama, cumhurbaşkanlığı seçimi için erken polemikler, AB tartışmaları, IMF konusunda duraksamalar da eklenince ortam geriliyor. Risk yönetimi aksıyor.
Çare; 70li yılların son dönemini hatırlayalım. Brezilya ve Arjantin gibi cari işlem fazlasına yönelelim. Yüzde 5 gibi gerçekçi olmayan enflasyon hedefini mantık çizgisine çekelim.
Bu yazı 1,052 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
22 Eylül 2006
Vatikan'ın skolastik ve dogmatik açmazları
-
20 Eylül 2006
Vatikan'ın karmaşık ve karanlık koridorları 2
-
17 Mayıs 2006
Olay türbülans değil yeni fiyat düzenlemesi
Yorumlar
+ Yorum Ekle