Resesyon kardeşliği: Sağlamlar yıkılıyor!

15 Aralık 2008 14:13 tsi
ABD ve Avrupa’nın ekonomik krizi, en çok iki ülkeyi vurmuş görünüyor. Herkes ağlıyor ama bu iki ülke krizin en tehlikeli safhasına geçti. Garip olan ise, işin başında her ikisinin ‘en sağlam’ ülkeler arasında yer almasıydı. E, nasıl oluy

Ekonomik krizin hem “teknik” hem de “komplo teorisi” bazlı yüzlerce okuması mevcut. Ancak yüzeysel bile bakıldığında, gelinen nokta özellile iki ülkenin ağır yaralanmak üzere olduğunu gösteriyor.

Elbette krizin anavatanı ABD ve birçok Avrupa ülkesi, bu krizden hayli etkilendi. Seri ve çokça önlemler alındı, alınıyor. Ama genel tabloya bakıldığında, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde durum, “alınan ve alınacak önlemlerin etkisi bekleniyor” düzleminde.

Oysa iş Almanya ve Rusya’ya geldiğinde, tablo hayli değişiyor. Dediğimiz gibi bugün itibariyle yüzeysel sonuç, böylesi bir krizde en korkulan aşamanın, yani “resesyonun” (durgunluk) “resmen” Berlin ve Moskova’ya gelmiş olması.

Almanya resesyona girdiğini bir ay kadar önce açıkladı. Yılın üçüncü çeyreği itibariyle resesyonun hissedilmeye başlandığını ve Alman ekonomisinin 2009 sonundan önce de normale dönemeyeceği söylendi.

Hatta iş o hale geldi ki, Alman Başbakanı Merkel’e sunulan resmi rapor; “Almanya'nın artık bütçe dengesi gözetmesinin anlamı kalmadığını, aksine, birinci önceliğin iç talebi uyarmak olduğunu,  hükümetin bu amaçla bütçe açığı vererek altyapı yatırımlarına yönelmesini öneriyordu”.

Almanya en büyük değil miydi?

Zaten ilk gariplik de burada. Almanya, Avrupa'nın en büyük ekonomisiydi. Açıklanan rakamlar o dönemde bir çok ekonomi uzmanını şaşırttı. Zira Alman ekonomisindeki daralmanın üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 gibi minik ölçekte olması bekleniyordu.

Yine aynı dönemde Almanya'nın ardından Fransa'nın da üçüncü çeyrek itibariyle resesyona girdiğini açıklaması bekleniyordu. Ama olmadı.

Burası önemli çünkü Fransa, ekonomik krizin ilk haftalarında, bir AB eşgüdüm hükümetine benzer, kriz yönetim biçimi önermiş, paraların buradan kontrol ve dağıtımını istemişti.

Almanya bunu sert biçimde reddetmiş, bir çok uluslararası gözlemci tarafından bu tavır, Berlin’in tuzunun kuru olmasıyla açıklanmıştı.

Rusya’nın ‘ o kadar parası’!

Bu gelişmeden yaklaşık bir ay kadar sonra, yani birkaç gün önce “resesyon” kabulü bu sefer Rusya’dan geldi.

Rusya haber ajansları Ekonomi Bakan Yardımcısı Andrey Klepach'ın ekonomik büyümenin resmen durduğu yönündeki açıklamalarını acil kodu ile verdi.

Klepach’a göre, Ekim ayı verileri ekonomik geriye gidiş (resesyon)'un başladığını gösteriyordu ve Rusya iki çeyrek daha (?) ekonomik geriye gidişle karşı karşıya kalacaktı.

Kremlin Sarayı’nda ise bu “itiraf” pek hoş karşılanmadı. Birkaç saat sonra düzeltme açıklaması geçildi.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in sözcüsü Dmitri Peskov resesyon kelimesinin kullanılmasının doğru olmadığını ifade ederek, "Şu an Rusya'da ekonomik resesyon yok. Yakın gelecekte de beklenmiyor. Sadece ekonomik büyüme hızında düşüşten bahsedebiliriz." düzeltmesi yaptı.

Yine de hangisi haklı olursa olsun, Rusya’nın hayli sıkıştığı zaten biliniyor. Ama burada da garip olan, Moskova’nın enerjiden gelen onca parasının-merkez bankasında yaklaşık yarım trilyon dolar, ne olur ne olmaz diye bir köşeye atılmış artı 150 milyar dolar-nasıl bu denli hızla eridiği?

Bu sorunun yanıtı bir kalemde verilebilir; “Yüzde 70'den fazla düşüşün yaşandığı Rusya borsasında şirketlerin toplam kaybının 1 trilyon dolara ulaştığı kaydediliyor.” Zaten kriz önlemi olarak da ülke 150 milyar dolar harcamıştı.

Peki ama bu ikilinin başına gelenlerin özel bir nedeni mi var. Rusya’ya sorarsanız suçlu ABD. Almanya ise pek yorum yapmıyor.

Ekonomi kulislerinde söylenen ve artık pek gizlisi saklısı kalmayan yanıt ise, ABD’nin yeni başkanlık döneminde ve küresel çatışmaları çözümlemede bu yöntemi kullandığı.

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,536 defa okundu.