kim taktı? | " /> iyibilgi Anka" /> kim taktı? | "/> iyibilgi Anka"/>

En Sıcak Konular

Kanatlarınızı size kim taktı?

17 Aralık 2008 14:03 tsi
Kanatlarınızı size kim taktı? Newsweek Dergisi'nde yayınlanan iki yazıdan biri, dinin insan eliyle yaratıldığını, diğeri ise insan beyninde ve vücudunda 'ahlaki' merkezi bulamadığını sezdirerek, 'nereden geldi' diye soruyor. Sahi nereden? iyibilgi Anka

Newsweek Türkiye Dergisi, 30 Kasım tarihli sayısında ahlak ve din üzerine oldukça ilginç çalışmalara yer verdi.

İlki, Mehmet Ali Kılıçbay imzasıyla yayınlanan “Homo Religiosis (Dindar İnsan)’ başlıklı makale. Yazı özetle (ve iyi kurgulanmış bir dille), “zımnen”, “dinin afyon niteliği” üzerinde duruyor.

Bir kaç mini paragrafı, özü bozmadan almaya çalışalım...

“Din, hangi açıdan bakılırsa bakılsın öncelikle kutsal kavramının çerçevesinde şekillenir. Kutsal ise kendini her zaman doğal gerçeklerden tamamen farklı bir ‘gerçek’ olarak gösterir.”

“Kutsalın gerçekliği bir hakikat mertebesindedir, yani hiçbir zaman kavramak mümkün değildir, ona ancak inanılır, iman edilir.... Kutsal kendi diline sahiptir ve bu dil, insanın açıklayamadığı (aslında açıklamak da istemediği) bu esrarın ifade biçimidir.”

“İnsan, bu esrarın karşısındaki büyülenmesini, korkusunu, hiçleşme duygusunu ve kaygısını, kutsalı din biçiminde örgütleyerek aşmaya çalışır.”

“Kutsalın esrarının asla çözülemez ve anlaşımaz olması bağlamındaki dinsellik, inancı hem bireysel hem de toplumsal düzlemde bir terapi haline de getirmektedir.”

“İnsan dine ne kadar bağlıysa, varoluşsal hiçliğinden o kadar sıyrılacak ve kutsalın kaynağıyla bütünleşmeye yönelecektir. Bu, onun anlamasına değil ama inanmasına yol açacaktır. Daha doğrusu ‘anlamak’ için değil ‘kurtulmak’ için inanacaktır.”

“Maddi dünyanın insanı günaha sürükleyen karmakarışık yapısı ile dinin kutsalın etrafında şekillenen anlamsal dünyası arasındaki uyuşmazlık, dindar insanın en büyük travmasını oluşturmaktadır.”

“.... Sonuçta maddi dünyanın yarattığı memnuniyetsizlikler, manevi dünyaya sığınmanın ve oraya daha fazla bel bağlamanın nedeni olmaktadır. Sonuçta inanç bir terapi haline gelmektedir.”

Görüldüğü gibi Kılıçbay’ın yazısı dine yönelişin ardında veya bir parçası olarak, günlük hengamelerin insanı sığınacak güvenilir bir liman olduğunu vazediyor. Geçiyoruz.


Dergide bir kaç sayfa sonra yeralan bir başka yazı, muhtemelen fark edilmemiş veya bilerek konumlandırılmış olmalı.

Çünkü bu yazı “dine yönelişin” ardında Kılıçbay’ın gösterdiklerinden biraz daha farklı bir gerekçeyi imâ ediyor.

Prof. Marc D. Hauser imzasıyla yayınlanan “Ahlak Doğuştan mı” başlıklı makale, Kılıçbay’a bir yanıt olarak algılanabilir mi? Yazılış amacı farklı olsa da tartışmayı sürükleyecek gibi görünüyor.

Konu, “doğru ve yanlışa ilişkin sezgilerimizin biyolojik kökenleri” ile ilgili. Yani ahlakın nereden geldiği ile.

Hauser’in çalışması, insanların ikilemler karşısında nasıl karar verdiklerinin ahlaki boyutlarına aktarıyor.

Örneğin; İlaçlarını almazsa ölecek bir hasta var. Ancak organları ölmek üzere olan 3 kişinin hayatını kurtarabilir. Hastayı ilaçlardan mahrum bırakır mısınız?” gibi. Özetle ahlaki ikilem noktalarından hareketle insanların nasıl karar verdiğini gözlemliyor.

Bu işin bilimsel teknik yönü. Ancak Hauser bu çalışma ve benzerlerinin vardığı bazı ilgi çekici noktaları da aktarıyor.

Maddeler halinde yazalım: İkilemlerde, doğru ve yanlış yargılarımızın oluşmasında duygularımız çok etkili olmuyormuş!

Daha ilginci, beyinlerinin karar verme ve duygularla bağlantılı kısımları zarar görmüş hastalar, genellikle çoğu insanla aynı ahlaki yargılara ulaşıyorlarmış! Bu üzerinde durmaya değer bir cümle.

Çünkü o zaman ahlak bedenin neresinde diye sorulabilir! Daha ilerisi, daha şaşırtıcı olan sonuçlar da var; klinik olarak tanı konmuş Psikopatlar, hatta caniler üzerine yapılan çalışmalar da onların doğruyu ve yanlışı ayır edebiliğini gösteriyor!

Peki neden uygulamıyorlar. İşte orası ahlaktan ayrı bir konu. Olaylar karşısında biz öfkelendiğimizde camı çerçeveyi indirmiyoruz ama onlar öfkelerini kontrol edemiyorlar.

Yanlışı biliyolar ama durduramıyorlar! İşte bu da Prof. Hauser’in final cümlesi; “Araştırmalar, doğanın bize doğru ve yanlış üzerine sezgisel yargılarımızı etkileyen temel ilkeler verdiğini ileri sürüyor”.

Bazıları buna doğa diyor bazıları Tanrı.

TEST: Ahlaklı mısınız, ahlaksız mı? Lütfen TIKLAYINIZ



Bu haber 1,419 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,659 µs