En Sıcak Konular

Özkök’ten tehdit: Bizimle dalaşmayın!

0 0 0000 00:00 tsi
Özkök’ten tehdit: Bizimle dalaşmayın! Ertuğrul Özkök, kendileriyle "dalaşanları" tehdit etti. Hürriyet’i eleştirenlere sitem eden Özkök “Emin olun bize dalaşmanın, ne irisine, ne ufağına, ne aptalına, ne kendini daha zeki sananına hayrı oldu” dedi. Özkök kimi kastetti?

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında satır arası tehdit savurdu. Hürriyet’i eleştiren ya da haber konusu yapanlara “dikkat edin” diyen Özkök, “Emin olun bize dalaşmanın, ne irisine, ne ufağına, ne aptalına, ne kendini daha zeki sananına hayrı oldu” dedi.

İşte o yazı:

Ayağımıza dalaşanlar

SEDAT Ergin’den dinlemiştim.Bir gün İstanbul-Ankara uçağında, bir köşe yazarına rastlamış.

Ergin o sırada Hürriyet’in Ankara temsilciliği görevini yapıyordu.

Karşılaştığı gazetecinin, küçük gazetelerden birinde, bir medya köşesi vardı.

Orada her gün Hürriyet’le uğraşırdı.

Ergin, "Türkiye’de başka gazete yok mu, neden her gün Hürriyet’le uğraşıyorsun" diye sormuş.

Köşe yazarı çantasını açmış ve bir Hürriyet gazetesi çıkarmış.

"Bak" demiş, "Bugün benim izin günüm. Yarın yazım yok. İzin günümde sadece bir gazete okurum, o da Hürriyet. Ne yapayım, Hürriyet’le ilgili bir şey yazmadığım zaman köşemi okutamıyorum. Hürriyet en büyük ve en etkili gazete. O nedenle sizinle uğraşıyorum."

* * *

Ergin bunu anlatınca, tepkim şu oldu:

"Çok samimi ve doğru bir cevap. Ben de olsam aynı şeyi yapardım."

Gerçekten Türkiye’deki internet sitelerine, öteki gazetelerin köşelerine bakın.

Sadece Hürriyet var.

Yani Hürriyet sadece okurlarının değil, başka gazetelerin yöneticileri ve yazarlarının gündemini de belirliyor.

Hürriyet’in genel yayın yönetmenliği koltuğunda 16’ncı yılım doluyor.

1990 yılında İstanbul’a gelirken, kendime en fazla 5 yıllık bir süre biçmiştim.

İkinci yılımın sonunda, yönetimle anlaşmazlığım yüzünden istifa edip, Washington’a, Sedat Ergin’in yanına gitmiştim.

Orada hayatımın en huzurlu günlerinden bir bölümünü geçirmiştim.

Sabahları Sedat uyurken, kendime kahve yapar, New York Times ve Washington Post gazetelerini alır, bir yandan sincapları seyrederken bir yandan da gazeteleri okurdum.

* * *

Bu 16 yıl boyunca irili ufaklı birçok gazete bizimle uğraştı.

Ayaklarımıza dalaştı.

İrilerinden, kabalarından hiç çekinmedim.

Zaten cüsselerine yakışmayacak kadar kompleksliydiler.

Hálá da öyleler.

Emin olun küçükleriyle uğraşmak daha zor oldu.

Uğraşmayı kendimize yediremedik, dışardan ayıplarlar diye düşündük.

O nedenle kulaklarımızı o küçücük şeylerin yaygarasına, patırtı gürültüsüne kapatmak zorunda kaldık.

Bu 16 yıl boyunca medyanın kurallarını hep biz koyduk.

İlkelerimizi kendimiz tayin ettik.

Zaman zaman iyileri taklit ettiğimiz oldu, ama genellikle taklit edilen biz olduk.

Arka sayfa güzeli denilen estetiği birinci sayfaya taşıdık, her gün bize ahlak dersi verenler bir gün bile kaybetmeden onu da taklit ettiler.

Eh, bu 16 yıl boyunca hiç olmazsa maymunluğu öğrendiler diye düşündük.

Yanlış anlamayın, maymun çok sevdiğim bir hayvandır.

Maymunluk ille de kötü bir şey değildir.

İyi şeyleri taklit ederseniz yararınıza olur.

Ya durmadan ayaklarımıza dalaşanlar...

Emin olun bize dalaşmanın, ne irisine, ne ufağına, ne aptalına, ne kendini daha zeki sananına hayrı oldu.

* * *

Ya Hürriyet...

16 yıldan bu yana ilk defa hafta içi net satışı promosyonsuz 500 binin üzerine çıktı.

Buna 60 bin de Avrupa satışını ekleseniz eder 560 bin.

Hafta sonu ise uçtu gitti, 800 bini aştı.

Borsa’nın en parlak yıldızlarından biri oldu.

Bu başarının sebebini mi arıyorsunuz?

Çok basit.

Onunla bununla dalaşmamak, ne irisine, ne ufağına uymayıp, kendi yolunu kendi çizmek.

* * *

Zaman zaman orada burada okuyorum.

"Hürriyet bize tepeden bakıyor" diyorlar.

Yalan, iftira...

Biz hiçbir rakibimize tepeden bakmıyoruz.

Çünkü aşağı değil, hep yukarı, hep ileri bakıyoruz.

Aşağıdakiler bizi ilgilendirmiyor.

Tabii bir de şu var.

Her gün onların seviyesine ineceğiz diye, yüzlerce, binlerce basamağı inemeyiz.

Buna ne zamanımız, ne aklımız ne de takatımız müsait.

* * *

Peki hiç mi üzüntümüz, tasamız yok.

Var elbette.

Özellikle, bizden olmayan bizimkilerin hali tavrı üzüyor bizi.

Her şeyi bildikleri, yazdıkları halde yazmamış gibi yapmaları.

Şimdi de yazamamaları.

Biz yine de bunu onların hayat gailelerine vermek istiyoruz.

Yoksa karakterlerinden şüphelenmemiz gerekirdi ki, ona da vicdanımız el vermiyor. 



Bu haber 351 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,279 µs