sizsiniz' | " /> sizsiniz' | "/>

En Sıcak Konular

'Gazze'de tünelin ışığı sizsiniz'

28 Aralık 2008 18:27 tsi
'Gazze'de tünelin ışığı sizsiniz' Abluka altındaki ve dün yüzlerce kişinin katledildiği Gazze’deki İnsan Hakları Savunucuları’ndan Ewa Jasiewicz, yaşanan insanlık dramına rağmen umutlu konuştu.

GAZZE’DE BUGÜN: BU SADECE BAŞLANGIÇ
Bunu yazarken İsrail jetleri, Gazze merkezinde Zeytin ve Rimal bölgelerini bombalıyor. Beraber yaşadığım aile, bombalardan saklanmak için evlerinin ara avlusuna sığındı. Beş dakika önce evi sallayan patlamayla neredeyse tüm pencereler indi. Apache’ler tepemizde. F16’lar gök gürültüsü gibi.

BM radyosu, Gazze ve Filistin’in en büyük sağlık merkezi el-Şifa’nın ana kapısı yakında bir yerde patlama olduğunu haber veriyor. Diğer bir tanesi plastik fabrikası. Şeride bomba yağmaya devam ediyor.

Dışarıdaki caddede sirenler acı acı çalıyor. Düzenli elektrik kesintileri şehri karanlığa boğuyor bu gece de istisna değil. Belki sadece bu gece Filistinlilerin hayatları boyunca gördükleri en karanlığı.
Şeridi şok eden 15 dakikalık saldırılarda 220’nin üzerinde insan katledildi ve 400 kişi de yaralandı. Hastaneler ağzına kadar dolu ve başa çıkamıyor. Bu saldırılar yaşanmakta olan insanlık krizinin üzerine geldi: ilaç, ekmek, un, gaz, elektrik, benzin ve hareket özgürlüğü zaten yoktu.
Şifa Hastanesi’ndeki doktorlar, yaralılarla başa çıkmak için sürekli koşturuyor. Hastanenin doğu servisinin ameliyat odası acil servise dönüştürüldü. Şifa’nın 12 kişilik yoğun bakım odasında 27 kişi bulunuyor.

İlaç eksikliği var. 105’ten fazla hayati malzeme stokta yok. Kan ve yedek jeneratör parçalarına acil ihtiyaç duyuluyor.

Şifa’nın ana jeneratörü, tüm hastanenin hayat desteği. İçerideki insanları hayatta tutan, solunum ve monitör cihazlarının çalışmasını sağlıyor. Kızıl Haç Komitesi’nin İsrail’den istemesine rağmen, ihtiyaç duyduğu yedek parçalardan yoksun.

Şifa Başhekimi Dr. Muaviye Ebu Hasan şunları söyledi: “30 dakikada 300’den fazla yaralı geldi. Ameliyat masasında, resepsiyonda, koridorda yerlerde insanlar var; hastaları başka hastanelere naklediyoruz. Bu kadar kısa sürede bu kadar çok yaralıyla dünyanın en donanımlı hastanesi bile baş edemez”.

Ve bu sabah İsrail İşgal Kuvvetleri Komutanı Gabi Ashkeneaz, “Bu sadece başlangıç” dedi.
Fakat bu başlangıç değil ki, bu onlarca yıldır İsrail’in hesap vermeden sürdürdüğü öldürme ve toplu cezalandırma politikalarının devamı. Bugün bu en üst seviyesine çıktı. Ancak dehşet, intikam ve izolasyon Gazze’nin üstünde ağır bir bulut. İnsanlar soruyor: Eğer bu başlangıçsa, son neye benzeyecek?

Sabah 11.30
İspanyol gazeteci Alberto Acre ile birlikte şeridin güneyindeki Yunus Han yakınlarındaki sınır köyü Sirej’deydik. Buraya Filistin Yardım Komiteleri Birliği seyyar kliniğiyle geldik. Kliniğe, sağlık merkezinden çok uzakta bulunan ve sürekli talan edilen köylerden ziyaretçiler var. Sınırdaki durumla ilgili olarak insanlarla görüşüyoruz. Zeytin ve portakal bahçeleri, tarlaların İsrail işgal kuvvetlerinin gözetleme kulelerinin görüntü alanını açması için buldozerlendiğini öğreniyoruz. İsrail saldırıları sık buralarda. Ayrım gözetmeden kurşun ve top mermileri evlerin üzerine yağıyor. Yaşlı bir çiftçi, İsrail askerlerinin saldırdığında içine girmek için kazdığı mezar boyutundaki çukuru gösteriyor.

Alberto, geçtiğimiz ay İsrail’in füze saldırısından kurtulan bir aileyle röportaj yapıyor. Yakınlardaki direnişçilerin attığı bir füzeye karşılık evleri vurulmuş. Sınıra yakın tarlada dört direnişçi öldürülmüş. İsrail roketler ve M16 yağdırmış. Aile çapraz ateş arasında kalmış ve evlerine dönememişler.
Alberto’nun dönmesini beklerken ayaklarımızı yerden kesen bir sallantı oldu. Bunlar, polis istasyonlarına ve Hamas’ın ordu üslerine havadan karaya atılan füzelerin ve F16 bombalarının sesiydi. Gazze’de, Dierre Balah’da, Refah’ta, Han Yunus’da ve Beit Hanon’da…

Köyden dışarı ambülans içinde çıkıp Gazze’nin ana yoluna bağlanmadan önce Han Yunus yakınlarındaki Dierre Balah’daki polis istasyonunun dumanı tüten enkazını filme aldık. Adının anlamı “hurma beldesi”, halk dilinde “kendinize iyi bakına” benziyor. Dierre Bala, Dierre Balak, kendinize iyi bakın.

Görgü şahitleri iki İsrail füzesinin istasyonu yok ettiğini söylüyor. Bir tanesi hedefini vurmadan önce çocuk parkı ve kalabalık sebze halinin içerisinden geçmiş.
Siviller katledildi

Kırılmış sarı kaydırağın üzerinde kan var ve yanında tepe taklak olmuş sebze tablası bulunan parçalanmış bir eşek yatıyor. Patlıcanlar ve kan yere yayılmış. Kötü bir İngilizceyle bir adam olanları anlatmaya çalışıyor: “Burası doluydu, kalabalık, üç kişi öldü, birçokları yaralandı”. Başında beyaz kufiyesi bulunan yaşlı bir adam kanla kaplı şalvarını gösteriyor: “Bakın! Şuna bakın! Tüm hükümetlere yazıklar olsun, İsrail’e lanet olsun, bakın bizi nasıl öldürüyorlar, bizi katlediyorlar ve dünya ne yapıyor? Nerede dünya, neredeler, burada katlediliyoruz, Cehennem’de yansınlar!”. Yaşlı adam saldırı sırasında pazarda satış yapıyormuş.

Tablasından düşen patlamış domatesleri almaya koyuluyor, hızlı plastik torbalara yerleştiriyor. Küçük tuğla evin arkasında bir adam duvara yaslanmış oturuyor, bacakları kanla kaplanmış. Ayağa kalkamıyor, bariz şekilde acı ve şok içerisinde, hareket etmeye çalışıyor.
Polis istasyonu tam bir enkaz halinde, beton ve tuğla yığını, katlar üst üste düşmüş. Ezilmiş arabalar ve kırılmış bir hurma ağacı caddeyi kaplıyor.

Hızlıca yürüyoruz, herkesle birlikte, gözlerimiz dört Apache helikopterinde, ateşleme mekanizmaları İngiltere Brighton yapımı EDM Technologies’e dayanıyor. Filistin füze karşılığı için parlak duman bombaları bırakıyorlar.

Dierre Balah Sivil Savunma Güçleri karargahına giden yola girdiğimizde, insanların caddesinin karşısına kaçtıklarını görüyoruz. İnsanlar, “İkinci defa bombalıyorlar. İkinci defa” diye bağırıyor.
Biz de kaçıyoruz, kabalığa doğru ve bir arkadaşımızın ikinci hedef olabileceğini söylediği “hükümet binası”ndan uzağa. Apache’ler tepemizde.

Polis karakoluna ulaştığımızda kısa sürede parçalanmış bir hayatın izlerini görüyoruz. Tozla kaplanmış bir seccade, bir polis şapkası, sık bulunan beyaz çiçekli bir minder, ortasından patlamış. Altı metre çapındaki bir krater, ufalanmış duvarlar ve tavanlarla dolu. Bir de motosiklet var, kenara atılmış bir oyuncak gibi.

Polisler arkadaşlarını enkaz altından çıkarmak için deli gibi çalışıyor. Herkes ona Jawwal diye sesleniyor. Komiser’e benzeyen biri “Herkes dursun, sadece biriniz” diye bağırıyor. Bir metre yükseklikteki odanın altını alevler yalıyor. Eller, ellerin yanında arkadaşlarına ulaşmak için enkazı kazıyor.

El-Aksa Hastanesi’ne ulaşıyoruz. Kamyonetler ve arabalar, ailenin fertleriyle dolu; amcalar, yeğenler, kardeşler, üst üste sevdiklerinden haber almak için hastanelere koşuyorlar, eller sürekli kornolarda.
Hastaneler uçurumun kenarında El-Aksa’ya girdiğimizde mahşer yeri gibiydi, acı, dehşet, üzüntü ve şok her yerdeydi. Kan pıhtılarıyla kaplı yanmış cesetler yanımızdan zayıf sedyelerle taşınıyordu.

Morgun önü kıyamet gibiydi, bağrışan akrabalar kapıları açmak için üst üste yığılmıştı. Arkadaşımız, “Kimin kim olduğunu bile ayırt edemiyorlar, kardeşleri mi kuzenleri mi kim, cesetler o kadar yanmış ki” diye açıklıyor. Birçokları ambülanslar ve geldikleri kamyonetlerle El-Şifa Hastanesi’ne naklediliyor.

Yaralılar konuşamıyor. Dışarıdaki duvara yaralılar bir biri ardına dizilmiş, akrabaları rahatlatmaya çalışıyor, yaralar üstünkörü sarılmış. İçeride sürekli bir hareket ve daha ağır yaralılar var. Akrabalar yaralılarını battaniyeler içerisinde taşımak için doktorlarla itişip kakışıyor. Serumlar, kan sızan yüzler, yanmış saçlar, ellerde, göğüslerde, bacaklarda, kollarda ve kafalarda şarapnel kesikleri resepsiyonda, ameliyat odalarında, odalarda, her yerde. 

Sakallı bir adam görüyoruz, bir sedyede yerde yoğun bakımda yatıyor, titriyor, titriyor, istemsiz şekilde, bacakları aşağı doğru kasılıyor. Omurilik yaralanması nedeniyle oluşan spazmlar. Bir daha yürüyebilecek ve konuşabilecek mi? Başka bir yerde, bir kız bebek, altı aylıktan daha büyük değil, yüzünde şarapnel yaraları var. Bir akrabası sargılı zayıf bacağını göstermek için battaniyesini kaldırıyor. Gözleri ardına kadar açılmış ve sürekli, iç paralayan çığlıklar atıyor.

El Aksa Hastanesi’ndeki ilk belirlemelere göre 40 ölü ve 120 yaralı var. Hastane, bombalanmış pazar yeri, park, Sivil Savunma Güçleri karakolu, sivil polis karakolu ve trafik karakolundan yaralılarla uğraşıyor. Hepsi dümdüz edilmiş. İş günü dehşet verici bir yıkımla durmuş.
En az iki şehit sedyelerde hastane dışına çıkartılıyor. Acıların sardığı kalabalıkların omuzlarında “La İlahe İllallah- Allah’tan başka ilah yoktur” sesleriyle mezarlığa gidiyor.

Kimin umurunda?
Buradaki birçoklarına göre, onlara yardım edecek Allah’tan başka kimse, hiç kimse yok. Bu gece Şifa Hastanesi’ne döndüğümüzde Ebu Mazen karargahının altında kalan güvenlik görevlisinin kardeşiyle konuşuyoruz: “Bizim Allah’tan başka kimsemiz yok. Dünya nerede? Bu saldırıları durduracak kim?”

Macit Salim, komadaki annesi Fatma’nın yanında. Bugün Meştal yakınlarındaki Hatice Arafat Yardım Merkezi’nde, Gazze’deki Güvenlik Güçleri Karargahı’nda masasının başında işindeymiş. İsrail’in saldırıları başına ve iç organlarını vurmuş. Boğazındaki boru ve solunum cihazı onu hayatta tutmaya çalışıyor. Macit annesine bakarak: “Biz İsrail’e saldırmadık. Annem İsrail’e füze atmadı. Annemizi işyerinde bombalamak en büyük terörizm” diyor.

Aşırı gergin Şifa Hastanesi’nin koridorunda sıralamış insanlar, donmuş, ajite olmuş, sabırlı ve yitik şekilde bekleşiyor. Bir grupla konuşuyoruz. Kardeşlerinin her iki kolu da kırılmış, ciddi yüz ve kafa yaraları var. Biri, “İlkten yüzünü tanıyamadık, kullandıkları bombadan yüzü o kadar siyahlaşmıştı ki”. Başka biri bana dönerek “Ben öğretmenim. İnsan hakları öğretiyorum. Bu ‘insan hakları” öğrendiğimiz bir ders” diyor. Duraksıyor sonra öğretmen: “Şimdi ben oğluma, çocuklarıma bu şartlar altında, abluka altında nasıl insan hakları öğretebilirim ki?”

Çok doğru. UNRWA ve yerel hükümet okullarına İnsan Hakları dersleri konuldu. Burada çocuklara uluslararası hukuk, Cenevre Konvansiyonu, Uluslararası İnsan Hakları Beyannamesi, Lahey Düzenlemeleri öğretiliyor. İnsan hakları kültürü oluşturmak, daha çok kendisine özgüven ve güvenlik yaratmak ve çocuklara saygınlık kazandırmak için konuldu bu dersler. Ancak birçok devletin imzaladığı ortak bir yasa olarak kabul edilmesi gerekenle gerçekte yaşanan arasındaki çelişki apaçık. Gazze Şeridi’ne, 1948’lerin Filistin’ine, Batı Şeria’ya ya da Lübnan, Ürdün ve Suriye’deki milyonlarca mülteci kampına yönelik İsrail’in politikalarını uluslararası kanun uygulanmıyor.

Her şey, burada ve İsrail’de aksini işaret ederken insan hakları uygulamaları ve bilinci nasıl olurda laftan gerçeğe dönüşebilir ki? Birleşmiş Milletler İsrail tarafından iplenmiyor ve susturulmuş. BM’nin İnsan Hakları Özel Raportörü Richard Faik, Ben Gurion Havaalanında hapsedilip, bu ay içerisinde Gazze’deki İsrail ihlallerini görmemesi için apar topar geri gönderildi. Uluslararası toplumun ağzında “Sivil kayıpların minimuma indirilmesi” gibi anlamsız laf salataları.

Gazze Şeridi, gezegen üzerinde en yoğun nüfusun yaşadığı yerlerden biri. Cebaliye kampında, tek başında 2 km’lik alanda 125 binden fazla insan yaşıyor. Bu sabah F16 ve Apache’lerin 11.30’da yaptığı bombardıman, çocuklar evlerinden okullarına gidiş saatine denk gelmesi sivil güvenliğe ne kadar dikkat ettiklerini ortaya koyuyor. Tıpkı tüm giriş çıkışlara uyguladıkları 18 aylık ambargonun, hayati ilaçlar olmadığı için 270’den fazla insanın hayatına mal olması gibi.

Bir ışık
Gazze’de bir atasözü vardır, geçen gece aklımıza geldi, şaka yollu lafını ettik: “Tünelin sonunda, bir tünel daha vardır”. Gazze’yi düşündüğünüzde aslında o kadar da komik değil. Çünkü altındaki binden fazla tünel Mısır’dan Güney’deki Refah’a kadar uzanıyor ve şehre yiyecek, benzin ve ilaç taşıyarak zar zor ayakta kalmasını sağlıyor. Her gün ortalama 1-2 kişi bu tünellerde hayatını kaybeder. Bazıları eğitimlerine devam etmek, ailelerini görmek, iş bulmak için elleri ve dizleri üstünde buralara girer. Bazılarını sığamadığı bile söylenir.

Geçen gece, bu söze yeni bir son ekledim: “Tünelin sonunda bir tünel daha vardır ve ondan sonra da elektrik kesilir”. Bugün artık bu şaka kaldırmaz. Bombalar etrafımızdaki binaları vurmaya, çocukları rahatsız uykularında sarsmaya devam ederken bu söz yeni bir anlam kazanıyor. Bugün 200’den fazla ölümden sonra, tünelin sonunda bir tünel daha vardır ve arkasından da bir mezar? Ya da uluslararası yardakçılık ve sessizlik duvarı mı demeliyim?

Yine de ışık var, direnişin ve yalnızlığın alevleri arasında. Bu tüm dünyanın insanların hareket geçmesinin ışığıdır. İsrail’in insanlığa karşı işlediği suçları ortaya çıkarabilir, caddelere çıkarak ve hükümetlerimize baskı yaparak Filistin’deki barışı güvence altına alabiliriz: İsrail ırkçılığına ve işgaline son verilmesini istemeliyiz, Boykot, Tecrit ve Yaptırım çağrıları yapmalıyız, sadece ve sadece BARIŞ için.

Kurumlar, hükümet ve halk yoluyla, Gazze tünelinin sonundaki ışık bu olabilir.

timeturk



Bu haber 500 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,476 µs