En Sıcak Konular

Ne kadar robot ne kadar insan!

0 0 0000 00:00 tsi
Ne kadar robot ne kadar insan! İki majör disiplini buluşturma yolu aranıyor! Nano-teknoloji ve robotik eliyle “kendi insanımızı” yaratarak “tanrılaşmak” ve mutlak tanrının çocuklarını robotlaştırmak! Bizim söyleyeceğimiz şu; hızla robotlaşacağız!

Gelecekte ne olacağına ilişkin kestirmeler, insan aklının “erdiği” zamandan beri üzerinde en çok spekülasyon yapılan konulardan olsa gerek. Ancak iyibilgi olarak-en azından felsefi açıdan-yeni olarak söyleyebileceğimiz şey şu olabilir; “Geleceği ilişkin kestirme yapılan son an, doğru tahmine en yakın andır.”

Bu önerme özellikle son 50 yılı oldukça avantajlı bir konuma getiriyor. Çünkü Jules Verne, Da Vinci veya sayarsanız Nostradumas gibi geleceği netleşmeye çalışan “akıllı” insanlar dışarıda tutulursa, “yüzyıl sonra şunlar olacak” diyen hemcinslerimiz öngörü meselesinde çok da başarılı olmuş değiller.

Bugün eskiye nazaran çok daha avantajlıyız. Kehanetler ya da yetersiz bilimsel zeminler üzerine kurulmuş projeksiyonlardan müstesna olarak, sağlam ve geleceği olan spesifik alanlarda bilim üretiyoruz.

Yani bugünden baktığımızda neredeyse tarih ve gün vererek gelecekte neler olabileceğini kestirebiliyoruz. Hatta bu konuda o denli iddialıyız ki, örneğin internet konusunda 1980’li yılların sonunda, “10 yıl sonra 100-200 milyon kişi internet üzerinden haberleşecek” deyip, 2000 yılı geldiğinde 1 milyarı aşkın insanın internetle tanıştığını görünce şaşırıp kalıyoruz.

Kısaca yaptıklarımız, tahminlerimizi bile zorluyor. Peki bir çeyrek asır sonra dünyamız nasıl olacak? Bu oldukça karmaşık ve günlük hayatımızı etkileyecek bir çok disiplini irdelemeyi gerektiriyor. (iyibilgi bununla ilgili kapsamlı bir dosyayı hazırlıyor. Çok kısa bir sürede paylaşma imkanı bulacağız.)

Fakat örneğin 2030 yılı için genel bilimsel kestirmeleri, dünyanın önemli gelecek tahmincilerinin bakışıyla genel olarak okuyup; Dünya nüfusu 8.2 milyara ulaşacak. Kişi başına düşen gelir ortalaması 6 bin dolardan 11 bin 500 dolara yükselecek, dünya politikası ülkelerin İslam’a bakışı üzerine şekillenecek, Türkiye’nin AB’ye katılımıyla birlikte Avrupa Birliği içerisinde de İslam’ın etkisi daha fazla hissedilmeye başlanacak, işleyişten rahatsız olan İngiltere ve yanına çekeceği bazı ülkeler AB’den çıkacak, insanoğlu ilk kez Mars’a ayak basacak, süper bilgisayarlar avuç içine sığacak. Kıyafetlerden gözlüklere kadar her üründe bilgisayar bulunacak, Nanoteknolojiyle beynimiz bilgisayarla iletişim kuracak, yıpranan organlar yine nanoteknolojinin nimetleri sayesinde kendi kendine yenilenecek, genetik ve kök hücre gelişmeleriyle insan ömrü uzayacak. Aynı şirket içinde 4 jenerasyondan insanlar birlikte çalışacak, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, buzdolabı hayatımızdaki yerini
koruyacak ama manüel kontroller yerine ya kendi kendilerine ya da sesle
kumanda edilecekler, türünden… Tüm bunların içinde hayatımızı, günlük pratiğimizi en çok dönüştürecek olan “insansı hayata” ya da farklı bir deyişle “robotlaşma”ya bakmak gerekecek.

“Robotlaşma”ya yönelik atılan adımların tarihi de oldukça eski. Da vinci hatta Osmanlı’nın “Satranç Oynayan Adam”ı bile yeni sayılabilir. Kronoljik sıra içinde “eylemleri robotlaştıran” gelişmelere örnek olacak bir çok buluş ya da uygulama sunulabilir.

Bunların içinde-artık-en önemlisi Nanoteknoloji olarak kabul ediliyor. Çünkü Nanoteknoloji salt bugünü dönüştürmüyor. Geleceği ve ondan sonraki geleceği ve tüm yaşamları dönüştüreceğine ilişkin güçlü deliller mevcut.

Nano-Robotik!

Günlük hengame içinde reklamlarda seyrettiğiniz kir tutmayan boya ya da leke tutmayan gömlek türündün türevlerine sıkça rastladığımız ama üzerinde pek de durmadığımız Nano gelişmeler, çok kısa sürede her biri devrim sayılabilecek gelişmelere işaret ediyor.

Bunların hiçbirine “gelecekte gelecek” demek de olası değil. Örneğin, damarlarınızda dolaşacak ve tıkanıklıkları açacak kadar küçük nano-denizaltılar ne zaman kullanılabilir? Tam tarihi verelim! Kullanılıyor! Kuşkusuz günlük hayatımıza girmiş değil ama bunun olacağına ilişkin “fantezi” de zaten bir kaç yıllıktı.

Nanoteknoloji’nin gelecekte neler sunabileceğine ilişkin düşünceler bile hızla eskiyor. Örneğin kışın üşütmeyen yazın terletmeyen, ütü istemeyen giysiler kaç yıl öncenin kurgusuydu? Bugün ülkemizde dahi bunları bulmak mümkün. Artık eskiler. Askerler savaş alanında yırtıldığı zaman “kendi söküğünü diken” nano-elbiseleri  umursamıyorlar bile. Onların gözü, yaralanan askeri tedavi eden nano-elbiselerde!

Nanoteknoloji’nin en büyük devrimi elbette bilgisayarlar için olacak. Bu gerçekten çok önemli, çünkü, bu birkaç devrim gücündeki dönüşüm “insanı bizzat etkileyecek”. Bugün nano chiplerin ve işlemcilerin neler yapacağına ilişkin tahminlerden uzak duruyoruz. Yanılabileceğimiz için değil. Geride kalacağımız için. 

Birkaç yıl önce nano-teknolojinin bilgisayar hafızalarını geliştireceğinin örneği olarak, “Amerikan Kongre Kütüphanesi”ni bir “küp şeker”in içine sığdırabileceği örneği veriliyordu. Daha bu cümlenin mürekkebi kurumadan-ki bu da artık mümkün olmayacak, çünkü mürekkebi bitmeyen, kendisi mürekkep üreten kalemler de nano-teknolojinin iddiası içinde-saniyede 1 trilyon işlem yapabilen bilgisayarlar eski sayılmaya başladı.

Nano-devrimlerin alanları da verimi de neredeyse sınırsız. Ancak özel olarak insanın üzerindeki etkisi nasıl olacak, işte onu bütünüyle kestiremiyoruz. Daha doğrusu sonuçları hakkında şüphelerimiz var.

Eğer nano-teknoloji, “robotik” bilimin üzerine binerek yeni kuşak robotlar yaratabilir mi diye bir soru yaratılırsa, bunun kesin yanıtı “evet”. Hem güçlü chip teknolojisi hem de inanılmaz “minimalize” etme yeteneği ve hem de kendini yenileme/onarma kapasitesi bizden önce robotları değiştirecek.

Çalışmalar sadece önümüzdeki 10 yıl içinde yeni kuşak robotlarla tanışacağımızı müjdeliyor. Başbakan Erdoğan’ın elini biraz zorlanarak da olsa sıkan robot “Asimo”yu çocuk oyuncağı seviyesine indirgeyecek bir devinimden bahsediliyor.

İnsan ve Robot: Hangi Dille?

Robotların dönüşmesinin en çarpıcı etkisi “iletişim” üzerinde olacak. Yani insanlarla robotlar arasındaki iletişim. Bu iletişim biçimi, bir kaç kelimeyi anlayan ve uygulayan robotlardan, her dediğinizi anlayan ve neredeyse eksiksiz uygulayan robotiklere ulaşacak.

Muhtemelen bu noktadan sonra da ademoğlunun dönüşümü başlayacak. Şu anki vektörler; Isaac Asimov’un, daha sonra beyaz perdeye de Robin Williams’ın oyunculuğu ile aktarılan “Ben Robot”unu bu kadar kısa sürede yakalayabileceğimiz konusunda şüpheli.

Fakat yaklaşacağımız su götürmez. Asimov’un robotu yaratılmış bir robottu ve üstün teknolojisi ile neredeyse duyguları olan bir insana benziyordu. Daha doğrusu aynısıydı. Ama işin tersi de mümkün olabilecek ve bilimin gidişatı içinde üzerinde belki en durulan konulardan olan “tıp” bu imkânı bize tanıyacak.

İnsan sağlığı üzerinde yapılan çalışmalar, vücut sisteminin bir çok parçasının yenilenmesini zorunlu kılıyor. Kalp ve böbrek şu an için “artık bittiğinde” ikame edilmesi en zor organlar. Karaciğer ve beyin de öyle.

Robotlaşma bu noktadan sonra biraz da mecburiyetler nedeniyle iki kola ayrılıyor. Birincisi  ayırt edilemeyen bir insansı yaratmak. İkincisi, bunu yaratırken insanın işine yarayabilecek parçaları kullanmak!

Şimdilik birbirinden ayrı gibi duran bu temel disiplinlerden birisi kök hücre yoluyla yeri organlar üretmeye çalışırken, öteki kendi “insanı” için nano-parçalar üretiyor. İşte bir soru... Bu iki dosya birleştiğinde ortaya nasıl bir tablo çıkacak?

Kısaca iki majör disiplini buluşturma yolu zorlanıyor. Nano-tech eliyle “kendi insanımızı” yaratarak, tabir yerindeyse “tanrılaşmak” ve mutlak tanrının çocuklarını robotlaştırmak!

İşte bu kestirmeler için biçilen tarih dilimleri elbette daha uzun ama önümüzdeki 30 yılda bu yolda anlamlı adımların atılacağı açık. Sonucu kesin olan nano-robotlarla insan ilişkisine gelince.. Kendini aşan iletişim biçimi, makinelerle insanların iletişim biçimini de bulmak zorunda.

U Robot!..

Örneğin klavyesiz ya da “herhangi bir komut aracı” kullanmadan; TV, cep telefonu veya bilgisayar kullanmak mümkün olacak mı? Tabii. Eğer vücudunuza asla hissetmeyeceğiniz, sağlık açısından yüzde 100 (!) sağlam bir nano-chip’in uygulanmasına izin verirseniz!

Peki verir misiniz?.. Şu anki yeni model cep telefonlarının inanılmaz satışı “tabii verirsiniz” yanıtı için veri teşkil ediyor. Ve böylece “robotlaşma”nın ilk aşaması tamamlanmış oluyor. Yukarıda sayılan araçlara sayısız yenisi ekleyebilirsiniz. Buzdolapları, faks makineleri, çamaşır ve bulaşık makineleri, sağlıkla ilgili aletler (hatta günlük tahlillerinizi doktorunuza gönderme yetisi) ve daha niceleri. Yine yapmanız gereken tek şey, chip’inizi bir üst modeli ile değiştirmek!

Bunların hiçbiri fantezi değil. Gelecek ölçümcülere göre sıralama aşağı yukarı böyle olacak. Sağlık konusundaki ihtiyaçlar ise bunları tamamen farklılaştırabilir. Örneğin Kalp Pilleri’ni ya da platinleri robotlaşmanın bir örneği sayabilir miyiz? Hayır. Çünkü onlar kendi başlarına “akıl üretmiyor ya da uygulamıyorlar”.

Nano gelecekte ise kendi başına ne yapması gerektiğini bilen böbrek veya kalpler olabilecek. Hatta bunlar bile önemsiz kalacak. Çünkü insanın “bedeni”ni kontrol edebilmek için önce “beynini” kontrol etmek gerektiğinden, örneğin nabzının dakikada kaç atması gerektiğini kalbinize söyleyecek bir nano-chip’e ihtiyacınız olacak! 2030-35’e kadar ilkel örneklerinin kullanılacağı tahmin ediliyor. Bunlara ilişkin deneysel modellemeler de mevcut.

İşte bu ikisi birleştiğinde ortaya önce yarı-organik, sonra non-organik insanlar çıkacak!

Nanoteknoloji ve robotik insanoğlunu robotlaştıracak. Bu kesin. Ancak asal iki problem şu… Ne kadarı robot, ne kadarı insan?



Bu haber 3,349 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    5,012 µs