En Sıcak Konular

Kışlalı'dan Erdoğan'a örtülü tehdit

0 0 0000 00:00 tsi
Tayyip Erdoğan da siyasi parti liderliğine soyunduğu günden bu yana 60 sonrası sağ siyasi liderlerin üzerinde dolaşan Adnan Menderes heyulasıyla yaşıyor. Canı sıkılan köşe yazarı, akademisyen, siyasi rakip Adnan Menderes'in "acı sonu" hatırlatması yapıp d

Demirel de, Özal da, hesap edin Tansu Çiller bile bu tehdide maruz kaldı. Acı olan şu ki, Türkiye'de dikkate alınabilecek cüsseye erişmiş tek sol parti ve destekçilerinin ellerindeki en etkili siyasi enstrüman bu tehdit. Maalesef durum bu.
Basındaki Adnan Menderes ve 27 Mayıs tutkusu, erken seçimin tartışıldığı bugünlerde yine revaçta. Adnan Mederes'in erken seçime gitme "fırsatını" nasıl kaçırdığı, "şansını" nasıl heba ettiği "aba altındaki sopa" gösteriliyor. Abayı kuşanıp altına sakladığı sopayı göstermeye grişenlerin başında da Radikal'in "askeri çevrelere yakınlığıyla" bilinen yazarı Mehmet Ali Kışlalı geliyor.

Mehmet Ali Kışlalı, nostaljik bir şahsiyet. Okuyanlar bilir. Kışlalı, içinde yaşadığı günden kaçmak alışkanlığındadır. Radikal'de yazar ama 70lerde çıkarttığı Yankı dergisini anlata anlata bitiremez. Yankı dergisi de neymiş deyip bakanları epeyce büyük bir sürpriz beklemektedir. Ciddi, etkili bir siyasi dergi filan değildir sizi bekleyen. Kışlalı'nın kendi gençliğine duyduğu özlemle abarrttığı sıradanın sıradanı bir mevkute.

Mehmet Ali Kışlalı, soyadının da ona çizdiği bir kaderle adetâ, asker bir direktif olmadan yazıp çizemeyen bir şahsiyet olup çıkmış durumda. Maalesef.

İşte, bu Mehmet Ali Kışlalı, içinde taşıdığı kışladan çıkarttığı son bir iki yazısında yine Adnan Menderes nostaljisine dalmış durumda. Yankı dergili gençlik günlerinden, Menderesli çocukluk günlerine geri dönmüş halde. Yazık. 50 yıldır, Türkiye'nin üzerinde dolanan dare hayaletini hâlâ siyasi araç olarak görmek, gözdağı olarak kullanmaya yeltenmek...

İşte, Mehmet Ali Kışlalı'nın başbakan Tayyip Erdoğan'a Menderes'i anımsatmaya girştiği bugünkü yazısı...

Tarihten ders alınsaydı
MEHMET ALİ KIŞLALI - RADİKAL

Türkiye 27 Mayıs 1960'a doğru giderken, 1959 sonunda siyasi hava son derece gerginleşmişti. İktidardaki Demokrat Parti 1957 seçimlerinde sarsılmakla birlikte Meclis çoğunluğunu muhafaza ettiğinden, iktidarı kaybetmemek için CHP muhalefetini engelleme yolunda hukuk dışına çıkıyordu. Ülke yönetilemez hale geliyordu. Bu tırmanışı durdurmanın tek yolunun bir erken seçim olduğunu düşünenler ve söyleyenler çoktu. Ama Adnan Menderes-Celal Bayar çifti bu önerileri reddedecek ve asker iktidara 27 Mayıs'ta el koyacaktı.
1980 yılı yazında işbaşındaki Demirel'in azınlık Doğru Yol Partisi hükümeti, sokağı kontrolü altına aldığı görülen, şiddet hareketlerini durduramıyordu. Meclis koridorlarında bile 'Bu iş olmayacak. Asker gelse de düzeltse' diyen milletvekillerini dinliyorduk.
Demirel ile Ecevit bir türlü, bu olayların üstesinden gelmek için bir araya gelemiyor, yeni cumhurbaşkanı seçemiyorlardı. Bir erken seçimin ülkenin bunalımdan kurtulması için en iyi çare olduğunu düşünenler
çoktu. Ama Demirel cumhurbaşkanlığına Çağlayangil'in vekâlet etmesinden doğan avantajla, ne seçimi ne de Ecevit ile bir araya gelmeyi düşündü.
Kontrol edilemeyen ortamda 12 Eylül geldi...
2002 yılında Başbakan Ecevit'in MHP ve ANAP ile yaptığı koalisyon önemli bir ekonomik bunalım atlatmıştı. Ama bu bunalımın etkisiyle ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı dönemden bir an önce çıkmak isteyenlerle uygulamayı tasarladıkları kimi politikayı Ecevit'e kabul ettiremeyenler erken seçim istediler.
Bir yandan da Ecevit partisini parçalama yolundalardı.
Ecevit'e karşı açılan yıpratma, siyasetten çekilmesini sağlama kampanyası da en üst noktaya varıyordu.
Ecevit, ortağı Bahçeli'nin de ısrarıyla bu isteği kabul etti. İktidar böylece, şimdiye kadar görülmedik bir oluşum ve erken seçimle AKP'ye devredildi.
İlk iki bunalım sürecinde de, iktidarda olan başbakanlar erken seçimin bunalımdan çıkış için en sağlıklı yol olduğunu kabul etmeyip başka çözümler aradılar.
Ama ülkede huzursuzluk üst noktasına varınca hep akılda olmayan çözümler ortaya çıktı.
Şimdi, tıpatıp olmasa da, demokrasinin kendine özgü oluşumlarından ileri gelen bir ciddi bunalımla Türkiye karşı karşıya. Bu durumda da iktidardaki AKP 'Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce yapılacak bir genel seçim tek çaredir' görüşünü kabul etmiyor. Görevde yedi yıl kalacak cumhurbaşkanını bu Meclis'in seçmesini istiyor.
Medya hemen her gün AKP iktidarının 2002'de kazandığı seçimle neden, bu cumhurbaşkanını tek başına seçmeye yetkili olamayacağını, mantık, hukuk ve
matematik kurallarına dayanarak izah etmeye çalışıyor.
Bu yapılırken de, AKP kendine özgü metotlarla, kamuoyunda giderek artan gerginliğe karşın, 'Madem çoğunluğum var istediğimi yaparım' uygulamasında ısrar ediyor.
Türkiye şu yakın tarihinde iki defa, erken seçim yapılsaydı kolayca içinden çıkabileceği bunalımlar yaşadı. Son defada ise, erken seçimi kabul eden bir iktidar, demokratik yöntemlerin uygulanmasıyla, bir bunalım olasılığından, sağduyulu davranarak ülkeyi kurtarmış oldu.
Ülkenin bu gidiş sonunda, büyük bir krizle karşılaşmaması, demokrasinin bunca deneyimden sonra uygulanmasına devam edebilmesi şimdi bu siyasi iktidarın biraz aklıselimle hareket etmesine bağlı görülüyor.
Daha önce işbaşında olan ve Meclis'te çoğunluğu ellerinde bulunduran başbakanlardan AKP'nin ders alıp almadığını, ders almamaları halinde ülkeyi ne hale getireceklerini hep birlikte göreceğiz.
Tabii bu beklenen gelişmelerde en önemli öncü rolü TBMM içinde yadsınamayacak bir çoğunluğa sahip CHP, başta diğer muhalefet partileriyle birlikte oynayacak. Onların ardından da, AKP kendi cumhurbaşkanını seçtiğinde ülkenin ne hal alacağının farkındaki kurum ve kuruluşlar gelecek.

 
8 sütun
 


 



Bu haber 348 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,537 µs