James Brown öldü: We feel “not” good!

Amerikan ve bağlı olarak dünya müziğine son yarım yüzyıl içinde damgasını vurmuş sanatçıların bir listesi yapılsa, kuşkusuz ilk 10 içinde yer alacak müzik insanlarının başında James Brown gelir.

Salt ürettiği müzik acısından değil, aynı zamanda yarattığı ekolle kendinden sonra gelen müzisyenlerin duruşunu da etkilemiş bir isim Brown.. Dünyanın hemen hiçbir ülkesinde-James Brown adını durmamış olanlar bulunsa bile-onun bir müziğini duymamış ya da tını hafızasına almamış insan pek nadir çıkar.
Bir neslin idolleştirdiği ve örnek aldığı Brown'un müziği kadar kendine özgü dansı da etkileyiciydi ve bir çok sanatçıya performansıyla da yol gösterdi.

Mick Jagger ve Michael Jackson gibi şarkıcılara esin kaynağı oldu. David Bowie'nin "Fame"i, Prince'in "Kiss"i ve George Clinton'ın "Atomic Dog"u açıkça, "Out of Sight", "Sex Machine", "I Got You (I Feel Good)" ve "Say It Out Loud - I'm Black and I'm Proud"  gibi liste başı şarkılara imza atan James Brown'un ritimlerine dayanıyordu. Yine şarkı sözleri nispeten yeni rapçiler Fat Boys, Ice-T ve Public Enemy tarafından kullanıldı.

James Brown tam 73 yaşında öldü.. Rahatlıkla denebilir ki bu uzun hayatın hallice bölümünde müzik yapma ve sergileme şansına sahip oldu. Ailenin tek çocuğu olarak Güney Caroline’nın Banwille şehrinde dünyaya geldi. Ailenin tek çocuğuydu ama bu keyfi uzun zaman süremedi. Sadece dört yaşındayken ebeveynleri ayrıldı ve Brown da teyzesinin yanına yerleşti. Bundan sonra hayatı müzikle buluşacağı ana kadar pek parlak gitmedi.. Küçük yaşta silahlı soyguna karıştı. 16 yaşında hırsızlıktan hapse girdi ve 4 yıl parmaklıklar arkasında kaldı.
Çocukluğu ve gençliğini geçirdiği Georgia'da Bobby Byrd ile tanıştı ve Bryd'in daha sonra adını Famous Flames olarak değiştiren grubu “Gospel Starlighters” müzik hayatına başladı.

Kısa zamanda sesi ve ilahilere getirdiği özgün yorumları ile dikkat çekti. 1955 yılında ilk albümü “please please please”i piyasaya sürdü. Büyük ses getiren ilk albümünden sonra rock'n roll'un babalarından sayılan “little Richard” ile tanıştı ve ardından “The Upsetters' grubu ile çalışmaya başladı.

1958 yılında listelerde ilk sıraya yerlesen R&B single'ı “Try Me” ile ününü pekiştirdi. 1962 senesinde bir süreliğine New York’a yerleşti ve şehrin en büyük ve saygın show salonlarindan biri olan “Apollo Theatre”da gösterilere başladı. Bu gösterilerin canlı kayıtları daha sonra bir albüm haline getirilmiştir.
1974'e kadar yaklasik 4 albüm çıkardı ve aynı sene “James Brown Seventies” albümü 500 bin satarak bir  rekora imza attı. bu arada filmlerde rol almaya ve şarkıları film muzikleri olarak kullanılmya başladı.

1965'de "Papa's Got a Brand New Bag" ile en iyi R&B şarkısı, 1987'de "Living In America" R&B dalında en iyi şarkıcı, 1992 yılında ömür boyu başarı dalında Grammy kazanan James Brown, 1950'leri sallayan ilk hit şarkısı "Please, Please, Please" ile sükse yaptı. Oldukça üretken ve kendi deyişiyle müzik dünyasının en çalışkan insanı olan” Brown, hayatı boyunca hepsi müzik listelerine giren 119 şarkı ve 50'den fazla albüm yarattı.

Hakkındaki alkol ve uyuşturucu kullandığı iddiaları, üçüncü eşi Adrienne'ı dövdüğü  suçlaması ve tecavüz suçlamaları ışıltılı yaşamını zaman zaman sisler arasında bıraktıysa da milyonlarca hayranı tarafından “özel bir müziğin ilahi temsilcisi” olarak anılıyor.