En Sıcak Konular

Radikal'den Cumhuriyet'e tokat!

0 0 0000 00:00 tsi
Radikal'den Cumhuriyet'e tokat! Çankaya tartışmaları çerçevesinde çıkan tartışmalar tüm hızıyla sürüyor. Cumhuriyet gazetesinin "367 oy" tartışması ile ilgili çıkışı Radikal gazetesi yönetmeni İsmet Berkan'ı çileden çıkardı. Berkan manşetten yayınlanan yazısında "Hukuku zorlamayın" dedi

İsmet Berkan'ın yazısı: 

Hukuku zorlamayın

Cumhurbaşkanını seçmek için gereken 'nitelikli çoğunluk' şartını 'toplantı yeter sayısı' olarak yorumlamak bugüne kadar kimsenin aklına gelmemişti

Sanıyorum ilk, eski Sermaye Piyasası Kurulu başkanlarından Ali İhsan Karacan'ın Dünya gazetesindeki köşesinde okudum bu fikri, sonra önceki günkü Cumhuriyet gazetesinde eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yazısında bir kez daha gördüm.
Açıkçası hiç ciddiye almadım, bir hukuk zorlaması, hatta şekli hukuk fantezisi olduğunu düşündüm.
Ama dünkü gazetelerin çoğunda meselenin en azından bir tartışma konusu gibi ele alındığını görünce bu yazıyı yazmak elzem oldu.
Neydi Karacan ve Kanadoğlu'nun dile getirdiği fikir?
Özetlemeye çalışayım: Anayasa'nın cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen 102. maddesi seçimin ilk iki turunda adaylardan birinin TBMM üye tam sayısının üçte ikisi kadar (367) oy alması koşulunu getiriyor.
Karacan ve Kanadoğlu'nun temel iddiası, seçilmek için gerekli en az oy miktarı olan 367 sayısı aynı zamanda TBMM'nin o oturumunun 'toplantı yeter sayısı' anlamına da geldiği şeklinde.
Eğer muhalefet milletvekilleri, oylama anında salonu terk ederlerse halen Meclis'te 355 kişiyle temsil edilen AKP bırakın 367 oyu bulmayı salonda o sayıda milletvekili de bulamayacak.
Böylece, Cumhurbaşkanı seçiminin üçte iki oy aranan ilk iki turunda toplantı yeter sayısı bulunamadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne gitmenin, üçüncü turda 276 oyla seçilmesi beklenen Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını iptal ettirmenin yolu açılacak.
* * *
Gördüğünüz gibi iddianın merkezinde TBMM'nin toplantı yeter sayısının kaç olduğu sorusu yatıyor.
Şimdi Kanadoğlu ile Karacan'ın da okuduğundan emin olduğum Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 96. maddesine bakalım isterseniz: "Anayasada, başkaca hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz."
Yani, Meclis'in oturumu açabilmesi için en az 184 milletvekilinin genel kurul salonunda bulunması gerekiyor. Ama bir karar alabilmek veya kanun çıkarabilmek için en az 138 lehte oy verilmesi gerekiyor. Ancak, bazı özel durumlarda maddenin en başındaki 'Anayasa'da başkaca hüküm yoksa' kalıbı devreye giriyor, yani nitelikli çoğunluk aranan oylamalarda en az 138 lehte oy koşulu yerine ilgili nitelikli çoğunluk koşulu devreye giriyor.
Nitekim, cumhurbaşkanı seçimi nitelikli çoğunluk (ilk iki turda üçte iki, sonraki turlarda üye tamsayısının salt çoğunluğu olan 276 oy) gerektiren oylamalardan biri. Bir başka nitelikli çoğunluk gerektiren oylama Anayasa değişiklikleriyle ilgili. Bir başkası af veya af niteliğinde kanunlarla.
Bu oylamaların herhangi birinde, kabul için gereken nitelikli çoğunluğu aynı zamanda toplantı yeter sayısı da saymak bugüne kadar hiç kimsenin aklına gelmemişti.
Oysa bizde erken genel seçim teklifinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri süren, İstiklal Marşı'nın dizelerinin Anayasa hükmünde olduğunu söyleyen nice hukuk cambazları çıkmıştı geçmişte.
Demek siyasi hazımsızlık ve siyaseten yenilgiyi kabulleneme duygusu bizde bu raddeye geldi sonunda.
Bir an için, nitelikli çoğunluk gerektiren oylamalarda nitelikli oy sayısının toplantı yeter sayısıyla aynı olduğu görüşünün kabul gördüğünü düşünelim. O zaman, bugüne kadar yapılan Anayasa değişikliklerinin tümünün geçersiz olması, Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmamış olması, son dönemde çıkan bazı af niteliğindeki kanunların iptal olması gerekirdi. Oysa Anayasa Mahkemesi bu çeşit kararlardan en azından bazılarını şekil ve esas yönünden değerlendirdi ve bu kanunların hiçbiri toplantı yeter sayısı bulunmadığı gerekçesiyle şekil yönünden iptal edilmedi.
Yine bu tezin kabul gördüğünü varsayacak olursak, teorik olarak Türkiye'nin hiçbir zaman cumhurbaşkanı seçememesi ve sürekli Meclislerin fesh olunarak yeniden ve yeniden seçim yapılması gerekebilirdi.
Ne kadar saçma yerlere gidilebildiğini bilmem anlatabildim mi? Ama bizde maalesef hukuku böylesine uç noktalara zorlamak isteyen birileri çıkabiliyor, acıklı olan koca koca ve saygın bildiğimiz Anayasa profesörlerinin, üniversite hocalarının bu görüşe katılması, 'Evet doğrusu budur' demesi.
'Demokrasi dışı' olmak, 'demokrasiyi ve demokrasilerde oyun gücünü hazmedememek' tam da bu işte.
Normal ülkelerde böyle zırvaları dile getirenler olsa bile ciddiye alınmaz, kendilerine yaygın medyada yer bulamazlar. Ama bizde bu zırvalık tartışma gündemini iki gün işgal edebiliyor, bana böyle bir yazıyı yazdırabiliyor.
Bu da bizim ayıbımız.
Bakın, 1994'te Kazakistan'da seçim yapıldı, Nazarbayev yanlıları parlamentoda çoğunluğu elde etti.
Etti ama ertesi yıl Nazarbayev'in sunduğu 'reform' programı parlamentoda reddedilince Nazarbayev el altından Anayasa Mahkemesi'ni harekete geçirdi ve mahkeme Meclis'i feshetti. Bunun üzerine parlamento da Anayasa Mahkemesi'ni fesheden bir kanun çıkardı ama Nazarbayev bu kanunu onaylamadı elbette. Meclis feshedildikten sonra Nazarbayev ülkeyi bir süre tek başına yönetti ve yasalar çıkarttı, en sonunda da muhalefeti iyice yok ettikten sonra refernadumla kendini 2000 yılına kadar devlet başkanı ilan etti. Sonra 1999'da Nazarbayev, en önemli muhalifinin seçime katılmasını engelledikten sonra bir kez daha kendini seçtirdi. Türkiye'nin böyle bir ülke olmasını mı istiyoruz?



Bu haber 377 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,246 µs