Senaryolar, iddialar, gerçekler…

14 Mayıs 2009 16:45 tsi
Mahkeme görüşünü ‘birleştirme’ lehinde belirtti. Danıştay cinayeti davası Ergenekon kapsamında görülecek. Bu gelişme bazı sanıkları hayli heyecanlandırdı. Muzaffer Tekin ilginç bir yöntemle intihara teşebbüs etmişti; şimdi de ‘susacağım&

Mahkemenin Ergenekon davasıyla Danıştay cinayeti davasının birleştirilmesi yönünde görüş bildirmesi, bundan sonraki aşamada, söz konusu cinayet davasının Ergenekon davası kapsamında yeniden görülmeye başlanmasını getirecek.

Bu, her iki dosyanın gidişatını belirlemesi ve tabii ki adaletin tecellisi bakımından çok önemli.

Malum, Danıştay cinayeti, “Danıştay’ın türban konusundaki kararından dolayı gaza geldim” cinayeti idi. Sanık Alparslan Aslan’ın ifadeleri bu yöndeydi. İnanmamız gereken senaryo bu idi. Sonuçta dosyanın görüldüğü mahkemenin ilk kararı da bu yönde oldu. Ancak “eksik soruşturma” o kadar belirgindi ki, bazı sanıkların ifadeleri bu eksikliklerle bir araya gelince, sürecin bu noktaya gelmesi kaçınılmaz oldu.

Ergenekon soruşturması da Ümraniye’de bir evde mahut sayıda el bombası bulunmasıyla başladı. El bombalarıyla ilgili olarak gözaltına alınanlar “hobim var, el bombası koleksiyonu yapıyorum” kabilinden ifade vererek olayın üzerini örtbas etmek istediler. Ama olmadı. Ve bu olayın tetiklemesiyle başlayan soruşturmanın sonucunda, son derece yaygın ve karmaşık bir ilişkiler ağı ve bunların darbeye koşullanmış faaliyetleri ortaya çıkarıldı.

Bu aşamadan sonra, Danıştay cinayetinin perde arkasındaki kişiler ve onların sorumlulukları, yargı sürecinde yasal ve hukuki karşılığını bulacaktır.

Bu saldırıyla kimlerin, hangi düğmelere, ne tür bir amaç güderek bastıkları ortaya çıkacaktır.

Ergenekon davasında “darbe koşullarını olgunlaştırma” planlarını belgeleriyle birlikte gördük. Danıştay cinayetinin bu planlamaların bir sonucu olduğu yönünde ortaya çıkan çok güçlü işaretler bu süreçte netleşecektir.

Bu nedenle Danıştay cinayetinin Ergenekon’la birleştirilecek olması, birer olasılık veya iddia olarak gündemimize girmiş olan konuların aydınlığa kavuşmasını sağlayacaktır.

Bu arada Danıştay cinayeti sanıklarıyla ilişkileri olduğu yönünde iddiaların muhatabı olan emekli yüzbaşı ve Ergenekon davası sanığı Muzaffer Tekin, önceki gün duruşmada söz alarak birleştirme görüşüne tepki gösterdi. Tekin, bundan sonra duruşmalarda söz almayacağını ve konuşmayacağını söyledi.

Bu tepki bize hayli ilginç geldi. Hatırlıyoruz, Muzaffer Tekin, Danıştay cinayeti sanığı Aslan ile ilişkileri ilk gündeme getirildiğinde kalbine bıçak saplayarak “intihara” teşebbüs etmişti. Tekin, hakkında çıkan Danıştay cinayeti sanığıyla bağlantılı olduğu haberleri “onuruna dokunduğu” için hayatına son vermek istediğini açıklamıştı.

Kendini savunup aklanmak varken intihara teşebbüs etmek, bunu da “değişik” bir yöntemle yapmaya çalışmak oldukça açıklamaya muhtaç davranışlar… İnsanın aklına ister istemez “kime, ne mesaj verilmek istendi?” türü soru işaretleri geliyor.

Muzaffer Tekin’in olaya gösterdiği ilk tepki şekli ile cinayet dosyasının Ergenekon’la birleştirilmesine gösterdiği tepki, şeklen birbirinden farklı olsa da, özünde aynı. Şimdi de “konuşmayacağım” diyor…

Oysa iddialar doğru değilse, kendisi masum ise, bu, Tekin’in Ergenekon davasındaki “sanık” pozisyonu üzerinde de kendisi lehine bir etki yaratacaktır. Bu öngörüyü rahatlıkla başka hukukçulardan da teyit ettirebilir…

Ama iddialar kanıtlanırsa…

Orada susalım. Yargı konuşsun…

Senaryolar, iddialar ve gerçekler: Ergenekon davasının başından beri böyle bir işlevi var. Yargı ve adalet süreci, bu üç kavramı yerli yerine oturtuyor…

www.iyibilgi.com analiz

Bu haber 806 defa okundu.