Afganistan'a değil, Pakistan'a dikkat!

5 Aralık 2009 08:35 tsi
"Pakistan'a verilen geri ödemesiz 5 milyar dolar, asker ve teçhizat yardımlarının karşılığında Pakistan Amerika'nın paralı askeri mi olacak? Pakistan hayali bir devlet olarak mı kalacak?"

Tüm dünya Afganistan'ı konuşurken, “Pakistan'da neler oluyor?” sorusu daha bir önem kazanıyor. Pakistan gazetelerinde yer alan yazılar, bu konuya farklı bakış açıları ortaya koyuyor. Yazarlar, Pakistan'ın Amerika'nın yeni Afgan stratejisinde üzerlerine düşen rolü net bilmek istediklerini yazıyorlar.

Hillary Clinton'un geçen hafta yaptığı konuşmasında yer alan “Pakistan halkının ABD'ye desteği ve işbirliği çok iyi, ama yetmez” sözleri de bu sorunun cevabının henüz netleşmediğini ortaya koyuyor.

“Amerika Pakistan'dan tam olarak ne istiyor?” sorusunun cevabı ise hala müphem!

ABD savunma sekreter Robert Gates'in Pakistan gazetelerinde yer verilen açıklaması şöyle; “Sivil-askeri planımızın özü şudur: Temizle, kontrol altında tut, inşa et ve devret.”

Hem bu strateji, hem de Afganistan'a gönderilecek ilave 30 000 asker ABD'yi bu savaşta başarılı kılacak mı konusu da ayrı bir tartışma alanı oluşturuyor. Amerika açısından konu o kadar ivedilik gerektiriyor olsa gerek, kendi kamuoylarındaki tartışmalara rağmen NATO üyesi 25 ülke şimdiden bölgeye gönderilmek üzere 7.000 askeri hazırladı bile.

Bu konuda yayınlanan yazılar içinde en çok ilgimi çeken, Ata Rabbani'nin “Dünya Bülteni” isimli internet sitesinde yer verilen “ABD Pakistan'ı kolonileştiriyor”

( http://www.dunyabulteni.net/author_article_detail.php?id=11976) başlıklı yazısının Türkçe tercümesi oldu. Ata Rabbani, Afganistan'da değil Pakistan'da neler oluyor sorusunu soruyor. Yazıda dikkatimi çeken şüpheli ve ilginç noktaları sizlerle paylaşmak istedim.

Amerika, başkent İslamabad'da 73.000 metrekare büyüklüğünde, dünya genelindeki en büyük dış temsilcilik arazisini satın almış. Amerika'nın başkentte bu büyüklükte bir araziye sahip olması, “Amerika Pakistan'ı kolonileştiriyor mu?” sorusunu zihinlere getiriyor.

Amerika'nın üst düzey askeri yetkilileri ve CIA-FBI yetkilileri, kongre üyeleri, senatörler sık sık Pakistan'a geliyorlarmış. Ve hatta bu ziyaretlerin rahatlıkla yapılabilmesi için bu görevliler için gizli bir vize muafiyeti anlaşmasından söz ediliyor.

Amerikalı diplomatları koruma kisvesi altında terörle mücadele eğitimi veren Blackwater isimli özel güvenlikçi taşeron firmalar da Pakistan'a çoktan girmiş durumda. Ata Rabbani bu konuda 20 Ağustos 2009 tarihli, Marzk Mazzetti imzalı, New York Times'da çıkan bir haberi kaynak gösteriyor: "CIA, El Kaide'nin üst düzey elemanlarına karşı suikast düzenlemek amacıyla tasarlanan gizli bir programın parçası olarak 2004 yılında Blackwater adlı özel güvenlik müteahhidinden eleman kiraladı." Müşerref'in İslamabad, Rawalpindi, Peşaver ve Ketta gibi şehirlerde operasyon yapması için Blackwater'a izin verdiği de haber veriliyor. 202 Blackwater elemanı Heathrow havalimanından kalkışla (uçuş kodu: PLA Flight PK 786) 4 Kasım 2009 tarihinde Pakistan'a gelmişler.

Blackwater personeli Urducayı ana dili gibi konuşabiliyor. Amerikalı diplomatları korumak için gelen bu uzmanların SSG konmandolarını ve Shila Polis kolejinde okuyan gençleri eğittiği söyleniyor. Yani Pakistan'ın Jitem'ini kuruyorlar. Blackwater yönetimindeki bu komandoların hangi amaçla çalıştırıldığı bilinmiyor. Ayrıca Blackwater'in bazı köylerin yakınlarına üs kurması da Pakistan medyası tarafından şüphe ile karşılanıyor.

Amerika bakanlıklarla da ayrıca mikro ilişkiler ağı kuruyor. Amerika'nın ilgi duyduğu bakanlıklarla kurduğu bu mikro ilişkilerde dikkat çekiyor.

Pakistan'daki gelişmeleri yakından takip edenlerin sorduğu en önemli sorular şunlar:

Pakistan'a verilen geri ödemesiz 5 milyar dolar, asker ve teçhizat yardımlarının karşılığında Pakistan Amerika'nın paralı askeri mi olacak? Pakistan hayali bir devlet olarak mı kalacak?

Bu soruların cevapları bizim bölgeye yönelik politikamızı yakından ilgilendiriyor. Diğer yandan Türkiye'nin bu bölge insanı ile ilişkisinde Müslüman olma noktasında benzerliklerinin yanı sıra, İslam anlayışı dâhil, kültürel farkların arasındaki uçurumun da ayrıca altını çizmek gerekiyor. Pakistan gibi, beş ayrı eyalette yasalarının bile farklı olduğu, yazılı kanunlarının sayısının 100'ü geçmediği, geleneksel ya da modern aşiret yapılarının etkili olduğu, toprak sahiplerinin çok güçlü, köylülerin ise köle gibi yaşadığı, demokrasinin bu kişiler tarafından yönetildiği, dil ve kültürün her bölgede değiştiği, Hindu-Moğol-İngiliz- İslam kültürünün karışık yaşandığı, zenginlerinin çok zengin, yoksullarının çok fakir olduğu bir coğrafyada sonuçlar hiç de tahmin edilen gibi çıkmayabilir. Bu dönemde bakışlarımızı işaret edilen ile sınırlı tutmamamız gerekiyor. Afganistan'a değil, Pakistan'a dikka

Ayşe Böhürler / Yeni Şafak

Bu haber 672 defa okundu.