Şimdi de kutsal emanetler mi?
0 0 0000 00:00 tsi
Uşak, Kahramanmaraş, Erzurum müzelerindeki sahtecilik olayının ardından bir skandal da Topkapı Sarayı'nda ortaya çıktı. Hz. Muhammed'in kabrine ait kapı örtüsü bir türlü bulunamıyor.
Müze yetkilisi ise hazırladığı raporda kapı örtüsünün kayıp olduğu iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak, böyle bir eserin saraya hiç gelmediğini ve envanter kayıtlarına yanlışlıkla girdiğini ileri sürüyor. İşin ilginç yanı 1978 yılından bu yana kumaş eserler bölümünün sorumlusu olan aynı yetkili, bu konudaki tüm yazışmalarda mezkur eserin 1981 yılında Hırka-i Saadet Dairesi'ne verildiğini ifade ediyordu. Bakanlık, şimdi bir komisyon kurarak böyle bir perdenin olup olmadığını araştıracak. Ancak kayıp perdeden birinci derecede sorumlu kişi bir ay önce emekliye ayrıldı. Topkapı Sarayı Müzesi'nde birkaç yıl önce gerçekleşen bir sayımda, Ravza-i Mutahhara kapı perdesinin yerinde olmadığı rapor edilmişti.
Geçtiğimiz nisan ayında Londradaki müzayede şirketi Christiesin, Peygamberimiz Hz. Muhammedin kabrinin kapı örtüsünü Londrada satışa çıkarması üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, Topkapı Sarayı yetkililerinden müzede yerinde bulunamayan örtünün satışa çıkarılan perde ile aynı olup olmadığını sordu. Bunun üzerine Topkapı Sarayı Müzesi uzmanları ve İstanbuldaki diğer müzelere yazı yazılarak Ravza-i Mutahhara kapı perdesinin varlığı hakkında bilgi istendi. Bu soruşturmadan sonuç alınamayınca, önce eserin müzede olmadığına; daha sonra da aslında böyle bir eserin sarayda hiç bulunmadığına karar verildi. Yıllardır sarayın envanter defterlerinde gözüken, Avadancılar Deposuna kayıtlı 24/146 numaralı perdenin kayıttan düşülmesi istendi.
Kamuoyunun kafasını karıştıran bu raporun sahibi, aynı zamanda eseri zimmetinde bulunduran Doç. Dr. Hülya Tezcan. 1978 yılından bu yana kumaş eserler bölümünün sorumlusu olan Tezcan, bu konudaki tüm yazışmalarda eserin 1981 yılında Hırka-i Saadet Dairesine verildiğini yazarken, iki ay önce bakanlığa sunduğu yazıda, müzede aynı döneme ait 4 perde bulunduğunu, kayıtlarda görülen beşinci perdenin ise aslında hiç olmadığını ve yanlışlıkla envanter defterine yazıldığını iddia etti. Bakanlık, şimdi bir komisyon kurarak böyle bir perdenin olup olmadığını araştıracak. Ancak kayıp perdeden birinci derecede sorumlu kişi olan Hülya Tezcan, bir ay önce emekliye ayrıldı.
Doç. Dr. Hülya Tezcan, 10 Mart 2005 tarihinde bakanlığa verdiği raporda, 24/146 numaralı perdenin (sonradan 145 olarak değiştirilen) sarayda olduğunu ve Hırka-i Saadet Dairesinde bulunduğunu yazmıştı. Tezcan imzalı verilen raporda hiç olmadığı söylenen perde ile ilgili envanter bilgileri şöyle: 340x222 cm. Arkası yeşil ve atlas kaplıdır. Yeşil atlas üstüne kamilen sarı kılaptanla işlenmiştir. Bordürün başında çiçek, dal ve yapraklar, ortasında Osmanlıca yazı, bunun altında yine Osmanlıca yazı ve bunun alt kısmında yapraklı daireler içinde Kelime-i Tevhid ve bunun altında sülüsle Ayetelkürsi ve yanlarında daire içinde çeharyar, Hasaneyn vardır. Bunun altı da iki taraflı uzun yaprak tezyinatlıdır. Baş tarafı soluk renklidir.
Perde ile ilgili ilginç bir iddia ise şöyle: Hülya Tezcanın 1997 yılında IRCICA tarafından yayınlanan Curtains of The Haramein Sharifein (Haremeyn Şerifeyn Perdeleri) kitabının hazırlanmasında yardımcı olan bir kaynak, eserde kayıp olan perdenin yer almadığını; ancak kendisinin kitap hazırlanırken bu perdeyle ilgili bilgileri gördüğünü söylüyor. Bu kaynağın verdiği bilgiye göre kayıp perdenin tarifi şöyle: Perdenin üzerinde Âli İmran Sûresi, 39. ayet var. Ayetin altında dört halifenin adı ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyinin isimleri bulunuyor. Bu isimlerin alt tarafında ise Haşr Sûresinin 22., 23. ve 24. ayetleri mevcut. Perdenin arkasına ise Mihrab-ı Süleymaniye ait olduğu kaydı düşülmüş.
Bu haber 629 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle