Kene, Pentagon'un biyolojik silah listesinde
0 0 0000 00:00 tsi
Türkiye keneler ile boğuşurken, tüyleri diken diken eden bir haber ABD'den geldi. Kenelerin taşıdığı virüs, önde gelen araştırma merkezleri tarafından potansiyel biyoterörizm listesinde gösteriliyor.
Yüzyıllardır sırtımızdan geçindiler. Kanımızı emdikleri yetmedi şimdi de teröre bulaştılar. Kırım-Kongo Hemorajik Ateş Virüsüne yardım ve yataklık eden keneler, Pentagonun biyolojik silah listesine girdi. Kenelerin taşıyıcı (vektör) olarak kullanıldığı ölümcül virüs, ABD'deki National Institute for Allergy and Infectious Diseases (NIAID), Centers for Disease Control and Prevention (CDC) ve Utah Üniversitesi Antiviral Araştırma Enstitüsü tarafından potansiyel biyoterörizm listesinde gösteriliyor. Pentagon'un Enfeksiyon Hastalıkları Departmanı, virüsü biyolojik silah olarak kullanılabilecek potansiyel ajanlar olarak tanımlıyor. Bunyaviridae ailesi, askerî operasyonlarda etkili ajanlar sınıfında gösteriliyor. Bu nedenle 1990 yılı başlarında Irak'ta kendini gösteren virüsün biyolojik silah olarak geliştirildiğine inanılıyordu. Laboratuvar ortamında havaya karıştırılabilir hale getirilen virüsün birileri tarafından biyolojik silah olarak kullanılmasından endişe ediliyor. Bu arada, Sağlık Bakanlığının talebi üzerine yapılan incelemede, Türkiyeye yönelik bir saldırı olmadığı, hastalığın şimdilik salgın boyutunda seyrettiği belirlendi.
Kene biyolojik silah listesine girdi
İlk kez 12. yüzyılda Tacikistanlı doktorlar tarafından tanımlandı. Yıllarca Özbekistan ve Orta Asyada kara ölüm olarak adlandırıldı. İslam alimi İsmail El Curcaninin Kitab-ı Harzemşahta Kara böcekler ile taşınan kara hastalık diye bahsettiği kara ölüm, 750 yıl sonra 2. Dünya Savaşı yıllarında, Nazilerin geri çekildiği Kırımda ortaya çıktı. 1944 ve 1945 yaz aylarında Batı Kırım steplerinde 200 Sovyet askeri enfekte oldu, 20si öldü. Yüzde 10luk ölüm oranı Stalini endişelendirdi. Nazilerin kimyasal, biyolojik bir madde bıraktığından şüphelenen Stalin, olayı çözmeleri için araştırmacıları Kırıma gönderdi. Kenelerden geçtiği belirlenen hastalığa ilk kez Kırım Hemorajik Ateşi Virüsü adı verildi. 1956 yılında Kongoda ortaya çıkan virüsün biyolojik olarak Kırımdakiyle aynı olduğu tespit edilince; 1969 yılında Kırım-Kongo Hemorajik Ateş Virüsü (CCHFV) adı verildi. 1974 yılında Bulgaristanda pek de etkili olmayan bir aşı geliştirildi ve tüm askeri personel aşılandı.
Terör, köyleri boşaltınca virüs geldi
2002 yılında Tokatta hastanelere başvuran; ancak bir türlü tanı konulamayan kanamalı hastalar Sağlık Bakanlığını harekete geçirdi. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bulaşıcı Hastalıklar ve Salgın Kontrolü Daire Başkan Vekili Veteriner Hekim Ramazan Uzun, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümünden Doç. Dr. Önder Ergönül ile birlikte bir cipe atlayıp Tokatın mezralarına gitti. Hocam buraları kene, tavşan ve yaban domuzu sardı. diyen köylüler, aslında hastalığın kaynağını işaret ediyordu. Ölen hastalardan alınan serumlar, adı konulmamış bir rapora eklenerek Fransaya gönderildi. Pasteur Enstitüsünden Herve Zeller de Türkiyeye geldi. Tahminler doğru çıktı. Kara ölüm Türkiyeye sıçramıştı.
Peki virüs neden Tokatta ortaya çıktı? Doç. Dr. Önder Ergönülün verdiği bilgiye göre, 1995ten sonra terör (TİKKO, DHKP-C, PKK) nedeniyle bütün mezralar kapatılınca doğal ortam kenelerin çoğalmasına neden oldu. 2001 yılında mezralar açılıp köylüler evlerine döndüğünde kene sürüleriyle karşılaştı. 1944 yılında da Kırım Naziler tarafından işgal edildiğinde birçok yerleşim birimi boşaltıldığı için doğal ortam kenelerin artmasına neden olmuştu. Keneleri vektör (taşıyıcı) olarak kullanan virüsün Tokata nasıl geldiği net olarak bilinmemekle birlikte, kuş gribinden sonra virüsün kuşlar yoluyla güney Rusyadan taşındığı sanılıyor. Kenelerin etkili olduğu 22 ilin 70 yıllık meteoroloji kayıtlarını inceleyen Doç. Ergönül, sadece Sivasta kenelerin üremesiyle küresel ısınma arasında bağlantı tespit etti.
Bebekler ölü doğdu, hemşireler yaşıyor
Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan bir komisyon tarafından hastalığın görüldüğü illerin taramasıyla virüsün hyalomma türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve virüsün ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edildi. Türkiyede bugüne kadar 445 KKKA vakası tespit edilirken, Kastamonudaki son olayla birlikte toplam 21 kişi hayatını kaybetti. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2002-2003te 150 vaka 6 ölüm, 2004te 249 vaka 13 ölüm, 2005te (24.06.2005e kadar) 55 vaka 1 ölüm gerçekleşti. Tokat, Sivas ve Çorum başta olmak üzere 22 il, hastalık yönünden riskli yerler olarak tespit edildi. Ancak Doç. Dr. Önder Ergönül, açıklanan vakaların gerçeği yansıtmadığını söylüyor: Geçen sene tahminen 200 vaka vardı, 100 tanesi kayıtlara geçmedi. Hıfzıssıhha eksik çalıştı. Hâlâ onaylanmamış vakalar var. Gönderilmiş serumlar var; ama ismi konulmamış vakalar var.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kenelerin yaydığı virüsün neden olduğu hastalıkla ilgili olarak, Salgın yok. derken, Doç. Ergönül, Bunun adı salgındır. diyor. Dünyada ciddi bir aşı çalışması bulunmadığı için şu anda ribavirin kullanılıyor. Ancak bu ilaç sadece erken teşhiste etkili. Hasta kanamalı olduğu için ağızdan verilen ilaç işe yaramıyor. Bu tür hastalara damardan verilen serumlar gerekiyor; ancak bunlar henüz Türkiyeye getirilemedi. Kan ve vücut sıvılarıyla insandan insana da bulaşan virüs, can almaya devam ediyor. Sağlık personeli tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de risk altında. Birkaç yıl önce Trabzon Numune Hastanesinden bir hemşire hayatını kaybetti. Ancak hemşirenin virüsü dışarıdan kaptığı sanılıyor. Ankara Numune Hastanesinde ise virüs kapan iki hemşire hayatta kaldı. Aynı hastanede hamile iken virüslü kene ısıran iki annenin bebekleri hasta olarak (kanamalı) doğdu ve öldü.
Havaların ısınmasıyla birlikte hemen her gün farklı illerden Kırım-Kongo haberleri gelmesi, hastalığın şiddetli (% 30) seyir gösterebilmesi, kuş gribi vakasında olduğu gibi biyolojik silah endişesine neden oldu. Hastalıktan ölenlerin hayli yüksek olduğu bir ilimizin valisi de düzenlediği basın toplantısında, bir yerel basın mensubunun Yaşanan kene olayları bir biyolojik saldırı olabilir mi? sorusuna şu yanıtı vermişti: Bilimsel olmayan hiçbir şeyi iddia etmek mümkün değil. Zaten öyle bir şey olsa hemen adamı yakalarız ve Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuruz.
Ancak bu sefer komplo iddiası gerçek oldu. Salgın uzmanı Doç. Dr. Önder Ergönül ile Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Klinik Bakteriyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalından Doç. Dr. Nazif Elaldının verdiği bilgiye göre, Türkiyede ölümlere sebep olan virüs Amerikada biyoterörizm ajanı olarak kabul ediliyor. Bunyaviridae ailesine mensup virüs, ABDdeki National Institute for Allergy and Infectious Diseases (NIAID) (Ulusal Alerji ve İnfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü) tarafından potansiyel biyoterörizm ajanları listesine alınarak C kategorisinde gösteriliyor. Buna karşılık Centers for Disease Control and Prevention (CDC) (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi) potansiyel biyoterörizm listesinde Kırım-Kongo virüsü B kategorisinde (daha tehlikeli) yer alıyor. Sadece kenelerin taşıyabildiği virüs, ABDdeki Utah Üniversitesi Antiviral Araştırma Enstitüsünün de biyoterör listesinde. Pentagonun Enfeksiyon Hastalıkları Departmanı da virüsü biyolojik silah olarak kullanılabilecek potansiyel ajanlar olarak tanımlıyor. Piknik alanındaki çimlerden üzerinize sıçrayan virüslü bir keneyle ABDye giriş yaparken yakalanırsanız kendinizi bir anda Guantanamoda bulabilirsiniz.
Doç. Dr. Nazif Elaldının verdiği bilgiye göre, bütün Bunyaviridae ailesi, askeri operasyonlarda potansiyel etkili ajanlar sınıfında gösteriliyor. Bu nedenle 1990 yılı başlarında Irakta hastalık etkeni olan virüsün biyolojik silah olarak geliştirildiğine inanılmaktaydı. O zamanlar virüsün yayılması için biyolojik vektör olan kenelere gereksinimi ve hava yoluyla geçme ihtimali olmaması nedeniyle biyolojik silah olarak kullanılmasına ihtimal verilmemişti. Ancak, daha sonra virüsün aerosolize hale (havaya karıştırılarak) getirilebileceğinin bildirilmesi, birileri tarafından virüsün biyolojik silah olarak kullanılabileceği korkusunu beraberinde getirdi. Adının açıklanmasını istemeyen bir uzman, yüksek teknoloji sahibi laboratuvarlar tarafından ölümcül virüsün havaya karıştırılma işleminin başarıldığını söyledi.
Zaman
Bu haber 596 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle