Hasan Cemal'in Murat Karayılan röportajı gazetelere nasıl yansıdı?
25 Mart 2013 10:25 tsi
Hasan Cemal'in Murat Karayılan ile Kandil'de yaptığı röportaj Milliyet, Radikal, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem ve Sol gazetelerinde yer aldı.
Hasan Cemalin, PKK liderlerinden Murat Karayılanla Kandilde görüşmesi medyada geniş ilgi uyandırdı. Hürriyetten Mehmet Y. Yılmaz, Taraftan Markar Esayan, Demiray Oral ile Vatandan Okay Gönensin ve Ruhat Mengi, Hasan Cemalin söyleşisini köşelerine taşıdı.
Gönderdiği yazı yayımlanmayınca 15 yıl çalıştığı Milliyetten ayrılmak zorunda kalan Hasan Cemalin Karayılan söyleşisi, gazetenin birinci sayfasında yer aldı. Milliyetin yanı sıra, Radikal, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem ve Sol gazeteleri de röportajı birinci sayfalarından verdi.
İşte Mehmet Y. Yılmaz, Markar Esayan, Demiray Oral, Okay Gönensin ve Ruhat Menginin yazıları şöyle:
Mehmet Y. Yılmaz - Kandil biraz ayak sürüyecek gibi - Hürriyet
Hasan Cemal, geçtiğimiz cumartesi günü Kandile gitti ve KCK Yürütme Konseyi Başkanı sıfatına sahip Murat Karayılan ile 5.5 saat süren bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu söyleşi dün internet haber sitesi www.t24.com.trde yayımlandı.
Söyleşiyi merak edenlerin internetten tümünü okumalarını öneririm, haber için kısaltılırken anlam kaymaları olabiliyor çünkü.
Söyleşiden edindiğim izlenim şu: PKKnın dağdaki şefleri silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarma konusunda, bizim yandaş medyadaki sivil generaller kadar heyecanlı değiller!
Evet, belli ki Abdullah Öcalanın örgüt üzerinde ciddi bir ağırlığı var. Bu ağırlığı örgütün dayandığı tabanda Öcalanın taşıdığı anlamdan kaynaklanıyor. Eğer örgüt yöneticileri kendi tabanlarında ciddi bir parçalanma yaşamak istemiyorsa da Öcalanın kararlarına, mesajlarına açıkça karşı çıkmayacaklar, bu görünüyor.
Açıkça karşı çıkmak yerine ayak sürümek, işi ağırdan almak, gerçekleştirilmesi zaman alacak hatta hiç mümkün olmayacak taleplerde bulunmak Kandilin yöntemi olacak gibi.
Karayılan da bulunduğumuz dönemeci tarihi olarak niteliyor. Silahların yerine fikirlerin konuşması gerektiğini vurguluyor ama Barış için daha çok çalışmamız lazım diyerek, bu işin beklendiği gibi hemen gerçekleşmeyeceğini de söylüyor.
Apo Yeni dönemde artık silah değil, siyaset öne çıkıyor; silahlı mücadeleden demokratik mücadeleye geçiliyor dedi. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz? sorusuna verdiği yanıt şu:
Evet, böyle düşünüyorum. Ama bunun için de aşamalar var kat edilmesi gereken, süreçler var geçilmesi gereken. Hükümetin ve Meclisin yapması gerekenler var.
Kritik bir başka yanıtı da şu soruya veriyor:
Önder Apo, Artık silahlı unsurlarımızın Türkiye sınırlarının dışına çıkma zamanıdır dedi. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?
Karayılanın yanıtı:
Evet, buna biz de katılıyoruz. Fakat bu sürecin pratikleşmesi, yani uygulanması için hükümetin ve Meclisin yapması gerekenler vardır.
Ve herkesin merakla beklediği geri çekilme konusunda söylediklerine de bakalım:
Bu konuyu ele alırken, geçmiş tecrübelerden ders almak zorundayız. Tam sekiz kez ateşkes ilan ettik. Ve 1999daki geri çekilmeyi yaşadık. Bunlar çok acı tecrübelerdi. O yüzden geri çekilme konusunu olgunlaştırmak gerekiyor. Bunun en başında da yasal zemini oluşturmak lazım. Ta Karadenizden, Erzurumdan, Dersimden insanlar, silahlı unsurlar çekilecek. Kolay değil. Hükümetin ve Meclisin kararı lazım. Böyle bir karar güvencedir, güçlerimizin selamet içinde can kaybına uğramadan çekilmeleri için bir güvence.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın bu söyleşinin yapılmasından bir gün önce, Meclise gerek yok, hükümet olarak yaparız dediğini hatırlatayım ki bu iş zannedildiği kadar hızlı ve kolay olmayacak.
Karayılan, Çekilme ne zaman biter sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
Ne kadar hızlı davransak da bize göre geri çekilme sonbahara kadar sarkar. Hükümet bu çekilme olayını çok basite indirgiyor. Bu hiç kolay bir şey değildir. İnsanlar hayatını koymuş, dağa çıkmış. Şimdi onları geri çekilme konusunda ikna etmek önemli. Bu kolaycı yaklaşımlar Kürt tarafında da yok değil. Mesela BDPnin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş geçen gün diyor ki; Kürt meselesinde silahlı boyut yüzde 99 bitmiştir. Yüzde 1 de parlamentonun kararına kalmıştır. Bu da yüzeysel bir yaklaşımdır BDP tarafından. Sürecin, geri çekilme sürecinin yeterince, bütün derinliğiyle kavranamadığını gösteriyor. Silahlı mücadelenin bütünüyle sonlanması, öyle sanıldığı gibi basit bir olay değildir.
Demiray Oral Gazeteci - Taraf
Memleket medyası son günlerde, Hasan Cemal bir nedir sorunsalını analiz ediyor. Onun bile yazamamasının bilhassa gazeteciler üzerindeki etkisini irdeliyor.
Onun anlamımız olduğu...
Gazetecilik dışındaki simgesel ağırlığı...
Susturulmasının gazeteci milletinde yarattığı etkiyi anlatmaya kelimelerin kifayet etmeyeceği...
Onun yazmadığı memleketin dağlarına bahar gelmeyeceği yazılıp çiziliyor.
İyi de oluyor, çünkü Hasan Cemal bunların hepsini hak ediyor.
Fakat dostun, düşmanın hakkında yazdığı yazıları artık noktalamak ister misali, bu mevzudaki en sıkı yazıyı yine Hasan Cemal yazıyor.
Köşelerde, Hasan Cemal bir nedir yarışması yapılırken, o soruya bizzat kendisi cevap veriyor.
Köşesi elinden alınmış, herkes onun yazamadığı ülkeye demokrasi gelir mi diye oturduğu yerden tartışırken gazetecilik yapan adamdır Hasan Cemal.
Herkes köşesinde o soruyu sorarken, Kandile gidip Murat Karayılana soru soran muhabirdir.
Sorduğu sorularla röportaj nasıl yapılır dersi veren, durumu kendi gördüğü gibi gösterme gayretine girmeyip, bizzat aktörü hâline getirildiği barış süreci- demokrasi ilişkisi mevzuunu bile tamamen dışında kalarak sormayı başaran gazetecidir.
Köşen sana hep açık diyerek kapıyı gösterenlere, bu memleketin bütün köşelerinin kendisine, daha doğrusu sıkı gazeteciliğe açık olduğunu gösteren adamdır.
Herkes onu kral mı susturdu, kraldan çok kralcı patron mu diye tartışırken, gerçek gazeteciyi kralın da kralın şürekâsının da susturamayacağını bir kez daha tarihe not düşen isimdir.
Bu böyle, daha bir sürü şahane maddeyle uzayabilir.
Fakat, Hasan Cemal bir ne midir?
Gazetecidir.
Yeterlidir.
Markar Esayan - Karayılan endişeleri gideriyor - Taraf
Hasan Cemal, iyi bir gazetecinin şu veya bu gazetede çalışıp çalışmamasının iyi gazetecilik yapmaya engel olmadığını gösterdi. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılanla üçüncü görüşmesini yaptı ve T24te yayınladı. Yine ilkeli bir duruşla, durumu olduğundan daha pozitif veya negatif gösterme gayretine girmeden, resmin bütününü ortaya çıkarmaya çalışarak, haberin kendisini en öne koyarak yaptı işini. Nitekim, Karayılan nicedir söylediklerini tekrarlasa da, ortaya çok değerli bir gazetecilik işi çıktı. Çünkü bu söyleşi Kandilin bir numarası ile, PKKnın resmen ateşkes çağrısını yaptığı günde gerçekleştirildi. Yani Karayılan sözleri artık fiilen adımların atılmaya başlandığı bir dönemin içinde olmakla daha önemli hâle geliyor. Tebrikler Hasan Cemal.
Karayılan da öyle değil diyor
Bir süredir Taraf ta da devam eden barış süreci ile demokrasi arasındaki ilişkiye dair tartışmaya cevap niteliğinde o can alıcı soruyu Cemal büyük bir ustalıkla bakın nasıl soruyor: Türkiyede bazı çevreler diyorlar ki; bu defa Kürtler Türkleri satacak ve kendi istediklerini alırken, Erdoğanı da başkan baba yapacaklar; yani Kürtler kendi haklarını elde ederken Türkiyede otoriter bir rejime kapıyı açacaklar.
Karayılanın yanıtı:
Asla böyle bir durum sözkonusu değildir... Tam tersidir. Kürt sorunu ile demokrasi sorunu etle tırnak gibi iç içedir. Kürt sorununun çözümü demek, Türkiyenin demokratikleşmesi demektir. Türkiyede yaşayan bütün etnik ve dinsel kimlikleri reddeden değil, kabul eden bir demokratik uzlaşmayı geliştiren bir perspektifi olumlu buluyoruz biz. Ve yeni anayasada üç şey önemlidir bizim için. Yeni vatandaşlık tanımı... Kimliklerin tanımı... Türkiye ulusunun tanımı...
Cemal sormaya devam ediyor: Murat Karayılana Aponun Nevruz çağrısındaki şu sözlerini hatırlatıyorum: Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler. Karayılanın yanıtı: Doğrudur, Aynen katılıyorum. Son olarak diyorum ki Karayılana: Parmakların tetikten çekildiği, yani dağdan silah seslerinin gelmediği bir ortamda sorunu sabırla zamana yayarak ve düğümleri kolayından zoruna doğru sıraya koyarak barışa doğru yürümek mi? Karayılan: Doğru yöntem budur.
PKK tercihini yapmış, saygı duymalı
Süreci farklı, güvenilir ve değerli kılan can alıcı noktayı ise Karayılan şöyle özetliyor: Savaşarak mı sonuca gideceğiz? Yoksa sonuç, yani barış demokratik çözüm yoluyla mı gelecek? Aramızda tartıştık ve ikincisinde karar kıldık.
Biz bu arada önderliğimizin koyduğu perspektifin daha değerli, daha stratejik olduğu noktasına geldik. Çünkü bir yön tayini, bir başka deyişle Türk-Kürt ittifakını öngördüğü için onun bu perspektifinin daha değerli olduğunda karar kıldık. Bu nedenle bazı taktik avantajları değil, stratejik ekseni öne aldık. Türkiyeden koparak değil, birlikte sonuca gitme kararı aldık. Türkiyeyle ittifak temelinde Kürt sorununu çözmek ve Kürtlerle Türkler arasında ortak yaşamı tesis etme kararıdır bu...
Karayılan, lider kadrosu içinde de Öcalanın barış stratejisine tam destek olduğunu söylüyor. Ama örgütün savaşan orta kademesinde soru işaretleri olduğunu ve onlarla ikna toplantıları yaptıklarını izah ediyor. Öcalanın da PKKnın endişelerini bırakması uyarısını hatırlatıyor bu sözler.
Zenci bir başbakan çözüyor
Evet, Hürriyet in 15 sene evvel hakkında Muhtar bile olamaz diye manşet attığı Zenci Erdoğan, kendilerinden sadece savaşmaları, ölmeleri ve öldürmeleri beklenen Öcalan ve Kandildekiler, fena hâlde ezber bozuyorlar. Üstelik demokrasimiz hâlâ sorunluyken yapıyorlar bunu. Kendi kişisel hesapları için bu ortaklaşmaya gittikleri iddiaları da büyük bir haksızlık. Çözümün dindar bir partinin zenci Başbakanından geliyor olmasına yönelik sınıfsal bir tepki. Çünkü Erdoğan, çözüm riskini almadan da güçlü bir liderdi. Hangi sistemde otoriter bir başkan olmak daha kolaydır? Milliyetçi söylemin tavan yaptığı, şiddetle mücadelenin tüm reformların önüne geçtiği güvenlikçi bir düzende mi, yoksa barışın sağlandığı daha huzurlu bir ülkede mi?
Öcalanın Newrozda okunan çağrısının ve Hasan Cemalin Murat Karayılan röportajının süreçten samimiyetle endişe duyanların içini ferahlattığını ümit ediyorum.
Okay Gönensin - Gazeteci duruşu - Vatan
Doğan Akının yazdığı, bir gün sonra yayınlanacak röportajın duyurusunu T24te görünce gazeteci duruşunun ne olduğunu düşünen olmuştur umarım.
Günlerdir, Hasan Cemalin Milliyetten ayrılmak zorunda kalması üzerine tepki, yorum ve üzüntüleri izliyoruz. Bu olayın, Türk basınının tümü için bir başarı hikâyesi olmadığından kimsenin kuşkusu yok.
Hasan Cemalin karşısındaki sandalyeye oturmamın üzerinden 38 yıl geçti. Bu 38 yılı düşününce, son haberiyle birlikte en tavizsiz şekilde altı çizilen kelimeler gazeteci duruşu oluyor.
Kimsenin rencide olmasına gerek yok, gazeteciliğin ne olduğu ve ne olması gerektiğiyle ilgili yanlışları düzeltmekteki eksiklerimizi çok açık önümüze koydu Hasan Cemalin gazeteci duruşu.
Acil adımlar
Gazetesiz Hasan Cemal Kandile gitti, barış sürecinin bundan sonraki aşamasında birinci aktör konumunda olan Karayılan ile görüştü ve röportajını T24te yayınladı.
Bugünün sorularının cevapları Kandildeydi, bu cevapları yerinde alan Hasan Cemal birçok meselenin daha yerli yerine oturmasını sağladı.
Karayılanın söylediklerine gelirsek: Öcalanın Nevruzda çizdiği siyaset ve gelecek tablosuna tam bir uyum bulunduğunu söyleyebiliriz.
Şimdi yapılması gereken, silahlı güçlerin Kuzey Iraka çekilmesidir ve daha önceki deneyler dolayısıyla Karayılan hukuki bir altyapı istiyor. Bunun Türkçesi şudur: çekilme sürerken güvenlik güçleri operasyon yapmasın, daha önce olduğu gibi yüzlerce insan ölmesin, bunun için bir hukuki dayanak sağlansın.
Karayılan orta kademede sorunlar olduğunu kabul ediyor, bunların giderilmesi için sürekli görüşmeler yaptığını söylüyor, ayrıca bu konuda Öcalanın desteğine ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
CHPnin katkısı
Bir sonbahar kelimesi var; ama herhangi bir provokasyona ya da birçok provokasyona imkân vermemek için hızlı davranılması gerektiği de yerinde bir tespittir.
Karayılan, defalarca ve çok açık olarak silah döneminin bittiğini söylediğine göre, dönemin artık demokratik siyaset dönemi olduğunu belirttiğine göre, sürecin yönetimi tümüyle siyasi iradeye, siyasi iradelere geçmiş oluyor.
Herkes için, bütün ülke için demokrasi...
CHPliler de bir gözlük ayarı yapıp, Öcalanın mektubunu ve Karayılanın Hasan Cemale söylediklerini art arda bir kez daha okurlarsa bir önceki cümlenin gerçekleşmesi için hayati katkılarda bulunabilirler.
Sağol Hasan Cemal.
Ruhat Mengi - 'Silahlı mücadele gündemde tutulacak'mış! - Vatan
Başbakan Erdoğan son konuşmasında da yine çözüm sürecinin önüne dikilenler diyerek bu süreçte tüm ihtimalleri tartışanlara, başta her zaman yaptığı gibi muhalefet partilerine çattı... Öcalana ne söz verdin diye soruyorlar, milletimin verdiği yetkinin dışına çıkmadım dedi. Ama PKKnın Kandildeki lideri Karayılan da, BDP de geri çekilme ve silah bırakma için şartlar öne sürüyorlar ve bu şartların başında parlamentonun alacağı yasal kararlar geliyor. Yani yeni anayasada söz verilmiş olan değişiklikler..
Karayılan, Hasan Cemalle yaptığı röportajda da Türk Hükümetinin Ortadoğuda PKK lehine gelişmelerden çekindiği için çözüm noktasına geldiğini söyledikten sonra yine ayrı bir devletten söz ediyor gibi Türkiyeyle ittifak temelinde Kürt sorununu çözme ve ortak yaşamı tesis etme benzeri ılımlı sözlerin arkasından Silahlı mücadele olgusunu gündemde tutmaya karar verdik diyor.
Bu şartlar ne?
Sınır dışına çekilme için şartlarımız var; yasal çerçeve.. Hükümet gerekli adımları atsın diyor..
Geri çekilme Sonbahara sarkar..
BDP Genel Başkanı Demirtaş silahlı boyut yüzde 99 bitti, yüzde 1 parlamentonun kararına kalmıştır dedi, bu yüzeysel bir yaklaşım, geri çekilme ve silahlı mücadelenin sonlanması öyle kolay bir şey değil diyor..
Kalıcı barış Aponun özgürlüğünden geçer diyor..
Çok zorlandığında, sıkıştırıldığında önce özerk, sonra bağımsız bölge taleplerinden vazgeçmişler gibi şartları Kürt kimliğini tanıma, ana dilde eğitim ve benzeri alanlarda devletin adım atması olarak tarif ediyor ama bu benzeri alanlar nedir, ondan söz etmiyor.
Gerçek hâlâ gizleniyor!
Sadece 2011den bu yana terörle 3000 insanın öldüğünü söylediğine göre bu boyutta acımasız bir terörü sadece Kürt kimliğini tanıma ve ana dilde eğitim için mi yaptılar?
Şu anda Hükümet bu tür talepleri karşılamaya hazır göründüğüne göre ve buna rağmen hala geri çekilme ve silahlı mücadelenin zor olduğunu söylediklerine, Öcalana affı da telaffuz ettiklerine göre bunun için gereken yasal düzenleme başka neleri içerecek? Ne oldu da bu güne kadar dilden düşürmedikleri kendi kendini yöneten, kendi eğitim ve savunma sistemi olan özerk bölge talebinden vazgeçilmiş gibi konuşmaya başladılar? Halkın bu konuları merak etme hakkı yok mudur?
Eğer bu özerk bölge yerel yönetim yasası değiştirilerek veya başkanlık sistemi için eyaletler gerekli denerek getirilmeyecekse, bu talepten gerçekten (birkaç yıl içinde tekrar o noktaya gelmeyecek şekilde) vazgeçtilerse bunu açıkça ifade etmeleri gerekmez mi?
Karayılan bile TBMM diyor!
Bunların yanında dikkat çeken nokta Kandildeki Karayılanın bile Başbakan Erdoğan, Meclise gerek yok, Hükümet olarak yaparız dedi ama bu eksik bir çerçeve.. TBMM karar almalı, CHP de bu sürece dahil edilmeli demesi.. O bile bu önemli anayasal kararları ancak Meclis alırsa doğru olacağını biliyor. Bakalım yeni anayasa bu sorunu nasıl çözecek.
(T24)
Bu haber 793 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle