HSYK 1. Daire Başkanı'ndan açıklamalar
18 Şubat 2014 18:26 tsi
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Birinci Dairesi Başkanı İbrahim Okur, 17 Aralık operasyonları, MİT tırlarına yapılan baskınlar ve Balyoz davasıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
CNN TÜRK'te Taha Akyol'un Eğrisi Doğrusu programına katılan Okur, Balyoz Darbe planı için "darbe girişimi değil, görevi ihmal var" dedi.
Okur, MİT tırlarına baskın düzenleyen savcıların ise tırların MİT'e ait olduğunu bildiğini söyledi.
Kendisinin hiçbir grup ya da yapıya mensup olmadığını belirten Okur, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bazı üyelerin raporlu olması nedeniyle HSYK Genel Kurulu'nun toplanamamasına ilişkin eleştirilerine ve "paralel yapı" suçlamalarına da cevap verdi. HSYK Genel Kurulu'nun toplanmaması için üyelere mesaj attığı yönünde bir gazetede yer alan iddiaları da cevaplayan Okur, şunları anlattı:
"Bunun neresini düzelteyim? Doğru hiçbir tarafı yok. Öncelikle HSYK'da bir direniş var mı yok mu bunu tartışmak lazım. Birinci toplantıda 9, ikinci toplantıda 8 arkadaşımız toplantıya katılmadı. İlk toplantıya katılmayan arkadaşlarımızdan 6'sı yıllık izinde, biri mazeret izni, ikisi raporluydu. Şubat toplantısına denk gelmesi nedeniyle de toplantıya katılanlar olarak biz bunu direniş olarak değerlendirmedik. İkinci toplantı ise, o gün toplantı yapılamayınca bir sonraki pazartesi aynı gündemi görüşmek üzere karar verildi. Bu kez 3 arkadaşımızın yıllık izni devam ediyordu, 5 arkadaşımızın raporlu olduğunu gördük. Burada arkadaşlarımızın toplantı yapılmaması için rapor aldığı yönünde bir kanı bizde de uyandı."
ATANAN SAVCLIRLA....
İbrahim Okur, kamuoyunda tartışma konusu olan savcıların görev yerlerinin değiştirilmesi konusuna ilişkin de açıklamalarda bulundu. Okur, Gülen cemaati mensubu olmakla suçlanan ve bazıları 17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında da görev alan Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Ercan Şafak, Fikret Seçen ve Muammer Akkaş gibi savcıların atanmalarına ilişkin soruları cevapladı, açıklamalarda bulundu. Okur şunları anlattı:
"Geçtiğimiz günlerde üç tane kararname çıkardık. 20 kişilik, 96 kişilik, peşinden de 166 kişilik bir kararname çıktı. Kamuoyunda şöyle bir algı oluştu: 'HSYK ara kararname yapmayacağını söylemişti, kendi ilkelerini çiğniyor. Kamudaki furya, HSYK; hakimler içinde geçerli mi, yargı bağımsızlığı nerede kaldı?' Bu ilke kararımızda şunu söylüyoruz: Yılda bir kez kararname yapacağız, mazeret hallerinde kararname yapabiliriz. Bunu hakimlerimize de sorduk. Yüzde 81, 'tek ana kararname, mazeret hallerinde ara kararname çıkarılabilir' dedi. 2011'de 20, 2012'de 16, 2013 yılında ise 11 kararname çıkarmışız. Bu kararnamelerde ilk 20 kişilik kararnameyi ayrı tutuyorum, ikinci 96 ve üçüncü 166 kişilik kararnameler bu çerçevede."
"MUAMMER AKKAŞ'TA BAŞSAVCI HAKLIYDI"
"Muammer Akkaş'la ilgili, elinde soruşturma yoktu. Soruşturma başsavcı tarafından elinden alındıktan sonra böyle bir tasarrufta bulunduk. Bu da gazetelere yansıdı, arkadaşımızın başsavcıdan soruşturmayı gizlediği, başsavcıyla görüşme yaptıktan sonra her hangi bir değerlendirme fırsatı vermeden apar topar mahkemeden talepte bulunması, mahkemenin yarım saat içinde karar vermesi, zaten yargıya duyulan güvende bir sorun var. Bu güvenin daha da sarsılmasına neden olduğunu düşündük."
"TIR BASKINLARI"
İbrahim Okur, Adana'da silah taşıdığı ileri sürülen MİT'e ait TIR'ların durdurulması olayına ilişkin de görüşlerini açıkladı ve bazı bilgiler paylaştı.
"İlk TIR olayında olay yerinde gittiğinde bu TIR'ların MİT'e ait olduğunu savcı arkadaşımız öğrendi, ikinci TIR olayında ise öncesinden itibaren savcının bunu bildiğini gösteren elimizde kanıtlar var."
"Balyozda 'darbe teşebbüsü' söz konusu değil, en fazla 'görevi ihmal"
"Ben HSYK'ya geldiğimden bu yana doğru bildiklerimi kamuoyu önünde söylemekten çekinmedim. Ama konumum gereği HSYK Birinci Daire Başkanı olarak devam eden davaları da etkilememek adına bazı şeyleri üstü kapalı, ihtiyatlı söyledim. Bugüne kadar sustum ama. Cumhuriyet Gazetesinde ara ara bazı demeçlerim çıktı. Şimdi 'kumpas' deniyor. Ben baştan itibaren bu davanın dayanaklarının sağlam olmadığını, burada en fazla birileri için 'görevi kötüye kullanmak olabileceğini', 'darbeye teşebbüsün söz konusu olmayacağını' savunanlardanım. Ama bulunduğum pozisyon itibarıyla devam eden bir davada bunu söyleme şansım yoktu. Bunu hakim savcılarla yaptığımız toplantılarda, Yargıtay'dan arkadaşlarla toplantılarımızda da ifade ettim. Hakim savcılar şuna dikkat etmek zorunda. TCK'daki suç tanımlarını iyi bilmek zorundayız. Kanunda suç olarak tanımlanmayan şeyleri biz suç olarak tanımlayamayız. Zorlarsak hukuku bugün içine düştüğümüz duruma düşeriz. Bunu yeni söylemediğim için çok rahat söylüyorum. Arşivlere bakıldığı zaman çok defa söyledim, milletvekilleriyle ilgili söyledim."
"Hukukçular dikkatli olmak zorunda. Bir gün bir masumun cezaevinde kalmasındansa, bin suçlunun serbest kalması evladır. Bu hukukun temel prensibidir. Buna dikkat etmemiz gerekir."
Bu haber 1,136 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle