Roni Marguiles, İstanbulda doğmuş, Türkiye ve İngilterede eğitim aldıktan sonra bir süre İngilterede yaşamış ve Türkiyeye geri dönmüş bir isim. Yazar, şair, gazeteci, savaş karşıtı ve sosyalist olan Yahudi asıllı Roni Margulies, Filistin ve Lübnanda yaşananlar üzerine İsraile en ağır eleştirileri yöneltiyor. Birgün Gazetesinin forum sayfasında, 33 günlük savaş boyunca sürekli İsrail politikalarını eleştiren yazılar ve çevirilere yer veren Margulies, bu süre boyunca en sıkıntılı günlerini yaşamış. Aynı kökenden geldiği insanlara sert eleştiriler yöneltmekle yetinmeyen Roni Margulies, yaşadıklarını fazlasıyla içselleştirmiş ki, İsrail saldırılarına bir Müslümandan daha çok öfke duyuyorum. diyor.
Hizbullahın silah bırakmasını istemek adil değil!
Savaş devam ederken, herkes bir şeyler söyledi, bir şeyler yazdı, çizdi. Aslen Yahudi olan şair Roni Margulies de, Lübnan ve Filistinde yaşananlar üzerine sesini en yüksek çıkaranlar arasında. Şairliği yanında sosyalist kimliğiyle politik yanı ağır basan Roni Margulies, Amerikan emperyalizminin ana saldırı odağı halinde olan Müslümanların anti emperyalist mücadele verdiğini, fakat bu ABDnin işine gelmediği için din çatışması gibi gösterdiğini söylüyor. Margulies ile Lübnan ve Filistinde yaşananlar, ateşkes sonrasındaki beklentiler üzerine konuştuk.
İsrailin Filistin ve Lübnandaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Her gün sivillerin ve çocukların öldürüldüğü bu süreç akıl ve mantık kalıplarının ötesinde olmalı?
Öyle bir sistem içerisinde yaşıyoruz ki bu sistem insanlardan bağımsız olarak bizi yönetiyor. Bu, birey olarak müdahale edilmesi imkansız olan bir sistem. Aynı şekilde savaşlara da yol açıyor. Amerikan yönetimi, İngiltere hükümeti, İsrail hükümeti açık ki buna karşı değil. Ama dünya sadece yönetenlerden oluşmuyor, bir de yönetilenler var. Biz yönetilenler beğenmediğimiz bir şey olduğu zaman, bu sistem o kadar güçlü ki bir şey yapamayız inancından kurtulup sokaklara dökülüyoruz. Biliyoruz ki George Bushun onay düzeyi düştü, İngiltere Başbakanı zor durumda, İsrail hükümeti de bu savaşta yenildiği için zor günler yaşayacak. Özetle savaşlardan ve mevcut sistemden çıkarı olanlar var, bir de olmayanlar.
Vicdani retçi İsrailli asker Itzik Shabbat Lübnanda savaşmayı reddetti. Lübnanlı ressam Zena el-Khalil de dünya kamuoyuna bir mektupla çağrı yaptı. sivil halktan tepkilerin çoğalması gerekiyor değil mi?
Türkiyede basının savaşa karşı olan kesimi, dünya sessiz, insanlar ölüyor, ses çıkmıyor gibi başlıklar atıyor. Bu doğru değil. Devletler sessiz kaldı, ancak dünya değil. İlk günlerde Neoam Chomsky, Tarık Ali, Arundathi Roy gibi isimler bir bildiri yayınladı. Londrada 100 bin kişi sokağa çıktı. Hindistandan Malezyaya Amerikadan Türkiyeye düzinelerce gösteri, yürüyüş, toplantı oldu.
Türkiyedeki savaş karşıtı hareketi bu süreçte nasıl görüyorsunuz, yeterince organize olabildi mi?
Yok hayır yeterince yapamadık. Londrada yüz bin kişi sokağa çıktı, biz çıkamadık. Türkiye nüfusunun yüzde 90ı savaşa karşı üstelik ciddi bir öfkeyle savaşa karşı. Bunu kitlesel olarak sokağa dökmeyi beceremedik. Bu Türkiyeye özgü, Türkiye soluna ve Müslümanlarına özgü nedenlerden kaynaklanıyor.
Şimdi ateşkes oldu, bundan sonraki süreçte neler bekliyoruz?
Barış başka şey ateşkes başka. Bu anlaşmanın barış getireceğini düşünmüyorum. Çünkü anlaşma Hizbullahın silahsızlandırılması ve Kuzey Lübnana çekilmesini öngörüyor. Hizbullahın silahsızlanmayı ve çekilmeyi kabul etmesi mümkün değil. Ayrıca adil değil. Çünkü İsrail şu anda halen Lübnan topraklarını işgal ediyor. Uzun vadede, İsrailin bölgede barışa hiçbir zaman barışa izin vereceğini düşünmüyorum. Çünkü Filistinlilerin bir devlet kurmasına göz yumamaz. Bunu yapmak Siyonizmin bütün inançlarından ödün vermek anlamına gelir. Filistinliler de bir devlet kurma özlemlerinden vazgeçmeyeceklerine göre bu bölgede Filistin sorunu çözülmeden barış olması mümkün değil. Bu arada, İsrailin komşusu olan ülkelerin hiçbiri de güvenli bir barış içinde yaşama garantisine sahip değil. Bugün Lübnan, yarın Ürdün olur, öbür gün Mısır.
BM saldırının ortalarında 72 saat insani yardım arası istedi. Şimdi barış gücü konuşuluyor. Bu ironik değil mi, insanları bombalıyor sonra da yardım götürüyorsunuz?
Konuşulan barış gücü zaten barış gücü değil bir savaş gücü. Bölgeden İsrail ve Hizbullah çekilmediği sürece Amerika ve İsrail bu sözde barış gücünü Hizbullahı silahsızlandırmak ve Hizbullahla savaşmak üzere oraya getirmek istiyor. Hizbullah bugün İsrail askerlerine karşı savaşıyorsa yarın bu güce karşı savaşacak. Bu durumda bize düşen Türkiyenin böylesi bir güce katılmaması için elimizden geleni yapmaktır. Bu güç oraya savaşmaya gidecektir. Aksi takdirde İsrailin işine yaramaz. BM ancak İsrailin işine yarayan bir şey yapabilir, çünkü Amerikanın kuklasıdır.
Bu süreçte, ırkınız dolayısıyla yani Yahudi olduğunuz için bir tepki aldınız mı?
Olmadı doğrusu. Türkiyede bütün Yahudilerin İsraili desteklediği zannı, yanılgısı yaygındır. Yahudilik başka bir şey Siyonizm başka bir şeydir. Benim görüşlerim ayrıca Yahudi olmamdan değil, sosyalist olmamdan kaynaklanıyor. Benim gözümde Yahudi olmam, boyumun 1.72 olmasından çok daha önemli bir şey değil. İsrailin açtığı savaş dönemlerinde bütün insanlık öfke duyuyor; ama dünyadaki Müslümanlar daha büyük bir öfke duyuyor. Benim duyduğum öfke bir Müslümandan daha az değil. Ama Müslümanlar arasında şöyle bir anlayış yaygın; savaş dönemlerinde daha da yaygınlaşıyor: Ortadoğuda sorun Yahudilerdir anlayışı. Oysa sorun Yahudiler değil İsrail devleti.
Neden böyle bir eğilim söz konusu peki?
Çünkü Müslümanlar bir zamandır Amerikan emperyalizminin ana saldırı odağı halindeler. Müslüman oldukları için değil, belli bir coğrafyada hasbelkader yaşadıkları için. Amerika saldırıyor çünkü, Amerika Hıristiyan onlar Müslüman. Amerika propagandası bu ikiliği böyle anlatmakta da asıl yaptığı işi saklamış oluyor. Müslüman kitle de bu oyuna bazen kolay geliyor. Sorun Hıristiyanlardır, Ortadoğu özelinde de Yahudilerdir diye görmeye başlıyorlar.
Yani Müslümanlar Batıya karşı antiemperyalist mücadele mi veriyorlar?
Evet, ama bunu antiemperyalist bir mücadele olarak değil Müslüman bir mücadele olarak görüyor. Ortadoğuda sorunu sadece İsrail diye görünce ve daha da kötüsü Yahudiler diye görünce bir çarpılma oluyor. Sorunu emperyalizm olarak görmeyip din temelinde görünce buna karşı verilen mücadelede zayıf düşüyor. Bunu anlatıyorum. Onlar benimle Yahudi olduğum için ilgileniyor, ben de onlarla antiemperyalist oldukları için ilgileniyorum.
Emine Dolmacı / Zaman Turkuaz
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle