çöpten yiyorlar! | " /> çöpten yiyorlar! | "/>

En Sıcak Konular

Cepten değil, çöpten yiyorlar!

2 Aralık 2007 14:28 tsi
Cepten değil, çöpten yiyorlar! Bir el feneri, bir torba, belki bir çift eldiven… Tabii bir de kokuya dayanıklı bir burun. Bunlar israfa, çılgınlığa dönüşen tüketime ve çevreye verilen zarara baş kaldıran Batılı bir akımın ihtiyaçları. Yaklaşık iki yıl önce Amerika’da başlay

Freeganlar, tüketim çılgınlığını ve israfı protesto etmek için bütün ihtiyaçlarını çöpten karşılıyorlar.
 

Çöp yığınlarında yiyecek, giyecek arayan insanoğlunu gösteren fotoğraf kareleri dünyanın neresinden yansırsa yansısın hemen herkesin içini burkar. Önce derin bir acıma duygusu, hemen ardından yardım etme isteği uyanıverir bir anda artıklarla yaşamaya çalışan garibanlara. Biraz da o ülkenin veya şehrin yöneticilerine kızgınlık...
Çeşitli nedenlerle hayata tutunamayan insanları çöplüklere muhtaç bıraktıkları için. Açlık sınırının altında hayat mücadelesi veren yoksulların oluşturduğu bu tablodan yansıyan hüzün, çöplüklerden beslenmeyi bilinçli olarak tercih edenlerin de var olduğunu öğrenince şaşkınlığa dönüşüyor bir anda. Fakat haberlerde okuyup izlediğimiz biraz huysuz, biraz da psikolojisi bozuk ‘çöp ev’ sahipleri akla gelmesin. Amaçları lüzumlu lüzumsuz çöpleri biriktirmek, onları satıp para kazanmak falan değil bu insanların. Yoksul ülkelerin muhtaç ailelerine mensup değiller. Aksine dünya siyasetine, ekonomisine yön veren koca koca ülkelerin vatandaşı onlar. Kıyafetleri oldukça düzgün ve en azından çöp kutusuna girene kadar temiz. Evleri, hatta arabaları var. Tabii onların bir de felsefesi var. Tüketim çılgınlığını, israfı, savruk alışverişi protesto eden bir akım bu. Lüks tüketen insanların, pahalı restoranların, bol yıldızlı otellerin, büyük marketlerin hiç çekinmeden çöpe attıkları eşyaların işe yarar, gıdaların da tüketilebilir olduğuna dikkat çekmek istiyorlar. İşte bu yüzden gıdadan giysiye, kitaptan elektronik eşyaya bütün ihtiyaçlarını çöplüklerden karşılıyorlar. Onlar ‘freegan’lar. Genç yaşlı, kadın erkek, işi olan olmayan… Lüks tüketimin esiri olanlara ‘Gerektiği kadar tüket. Çöpe attıklarınla bile insanlar yaşamını sürdürebiliyor’ mesajını iletiyorlar. Freeganizm akımı ilk olarak Amerika’da ortaya çıktı. Etkisi Türkiye’ye ulaşır mı bilinmez; ama geçtiğimiz yıldan beri büyük hızla başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerine yayılıyor.

Bir el feneri, bir torba, belki bir çift eldiven… Tabii bir de kokuya dayanıklı bir burun. Bunlar israfa, çılgınlığa dönüşen tüketime ve çevreye verilen zarara baş kaldıran Batılı bir akımın ihtiyaçları. Yaklaşık iki yıl önce Amerika’da başlayıp önce Kanada’ya, oradan da Avrupa ülkelerine sıçrayan bu ilginç akımın adı Freeganizm. Freegan sözcüğü İngilizcede özgür anlamına gelen ‘free’ ile et, süt, yağ gibi hayvani ürünlerin tamamını tüketmeyenler için kullanılan ‘vegan’ kavramının birleşiminden oluşuyor. Bu akımı benimseyenler, parayla hissizleşen insanın gereğinden çok alışveriş yaptığına dikkat çekmek istiyorlar. Özellikle güzellik, moda, giyim, dekorasyon gibi büyük paraların döndüğü sektörlerdeki israfı protesto ediyorlar. Paketi bile açılmamış gıdaların, küçük tamiratlarla kullanılabilecek giysi ve eşyaların düşüncesizce çöpe atılmasını da. Bu yüzden lüks tüketimin döndüğü yerlerdeki çöp konteynırlarının üzerine ‘Gerektiği Kadar Tüket!’ uyarıları yazıyorlar. En ilginç yanları ise gıdadan eşyaya bütün ihtiyaçlarını çöpten temin etmeleri. Sınırsız ve sorumsuz alışveriş yapanlara, daha fazla insanın yaşamını sürdürebileceği kadar eşya ve gıdayı çöpe attıklarını göstermek istiyorlar. ‘Buzdolabı, telefon gibi araç gereçleri kullanmak neyse de çöpten çıkan sebze meyve nasıl yenir?’ sorusu aklı zorlamıyor değil. Ülkemizde gerçekten muhtaç olanların başvurabileceği bir yöntem gibi görünüyor. Fakat çok yakın bir tarihte İstanbul Ümraniye’deki bir teknoloji mağazasının açılışında yaşanan izdiham, tüketim çılgınlığı açısından hangi noktada olduğumuzun bir göstergesi.

Denize değil çöpe dalıyorlar!

Akşam olup da çöpler konteynırlara atıldığında freeganların alışverişi de başlıyor. Para yok, kredi kartı yok, ürünlerin sıralandığı uzun ve göz alıcı raflar yok, kasiyer hiç yok. Yöntem ise şu: ‘Dumpster diving’ (Çöp kutusuna dalış). Bu yüzden freeganlar kendilerini ‘dumpster diver’ (çöp kutusuna dalış yapan-çöp dalgıcı) olarak tanımlıyor. Kullanılabilecek, tüketilebilecek ne varsa hepsini özenle seçip torbalarına dolduruyorlar. Sebze, meyve, oyuncak, ütü, kitap, dergi, gazete…

Kanada’nın Toronto kentinde bulunan Ryerson Üniversitesi’nin Gazetecilik Bölümü’ne ait internet sitesinde yer alan Mart 2007 tarihli yazıda freeganların yaşam biçimi ilginç ayrıntılarla anlatılıyor. Örneğin Madeline Nelson için alışveriş, marketin arkasındaki çöp konteynırlarına kısa bir gezinti yapmak anlamına geliyor. Nelson’a göre bu konteynırlarda dağlarca yiyecek bulunuyor. 45 dakikada kutu kutu yumurta, litrelerce yoğurt, peynirler, bir sürü konserve bulduğunu söylüyor. Çöpten çıkan gıdaların sağlıklı olup olmadığı konusunda ise şunları belirtiyor: “Bir sürü insan sizin alacağınız ürünü elliyor markette. Eğer insanlar marketten aldığı gıdayı yıkamadan tüketirlerse benden daha büyük risk altındalar. Bulduğum sebze ve meyveleri yıkamaya her zaman dikkat ediyorum.” 25 yaşındaki Julie Keller ve Laurence Ashmore’un ilk çöp seyahatleri Danimarka’nın Kopenhag kentinde olmuş. Aldıkları hazla dalışlarına devam eden Keller ve Ashmore, üç ay boyunca yiyecek satın almak zorunda kalmamış. Ashmore, konuşması sırasında birkaç gündür çöp dalışı yapmadıkları için dolaplarının boş olduğunu gülerek söylüyor.

The New York Times gazetesi de bu akımı geçtiğimiz haziran ayında sayfalarına taşıdı. 15 kişilik bir öğrenci grubunun kaldıkları yurdun çöp konteynırlarına dalışını anlatıyor ‘Onu satın almayın’ (Not Buying It) başlıklı bu haber. Gençlerin, konteynırdan çıkardıkları arasında tablo, televizyon, masa lambası, hatta pul koleksiyonu bile bulunuyor. ‘Bunların ne önemi var ki?’ demeyin. New York’un caddelerinden birindeki çöp yığınından bulunan Meksikalı ressam Rufino Tamayo’ya ait tablonun geçtiğimiz günlerde düzenlenen Sotheby’s müzayedesinde tam 1 milyon 49 bin dolara alıcı bulduğunu hatırlatalım hemen. Haberde görüşlerine yer verilen New York Canton’daki St. Lawrence Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü Bob Torres, freegan hareketinin geçtiğimiz yıldan itibaren çok daha görünür ve popüler hale geldiğini düşünüyor. Torres’e göre bunun en büyük sebebi çevre hareketlerinde artan öfke ve kızgınlık.

Çöp yemeğin şef aşçısı bile var!

Freeganlar, işi o kadar ilerletmişler ki, sanal ortamda çöpten çıkan gıdalarla çekilecek iyi bir ziyafet için yemek tarifleri bile yayınlıyorlar. Gurmeleri bile var. Çevreci sitelerden birinde yemek tariflerine yer veren Roberto Freddi ve Niamh Scott, çöp dalışı sonrası yapılacak vejeteryan yemek tarifleri yapıyor. Hatta bu tarifleri, gıdaların çöp kutusundan çıkarılışına, temizlenmesine ve pişirilmesine kadar olan süreci 20 dakikalık bir video halinde www.youtube.com’a bile yüklemişler. Smokinli bir adamla beyaz önlüklü bir kadının çöp konteynırında neşeyle yiyecek aramasını, ardından buldukları sebze, meyve türü gıdaları evlerine götürüp bunlardan nasıl yemek yaptıklarını şaşkınlıkla izleyebilirsiniz. Sitede daha çok şaşıracağınız videolar da var. Bakımlı kadınların, iyi giyimli adamların ailece çöp konteynırlarından özenle topladıkları ürünleri lüks arabalarına yüklediklerini görünce hak vereceksiniz.

Ünlüler de akıma kapılıyor

Lüks merakını bir kenara bırakan dünyaca ünlü birçok isim de freeganizm akımına kapılıyor. Cameron Diaz, Brad Pitt, Keira Knightley, Sienna Miller, Kim Vilde gibi isimler ünlü freeganistler arasında. Bir giydiğini bir daha giymeyen, milyon dolarlık evlere, en pahalı arabalara sahip olan ünlüler, yeni yaşam biçimlerinde her türlü lüks harcamadan uzak duruyorlar. Daha ucuz kuaförlere gidiyorlar, kokteyllere, galalara binlerce dolar harcadıkları elbiseleriyle değil sıradan kot pantolonlarıyla katılıyorlar. Tatminsizliğin, huzursuzluğun kaynağının israf olduğunu, gerçek huzuru sadelikte bulduklarını söylüyorlar.
--------------------------------------------------------------------------------

Milyonlar açlık sınırının altında

Prof. Dr. Aziz Akgül (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Başkanı): İsraf, gereksiz, amaçsız, yararsız yere yapılan her türlü iş, işlem ve harcama. Dolayısıyla bu israfın önlenmesi de aynı tanımdan hareketle yapılıyor. Kaynakların gereksiz, amaçsız, yararsız yere kullanılmasıdır çöpe atıyorsanız. Bir diğer taraftan kainat, insanlar için yaratıldı. Dünyanın nimetlerinden de istifade etmemiz gerekir. Yani israfın önlenmesiyle cimrilik birbiriyle tezat teşkil eden kavramlar. Dolayısıyla bu dengeyi kurmak gerekir. Bunu yaparken de israfın önlenmesine yönelik her türlü gayretin içinde olmak gerekir. Çünkü şu anda kaynakların israf edilmesi nedeniyle o kaynakları kullanamayan milyonlarca insan var. Dünya Bankası’nın verilerine göre 840 milyonun üzerinde insan açlık sınırının altında yaşıyor.

Sembolik bir hareket

Prof. Dr. Mustafa Koç (Ryerson Üniversitesi Gıda Güvenliği Çalışmaları Merkezi kurucusu): Freeganizm, israfı önlemede bir etkisi olmasa da tüketim toplumunun açmazını göstermesi açısından sembolik bir hareket. Şu ana kadar bir şeyi başarmış mı? Hayır. Onların yaptıkları, bizim yaptığımızın ne kadar irrasyonel ve israfa yol açıcı bir sistem olduğunu gösteriyor. Yiyeceği, bir pazar ürünü olarak görüyoruz. İnsanlığın devamında hayati bir unsur olarak görmüyoruz. Mal olarak görünce de kararlarımızı buna göre veriyoruz.

İsraf edenler şeytanın kardeşleridir

Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi): İsraf edenler, Kur’an-ı Kerim’de hiçbir günah için söylenmeyen bir şekilde ifade ediliyor. ‘İsraf edenler şeytanın kardeşleri olurlar.’ deniyor Kur’an-ı Kerim’de. İsrafla mücadele bugün bir dünya görüşü. Bunun sebebi Batı’nın, kaynakları babasının malıymış gibi kullanması. Oysaki bu kaynaklardan herkesin nasiplenmesini sağlayacak; tabiatı Allah’ın emaneti olarak gören bir bakış açısının geliştirilmesi gerekiyor. Burada Müslümanlara büyük iş düşüyor. İlmihallere dönerek derhal neyi, nasıl tüketeceğimize yönelik yeni bir bilinç oluşturulmalı. Aslında bu durum İslam’ın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin 14 yüzyıl önce yapılan uyarılar ciddiye alınsaydı su sıkıntısı diye bir sorun yaşamayacaktık. 

Önder Deligöz / zaman pazar



Bu haber 638 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,788 µs