En Sıcak Konular

Ahmet Hakan'dan Hasan'a şefkat!

7 Ocak 2008 14:15 tsi
Ahmet Hakan'dan Hasan'a şefkat! Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Vakit gazetesi yazarı Hasan Karakaya ile neredeyse bir yıldır uğraşmıyordu. Hasan Karakaya Pazar günü Sabah gazetesine bir röportaj verince, Ahmet Hakan da husumetini hatırladı. Aldı kalemi eline, Karakaya'nın ne cahilliğini

Ahmet HAKAN / Hürriyet

Hasan’a şefkat


PAZAR sabahı...

Herkese ve her şeye karşı "gerekçesiz" bir uzaklaşma ve abartılı bir nefret hissiyle dopdolu olarak güne başlamış durumdayım.

Abartılmasın: Klasik sabah bedbinliği işte!

Böyle bir ruh haliyle... Gazeteleri tararken...

Sabah gazetesinde, Vakit gazetesinden Hasan Karakaya ile yapılmış röportajla karşılaşıverdim...

Şöyle bir göz gezdirdim röportaja...

Sonuç?

Hiç de "şefkate açık" bir ruh halinde olmamama rağmen...

Kendimi Hasan’a karşı tuhaf bir şekilde "acıma" ve "şefkat" hissiyle dopdolu bir halde yakalamayayım mı?

Hasan’a acıdım! Vallahi de acıdım, billahi de acıdım...

Yok, yok...

Bendeki acıma hissi, Hasan gibi adamları yakından tanımayanların, yani hayatları boyunca Vakit adı verilen gazeteye el sürmemişlerin sergileyecekleri türden bir acıma hissi değildi...

Hasan’ı tanımayanlar, o röportajı okuduklarında, "Yazık... Dar kafalı ama aslında sempatik de bir adamcağıza benziyor" şeklinde bir acıma hissi sergileyebilirdi...

Oysa bende oluşan acıma hissinin nedeni farklı...

* * *

Evet... Hasan’a acıdım...

Neden mi? Anlatayım:

Hasan, hayatın bütün dağdağasını, insanın bütün çelişkilerini, varoluşun bütün sorunlarını, politikanın bütün karmaşıklığını kafasında çözmüş bir adamdır...

Çok salim bir kafası vardır Hasan’ın...

Şöyle ki:

Hasan’a göre yeryüzündeki insanlar ikiye ayrılır:

BİR: Ak sakallı, günahsız ve mazlum Müslüman mahallesi...

İKİ: Her daim Noel şarkıları söyleyen, her daim "Yaşasın kötülük" diye haykıran karşı mahalle...

Bizim Hasan, işte bu "iki cephe"yi kafasında oturttuktan sonra...

Üzerinde bir dakika bile düşünmeye bile gerek duymadan, "Olayı çözdüm abi" diyerek, her gün yarım sayfalık köşe yazıları döktürür!

Peki bu durum karşısında şefkat ve acıma hissiyle dolmazsınız da ne yaparsınız?

Bu neresinden bakarsanız bakın "hüzünlü bir tablo" değil mi?

Bir insanın beyninin bu kadar rahat olması ve en küçük bir kuşku kırıntısına bile hayat hakkı tanımaması karşısında "Yazık adamcağıza" demez misiniz?

* * *

Hadi gelin güncel bir örnekle "Hasan’ın acıklı rahatlığı"nı anlamaya çalışalım:

Mesela Hasan’a göre "Fazıl Say meselesi" acayip basit bir meseledir...

Fazıl Klasik Batı Müziği ile uğraşmıyor mu? Uğraşıyor.

Peki Klasik Batı müziği kilise kaynaklı bir müzik değil mi? Öyle...

O zaman Fazıl gibi bir kilise müziği icracısının, "Çekip gideceğim bu memleketten" demesi gayet anlaşılır bir şeydir...

Hem Fazıl Say, öyle önemli bir sanatçı da değildir... Sonuçta başkalarının bestelerini icra eden bir adamdır... Abartacak bir şey yoktur... Bunu Hasan’ın dedesi bile yapabilir...

Hani Kenan Evren, Picasso resimlerine bakıp, "Ne var bunda... Bunu ben de yaparım" demişti ya...

Onun gibi bir şey!

Demem o ki:

Cahil adama acırsın... Ama cehaletinin farkında bile olmayan adama daha da fazla acırsın...

* * *

"Acımak" bir yana da...

Bence bu "Hasan olayı"nın en mühim tarafı şudur:

Eğer Hasan, kendi halinde, bilgisi kıt, dar görüşlü muhafazakar bir Anadolu esnafı olsaydı...

En fazla...

Etrafta olup bitenleri anlamlandırmakta güçlük çeken, olup bitenlere karşı yabancılaşıp efkárlanan ve "Ortalık karıştı / Düzen bozuldu" diye feryat eden bir adamcağız olurdu...

Etrafa hiçbir zararı dokunmazdı...

Ama bizim Hasan, tam 31 yıldır köşe yazıyormuş!

31 yıl, dile kolay!

Demek ki tam 31 yıldır, bu Hasan’ın etrafında, "Bastır oğlum... İyi gidiyorsun" diye gaz veren bir kitle var...

Bence işin en hazin kısmı budur...

* * *

Bir de şu var:

Aslında Hasan, muhafazakar ve dindar çevreleri temsil eden bir adam değildir.

O çevrelerin eli kalem tutanları tarafından "komik bir figür" olarak görülür Hasan...

Ancak...

O çevrelerin eli kalem tutanları...

Hasan gibilerin sadece arkasından gülerler...

"Muhatap olmak istemedikleri" için, kamu alanında Hasan’a karşı tek bir kelime bile etmezler...

Bu tutum, Hasan gibilerin varoluşlarına "örtülü" bir destek anlamı taşır...

Oysa...

Bu ikiyüzlülüğe son verip, Hasan gibilere karşı mücadele verseler...

Hasan gibilerden kendilerini ayrıştırmayı başarsalar...

"Muhafazakar dünyanın çıkardığı yazar bu mu? Bunların düzeyleri bu muymuş?" şeklindeki soru işaretlerinin belirmesine engel olacaklardır.

Ama ne yapalım ki...

Onlar sustukça...

Hasan ve Hasan gibilere karşı mücadele de benim gibi birine kalıyor.

Ne diyeyim? Kaderimse çekerim!



Bu haber 509 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,273 µs