En Sıcak Konular

PKK'yı şimdi kim destekleyecek?

9 Ocak 2008 13:56 tsi
PKK'yı şimdi kim destekleyecek? Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan terör konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu. ABD'nin PKK üztündeki desteğini geri çekmeye başladığını söyleyen Arıboğan, PKK'ya şimdi kimin destek verec

Türkiye yıllardır terör belası ile mücadele ediyor. Terör bu ülkenin hem ekonomisini hem enerjisini hem de evlatlarını yiyip bitiriyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik operasyonları ve hemen akabinde ortaya çıkan Diyarbakır saldırısı sonrasında terör olgusu yeniden ülkenin gündemine oturdu. Bunun yanında dünya dengeleri hızla değişiyor. ABD, küresel hegomanyasını devam ettirebilmek için yeni operasyonlar yaparken, Çin, Rusya ve İran ekseni bu operasyonları etkisiz kılmaya çalışıyor. Başta terör olmak üzere dünyada yaşanan son gelişmeleri Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ile konuştuk.

Yıllarca PKK’yı destekleyen Amerika, PKK’yı defterden sildi mi? Bu son olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünya dengeleri değişiyor. Hem ABD’nin, hem de rakipleri, Çin, Rusya ve İran’ın görüntüsü değişiyor. Güç dengelerinde ve sistemin yapısında bir kayma var. Artık devlet olmayan aktörler de sistemde etkin hale gelmiş durumdalar. Dünyadaki bu yeni yapılanmanın etkileri de doğal olarak bölgemize yansıyor. ABD’nin Irak’a gelişinde bir sebep vardı. Ama sürecin ABD’nin arzu ettiği şekilde gelişip gelişmediği çok tartışmalı. Olay iki yönlü ele alınabilir. ABD başarısızlığa uğramış ve düzeni tesis edememiştir ya da bu savaşın devam ediyor olması ABD’deki belli grupların hem iktisadi hem de siyasi anlamda güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bazen bir savaşın kazanılmadan sürüyor olması da arzulanan bir hedef olabiliyor. Bir savaşı kazanıp bayrağı dikmiş olmanız gerçek amaç olmayabiliyor. Kontrollü bir çatışmanın bitmesi ise, tamamen şartlara bağlı. Resmin değişmesine ihtiyaç duyulduğu anda yeni şartlar oluşabilir. Şu anda seçimlerin de yaklaştığı bir dönemde Amerikalıların belli başarılara ihtiyacı var. Bu, Irak’taki duruma yansıyabilir. Ancak şunu rahatça söyleyebiliriz ki, Türkiye ile Amerika arasındaki gerilimin sürmesi, başarı görüntüsü verilmesine engel.

Peki böyle bir dönemde İran’a yönelik bir hamle gelebilir mi?

Gelebilir. Ama bunun olabilmesi için ABD’nin öncelikle Türkiye ile ilişkilerini mutlaka düzeltmesi gerekiyor. Hem Türkiye ile gergin bir durumda olmak, hem de İran ile çatışmak ABD’nin arzu etmeyeceği bir durum. İran’a askeri bir hamle yapılmasa bile, yapılabileceği imajını yaratabilmek adına Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekiyor. Amerikan siyaseti seçimler öncesinde yeni bir kollektif korku ve öcü oluşturmak için İran üzerine yönelecektir. ABD gerçekten ciddi bir politik kıskaç içerisinde. Kedinin köşeye sıkışması halinde vereceği tepkiye benzer bir tavır söz konusu olabilir. Hatta küçük çaplı nükleer saldırı bile düzenleyebilirler. Bu nedenle de ABD’nin bundan sonraki hedefi kanımca İran olacak. Bu askeri boyutta somutlaşmasa da, sanal bir atmosfer ile bir savaş ortamı yaratılıp olayın daha fazla medyatize edilmesi muhtemel. Savaşmasalar da, savaşıyorlar “mış” gibi yapmak durumunda kalabilirler. Batı dünyasını aynı şemsiye altında toplamanın yolunu bulmaya çalışıyorlar. Zira İran-Rusya ittifakı onlar için kabul edilemez biçimde sağlamlaşıyor. Bu dünya dengelerini bozabilecek bir birleşme. Enerji merkezlerinin tamamı Batı’nın kontrolünden çıkıyor.

PKK ÇOK PARÇALI BİR YAPI

PKK’nın tek destekçisi ABD mi? Başka destekçisi yok mudur bu terör örgünün?

Bu tür terör örgütlerini mutlak bir kontrol altında tutmak çok zordur. Bir noktadan sonra hangi PKK sorusunu sormanız gerekir? Ama PKK-ABD ilişkisi o kadar konuşuldu ki, bugün PKK bir eylem yaptığında Türk halkı direk ABD’yi suçluyor. Bu da PKK var olduğu sürece Türkiye-ABD ilişkilerinin asla düzelmeyeceği anlamına geliyor. Artık PKK çok parçalı bir yapı. Ben terör örgütlerini futbol sahasına bırakılmış bir topa benzetiyorum. Top bir kez sahaya düştüğü zaman herkes bu topa vurmaya ve karşı tarafa gol atmaya çalışıyor. ABD PKK’yı kendisi yaratmış, beslemiş olabilir. Ama El Kaide de ABD’nin üretimi idi ve daha sonra onunla mücadele etmek zorunda kaldılar. Gelinen noktada, PKK’nın en az Türkiye kadar ABD’nin çıkarlarına da zarar verdiği inancındayım. Bunlar onun farkında mı onu bilemiyorum tabi!

Bugün bölgede istihbarat savaşlarından söz ediliyor? Bu istihbarat savaşları da bölgenin öneminden kaynaklanıyor…

Bölgede bugün sadece ABD değil, Çin, Rus ve İngiliz etkinliği de var. İstihbarat elemanları cirit atıyor. Bu çok boyutlu bir mücadele. Mesela İngilizler bölgenin eski efendisidir ve herkesten çok bu bölgeyi onlar bilir. Onun için oldukça büyük görünen ABD gölgesinin arkasında neler olup bittiğine de bakmak lazım. Burada hangi örgütün arkasında kim var? Patlamayı hangi örgüt üstleniyor? Bunların çok doğru okunması gerekiyor.

Diyarbakır’daki patlama ne anlama geliyor?

Diyarbakır’da patlayan bombayı pazardan limon alır gibi alamıyorsunuz. Bu kadar istihbaratçının bulunduğu bir bölgede, alınan önlemleri de aşarak bir patlama gerçekleştirmek kolay değil. Bunların arkasında hangi istihbarat örgütleri var, patlayıcılar hangi ülkede üretiliyor, taşınıyor? Eylem kararının ardında gerçekte kimler var? Bir analiz yapabilmek için bütün bunların bilinmesi gerekir. Ben bilmiyorum. Tahminlerle de bu iş yanlış yöne sapabilir. Ancak genel bir değerlendirme yaparsam artık devletlerarası mücadelelerin üniformalı generaller ve ordularla olmadığını söyleyebilirim. Onlar mertlik döneminde varlardı. Bugün ise namertlerin dönemini yaşıyoruz. Çoluk çocuğun, sivillerin üzerinden yapılan bir mücadele bu. İşte bu namert ortamın içinde soğuk savaşın bütün gizli aktörleri rol oynamayı sürdürüyorlar.

Batı bu zamana kadar bölgeyi değiştirirken hep kendi çıkarlarını gözettiği için Ortadoğu’da Batı’ya karşı derin bir önyargı oluştu…

Çok doğru. Türkiye bölgeden çıktığından bu yana bölgeye barış gelmedi. Osmanlı’nın son dönemindeki sıkıntılar da düzenin bozulmasından kaynaklandı. Ama Türkiye, eski misyonunu bir şekilde yeniden üstlenmek durumunda. Bozukluğun etkileri bizim topraklarımıza da yansıyor. Siz bir model üretmediğiniz zaman, size ihraç edilen modeli benimsemek durumunda kalıyorsunuz. Batıya ön yargılı yaklaşmak doğru da, Doğu’nun da elle tutulur yani yok.

RUSYA HER ZAMAN GÜÇLÜ İDİ

Rusya yeniden eski etkili gücüne kavuşuyor mu?

Rusya büyük bir devletti ve hala da öyle. Bizim baştan beri Rusya’ya bakışımız yanlış idi. Rusya gibi bir devin çökemeyeceğini, bir gün mutlaka toparlanacağını söyleyenlerden biriyim. Bunu 1993 yılında yayınlanan doktora tezimde, ben Rusya’nın hala güçlü bir devlet olduğunu yazdım. O zaman ABD’den daha güçlü bir şekilde yeniden ayağa kalkabileceğini gösteren deliller vardı ortada. Nüfus, coğrafya ve enerji kaynakları açısından baktığınız zaman karşınıza çok üstün bir devlet çıkıyor. Bugün Putin Rusya’sının ABD’den geri kalmış denilecek bir konumu yok. İslam topluluklarını bile arkasına aldığı gibi İKÖ’ye başvuran bir Rusya var karşımızda. ABD Afganistan ve Irak’ın işgalinden sonra Müslümanların desteğini kaybederken, Rusya bu desteği kazandı. ABD dünya sathında büyük bir hezimete uğrama tehlikesi ile karşı karşıya. Ama ABD’nin çekilmesi, Rusya’nın daha iyi olduğu anlamına gelmez. Daha büyük bir kötülükle karşılaşabiliriz.

Yani güçlerin dengeli olması gerekir diyorsunuz.

Kesinlikle. Eğer güçler dengeli olursa, Türkiye gibi ülkeler, rahat ederler. ABD’nin tek güç olması ne kadar kötü ise, Rusya’nın tek kalması da o kadar kötüdür.

Siz PKK’nın artık biteceğine inanıyor musunuz?

PKK zayıflayabilir. Ama bu kez de kentlerde terör eylemleri yapabilirler. Buna karşın ‘PKK ABD’nin kontrolünden çıktı, artık tamamen bitecek’ diye bir şey iddia etmek de yanlış. PKK’ya bu kez başkaları destek verebilir. Bu destek PKK’yı eskisi kadar güçlü kılmayabilir. En azından müttefiklerimizin sayısı artacaktır ancak Türkiye’nin terör ile birlikte yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Büyük devletlerin büyük belaları oluyor. Bizim kayıplarımız olacaktır. Kurbanlarımıza yas tutabiliriz, ama bunu tolere etmek durumundayız. Yan etkiler çok daha ciddi tehlikeler yaratabilir. Eğer etnik bir çatışma olur da, sosyal doku çökerse işte o zaman asıl zayıflama başlar. Farklılıklara sahip çıkıp birleştirici bir tutum almak durumundayız.

Bütün bu yaşananlar arasında Pakistan’da yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pakistan da çok stratejik bir noktada. Rusya ile olan ilişkisi, ABD ile ilişkileri ve Müslüman bir güç olması açısından Pakistan gerçekten kritik bir ülke. Bundan dolayı da burada sular durulmuyor. Bundan sonraki süreç belki bu yapılanların amacı hakkında ipucu verebilir. Yeni gelecek olan lider kim olacak ve kime yakın duracak? Butto’yu öldürenler, aynı zamanda Müşerref’i de bertaraf etmek istemiş olabilirler. Esas amaç hangisinin devreden çıkarılmasıdır bu tartışmalı. Bundan sonra süreci izleyerek gelişmeler hakkında fikir sahibi olabileceğiz. Ama bu karmaşa kolay kolay bitmez.

TÜRKİYE GÜCÜNÜN FARKINA VARMALI

ABD ve İsrail ekseninde bir Türkiye bunu yapabilir mi?

Hayır. Türkiye ABD-İsrail ekseninde olduğu sürece, bu bünye sizi reddeder. Buradaki bünye sizi böyle algılarsa eğer, sizin burada hareket kabiliyetiniz kalmaz. Buranın yeni düzeni kendi içinden çıkmalı. Türkiye bölgeye karşı yürütülen müdahalelere karşı bir birlik oluşturmalı ve bu birliğin çatışmacı değil, uzlaşmacı karakterini ön plana çıkarmalıdır. Şu anda oradaki savaş Batı’yı besliyor, bölge ülkelerinin bundan bir çıkarı yok. Bu topraklardan bir uzlaşma ve fikir üretme kültürünün doğması gerekiyor. Burada tamamen Ortadoğu’nun ürünü olan bir çözüme ihtiyaç var. Türkiye’nin hem bölge ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmesi, hem de köprü görevine devam etmesi gerekir. Bu liderlik pozisyonudur. Türkiye’nin artık “ulusal çıkar” terminolojisini de aşan bir söylem geliştirmesi ve çok taraflı bir çıkar ilişkisine önem vermesi lazım. Bundan Türkiye de kazançlı çıkacaktır.

ABD ve Türkiye’nin yeniden yakınlaştığı bir dönemde, İran ve Rusya’dan doğalgaz kesme sinyalleri geldi. Bu olaylar birbiri ile bağlantılı mı?

Eğer, siz Rusya’ya yüzde 65 oranında bir bağımlılık oluşturmuşsanız, hayatınızın kolay geçmeyeceğini görmeniz gerekiyor. Doğalgazın yalnızca para ile ilgisi yok, o aynı zamanda çok önemli bir silah. Bütün dünya dengeleri enerji üzerine kuruluyor. Rusya’nın Gazpromu desteklemesi ve dünya tekelini eline geçirmesi aslında sadece ekonomik değil, siyasi bir projedir de. Bunlar gövde gösterileridir. Bunun mesajı açıktır, ‘eğer bana karşı durursan, seni kış ortasında dondururum’ diyorlar. ABD’ye bağımlı olmakla Rusya’ya bağımlı olmak arasında bir fark yok. Dizginlerinizi verirseniz sizi tutsak ederler. Zaten dış politikada ‘dost düşman diye bir şey yoktur’; sadece karşılıklı çıkar vardır.

ORTADOĞU'YA YERLİ BİR PROJE ŞART

Batı dünyası bugün yeni bir Ortadoğu mu oluşturmaya çalışıyor?

Evet. Hem Avrupa hem de ABD yine ve yeniden kendi lehlerine olan bir düzen kurarak bölge insanlarının içerisinde hiç yer almadığı bir planı yürütmeye çalışıyorlar. Rusya’nın planları da farklı değil, Çin’in de. Herkes kendi çıkarlarının peşinde. Eski Ortadoğu’yu da başkaları inşa etmişti. Bugün arzu edilen yeni Ortadoğu’yu da onlar yapmak istiyorlar. Ama bölge ülkelerinin içinde özne olarak yer almadığı bir Ortadoğu çözümü, bölgeye barış getirmeyecektir. Eğer Ortadoğu’yu şekillendirme misyonunu Batı’ya verirseniz bugünkünden farkı olmayan aynı gariplikte bir tablo ortaya çıkar. Az gelişmişliğe, çatışmalara ve yoksulluğa mahkûm bir Ortadoğu kaderini değiştiremezler. Yeni Ortadoğu tasarımı bir Batı ürünüdür, bu doğru. Lakin bugünkü düzen de 20. yüzyılın başlarında İngilizler tarafından kurulmuştur ve yıkılması şarttır.

Peki yeni düzen nasıl olmalı?

Öncelikle yeni düzen, bölgeye ait olmayan ötekiler yani başkaları tarafından inşa edilmemeli. Yeni bir düzenin bu bölgenin insanları tarafından kurgulanması lazım. Ben bu mimari sürecin Türkiye liderliğinde yapılabileceğini düşünüyorum. Ortadoğu’da adaletli bir barışın oluşturulabilmesi için bazı şeyleri yıkmak ve yeni baştan yapmak lazım. Batı’nın inşa ettiği berbat düzenin değişmesi için yerli bir proje gerekiyor. Bu berbat düzene teslim olanların, yani eski Ortadoğu’yu değişmez kılanların da özeleştiri yapması gerekir.

KÜRTLERLE İLİŞKİLER TAMİR EDİLMELİ

Son dönemde PKK’ya yönelik operasyonlarda ABD’nin Türkiye ile işbirliği yapması bu anlamda mı okunmalı?

Evet. Son dönemde gerek Türkiye’nin diplomatik atakları gerekse ABD ile yürütülen işbirliği sonrasında PKK, ciddi anlamda güç kaybına uğradı. Ancak olayı PKK özelinden çıkararak bölge dengeleri açısından değerlendirmek gerekli. PKK arzulanan dengenin kurulmasında bir engel haline geldi. Ancak örgüte ABD’nin desteği kesilse de, destekleyecek başka güçler bulunacaktır. Olayın diğer boyutunda ise Türkiye’nin Kürtlerle ilişkisinin mutlaka tamir edilmesi gerekiyor. Türkiye’nin bölge Kürtleri’nin de lideri olması yeni hedef gibi duruyor. Aksi halde Türklerle Kürtlerin çatışması daha çok İran’ın işine yaracaktır. Batı dünyası asla İran ve Rusya ekseninin güçlenmesini istemez. Çünkü, bugün enerji havzalarının büyük bir bölümü Rusya ve İran’ın eline geçti. Doğal gaz gibi petrol kaynaklarının da Rusya destekli İran’ın kontrolüne geçmesi Batı için tam bir kâbustur. Bu nedenle bölgede, siyaseten İran’ı dengeleyebilecek güçlü bir Türkiye’nin varlığı önemli. Bunu İran ile bir savaş ortamına girme anlamında söylemiyorum. Dostça ilişkiler kurabilmek adına bile karşılıklı, dengeli bir yapının kurulması şarttır. Dengesizlik çatışma getirir.

Ama yıllarca PKK’nın en büyük destekçisinin ABD olduğu söylendi. Hatta Bizzat Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa tarafından bu destek kamuoyuna açıklandı. Yani ABD şu anda bu politikadan vaz mı geçti?

Öyle görünüyor. ABD’nin PKK’ya olan desteği Ankara ile Washington arasında sert rüzgârlar estiriyor ki, bu durum ABD’de de rahatsızlık oluşturmaya başladı. Bizim için değil, kendi çıkarları açısından bir strateji değişikliğine gitmeleri şart oldu. Dünya şartları değişti ve zayıflamış bir Türkiye, Amerika’nın global stratejilerine uymuyor. Bana göre Amerikalılar yıllarca Türkiye siyasetine yön vermek için PKK’yı bir araç olarak kullandılar. Bir yumuşak karın olarak baktılar olaya ve Türkiye’nin hareket kabiliyetini kısıtladılar. Şimdi ise PKK, kendi hareket kabiliyetlerini sınırlamaya başladı.

Milli gazete



Bu haber 331 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,304 µs