"Papadopulos'tan sonra" dönemi | " /> "Papadopulos'tan sonra" dönemi | "/>

En Sıcak Konular

Kıbrıs'da "Papadopulos'tan sonra" dönemi

10 Ocak 2008 13:02 tsi
Kıbrıs'da 2008, Kıbrıs konusunda ciddi adımların atılacağı, ciddi değişikliklerin olacağı ve kulis faaliyetlerinin yoğun geçeceği bir yıl olacak gibi duruyor. Türkiye-AB müzakerelerinde "gizli engel" konumunda kalmaya devam eden Kıbrıs, bu bakımdan da büyük pazar

2007 yılı, Kıbrıs sorununun çözümü veya geleceğinin belirlenmesi açısından tam bir "hiç" olarak geçti. Karşılıklı suçlamalar, İngiltere-Türkiye İşbirliği Protokolü ve 5 Eylül görüşmesinden öteye dikkate değer herhangi bir gelişme olmadı.

Papadopulos'un, Makarios'un 1960'lı yıllardaki politikasını benimsemesi ve bunu büyük bir sadakatle sürdürmesi nedeni ile Kıbrıs sorunu 2004 yılının 24 Nisan'ında çözüme çok yaklaşmışken, tekrar siyasetin çıkmaz sokaklarına geri döndü.

Makarios'un 1960'lı yılların başındaki politikası, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Enosis'e bir sıçrama tahtası yapmaktı ve bu nedenle de Londra'da Kıbrıs Cumhuriyeti'ni kuran antlaşmalara imzayı kerhen yani göstermelik atmıştı.

Enosis'e zemin oluşturmak için 3 yıl hazırlık yapan Makarios, 1963'te başlattığı Kıbrıslı Türkleri sindirmek ve Anayasa'daki Türklerin lehine olan 13 maddeyi iptal etmek harekâtı başarısızlıkla sonuçlanınca, 1968 yılında taktik değiştirdi ve "arzulanan değil mümkün olan çözüm" stratejisini benimseyerek, Kıbrıs sorununa "uzun vadeli çözüm" stratejisini yürürlüğe koydu.

Makarios'un uzun vadeli çözüm stratejisi, "Artık hükümet bizim tekelimizdedir. Türk bakan ve milletvekilleri yok. Anayasa ile Türklere verilen haklar da yok. Kıb­rıslı Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin %3 büyüklüğündeki açık hava hapishanelerinde yaşamaya mahkûm ettik. Kıbrıs Cum­huriyeti biziz. Böyle devam edersek ve baş­kalarının bize dayatmaya çalıştığı "siyasal eşitliğe dayalı çözümleri" bir şekilde engelleyip Kıbrıs sorununun çözülmesine mani olabilirsek, hayallerimizi gerçekleştirebilecek olanaklara bir gün kavuşabiliriz. Bu mücadelemizin sonunda ya Türkiye'nin en zayıf bir anında Yunanistan'a ilhak olup Enosis ülkümüzü gerçekleştireceğiz ya da en kötü seçenek olarak Kıbrıslı Türklerin azınlık olacağı bir Kıbrıs Rum devletine sahip olacağız" kuramı üzerine inşa edilmişti.

1968'de bu yeni stratejisini yürürlüğe koyan Makarios, Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargoyu ve insanlık dışı kısıtlamaları kaldırmış, yurtdışına bir daha geri dönmemek üzere göç etmek isteyen Kıbrıslı Türklere de her tür olanağı sağlamaya başlamıştı.

Makarios'un bu uzun vadeli stratejisi, hiç beklemediği bir anda Yunanistan'daki Cunta tarafından 1974 yılında bozulmuş ve ters yüz edilmişti.

Somut bir gelişme mümkün mü?

Papadopulos'un selefi Glafkos Klerides, Makarios'un "arzulanan değil mümkün olan çözüm" stratejisini benimsemiş ve seçilir seçilmez de uygulamaya koymuştur. Bu nedenle de Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Klerides döneminde Enosis yolunda uğraş vermek yerine AB'ye girmek başarısını göstermiştir.

Beyni 1960'lı yılların felsefesine ve stratejisine takılı kalmış olan Papadopulos cumhurbaşkanı seçildiği 2002 yılında Klerides'in çizdiği yoldan ayrılmış ve Makarios'un "Ya Türkiye'nin en zayıf bir anında Yunanistan'a ilhak olup Enosis ülkümüzü gerçekleştireceğiz ya da en kötü seçenek olarak Kıbrıslı Türklerin azınlık olacağı bir Kıbrıs Rum devletine sahip olacağız" kuramını benimseyerek çalışmalarını bu stratejinin üzerine inşa etmiştir.

Papadopulos'un kitabında "Türklerle siyasi eşitliğe dayalı ortak bir Kıbrıs devleti kurmak" yaklaşımı yoktur. Bu nedenle 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumunda temsil ettiği Rum halkına %76 oranında "hayır" dedirtmiştir. O günlerde başta Klerides olsaydı, Rumların oyları çok büyük bir olasılıkla, Papadopulos ile Klerides arasındaki strateji farkı nedeni ile "evet" yönünde çıkacaktı.

2008 yılında, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeni ile yer değiştiren politik taşlar yerlerine oturduktan sonra, yani mart ayı sonrasında zemini Annan Planı olan ama adı farklı bir planın masaya konacağı, benim açtığım falda ortaya çıkıverdi.

Aynı falda, bu sefer, global politikayı yöneten ülkelerin Kıbrıslı Rumların 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan Annan Planı referandumunda "hayır" demeleri nedeni ile yedikleri kazığı, Rumların AB'ye girmek uğruna verdikleri "yalan söz"ü ve Papadopulos'un "Üniter Rum devleti" kurmak rüyaları uğruna kendilerinin ortaya koyduğu Kıbrıs politikasını bozmasını hiç unutmadıkları kesin.

Bir daha Papadopulos'un oyununa gelmemek için tedbirlerini şimdiden alıyorlar.

Birinci adımları Papadopulos'a seçimleri kaybettirmek olacak. Basit bir yöntem uygulayacaklar ve Papadopulos'un son anda kullanmak üzere sıkı sıkıya sakladığı "Lokmacı barikatı" konusunun Papadopulos'un aleyhine olacak şekilde gelişmesini sağlayacaklar veya Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların ve ambargoların kaldırılması, KKTC'deki üniversitelerin Bologna süreci içine alınması veya direkt ticaretin yapılması süreçlerinin başlatılması gibi benzeri bir konuyu, Papadopulos'un Rum seçmen nazarındaki saygınlığını sarsacak şekilde Kıbrıslı Türklerin lehine sonuçlandıracaklar.

Zaten geçmiş dönemde Papadopulos'un başkanı olduğu DIKO oylarından biraz çalacak ve DIKO oylarını bölecek olan eski DIKO'lu Matsakis'in de cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacak olması bir tesadüf değil. Her ne kadar kesin adaylık başvuruları 18 Ocak'ta bitecek olmasına ve adayların kimler olacağının kesin olarak belli olmamasına rağmen, kesin olan, Papadopulos'un kaybedeceğidir. Bu sefer Polycarpos Yorgadjis'ten çaldığı ve Kıbrıs'ın en zengin ailesinin kızı olan karısı Fotini Papadopulou'nun da paraları seçimleri kazanmasına yetmeyecek.

Baktığım falda biraz puslu çıktı ama 47 gün evvelsinden, seçimleri Hristofyas'ın kazanacağı ve hükümeti de AKEL-DISY koalisyonu kuracakmış gibi gözüküyor. AKEL, kuruluşundan 67 yıl sonra ilk defa cumhurbaşkanlığını kazanmış olacak.

Kazanmaya kazanacak ama ertesi gün de "Barış Görüşmeleri Masasına" oturacak. DISY'nin baskıları ve yıllardır savunduğu federasyon tezi de başına bela olacak.

Hristofyas'ın federasyon kavramında, siyasi eşitlik var ama Türklerin yönetimde ortak olması kavramı yok, Türk askeri de yok, Anavatan'dan gelen kardeşlerimiz de yok. Nasıl bir federasyon olacak ve biz Kıbrıslı Türkler bu federal yapının neresinde "Eşit haklara sahip ortak" olacağız onu da anlamak mümkün değil.

 

Zaman



Bu haber 278 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,957 µs