Tehdit etmiyorum, uyarıyorum | " /> Tehdit etmiyorum, uyarıyorum | "/>

En Sıcak Konular

Sabih Kanadoğlu: Tehdit etmiyorum, uyarıyorum

10 Ocak 2008 16:13 tsi
Sabih Kanadoğlu: Tehdit etmiyorum, uyarıyorum 367'nin mimarı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bu kez, 'AKP yeni anayasa yapamaz' iddiasıyla gündemde. "AKP'nin bir yol ayrımında olduğunu" söyleyen Kanadoğlu, "Tehdit etmiyorum, sadece uyarıyorum" diyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimine damgasına vuran bir rakam var ki, bir çırpıda hatırlıyoruz: 367! Malum rakamın mimarı Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'na, "Tesadüflere inanır mısınız?" diye soruyoruz. "İnanmasam da inanılıyor. Çünkü telelon nu­maram 367 ile başlıyor" derken telefonu çalıyor. Arayan bir gazeteci. Kanadoğlu'nun 'AKP' yeni anayasa yapamaz' konulu yazısından hareketle, basına yansıyan 'yeni anayasa' taslağının son şekli hakkındaki düşüncelerini so­ruyor. Biz de aynı nedenle oradayız. Yorumlarının, 'yeni anayasa yapılamayacağına' ilişkin temel fikrini ortadan kaldırmayacağı vurgusunu yapan Kanadoglu'nun cümleleri yine keskin. 367 nedeniyle çok beğenilip, çok topa tutulan Kanadoğlu'na yeni tezinin, 'biz-onlar' kutuplaşmasına bağlanıp bağlanmayacağını soruyoruz. O esna­da eşi Bilge Hanım'dan bir detay öğreuiyoruz: "Sabih'e, 'Sizi çok seviyoruz. Dediklerinizi çok önemsiyoruz' diyen türbanlı hanımlar da var!"

TEMPO: AKP'den "Anayasa bilim kurulumuzda siz de olun" teklifi gelseydi, kabul eder miydiniz?

SABİH KANADOĞLU: Ben anayasa hukuku uzmanı değil, uygulamacı­yım. Kaldı ki böyle bir teklif almam, zaten o kurulun kuruluş amacına ters.

T.: Diyelim ki aldınız...

S.K.: Çıkış noktası itibariyle kabul et­mezdim. "Yeni sivil anayasa yapıyo­ruz" kaba yalanı altında; renksiz, ideolojisiz, Atatürk ilke ve devrimlerin­den arındırılmış bir anayasa isteğiyle bir kurul kurduysanız, onun içinde Kanadoğlu hiçbir zaman yer almaz.

T.: Ya 'AKP yeni anayasa yapamaz' konulu makalenizi 'yeni 367' diye yo­rumlayanlara hak verir misiniz?

S.K.: Hayır, hiç ilgisi yok. 367, anaya­sanın 102. Maddesi'ne ilişkin bir yo­rum sorunuydu. Ben bunun bir yoru­munu yaptım. Bu yorumun haklılığı da Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildi. "AKP ya da 23. Dönem TBMM yeni bir anayasa yapamaz" derken de hukuka bir ekleme yapmıyorum. Bir şey uydurmuyorum. Yeni anayasa, ancak asli kurucu iktidar ta­rafından yapılır. Tali iktidarların yeni anayasa yapma yetkisi yoktur. Ancak anayasayı, 175. Madde'de tanınan yetkiye dayanarak değiştirebilirler. Ve bu değişiklikler de anayasanın birin­ci, ikinci ve üçüncü maddesindeki ana ilkelere ve cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı düşemez.

T.: Bu teze, "Sadece darbeyle mi yeni anayasa yapılır?" diyenler çıktı.

S.K.: Elbette öyle değil. Bu soruyu so­ran Ergun Özbudun da bilir ki, hangi anayasa hukuku giriş kitabına bakar­sanız, söylediklerimi bulursunuz.

T.: O halde neden hukukçular arasın­da bir kutuplaşma var?

S.K.: Bilgi, donanım ve yeteneğinizi belirli siparişe göre hizmete sunmu­yorsanız, sunanlarla kutuplaşırsınız. 1982 Anayasası'na 'Hayır' oyu vermiş bir kişi olarak, anayasa değişikliğine karşı değilim. Özellikle yargı bağım­sızlığı yönünden fevkalade sakıncalı hükümler taşıyan mevcut anayasada değiştirilmesi gereken hükümler var.

Fakat söylediğim şudur: Anayasanın 6. Maddesi, "Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" diyor.

T.: Somutlaştıracak olursanız?

S.K.: Yani anayasada, yeni bir anaya­sa yapma yetkisini veren bir hüküm yok. Bunun için, eğer yeni bir anaya­sa yapmak istiyorsanız, 175. Madde'ye bir hüküm getirerek, önce hal­ka, "Yeni bir anayasa isteyip istemedi­ğini" sorarsınız. Cevap 'evet'se, Ku­rucu Meclis kurarsınız. Bu Meclis ye­ni anayasayı yapar. Bu anayasa halko­yuna sunulur. Ya da bu yolu izlemeden, ilk üç madde ve başlangıçtaki il­keler aynen korunarak, bazı maddelerde değişiklik yaparsanız. Bunun adı da 'yeni anayasa' değil, 1982 Anayasası'nda değişiklik yapmaktır.

Egemenlik ilkesine dikkat

T.: Cemil Çiçek ilk üç maddede deği­şiklik yapılmadığını söyledi. Yani AKP yeni anayasa yapmıyor, sadece anayasa değişikliği ini yapıyor?

S.K.: Ortada büyük bir bilgi kirliliği var. Ama Çiçek'in "İlk üç maddeye dokunmayacağız" sözü yeni bir ana­yasa yapma düşüncesinden bir dönüş olarak kabul edilebilir. Amaç, Türkiye'ye yakışır bir anayasaya kavuşmak ise bunun için siyasal iktidarı kutlarım. Ama sızdırılan haber kırıntıların­dan anlıyoruz ki amaç bu değildir.

T.: Türban yasağı, Genelkurmay Baikanı'nın yargılanma hükmü, cumhur­başkanının atama yetkisi gibi kritik konulardaki son kararı Başbakan'ın vereceği basına sızdı. Ru ne demek?

S.K.: Demokrasinin öncül koşulu, kuvvetler ayrılığı ilkesi yerine tek ki­şinin kuvveti ortaya çıkıyorsa, bu de­mokrasi değildir. Laiklik, katılımcılık, saydamlık, bunlar çağdaş demokrasi­nin olmazsa olmazlarıdır. Oysa bura­da bırakın çağdaş demokrasiyi, ço­ğulculuğun yerini çoğunlukçuluğa terk ettiği, demokrasi yerine çok parlili siyasi hayatın en kötü örneklerinin sergilendiğini görüyoruz.. Türkiye'de demokrasi yok, dinci bir diktaya gidiyoruz. "Son söz genel başkanın" de­diğinizde bunun adı diktadır.

T.: Sizce taslaktaki en 'radikal' deği­şiklik nedir?

S.K.: Sızdırıldığı kadarıyla sözde bil­gilendirilmemiz için basına yansıtılan taslaktaki egemenlik, ana dilde eğitim ve türban konularındaki üç temel hu­sus, hayatidir. "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" ilkesine son fıkra eklenerek 'uluslararası sözleşmeler hariç' gibi bir kayıt koyarsanız, millet egemenliği ilkesine, aykırı eylemlerin odağı olur, kayıtsız şartsız millette ol­ması gereken egemenliği onulmaz bir yarayla karşı karşıya bırakırsınız.

T.: Nasıl?

S.K.: Örnek: Her hangi bir şekilde Suudi Arabistan ya da Arap Birliği ile bir sözleşme yapıp, bu sözleşmeyle Türk laik hukuk düzenini sakatlaya­cak bir durum ortaya çıkarabilirsiniz. İkincisi, anadilde eğitimi anayasa hükmü haline getirip "Kanunla buna müsaade edilir" derseniz, Türk devle­tinin ülkesi ve milletiyle bölünmezlik ilkesine aykırı duruma girersiniz. Üçüncüsü, Anayasa Mahkemesi'nin türbanın siyasal bir simge olduğu ne­deniyle laiklik ilkesine aykırı olduğu yolundaki kararını göz ardı edip, tür­banda dayatma yaparsanız, laik cum­huriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline gelebilirsiniz.

AKP yol ayrımında

T..- Ya "Ceza hukuku ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydı ile lıiç kimse kılık ve kıyafetinden dolayı yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakı­lamaz" denirse?

S.K.: Anayasa değişiklikleri, az önce örneklediğim gibi teklif edilemeyecek bir maddenin yozlaşmasına, neden oluyorsa bu değişiklik, şekil yönün­den Anayasa Mahkemesi tarafından incelenir ki burada göz ardı edilen de budur. Bu noktada 367'de olduğu gibi bir şokla karşılaşabilirler.

T.: Kimi dillerdeki 'baklayı' da sora­lım o halde: Bu 'odak olma' hali AKP'yi kapatma nedeni olabilir mi?

S.K.: AKP' değil, hangi parti olursa olsun, eylemleri itibariyle devletin ba­ğımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bö­lünmez bütünlüğüne, hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkeleri­ne aykırı davrandığı takdirde kapatıl­ma tehdidiyle karşı karşıyadır. "AKP yol ayrımındadır" diyerek bunu kas­tediyorum. Bu odak haline gelmenin nasıl olacağı da anayasada yazılıdır.

68. madde ana kaideyi koyar; 69, odak haline gelmeyi anlatır. Yalnız bununla tehdit filan etmiyorum. Za­ten ne tehdit edecek konumdayım ne de öyle bir niyetim var. "Böyle gidilir­se, olacağı budur. Aklınızda bulun­sun" hesabında bir uyarı yapıyorum.

T.: Aynı anayasa taslağı CHP'den çıksa, bu uyarıları yapar mısınız?

S.K.: Elbette. Ben hiçbir partinin üye­si ya da sempatizanı değilim. Aklı ba­şında her hukukçunun yapacağı ve yaptığı uyarıları yapıyorum.

T.: Ama uyanlarınız, "Kanadoglu AKP'ye fena taktı"ya takılıyor...

S.K.: Ben ne söylüyorum, onlar ne söylüyor? Geçen gün TCK'nın 221. Maddesi'nin 'esnetilmesi' halinde do­ğabilecek bir sıkıntıya işaret ettim. Karşılığında, "Kanadoğlu siyasete atılsın, parti kursun, öyle konuşalım" dediler. "Böyle bir .şeye niyetimiz yok" ya da "Kanadoglu yanlış yorum­lamış" deseler anlayacağım. Ama "Parti kursun" demek, artık bunun bir alışkanlık haline geldiğini gösteriyor.

T.: Ne alışkanlığı?

S.K.: Fazıl Say bir eleştiri yapıyor, "Parti kursun, karşımıza geçsin" de­niyor. Biz hukuken bir şey söylüyoruz, "Siyasete girsin, öyle konuşalım" deniyor. Yani aslında AKP göbeğini kaşıyan iktidar durumunda şimdi. Neden? Almış olduğu yüzde 46 oyun getirdiği büyük bir rehavet ve güven­le her şeyi yapabileceğini zannediyor.

"Meşruiyet tartışması çıkar"

T.: "AKP, seçim başarısında 367 ve Kanadoğlıı'na çok şey borçlu" yoru­mu, size 'keşke' dedirtiyor mu?

S.K.: "367 reddedilse de haklıyım" dedikten sonra böyle bir şeye kapıl­mam. Ayrıca, "367, AKP'nin ekmeği­ne yağ sürdü" yorunuınu doğru bul­muyorum . AKP, '367'ye rağmen' böy­le bir çoğunluk kazanmışsa, bunun sorumlusu 367 değildir.

T.: Nedir?

S.K.: 14 Nisan'dan gelen halkın, o büyük heyecanla cumhuriyetine sa­hip çıkışının üzerine, vatandaşa ken­dini kabul ettirecek program ve kad­royla çıkamayan muhalefetindir. Bir başka nokta daha var. Hiçbir demok­ratik ülkede sadaka kültürü yerleştiri­lerek, devletin bütün olanakları siyasi iktidarın önüne konarak seçim kam­panyası yapılmaz.

T.: Peki taslakta, "Bu değişiklik ge­reklidir" değiniz bir şey yok mu?

S.K.: Elbette var. Ama bu esastaki, yanlışlığı ortadan kaldırmaz.

T.: Son sözün başbakanda olduğu ko­nulardan biri, Genelkurmay Başkan ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanması.

S.K.: Yargı birliğini sağlamadan, as­keri mahkemeler dururken, böyle bi: uygulamaya gitmenin herhalde akıl ve izanla da ilgisi yok.

T.: Neyle ilgisi var?

S.K.: Bu bir kuvvet denemesidir.

T.: Ya Köşk'ün yetkilerinin sınırlan­dırılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

S.K.: İronik! Cumhurbaşkanının yet­kilerini azaltıp nereye vereceksin? Hükümete, başbakana... Aslında de­mokratik acılım diye ortaya koyulan şey, bütün yetkilerin bir tek elde top­lanmasını sağlayacak bir hükümdür.

T.: "367 savaşını kazanan Kanadoğlu, bu kez kazanamayacak" diyenler esasta yanlışlık görmüyor?

S.K.: Hatırlarsanız, 367 önce alaya alındı. Sonra benden fazla 367'çiler çıktı. Şimdi, ya ilk üç madde ve baş­langıçtaki ilkeler aynen korunacak ya da çok büyük bir kaos yaşanacak.

T.: Süreç, söylediğiniz şıklar olmadan işlerse ne olur?

S.K.: Meşruiyet tartışmaları çıkar. Ben de bundan korkuyorum.

T.: Yeni bir 367 tartışması mı?

S.K.: Korkarım aynı hikâyeyi yasaya­cağız.


TEMPO

 



Bu haber 721 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,150 µs