En Sıcak Konular

'Türkiye'de derin devlet eksikliği var!'

14 Ocak 2008 15:55 tsi
'Türkiye'de derin devlet eksikliği var!'
Türkiye gündeminde her zaman tartışılan derin devlet olgusu, içerisinde gizem barındırması ve halkımızın devlet temasına atfettiği kutsallık nedeniyle her daim revaçta olmuştur. "Derin Devlet" nedir, kimdir, neye yarar, ihtiyaç var mıdır? Bu yapılanma,

Türkiye gündeminde her zaman tartışılan derin devlet olgusu, içerisinde gizem barındırması ve halkımızın devlet temasına atfettiği  kutsallık nedeniyle her daim revaçta olmuştur. Peki nedir bu derin devlet veya gerçekten Türkiye'de derin devlet diye bir şey var mıdır?

Derin devlet genel manada ezoterik örgütler benzeri bir yapıya sahip olup, kendi devletinin menfaatlerini ve ülke içerisindeki rejimi koruyan, dış politikada ise dünya arenasındaki gelişmelerin ülke çıkarına gelişmesini hedefleyen, bildiğimiz kurumlardan bağımsız bir üst yapıdır. Haddi zatında devletin tüm kurumlarının bir şekilde yardımcı olmakla yükümlü olduğu bu yapı istediği politikanın oluşturulması ve uygulanması için her türlü argümanı kullanma ve her kuruma görev verme hakkına sahiptir. Bu bağlamda derin devlet bazen askeriye, bazen dışişleri bakanlığı, istihbarat teşkilatı veya başka bir kurum olmaktadır.

Dünya genelindeki uygulamalarına baktığımızda bu yapının örgütsel şemasının şekillenmesinde genelde istihbarat teşkilatlarının ağırlıklı role sahip olduğunu görmekteyiz. Örneğin Rusya Federasyonu'nda devlet bürokrasisi ve hatta özel sektör tamamen Rus derin devletinin yönetim merci olan FSB, SVR ve GRU (askeri istihbarat teşkilatı)'nun emrindedir. İsrail'de MOSSAD'ın etkinliğinden bahsetmeye gerek dahi yok. İstihbarat dünyasında kendine has bir yeri ve geleneği olan İngiliz İstihbaratı ise kendi derin devletlerinin en aktif mekanizması ve beynidir. ABD'de ise bu yapı tamamen istihbarat teşkilatına bağlı bir yapı arz etmemektedir. Uluslararası sermaye ve askeri-sinai kompleksin de son derece etkin olduğu bu ülkede dünyadaki konumuna denk derecede girift bir yapılanma vardır.

Türkiye özeline geldiğimizde ise sorunlu bir yapıyla, gerçek derin devlet eksikliğiyle ve kendini derin devlet olarak gösteren bir sürü çeteyle karşılaşmaktayız. Ülkemizde derin devlet denilen yapı milli bir duruş arz etmediği ve gerçek manada “derin devlet” olmadığı için, bunun kötü yansımalarını yaşamaktayız. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki; derin devlet tamamen askeri usulleri kullanan bir yapı değildir, asla da olmamalıdır. Bizde medyaya yansıyan ve kendine derin devlet süsü verip çetecilikle iştigal eden insanlar da, bu yüzden gerçek derin devletin mensupları olarak nitelendirilemez. Zira gerçek derin devlet böyle bir dönemde Irak'ın kuzeyindeki milli menfaatlere ters oluşumların engellenmesi ile veya Orta Asya'da çıkarlarımızın geliştirilmesi, Balkanlar'daki varlığımızın devamının sağlanması ile iştigal etmeli, ülke gündemine gereksiz konular tartışılmasına engel olmalı, ülkemiz üzerindeki psikolojik harekat manevralarına birebir karşılık verebilmelidir.

Medyaya yansıyan çete mensuplarının iştigal sahalarına baktığımızda ise tamamen farklı konular farklı gündemler görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devletindeki derin devlet eksikliği, ne yazık ki bu tip çetelerin derin devlet diye ortaya çıkıp kendi çıkarlarını ve haksız kazançlarını korumaları sonucunu doğurmuştur.

Atabeyler, Sauna vb. çetelerde yakalanan şahısları da bu yüzden derin devlet üyesi, bu çetelerin mensubu olduğu yapıyı da olması gereken derin devlet yapısı olarak görmek mümkün değildir. Bu çeteler, belli manada medyaya yansımış olan “Ergenekon” yapısı içerisinde yer aldığı varsayılabilir. Yapılmak istenenleri de göz önünde bulundurduğumuzda ise, 1952 yılında NATO bünyesinde kurulan ve Özel Harp Dairesi adıyla basına ilk defa yansıyan Ergenekon yapılanmasının Türk derin devleti olduğunu söylemek, dünyadaki diğer derin devlet örneklerine hakaret olacaktır.

Türkiye'de derin devletin olması gerektiği ise tartışma götürmez bir gerçektir. Bölge gündeminin her an değiştiği, haritaların değişmesinin planlandığı böyle bir dönemde bütün kurumların kayıtsız şartsız bağlı olduğu, tamamen ülke menfaatlerine odaklı, bağımsız ve hukuki yetkilerle donatılmış, bir yapıya ihtiyacımız olduğu gerçeğini ülke gündemine almalıyız artık. Bununla birlikte, böyle bir yapıyı kesinlikle tek bir şahsa ve kurumun kontrolüne vermekte yapılacak en büyük hata olacaktır.

Hukuki haklar, bu yapıda olmazsa olmaz temel bir dinamik olmalıdır. Bizim insanımız, belirli zorlamalar olmadan devletine hizmet etmeyi yılların getirdiği korku ve güvensizliklerden dolayı adeta unutur hale gelmişti. Bu durum, derin devlet yapısının istediği anda istediği kararları uygulaması için hukuki yetkilere ihtiyacı olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Gerçekten de itiraf edelim yurtdışından gelmiş bir yabancıya kapımızı sonuna kadar açıp onun sorduğu bütün sorulara cevap verirken kendi kurumlarımızdan gelen insanlara her türlü zorluğu çıkarmaktayız. Ayrıca sadece halkımız değil resmi kurumlar da en üst ve en üstün kurum olarak kendilerini gördükleri için başka kurumdan gelen isteklere, taleplere karşı soğuk davranmakta hatta rekabet adına diğer kurumların çalışmalarını baltalamaktadır.

Türk derin devletinin yapısı hakkında bahsedilmesi gereken bir diğer nokta da bu yapının sahip olduğu vizyon gereği geniş bakabilmesi, siyah-beyaz ayrımından ziyade ortadaki gri renkleri de görebilme zorunluluğudur. Aslında bu zamana kadar derin devlet diye bildiğimiz yapının başarısız olmasının bir sebebi de siyah-beyaz ayrımına ve düşman konseptine kendilerini kaptıran karar alıcıların aradaki gri renkleri kaçırıp zamana yenilmesidir. Bu konuyu, 2. Dünya Savaşı sonrasında Alman istihbaratını tekrar kuran ve 20.YY'daki önemli istihbaratçılardan birisi sayılan Gehlen çok iyi açıklamıştır. Askerle istihbaratçı arasındaki en büyük farkın, askerin devamlı düşman-dost kavramına göre karar alması, sivil istihbarat mensuplarının ise gri renkleri görebilen, sonuca gitmek için şeytanla dahi pazarlık yapabilen esnekliğe sahip olduğu, bu yüzden askerlerin iyi bir istihbaratçı olamayacağını söylerken çok iyi açıklamıştır.

Bu kapsamda, Türk derin devletinde de askeri bakış açısından ziyade istihbarat vizyonuna sahip olunması zorunludur. Ancak burada da karşımıza Türk istihbarat yapılanmasının bu sorumluluğu alıp alamayacağı ortaya çıkmaktadır. MİT Müsteşarı Emre TANER'in sene başında basına yaptığı açıklamalarda gerçekleştireceğini belirttiği transformasyonu başarması halinde, Türk istihbarat yapılanmasının yukarıda bahsedilen ihtiyaçları karşılanması adına önemli bir denge unsuru olabileceği muhakkaktır.

Türk derin devletinin, kurulması, kurumlar arasında gerçek manada üst bir yapı haline gelmesi ve gri renkleri görebilen bir vizyonla ülkenin menfaatlerini korumaya başlaması halinde, ülkemizin soyut, anlamsız gündemlerden kurtulup kendine yakışan bir konuma yelken açması çok da zor olmayacaktır.

Emin Yılmaz / Stratejikboyut.com



Bu haber 386 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,239 µs