Doğan'da çıktı! | " /> Doğan'da çıktı! | "/>

En Sıcak Konular

Özkök'ün isyan ettiği yazar, Doğan'da çıktı!

16 Ocak 2008 13:05 tsi
Özkök'ün isyan ettiği yazar, Doğan'da çıktı! Hürriyet gazetesinin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün bugünkü yazısında küfülü ve aşağılayıcı yazılar kaleme aldığı gerekçesiyle veryansın ettiği yazar yine Doğan grubundan bir kadın çıktı. Özkök'ün kendi hazırladığı gazetede sıkça yer alan küfürlü yaz

Ertuğrul Özkök/ Hürriyet

Küfürbazlar mahallesinden bir cümle

ŞU satırları geçen cumartesi günü bir köşe yazarının sütununda okudum.Yazarın adını vermeyeceğim.

Ekmeğini hakaretten, insanları aşağılamaktan çıkaran bir arkadaşımız.

Böyle yazarlarla epey mücadele ettim.

Ne yazık ki başarılı olamadım.

Hatta "hakaret okumayı" seven insanların sayısının öyle hiç de az olmadığını gördüm.

Ne yapacaksınız, her sadistin bir mazosu vardır deyip geçtim.

Böyle deyip havlu attım.

Kendimle ilgili hakaretlere şerbetliyim.

Artık alıştım.

Ama bazı insanlar var ki, onlara hakaret edildiği, aşağılandığı zaman kendimi tutamıyorum.

* * *

Bu arkadaşımız geçen cumartesi günkü yazısında, Güldal Mumcu’yu diline dolamış.

Savaş Buldan’ın eşi DTP milletvekili Pervin Buldan’dan söz ederken, bakın Güldal Mumcu’ya da nasıl bulaşıyor:

"Bana en çok kibirler sultanı/Smokinler ecesi Güldal Mumcu’yu hatırlatıyor."

Tabii bu benzetme ile kalmıyor ve arkasından o derin hükmünü veriyor:

"Eşlerinin Eşi olmak dışında bir işleri ve neredeyse Eş Duruşu dışında bir işleri ve Eş Duruşu dışında duruşları olmayan bu kadınları Meclis’e taşımak CHP’ye ne kadar yakışıyorsa, işte DTP’ye de o kadar yakışıyor."

İşte bu haksızlığa tahammül edemedim.

Güldal Mumcu’yu çok tanımam.

Ama yaptıklarını yakından izliyorum.

Açtığı gazetecilik vakfında yüzlerce gazeteci yetiştirdi.

Kocasının rantını yiyen bir kadın olmadı.

"Duruş" derseniz, belki hakaretsever kadın yazarlara değil, ama işini saygıyla yapan çok kadına iyi bir rol modeli oldu.

Yaptığı işleri hep büyük bir mütevazılık perdesiyle sakladı.

Her dakika ortaya çıkıp, şöhret yolları aramadı.

Güldal Mumcu, herkesin saygısını kazandı.

Kocasının fikirlerine karşı olanlar bile, bu kadın duruşunun karşısında hep saygı duydu.

Abuk sabuk bir teşbih uğruna böylesine büyük bir mücadele iki cümlede harcanabilir mi?

Demokrasi, söz hakkı, düşünce özgürlüğü diyorsanız, elbette var bunlar.

Kimsenin sesi kısılsın, boğazı sıkılsın demiyorum.

Sadece şunu söylemek istiyorum.

Ekmeğini hakaretten çıkaranların bile bir insaf sınırı olmalı.

Koskoca bir hayatı, binbir sıkıntıyla yürütülen bir işi böyle bir cümlede tarumar etmek bana insafsızlıktan öte bir şey geliyor.

Elimde olmadan, bu süfli egonun arkasında, onun kadar süfli bir kıskançlığın bulunduğunu düşünmeye başlıyorum.

* * *

Hakaret bazı yazarların bildiği tek meslek.

Ne yazık ki bazı okurların da tek gıdası.

Onların da kızdığı insanlara hakaret ettiğiniz, aşağıladığınız, karaladığınız, dalga geçtiğiniz zaman bundan keyif alıyorlar.

Neyse ki, her cenahın kendine ait bir küfürbazı, hakaretçibaşısı var.

Her mahallenin bir, iki süfli egosu var.

Onlar da ötekilerin kızdıklarına hakaret ederek, kendilerince bir denge kuruyorlar.

Tabii olan, her cenahta, işini doğru dürüst yapan insanlara oluyor.

Ben hakaret ve küfrün de bir üslup olduğuna inanmıyorum.

Hakaret olsa olsa süfli bir kıskançlığın, çekemezliğin, yani aslında edebi bir iktidarsızlığın tezahürüdür.

Bu süfli piyango her gün içimizden birine vuruyor.

Dün Güldal Mumcu’ya vurdu.

Önceki gün bizlere.

Bu mahallede küfürbazların karşısında sıranızı savma şansınız da yok.

Küfürbazın canı sıkıldı mı yine size döner.

Ama alışacağız, alıştık.

Onlar küfür edecek, hakaret edecek, aşağılayacak.

Bizler katlanacağız.

Madem bu pespaye işbölümünün küfürbazlar tarafında yer alamıyoruz.

Katlananlar tarafında duracağız.

Bizim duruşumuz da bu...

Özkök'ün yazısında yüklendiği yazar, yine Doğan grubundan biri... Üstelik kadın. İşte o yazarın Özkök'ün bahsettiği yazısı:

Perihan Mağden/ Radikal

'Hani bana Lazca amca?..'

 

Başbakan Erdoğan'ın 'Peki ya Çerkezler, Arnavutlar, İskeçeliler, İstoçlar?' hamlesi Kürt Meselesi'ne karşılık, hakikaten berbath bir teraneydi.

Ayağını yorganına göre uzatmak, en doğrusu olurdu. Ki, ak koyun kara koyun belli olsun. Diyarbakır gezisinde söylediği gibi: "Bekâra karı boşamak kolaydı." Ayrıca boşanma ilamının sesi uzaktan hoş gelirdi. Ulaşamadıkları ciğere mundar dedikleri gibi, her zaman meyve veren ağacı (mesela: beni) taşlamışlardır. Taş da, yerinde ağırdır.

Şimdi, son 'kasetinde' "İlla da sözlerimi kendim çizicem!" diye tutturup maalesef içinde söz olmadığı için, deyimler ve atasözleri sözlüğüne (y)abanarak Sezenaksu kesileceğini varsayan Tarkanımıza ödül vermeyi düşünen, bir teprik telgrafı kompoze eden TDK Başkanı'nı etkilemek için attırdım yukardaki Sosyopatların (Son)Baharı Paragrafı'nı.

Aydınlan:

PsikolojiyeYabancıOkur! sosyopatlar 'söz' sorunludurlar: Zira 'öz' sorunludurlar. İçlerinde bir elem, keder, kasvet, kısmet olmadığı için bol bol atasözleri, deyimler ve başkasından özzdeyişlere abanırlar.

Ki, burada Nil Karaibrahimgil'in

"Çünkü sen Sabancısın

Benim derdime Yabancısın" vari (zira mealen hatırlıyorum) harikulade'nin ötesindeki sözleri düştü aklıma.

Kürt Meselesi'nde Kürtlerin değişmez tutumu daima budur "Benim derdime yabancısın" derler için dışın. Kürthalayığı kesilen Türk'e bile. Dahi! Gizlice.

Ki, haksız da sayılmazlar. El, elin işini türkü söyleyerek yapar. Kurt'a boynun niye kalın diye sormuşlar: "Kendi bağımsızlık mücadelemi kendim verdiğim için," demiş.

H(üseyin) Gökhan Özgün (lisede Gökhan'dı, bu H noktayı köşecilik/kimlik/Gürcülük'le çıkarttı) cuma günkü yazısında Ahmet Türk'e 'yüklenmiş'. Öyle başarılı bir yazı ki! Ne kadar etkisinde kalsam da, ben Ahmet Türk'ün çok doğru dürüst bir adam olduğunu düşünmekten vazgeçemem. Ayrıca Sn. Başbakanımız'ın sözleri yenilir yutulur değildi. Harbiden.

DTP'ye izin vermişlermişlermiş de; çok gönlübol/çok demokratçelen oldukları için 'cömertçe' tutuyorlarmış onları Meclis'te numeroları da -korkunçtur! Bırakın-ız bu ayakları Ayakayak Denizbaykal kokutsun.

Meclis'e bileklerinin hakkıyla girdiler.

Bu Meclis onlara helâl olsun!

Ve fakat sonradan Çürük Raporlu 1 Başkan olmasaydı, hiç de fena olmazdı. Genel olarak Kürt Hareketi çürük raprolarına tenezzül etmek yerine, Vicdani Red gibi duruşları tercih edebilseydi.

Ama ben 'Kürt Milliyetçiliği de eeee dedirtmedi mi ama' (tarzı: tam ismini hatırlamıyorum) bir-iki yazı yazdım diye 'Zengin Çocukluğuyla' filan suçlandım, diyelim. Aşağı mahalleden Kürtlerle oynayıp oynayıp 'oyuncaklarımı topladığım gibi' 'naşlamışım' hepsini.

Bu elleştiriyi kaleme alan Kürt Prensesi, kendi hükümranlığından memnun-cana ama. Sonuç olarak çok daha sınıflı ve hatta kast'lı (kelimenin her 2 anlamında da) bir toplum Kürt toplumu. Kendi aralarındaki prenslikler ve prensesliklerden vazgeçmeye zırnık niyetli görünmeseler de, onların zımni ya da açık, mazlum ya da zalim modeli milliyetçiliklerine en ufak bir eleştiri getirdiğinizde, beyazın en beyazı/Zengin Türk'ü oluverirsiniz.

Âlemlerin. Ve Yakın Şark'ın.

Peki, tamam.

Pervin Buldan "Kaynımın evine giderim ben!" diye diklenirken kameralara- 'Kaynı' eroin ticareti iddialarıyla (yeniden) yakalanmış vaziyette ve milletvekili 'kartıyla' yengesinin resmi arabasını 'kullandığına' dair iddialar var. (Telefon kayıtları: filan.)

Kuşkusuz (rahmetli) Savaş Buldan'ın eşi olduğu için milletvekili 'titriyle' taltif edilmiş bulunan Pervin hanım, tam bir Kürt Kraliçesi ('yıkıl huzurumdan!') edalarıyla, fena diklenirken kameralara-

Bana en çok Kibirler Sultanı/Smokinler Ecesi Güldal Mumcu'yu hatırlatıyor. Eşlerinin Eşi olmak dışında bir işleri ve nerdeyse Eş Duruşu dışında bir duruşları olmayan Bu Kadınlar'ı Meclis'e taşımak CHP'ye ne kadar yakışıyorsa, işte DTP'ye de o kadar yakışıyor!

Derken bakıyorum Hürriyet'in fişteklemeye aday gözüktüğü 'Aysel Tuğluk cici, Leyla Zana fena!' kumpanyasına, bizim gazeteden de Hakkı Devrim körük desteği (tesadüfen: aynı günde) veriyor.

Hukuk mezunu Tuğluk'un 'Mustafa Kemal'i Ennn Yere Göğe Koyamayan Kürt Kızı' kompozisyon ödevleri, pek beğeniliyor olabilir orada burada.

Ama kalkıp hiç kimse Leyla Zana'nın Kürt Davası'na emeğini inkâra teşebbüs etmesin.

Leyla Zana'dan çaldığımız onca yılın hesabı sırtımızda sonsuz kamburlar gibi dururken.

DTP'nin başına en çok Leyla Zana'yı yakıştırdığımı bildirmeme de müsaade ediniz.

Çok daha tutarlı, duruşlu, içi dışı bir Kürt Hareketi Partisi söz konusu olurdu o zaman.

Beğenmediniz mi? 'Terörist misin, değil misin'e kilitlenmiş bulunan 'İTİRAF ETSENE ULAN!' çizgisi, yalnızca çözümsüzlüğe methiyedir. Saplanmadır. Saplantıdır.

Önyargılarımızla yarattığımız bu yarayı; önyargılarımızdan kurtulduğumuz, mutlak kabullerle pansumanlayabiliriz ancak.

Pansuman olsun, iyileştirme olsun, sağaltma olsun tabii ki, istiyorsak!



Bu haber 1,282 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,994 µs