Yargı Dink'in katillerini koruyor | " /> Yargı Dink'in katillerini koruyor | "/>

En Sıcak Konular

Yargı Dink'in katillerini koruyor

16 Ocak 2008 13:02 tsi
Yargı Dink'in katillerini koruyor Daha önce iyibilgi'ye de röportaj veren Dink'in avukatı Erdal Doğan, Radikal'e yazdığı yazısında "Davanın gerçek gölge failleri yargı güvencesinin sağladığı dokunulmazlıkla, Malatya'da üç Hıristıyan'ı vahşice 'katur kutur' kestirmekle kalmamış, çe

Erdal Doğan'ın iyibilgi'ye verdiği röportaj için tıklayın.

19 Ocak 2007'den 19 Ocak 2008'e

19 Ocak'ta Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak. Her yeni yılın bu tarihinde seneler taksimetre mekanikliğinde birer birer artarak atacak ve artacak! Geçmiş bir yıl yaşanmış, anlatılacak ve anlatılamayacak o kadar çok şeyi içine sığdırdı ki!

En zoru; Halaskargazi Caddesi'ne yolum düştüğünde yaşadıklarımdır. Her seferinde gözlerimin kontrolüm dışında gidip, onun yüzüstü yattığı kaldırıma kilitlenmesini, hafızamın artık bana oynadığı bir sabır ölçme oyunu gibi görüyorum. Her seferinde onu yanı başında düşerken kırılmış gözlükleri ve üzerinde çok sevdiğini tahmin ettiğim kahverengi kadife takımıyla uzanmış görmek, yaşamla ilgili her şeyi bir anda silip alıyor. Bu duruma, yüreğimin sıkışması, nefesimin tutulması, bazı zamanlar da gözlerimin kararması ile başımın dönmesi eşlik eder. Yani anlayacağınız bir kâbus mekânıdır artık benim için o cadde, o kaldırım ve o kaldırıma çıkan tüm ana ve yan yollar. Zaman zaman hızla oradan uzaklaşmayı veya gözlerimi kapatmaya çabalarım. Tüm çabalar nafile, gözlerimi kapatır kapatmaz Hrant'ın dudaklarında bitirilmemiş bir türkünün nağmeleri ile yarım bıraktırılmış bir hikâyenin kahramanları canlanır.

Vurulduğu caddenin adının Hrant Dink Caddesi olarak değiştirildiğini düşünmek ve onu tanımayanların yıllar sonra ellerinde adres tarifleri ile caddede o sokak senin bu sokak benim adını anarak aranmaları, bazılarının da meraklanıp 'Kim ki bu kişi' diye soruşları, bir mum ışığı aydınlığı ve sıcaklığı kadar da olsa bir can simidi gibi yetişir. Her şey 'Türklük' simgesi Sabiha Gökçen'in Ermeni olduğu gerçeğinin yazılmasıyla başladı. Sonrası malum. Halen görevde olan siyasi ve bürokratların verdiği demeçler, tehditler, manşetler ve köşe yazılarıyla, Dink önce hedefe yerleştirildi. Sonra da şahsına ve etnik kimliğine münhasır olarak tetiklenen, askıya alınan hukuk ve yargılama zulmü ile dünyanın gözü önünde gerçekleştirilecek vahşi plan için arenaya kurban olarak sürüldü.

Pelitlili münferit gladyo!

Böylelikle yukarıdaki aktörler elbirliğiyle Hrant Dink'i katledecek cinayet şebekesinin savunma hatlarına yerleştireceği; 'milliyetçi refleks argümanını' oluşturmuş ve 'dokunulamayan birileri de' milli hisleri hemen kabartılıp 'vatan görevi' için cepheye süreceği katilleri zorlamadan örgütlemiştir. Elbette ki katiller, toplumun bağrından çıkmış münferit birer eylemci ve milli kahraman olarak takdim edilip onurlandırılacaktı.

2004 yılının başında başlayıp üç yılın sonunda üç kurşunla noktalanan bu aleni 'vatansever' planın, devletin çok iyi işleyen istihbarat ve güvenlik kurumlarının gözleri önünde sergilenmiş olmasının büyük önemi var! Hemen hemen hepimiz kahredici biçimde gelişmelerin farkındaydık! En çok da o. Buna rağmen memleketini geçici de olsa terk ettiremedik ona. Engelleyemedik cinayeti. Yetmedi gücümüz ya da eksik kaldık. Çünkü onun gibi bizler de ilk başlarda hukuka ve Türkiye'ye güvendik.

Cehennemini cennete çevirmekti onun tutkusu, çoğu zaman bizlerin nefes almakta zorluk çektiği bu ülke oysa onun cennetiydi. Ayrıca geçici de olsa yurtdışına çıkmayı, ülkesinin barış ve demokrasi mücadelesi veren dostlarını yalnız bırakmak olarak düşünürdü. Tüm dostları için de onun eksikliği, bir değil çok eksiklik olurdu. Hedefi şaşırmaması için üç yılda hazırlanan bu üç profesyonel kurşunun, benliğimde açtığı hasar, herhangi bir yere ilintilenemeyen duygu, yılgınlık, öfke, hissizlik, derin bir hiçlik ve dindiremediğim isyan karmaşası peşi sıra birbiriyle yarışırken öte yandan tüm bunlara, avukatlık görevinin yüklediği o üstün yabancılaştırıcı hukuk formatına göstermem gereken özen ve ciddiyet çabasının yarattığı şizofrenik çatışma anlatılır gibi değil. Gerçekte hissettiklerinizi anlamak için tek olanağınız kendinizle baş başa kaldığınız gecelerdir.

Güvenmediğiniz hukuk, yargılama pratiği ve kültürünün tüm aktörleri size vakur olmanızı, ona inanmayı ve biat etmeyi öğütlerken, öte yandan ne kadar aktif olursanız olun sizi başarıyla öğütüp yanılsamalı dünyasına dahil etmekte de ısrarcılığını sürdürür. Aksi halde formatlandığınız programdan çıkışınız, bir yargı objesi veya figüranı olarak onun dışına itilmeniz ve hukuki rol vizenizin iptali anlamına gelir! 'Malumun ispatı gerekmez' temel hukuk kuralı, üç yıl boyunca haykırarak gelen cinayetin ve görüldüğü davanın adeta esasını teşkil etmiştir. Hukuk, hukuk dışı edilmiş, başka argümanlar, araçlar sahaya sürülmüştür.

Sorumlulukları ayan beyan ortada olan, bununla yetinmeyip delil karartan, seyirci kalan istihbarat ve güvenlik elemanları, müdürleri, başkanları, bürokratları, büyük bir dirençle soruşturma dışına çıkarılmış, kusursuzlukları ispatlanmaya çabalanmıştır. Soruşturma ve kovuşturmanın kendisi bir hukuki cinayet zinciri oluşturmuştur. Bununla kalsa keşke, aklanmaya çalışılanlar dayandıkları güvencelerle boş durmamış, Dink'in yazısıyla, mahalle delikanlısı sanıkları tahrik ettiğine dair mahkemeyi etkileme çabalarını sürdürüyor. Cinayette suçlu aranacaksa Dink'in yazdığı yazılarda aranmasını rapor eden yine onlar olmuştur.

Emekli asker ile ilgili tedirginlikler, şüpheler, yazılanlar, mağdur şikayetleri sayın savcılarca pek 'küçük' görülmüş, daha ciddi çalışmalarla gladyonun Pelitli beldesinde sıkıştırılması başarılmıştır. Böylelikle cinayet davası internet kafe müdavimlerinden müteşekkil sanıklarla faili meçhul bir oyuna dönüştürülmüştür. Davanın gerçek gölge failleri ise yargı güvencesinin kendilerine sağladığı dokunulmazlıkla, Malatya'da üç Hıristıyan'ı vahşice 'katur kutur' kestirmekle kalmamış, çeşitli illerdeki son rahipleri de, bıçaklatıp öldürtme girişimlerine devam ededurmaktadırlar. Yeni toplu hedeflerini ise internette yayımlamakta herhangi bir sakınca görmeyecek kadar da fütursuzlardır.

Bundan böyle her yeni yıl ve 19 Ocak tarihi, 2007'nin 19 Ocağı'nın saat 14.58'i ve takip eden saatlerinde kaldırımda yüzüstü yatan dev yürekli adamın yanı başında akan durdurulmayan trafikle, hayatın 'normal', gidişatını aksatmaması ve 'sağlanmış huzuru' bozmamasını amaçlar gibi çocukluğumuzun da yeni yıllara dair heyecan ve hayallerini alıp götürecek.

Erdal Doğan/ Radikal



Bu haber 222 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,013 µs