Bush neden şimdi geldi? | " /> Bush neden şimdi geldi? | "/>

En Sıcak Konular

Simgeler savaşı: Bush neden şimdi geldi?

16 Ocak 2008 17:44 tsi
Simgeler savaşı: Bush neden şimdi geldi? George W. Bush, başkanlık süresinin dolmasına kısa bir süre kala, Ortadoğu gezisine çıktı. Bush'un pek çok anlam içeren bu gezisini, Kerim Balcı ile konuştuk. Balcı, tek bir amaca hizmet etmediğini söylediği geziyi pek çok konuyla ilişkilendirdi. İşte ge

Kaan Kıymaç/ www.iyibilgi.com

ABD Başkanı George W. Bush, Başkanlık süresinin dolmasına az bir süre kala Ortadoğu gezisine çıktı. İsrail ve Filistin’le başlayan gezisinde, pek çok vaatte bulunmayı da ihmal etmedi. Peki Bush’un bu gezisinin ardında yatanlar ne? Başkanlık seçiminde partisine güç kazandırmak mı? Bir Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak öncü ve kahraman olmak mı? Irak’tan çekilme yollarını aramak mı? Yoksa İran’a olası bir saldırı harekatı için müttefik aramak mı? iyibilgi, uzmanına sormaya devam ediyor. Bush’un Orta doğu gezisini, Today’s Zaman’ın Ankara temsilcisi Kerim Balcı ile görüştük…

iyibilgi: ABD Başkanı Bush’un başkanlık seçimlerine bu kadar az bir zaman kala Ortadoğu gezisine çıkması, sözler verip, vaatlerde bulunası ne anlama geliyor? Bush’un Ortadoğu turunu nasıl yorumlamak gerekir?

"DÜNYA POLİTİKASINDA ARTIK TEK AMAÇLI HEDEFLER YOK!"

Kerim Balcı: Dünya politikasında artık tek amaçlı tek hedefli planlar yok. Artık alınan her kararın binlerce boyutu var. Her boyutuyla ilgilenen bir bürokrat var. Bunun da ABD için bir dizi kazanımı olmasa böyle bir şeye kalkışılmazdı.

Tabii ki meseleyi işte 2007 sonu itibariyle seçimlere hazırlanan ABD düşüncesine vermek ve cumhuriyetçi partinin tarihe barışçıl bir parti olarak geçme çalışması olarak anlamak yanlış.

Meseleyi sadece ABD İran’ı vurmadan bölgeden çekilmek istiyorlar, bunun için bir yol arıyorlar deyip geçiştirmek de yanlış. Meseleyi sadece, Irak’ta Sünni-Şii çatışmasının geldiği nokta itibariyle, özellikle Sünni ülkeler çok rahatsızlar onları rahatlatmak için bir gönül alma gezisi olarak bakmakta doğru değil.

Meseleyi yine sadece, İsrail-Filistin çatışmasının Ortadoğu’daki Amerikan projelerinin hepsinin önündeki yegane engel olduğunun realize edilmesinden kaynaklanan bir politika değişikliği olarak algılamak da yanlış.

Ama bunların hepsini barındıran toplu bir bakışın götüreceği yer doğru. Dolayısıyla bu çok yönlülük içinde bakmak lazım meseleye.

iyibilgi: Peki Bush’un Ortadoğu’ya bakışı nasıl?

KB: George W. Bush iktidara ilk geldiğinde, İngilizcesiyle “off the hands” yani “ellerimi üzerine dokundurmadan” uzaktan bakarak ilgileneceğim ve “Ortadoğulular kendi dertlerini kendileri halletsinler” yaklaşımını sergileyeceğim diye açıklamıştı.

Ve birinci döneminin sonunda bizzat orta doğuya ordusuyla girerek, bunun tam aksi bir politikayı hayata geçirmiş oldu. Şimdi artık kaçınılmaz olarak “on the hands” bir politika benimsemiş durumda ABD ve dediğim gibi Irak’ta yapmak istediği şeyin önündeki gerçek engelin Irak değil, İsrail-Filistin çatışması olduğunu biliyor.

iyibilgi: İran sorunu da buna dahil edilebilir mi?

KB: Evet, İran’la alakalı olarak, diğer Arap ülkelerini yanına çekebilmesi için İsrail-Filistin çatışması konusunda bir şeyler yapması gerektiğini biliyor. Hatta Pakistan’da Afganistan’da önündeki asıl engelin aşiretler değil, yine İsrail-Filistin çatışması olduğunu biliyor.

iyibilgi: Yani bir anlamda, İslam coğrafyasındaki her türlü yeniden sınır çizme hareketinin içerisinde bir İsrail-Filistin boyutu var.

KB:Evet öyle. Ve ABD bu boyuttan artık sıkılmış durumda.

Bu anlamda tüm İslam ülkeleriyle iletişiminin İsrail-Filistin sorunundan geçtiğini biliyor. İsrail ve Filistin ziyaretlerinin sonunda olası bir Filistin devletinden söz etmesi büyük önem taşıyor. Bu sorunu masaya yatırmak zorunda değil mi?

KB:Aslında bu sorunun zamanlaması çok iyi. Hatırlar mısınız? Sayın Başbakan’ın önderliğinde kurulmuş olan “Ally of Civilizations” yani “Medeniyetle İttifakı” bir yıl önce İstanbul’da o zaman BM Genel Sekreterine projenin raporunu sunduklarında, raporun çok net bir şekilde İsrail-Filistin çatışmasına atıf vardı.

Ortadoğu’daki tüm problemlerin buradan kaynaklandığı belirtiliyordu. Bu çözülmediği müddetçe, ne Irak problemi, ne Sudan problemi ne de insan haklarıyla ya da demokratik yönetimle alakalı problemler çözülebilir şeklinde bir ifade vardı. Ki bu ifade artık BM tarafından benimsenmiş bir  pozisyon.

ORTADOĞU’DAKİ HER GELİŞMENİN ÖNÜNDE İSRAİL- FİLİSTİN ÇATIŞMASI VAR!

Eğer sen demokrasi getirmek istiyorsan, insan haklarıyla ilgili bir şeyler yapmak istiyorsan, bu coğrafyadaki, otokratik rejimleri, otoriter rejimleri ayakta tutan temel saik İsrail-Filistin çatışmasıdır. Bunu çözmek zorundasın. Amerikalılar bunun adımını atmış durumdalar. Ama ne kadar samimileri ve ne kadar ileriye götürebilirler meseleleri ayrı bir konu.

Çoğunlukla görmediğimiz Amerikan iç politikasıyla ilgili bağlantıdır. Pek çok kişi Bush’un bu ziyaretini temelde yeni başkanlık seçimleriyle alakalı olarak algılamaya çalıştılar.

 

iyibilgi: Özellikle Bush’un başkanlık seçimlerine bu kadar kala…

KB:Bakın şöyle bir durum var. Önümüzdeki şubat ayının ilk Salı günü Amerikan politikasının “Süper Salı” diye bilinen günüdür. O gün yirmiye yakın eyalette, ABD’nin bir sonraki Başkanının kim olacağına karar vereceği gündür. En azından her iki partinin adayının da kim olduğu belirlenecek. Bu anlamda cumhuriyetçi parti hem ılımlılığını arttırabilmek hem de delege katılımını arttırabilmek, hem de güçlü bir adayla Demokratların karşısına çıkabilmek için o Salı günü öncesi mesaj vermek zorundaydı. Aslına bakılırsa, bu mesaj veriliyor şu anda.

"BUSH'UN BİR AMACI DA CUMHURİYETÇİ PARTİ'NİN ELİNİ GÜÇLENDİRMEK!"

Yani farkındaysak Demokrat Parti’nin aday adayları, kendi propagandalarını yaparken, ABD dış politikası üzerinden propaganda yapıyorlar. Temelde de cumhuriyetçi partinin dış politikaları bunlar. İşin aslı Cumhuriyetçi parti bunun altını oyacak bir hamleye girişmiş durumda. Eğer Ortadoğu’da verdikleri sözleri tutabilirlerse ve samimilerse bu hususta, o zaman sadece senatör Mc Cain,’in işi kolaylaşmış olmayacak, aynı zamanda Senatör Mc Cain’in ilerdeki seçimlere yönelik tabandan güçlü destek alacağı anlamına gelir. %30’larla seçilmeyip, %52 ile seçilirse eğer aday olarak, bu cumhuriyetçilerin oldukça işine yarayacak.

İlk hamlenin bu anlamda ‘Süper Salı’ ile bağlantılı bir hamle olduğunu düşünüyorum.

iyibilgi: Peki Bush İsrail-Filistin ziyaretinde ne kadar samimiydi? Özellikle Filistin tarafını ne kadar tatmin eden bir ziyaretti?

Filistinlilerin de farkında olduğu gibi pek tatmin edici bir ziyaret değildi. George W. Bush istese dahi çok tatmin edici bir ziyaret değildi. Filistin şu anda ikiye bölünmüş durumda, Gazze şu anda kaybedilmiş bir toprak Filistinliler açısından bakıldığında. Kendileri yirmi küsur  yerleşim bölgesine ayrılmış küçük şehirlerde yaşıyorlar. Ramallah’ta devlet başkanları var. Seçilmemiş bir başbakanları var ve bu kişi İsrail tarafında en az kendisi kadar zayıf bir yönetimle muhatap oluyor. Ehud Olmert yönetimi İsrail tarihinin en az halk desteği alan yönetimi. Halk tabanındaki desteği %3’lere kadar düşmüş durumda şu an itibariyle.

Bu şartlar altında ne İsrail, ne de Filistin yönetimleri fazlaca taviz verecek taban desteğine sahip değiller. ABD’liler de gidip onlardan taviz vermelerini istiyorlar. Bush tekrar yeni bir yol haritası çizilmesi için derslerini almaları gerektiğini söyledi.

iyibilgi: Bush’un bahsettiği bu yeni çizgi nedir?

KB:İsrail’in varlığını ve varlık hakkını tanıyacaksınız. Asla bir daha şiddete başvurmayacaksınız. Ancak bu çizgiye gelindiği takdirde biz sizinle muhatap oluruz diyor Bush. Fakat 2008 içerisinde bir barış anlaşması imzalanabileceğinden de bahsetti.

iyibilgi: Bir Filistin devletinden de bahsetti.

KB:Evet, fakat bu Filistin Devleti’nin başkentinin Kudüs olacağından bahsetmedi. Buraya kadar olan her şeyden İsrailliler de bahsediyor zaten. Filistin devlet başkanı konuşmanın hemen o kısmına atıfta bulunarak, “Sayın Başkan bir Filistin devleti tezini desteklemesinden dolayı teşekkür ediyoruz. Bu Filistin devletinin başkenti Kudüs olacaktır.” Şeklinde tashihini ve açıklamasını da yaptı.

iyibilgi: Bu manada Filistinliler istedikleri her şeyi alabildiler mi?

KB:Hayır. Ama tabii ki Mukatta Karargahı açısından bakıldığında, 3 yıldır o karargaha İsrail askerlerinden başka kimsenin girmediğini düşünürseniz. Bir ABD Başkanı’nın Mukatta karargahını ziyaret etmiş olması sembolik de olsa önemli bir hadiseydi.

ARAFAT DA HATALAR YAPMIŞTIR AMA BUSH KADAR DA BÜYÜK DEĞİL!

iyibilgi: Peki ya Arafat’ın mezarının ziyaret edilmemesi?

KB:Tabii Arafat’ın mezarının ziyaret edilmemesinin de sembolik bir anlamı var. Biz bu benzetmeyi yapmayız tabii ama yaklaşım olarak, Filistinliler için Yaser Arafat her neyse, bizim için de Atatürk odur. Bir devlet başkanı bizim Anıtkabir’imizi ziyaret etmediği takdirde biz de hemen hemen aynı hisse kapılırız. Bilmem hatırlar mısınız, Nelson Mandela’ya ikinci Atatürk barış ödülünü vermeye kalkıştığımızda, “Atatürk diktatör bir insandı. Onun adına verilecek barış ödülünü kabul edemem” dediğinde biz nasıl kırılmıştık…

Filistin’de de buna paralel bir hadise yaşanıyor. “Ben Arafat’ı hiçbir şekilde muhatap kabul etmem” mesajı veriliyor. Oysa bugün orada bir Filistin yönetimi varsa, muhatap alınan bir Mahmut Abbas varsa, Abbas’ın benimsemiş olduğu bir barış kültürü varsa, bunun tamamını ortaya çıkaran kişidir Yaser Arafat. Tabii ki terör yapmıştır. Çok büyük hatalar da yapmıştır. Ama sanırım George W. Bush kadar büyük hatalar da yapmamıştır!

SİMGELER SAVAŞI

Filistinliler daha önce cevabını vermişlerdi. Normalde bir devlet Başkanı geldiğinde uçaktan Ramallah’a kadar her yer o devletin bayraklarıyla süslenir. Bush geldiğinde ise sadece Mukatta karargahında Mahmut Abbas’la görüştüğü ve basın toplantısı yaptığı odada bir ABD bayrağı vardı. Bir anlamda simgeler savaşı diyebiliriz.

iyibilgi: Olmert’in de yaptığı bir açıklama var. Amerika’daki 16 istihbarat örgütünün İran’da nükleer silahlanmaya yönelik bir çalışma olmadığını beyan ettiği ENI raporunun bir anlam taşımadığını ve İran’ın durdurulması gerektiğini söylüyor?

KB:Bunu daha önce başkan Bush söyledi. Hatta ötesine geçerek bu raporun aksine bir anlam taşıdığını söyledi. Şimdi bir raporu ya görmezden  gelirsiniz ya da bu örnekteki gibi tam aksini görürsünüz. Bush bunu yaptı.

Gazeteciler Bush’a, “NIE raporu İran’ın 2003 yılında nükleer silaha yönelik araştırmalarını tamamiyle durdurduğunu gösteriyor.” dediklerinde Bush, “Ben bu rapordan şunu anlıyorum. İran çok büyük bir tehlikedir. Bunu dikkate almalıyız.” dedi.

O rapor tabii ki öyle okunamaz. Öyle okunuyorsa, bunun anlamı şudur: bana hangi raporu getirirseniz getirin, ben yine aynı şeyi okuyacağım.

Bush bunu Irak’ta yaptı. Hatta halkının karşısına çıkıp, “Kusura bakmayın sizi aldattık” da dedi. Sonra da halkı kalkıp tekrar kendisini seçti. Dolayısıyla Ehud olmert resmi çok güzel okuyor. O raporun hiçbir anlamı yok. Çünkü o rapor Bush’a ve onun ruhuna ulaşmayan bir rapor.

Bush’un ve ABD’nin nihai amaçlarını hizmet etmeyen bir rapor. Buradan şunu anlıyoruz: İran’ın nükleer silah elde etmek için çalışıyor olmasının ya da olmamasının hiçbir anlamı yok. Çünkü İran durdurulması gereken  bir ülkedir.

iyibilgi: Neden İran durdurulması gereken bir ülkedir?

KB: İran, son dönem artan petrol fiyatlarıyla, doğalgaz fiyatlarıyla, Türkiye’nin vanasını kapatma cesaretiyle, bir enerji devidir. Ve dış politika artık enerji üzerinden yürüyor. Dolayısıyla da ABD ve İsrail’in bakış açısıyla durdurulması gereken bir ülkedir.

Bu noktada şunu da söylemek gerekir, Bush’un Kudüs ziyaretinde muhakkak konuşulan mevzulardan biri de İran. Nitekim İsrail’in ABD’deki büyük elçisi Sallai Meridor da oradaydı. Ona İsrail-ABD ilişkileri sorulduğunda, cevabı alakasız bir şekilde İran’la ilgili oldu. Meridor, "Nükleer programından dolayı İran'a karşı bütün seçenekler masadadır. Ne Amerika, ne de İsrail hiç bir seçeneği masadan kaldırmamıştır" dedi. Bunu barış mesajı vermeye gelen ABD Başkanının yanında, söyleyebiliyorsa, bu hususta İsrail ve ABD’nin çok net belirlenmiş, hiçbir raporla veya baskıyla değişmeyecek bir karara vardıkları anlamına gelir. Soru bu kararın nasıl uygulanacağıdır.

iyibilgi: Karar bilinmiyor ama değil mi?

KB: Tabii bu kararın ne olduğunu bilmiyoruz. Bu karar İran’ın vurulacağı anlamına gelmiyor, vurulmayacağı garantisini de vermiyor tabii. Ama ortada bir karar var ve hiçbir rapor bu kararın değişmesine engel olamıyor.

www.iyibilgi.com özel



Bu haber 1,852 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,565 µs