PKK İsrail’i tehdit ederse?!

29 Ocak 2008 13:32 tsi
Eder mi veya edebilir mi ayrı bir konu. Ederse ne olur başka bir konu, velev ki etti, bunu niye yapar o da ayrı bir konu. İsrail kendisine yönelik terörist faaliyetlere, diplomasi de olduğu gibi ‘karşılıklılık’ anlayışı (!) ile yanıtlayan bir

Sonuçta PKK bir terör örgütü ve ‘tehdit etmek’ doğasında var. Tabii bu doğa, köpeğin ısırması gibi bir doğallıkta değil. Terör örgütleri birilerini veya bir ülkeyi tehdit ettiklerinde, bir mantık ve gerekçe bulunması gerekiyor.

Hele, PKK gibi bir terör örgütü İsrail gibi bir ülkeyi tehdit ederse. PKK ile İsrail’in “aşk”ı yeni değil. Terörist başı Öcalan’ın yakalanma sürecine katkısı yüzünden PKK zaten İsrail’e kızgındı.

Bunu sürdür(e)medi elbette ama içinde bir yara taşadığı da aşikar. Ancak taze tehditin konusu zaten bu değil. Terör örgütü, Gabar ve Bestler’de PKK’lılardın öldürülmesinin bir faturasını da İsrail’e çıkardı.

Onlara göre bu ölümlerin ardında İsrail’in Türkiye’ye verdiği Heron keşif uçağı ile birlikte bazı yüksek teknolojili ekipman bulunuyordu. Hal böyle olunca da PKK şu cümleleri Tel Aviv’i adres alarak sarf etti, “Eğer İsrail Kürt halkına karşı Türkiye ile bu denli askeri ittifaklara girerse, o zaman Kürtler de ‘biz ne yapabiliriz’ şeklinde oturup konuşur.

İsrail korkar mı?

Bu mesajın gerçekten de bir tehdit olup olmadığı sorgulanabilir. Ancak terör örgütü bu açık kapıyı bırakmıyor ve devamında, “Bu konudaki sözler boş sözler gibi anlaşılmasın. Biz çok ciddiyiz.”

Yani PKK gerçekten de İsrail’i tehdit ediyor. ABD ve Türkiye’nin PKK’ya karşı oluşturduğu ittifakın bir ucundan da İsrail’in tuttuğuna ilişkin tartışma “artık” yok gibi. İsrail’in istihbarat konusunda ne kadar Türkiye’ye destek verdiği elbette bilinmiyor.

Ancak askeri ve ileri teknolojili ekipman tedariki konusunda bir aynı şeyi söylemek zor. İsrail’in Türkiye’ye verdiği bir çok teçhizat, terör örgütünün açıklamalarından da anlaşılacağı üzere PKK’yı ağır yaralıyor.

Yani örgütün bu hezeyanının arkasında bu var ama aynı zamanda açık biçimde İsrail’in ismini de zikrederek hedef göstermesi terör örgütlerinin sık başvurduğu bir yöntem değil.

En azından bu hal stratejik değil. Türkiye, ABD, Suriye, Irak ve İran tarafından sıkıştırılan PKK’nın bir de bu konularda Ankara kadar tecrübesi bulunan Tel Aviv’e cephe alması akil değil.

Fakat bu akil olmama durumu zaten sıkışmışlıktan kaynaklanıyor, bir “fark etmez” ruhiyatı söz konusu. PKK sızlansın veya sızlanmasın Türkiye’ye zaten yardım ediyor. Bu durumda İsrail’e meydan okumak biraz da aleninin ifşası demek.

Peki İsrail bu tehditi nasıl algılar? Bunun örneğini de yine eskilerden verelim. Öcalan yakalandığında PKK, bunun sorumlularından gördüğü İsrail’i de işin içine katarak, Avrupa ülkelerinde eylemler düzenlemeye başlamıştı.

Bu eylemlerde İsrail elçilikleri de hedef alınıyordu. Hatta örgüt üyeleri bazı başka ülkelerin elçiliklerine bile girdi. İsrail ise tek bir açıklama yaptı ve “eğer PKK militanları kendi elçiliklerine aynı şeyi yaparsa, gireni vuracaklarını söyledi”.

Avrupa’daki serbestliğe alışmış olan PKK bunu ciddiye almadı ve Almanya’daki İsrail elçiliğine girdi. Daha doğrusu girmeye çalıştı. İsraillilerde girenleri vurup kapının dışına attılar. Bir daha da PKK bu eylemleri İsrail’e karşı yapamadı.

Bu haber 967 defa okundu.