'Devlet hiç bu kadar kararlı olmamıştı!'

29 Ocak 2008 18:49 tsi
‘Sabahattin Ali cinayeti Ergenekon tarzı ilk cinayettir’ diyen Filiz Ali, "Bu cinayet çözülseydi, benzerleri yaşanmazdı" diyor. Bu iddiayı iyibilgi okurları için yorumlayan Ahmet Kekeç, "En büyük sorun devlet için

60 yıl önce işlenen Sabahattin Ali cinayeti Türkiye’de kontrgerilla hareketinin ilk eylemi olarak kabul ediliyor. Sabah gazetesine röpörtaj veren Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali de ilginç açıklamalarda bulunarak bu kabulü onayladı. Ergenekon tarzı ilk cinayete babasının kurban olduğunu belirten Ali, ‘Sabahattin Ali cinayeti çözülseydi sonraki cinayetler yaşanmazdı’ diyor.

Biz de Sabahattin Ali cinayetini ve günümüze uzanan bağlantılarını Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ile konuştuk.

- Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali Sabah gazetesine verdiği röpörtajda çeşitli  iddialarda bulundu. ‘Ergenekon babamın cinayeti ile başladı. Sabahattin Ali cinayetinin üzerine gidilseydi bugün Hrant Dink cinayeti olmayacaktı’ gibi birtakım ifadeler kullandı. Filiz Ali iddialarında haklı mı?

- Bence doğru söylüyor. Ama iki cinayet arasında farklılıklar da var. Biri tek parti döneminde devletin bilgisi dahilinde işlendi. Diğeri ise günümüzün parlementer sisteminde. Hangi dönemde olursa olsun ister tek parti döneminde, isterse bugünkü gibi çok partili dönemde olsun meşruiyetini devletten alan hukuk dışı örgütlenmeler her dönemde vardı ama bunun üzerine  bugüne kadar kararlılıkla gidilmedi. Susurluk olayı , 6-7 Eylül olayları bunlara örnek gösterilebilir. Ve asıl önemlisi bunların üzerine gidilmediği için bugünkü tablo ortaya çıktı. Bir niyeti göstermesi bakımından birbirleriyle akraba bu tür örgütlenmeler. Derin devlet dediğimiz hukuk dışına çıkan bir yapı. Derin devletin  bakışını göstermesi açısından bunlar birbirine benzeyen olaylar..

- Bugün de Hrant Dink cinayeti var karşımızda. Filiz Ali’nin sorusunu bugünden sorarsak devlet bu cinayeti aydınlatırsa gelecekte benzer olayların önüne geçmiş olur mu?

- Tabi ki olacak ama Hrant Dink olayı bana daha çok Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanını hatırlatıyor. Orada bir cinayet geliyorum diyor bütün insanlar bütün kasaba cinayeti biliyor ve bekliyor. Biz Hrant Dink’in öldürüleceğini biliyorduk. Devlet, arkadaşları, çevresi herkes biliyordu ama hiç kimse bir şey yapmadı.

- Sabahattin Ali’ninkinden farklı o zaman

- Bu çok farklı. Önce bunun psikolojik iklimi oluşturuldu. Mahkeme nümayişleri. Türklüğe hakaret bahanesiyle bir takım yazarlara ve aydınlara linç girişimleri ve bütün bunların ardından Hrant Dink ismi etrafında oluşan bir hareket. Ve bu bütün Türkiye’nin gözü önünde oldu. Bunu maalesef neredeyse bekliyorduk.

- Burada önemli olan sorunun üzerine gidilmesi ve sorumluların yakalanması değil mi?

- Bugüne kadar maalesef devlet adına cinayet işleyen veya devlet adına cinayet işlediği söylenen kişiler, illegal oluşumlar bir şekilde himaye gördü. 12 Eylül öncesinde şunlar bile oldu. Diyelim ki sabah bir solcunun, öğleden sonra bir sağcının öldürülmesinde kullanılan silah ve o silahın sahibi, bir şekilde mahkemeler tarafından ya serbest bırakıldı ya da eylemleri tahkibatsız kaldı. Bugüne kadar bu tür oluşumların üzerine gidilmedi. Devlet hiç bu kadar kararlı olmamıştı!

- Ergenekon’un üzerine gidilecek mi? Ne kadar derine inilecek?

- Olay yargıda. Yargı henüz son sözünü söylemedi. Ergenekon çetesinin ardında nasıl bir derinlik çıkacak? Bir şey söylemek güç. Tutuklulara atfedilen eylemlerin kaçta kaçı örgüt tarafından gerçekleştirildi bilgim yok ama ortada bir çete olmasa bile en azından şu mahkeme önü nümayişlerde dahli var diye bu insanlar yargılanabilir. Bu bile o insanları suçlamaya yeter.

- Sabahattin Ali cinayetine dönecek olursak Hıfzı Topuz’un ‘Başın Öne Eğilmesin’ kitabında bu cinayet ile ilgili farklı bir yaklaşımı var. Aslında bu yaklaşım birçok benzer olayda karşımıza çıkıyor. Mesela Danıştay saldırısında ilk etapta ‘islamcılar’ yaptı denildi ancak olayın iç yüzü sonradan çıktı. Topuz’un bu yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?

- Ben Hıfzı Topuz’un o kitabını eleştirdim. Bu yaklaşım Hıfzı Topuz’un Sabahattin Ali olayında kötü niyetli ve ideolojik baktığını gösterir. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet besbelli ki tek parti döneminde İsmet Paşa’nın yaptığı bir cezalandırma mekanizmasının kurbanları. Tabiki İsmet Paşa gidin öldürün demedi ama sonuçta tek parti döneminde olmuş devletin bilgisi dahilinde bir olay. O dönemdeki bütün aydınların, gazetecilerin bir şekilde hapse atılmaları tahkibata uğramaları yine o tek parti uygulamaları çerçevesinde düşünülmesi gereken bir konu. Hıfzı Topuz sanki böyle bir olay olmamış, sanki tek parti çok masummuş gibi yapıyor. Zaman zaman kitabında oralara da değiniyor ama sanki tek parti uygulamalarının çerçevesindeki bir şey değilmiş gibi yapıyor. Yani neyi karartmak istiyor ki? Tek parti döneminin kötülükleri bunlar. Nazım Hikmet’i dinciler şeriatçılar mı hapse attılar? Bugün kendilerine solcu, sosyalist,  ilerici diyen insanlar o zaman Nazım Hikmet’in burnundan getirdiler.

www.iyibilgi.com özel Arzu Şahin

Bu haber 716 defa okundu.