En Sıcak Konular

Türkiye arafta: İran mı ABD mi?

9 Haziran 2008 15:10 tsi
Türkiye arafta: İran mı ABD mi? ABD İran konusunda sertleştikçe Türkiye'nin iki arada bir derede misali pozisyonu gittikçe zorlanıyor. Dış İşleri Bakanı Babacan'ın Washington temaslarına genel olarak bu mesele damgasını vurmuşa benziyor. Orada hangi pazarlıklar yapıldı? Ne mesajlar ve

Ali H. Aslan/Zaman

Babacan'ın nabız turunun ardından

Türkiye'de anayasal kriz iyice derinleşirken, en zor görevlerden biri de dünyayı dolaşan Dışişleri Bakanı Ali Babacan'a düşüyor. İç istikrarınız bozuksa, dış politikada eliniz zayıflar. Yabancılar tarafından ciddiye alınma şansınız azalır.

Çıkarlarınız için güçlü şekilde bastıramazsınız. Dışişleri Bakanı'nın temaslarında hem ülkenin demokratik istikrarının devam ettiği mesajını vererek yabancı hükümetleri ve yatırımcıları ürkütmemesi gerekiyor. Hem de tutumlarıyla duruma olumlu katkıda bulunabilecek ülkelere 'vaziyet ciddi' mesajını vermesi. Babacan, geçen haftayı geçirdiği Washington'da işte bu son derece sıkıntılı işi yapmaya çalıştı. Türkiye'deki iç karışıklık, katıldığı hiçbir resmi görüşmede Babacan tarafından gündeme getirilmedi. Fakat hemen her temasta muhatapları konuyu sordu. (Çünkü Türkiye gibi bir ülkenin demokratik istikrarı sadece ABD değil, tüm dünya için stratejik önem taşıyor.) Verdiği cevap ise özetle Türkiye'de bir transformasyon yaşandığı, tam demokrasiye ulaşmanın sancılı olduğu, partisinin ve Türkiye'nin bu süreçten de demokrasiyi güçlendirerek sıyrılacağı, ancak vaziyetin ciddiyetini de göz ardı etmemek gerektiği idi. Türk demokrasisinin krizini Babacan'a sormayan nadir muhataplarından biri, Başkan Yardımcısı Dick Cheney idi. Bu çok doğal. Çünkü Amerikan yönetiminde Cheney'nin temsil ettiği ideolojik çizginin demokrasiye sadece araçsal yaklaştığı, işlerine gelmediğinde defterden çıkardıkları çok iyi biliniyor. Delil: Sandıktan 'İslamcılar' çıkmaya başlayınca rafa kaldırılan Büyük Ortadoğu Projesi.

Perşembe günü Babacan'la ortak basın toplantısında Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'a konu sorulunca muğlak konuşmadı. Cumhurbaşkanı Gül'e ve Erdoğan hükümetine iltifat yağdırırken, demokrasiyi vurguladı. 'Anayasal süreç', 'laik demokrasi', 'taraf tutmuyoruz' gibi kapatma davası yanlısı güçleri memnun eden türde ifadeler de kullanmadı. Yani belki söylediklerinden çok, söylemedikleri daha önemliydi.

Rice'ın son açıklamaları hâlâ anti-demokratik gelişmelere karşı ABD'den arzu edilen caydırıcılıkta olmasa da, doğru yönde bir adım. İş ciddiye bindikçe Amerikan yönetiminin kaygısı artıyor ve giderek daha fazla demokrasiden yana ağırlığını koyuyor gibi. Başkan Gerald Ford'a ve Başkan Bush'un babasına Beyaz Saray'da ulusal güvenlik başdanışmanlığı yapmış olan ve Rice'a yakınlığıyla bilinen Brent Scowcroft'un Babacan'ı Atlantic Council'da takdim ederken kullandığı şu ifadeler, bence dikkatle not edilmeli: 'ABD, Türkiye'nin anayasal meselelerini hükümetin mevcut dinamik kalkınma çizgisini devam ettirmeye imkan verecek şekilde çözmesini umuyor.'

Rice, Babacan'la görüşmesinde siyasi parti kapatma davaları gibi yargı eylemleriyle iyice zayıflatılan AB üyeliği ve reformlar konusunun üstünde uzunca durmuş. Fazla yüksek sesle ifade etmeseler de, Amerikan yönetimi son sıkıntılar yüzünden stratejik bir öncelik olarak gördükleri AB sürecinin kesintiye uğramasını istemiyor.

Amerikalıların endişeli oldukları diğer bir önemli konu da Türkiye'nin İran'a yaklaşımı. Babacan'ın Cheney'yle görüşmesinde konunun nasıl gündeme geldiğini öğrenemedim. Ama Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Stephen Hadley ve Rice ile görüşmelerde Babacan'a İran konusunda iki devlet arasındaki yaklaşım farklarının ön plana çıktığını, Amerikalıların 'güçlü' mesajlar verdiğini teyit ettim. Müzakerelere vâkıf Amerikalılar, diğer çoğu konuda Türkiye'ye oldukça müzahir olan Rice'ın İran mesajlarının içeriğine ve ifade ediliş şekline Babacan'ın biraz şaşırdığını gözlemlemişler. Rice, sözünü sakınmaksızın 'kararlılığımızı hafife almayın' türünde şeyler söylemiş. Anlaşılan Amerikan yönetimi, Türk tarafının kafasında kararlılıklarıyla ilgili herhangi bir şüpheye mahal kalmaması için şahiniyle güverciniyle İran konusunda aynı mesajı vermeyi önceden kararlaştırmış. Babacan da her konuştuğuna aynı mesajı tekrarladı: "İran komşumuzdur, siyasi diyalogdan ve angajmandan yanayız. P5 + 1'in tekliflerini ve BM yaptırımlarını destekliyoruz." İkili görüşmelerde ne derece açık konuştu bilmiyorum, ama Babacan'ın basın toplantısında İran'ın ismini vermeden 'bölgemizde nükleer silah istemiyoruz' demesi Amerikan tarafınca tatmin edici bulunmadı. Türkiye'nin ikili oynadığını düşünenlerin kuşkularını derinleştirdi. Çünkü bu, sadece İran değil İsrail'in de nükleer silahlanmasını gündeme getirmek isteyenlerin tercih ettiği şifreli bir ifade. ABD ise İsrail'in bilinen sırrı olan nükleer arsenalinin hele İran'a bastırdıkları şu dönemde ima bile edilmesinden hazzetmiyor. Zaten Cheney'nin Ankara'daki görüşmede Erdoğan'a içerlemesinin sebebi de benzer ifadeler kullanmış olmasıydı.

Amerikalı yetkililerle konuştuğunuzda en çok yakındıkları şeylerin başında İran'ı tecrit politikaları devam ederken Türkiye'nin hâlâ hiçbir şey olmuyormuş gibi komşusuyla yoğun ticari bağlarını sürdürmesi geliyor. Temel argümanları şu: Eğer İran'a ticari yollardan baskı yolları tıkanırsa, geriye askerî seçenekten başkası kalmaz. İsrail'in askerî operasyon tehditlerini de ciddiye almak gerektiğini vurguluyorlar.

Amerikalılar, Org. İlker Başbuğ'un PKK'ya karşı Irak sınırındaki operasyonları İran'la da koordineli yürüttükleri yolundaki açıklamasını 'fazla endişe verici' bulmadıklarını söylüyor. Ancak, bu işbirliğinin sınırları konusunda bazı şüpheleri var. Mesela ABD'nin PKK'ya karşı kullanılmak üzere Türkiye'ye temin ettiği istihbaratın İran'la da paylaşılıp paylaşılmadığı kafalarına takılıyor.

Türk-Amerikan ilişkilerinde daha birçok madde gündemde ama Türkiye'nin demokrasi krizi ve AB sürecine yansımaları ile ABD'nin İran'la krizi görünür gelecekte öncelik taşımaya devam edeceğe benziyor.



Bu haber 419 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,668 µs