Bir uyanışın ayak sesleri

27 Haziran 2008 17:05 tsi
"Kemalizm perdesi arkasına saklanan oligarşik yapının şunu kesinlikle anlaması gerekir ki, bu topraklar onların yaşam bulacağı bir zemini inşa edemiyor. Tek tipçi, faşist eğilimleri kim taşırsa ve ne adına taşırsa taşısın; bu topraklar, bu görüşü reddede

Bir uyanışın ayak sesleri

Anadolu topraklarının oluşturduğu ruhu kavramadan 2002 yılından bu tarafa meydana gelen siyasal ve toplumsal gelişmeleri anlamlandırmak yanıltıcı olacaktır.

Anadolu da, her akım, düşünce, felsefi bakış ve inanç kümeleri, saf ideolojik bir yönlenmeye giriştiği andan itibaren kendi meşruiyetini kaybetmeye mahkûmdur.

 Bu toprakların ruhu, birlikte, birbirine karışmadan, barış içinde yaşamaya ayarlıdır.

Din dahi bu topraklarda müntesiplerini diğer inanç kümelerini total bir yaklaşımla kendine çekmeye izin vermemiştir. Anadolu topraklarında ve Balkan topraklarında Müslüman olmayan yerli ahalinin varlığı bunun en önemli göstergesidir…

Kurtuluş savaşını omuz omuza veren güçlerin, sonraları birbirlerine yönelik çatışmacı yönelimi, totalitarist yaklaşımın başat unsur haline dönüşmesinden neşet etmiştir…

Cumhuriyetin tek tipçi ve faşist (Sevan Nişanyan- Neşe Düzel söyleşisi) baskıcı yönelimi, bir taraftan Müslüman ahali ile ilişkisini bozarken, etnik ayrımcılığa dayalı politikaları da kardeş Kürtleri soğutmuştur.

 Kendi eliyle, kendi insanlarını ötekileştirerek bir varlık arayışı, Kemalizm'in dinselleşerek siyasal ağırlığa dönüşmesine zemin hazırlamıştır…

1950lere kadar tek parti döneminde ortaya konan politik argümanlar; yeni bir toplumun inşasına yönelik bir beklenti üzerine gerçekleştirilmişti. Onuncu yıl marşına da yansıyan bu bakış, bir türlü istediği toplumu oluşturamamanın derin kırılganlığını yaşamaktadır.

50liler sonrası bütün darbe girişimleri, cumhuriyeti rayında tutma arzusundan kaynaklanmaktadır. Ancak, her hür seçim sonrası bütün siyasi ve sosyal mühendislikler iflas etmekte. Millet, kendi duyarlılığını sabırla örmeye devam etmiştir…

İşte 2007 cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile birlikte başlayan siyasal gelişmeler, Anadolu da tek tipçi politikaların iflas ettiğini, her hangi bir siyasi, felsefi ideolojik yaklaşımını  dayatmanın mümkün olmadığını, farklılıkların ve etnik yapıların bu toprakların zenginliği olduğu görüşü bu milletin yüreğinden beslendiğini göstermektedir.

Aldatmanın, kandırmanın, ikna etmenin bir işe yaramadığı gün gibi aşikâr oldu.

Dün söylenmesi mümkün olmayan birçok şeyin bugün rahatlıkla dile getirildiği, cumhuriyet tarihi sil baştan yeniden konuşulmaya ve tartışılmaya başlandığı, bugüne kadar sır gibi saklanan bir çok gerçeğin peşi sıra sükûn ettiği bir ortamı paylaşıyoruz.

 Yeni kuşak daha cesaretli ve bu cesaretini kendi özgüveninden almakta, ortaya sürülen bütün hamleler, sadece ortalığın biraz daha aydınlık olmasına yarar sağlamakta, karşı hamlelerin gücünü artırmaktadır…

Kemalizm perdesi arkasına saklanan oligarşik yapının şunu kesinlikle anlaması gerekir ki, bu topraklar onların yaşam bulacağı bir zemini inşa edemiyor.

Bu topraklar kadim bir geleneği; insanların bütün farklılıklarına rağmen birlikte, birbirlerine  müdahale etmeden kardeşçe yaşamayı yaşamsal kılmıştır. O yüzden içerden ve dışarıdan fesat odakları bu ülkede kargaşa ve nifak tohumlarını ekmeye çalıştıkları halde bir türlü istedikleri sonuca ulaşamıyorlar.

Çünkü bu topraklar kadim tarihlerde yeterince kardeş kanını dökmüştür.

Artık bu kanın dökülmesine insanlarda mevcut bulunan bir gen karşı çıkmaktadır. Tek tipçi, faşist eğilimleri kim taşırsa ve ne adına taşırsa taşısın; bu topraklar, bu görüşü reddederek ona hayat hakkı tanımayacaktır. Ve kendi insani algısını yeniden bu topraklarda hakim unsur haline getirmek için o bitmeyen sabrını devreye sokarak bütün planları yapı bozumuna uğratacaktır…

Bu gün askeri siyasal mühendislikler gizliliklerini yitiriyor. Yargı, verdiği kararlarla tartışılır hale geliyor. Kamu vicdanı bir şekilde onları mahkum ediyor. Bu mahkumiyet, yeni bir seçim sürecinde nasıl bir seçenek ortaya çıkaracağını belli eder…

Dün çok konuşulmayan cumhuriyet tarihi ile gerçeklikler, bugün gazete sayfalarını süslemekte ve çok önemli sesler çıkarmaktadır.

Bu yeni psikoloji ve sosyolojiyi hesaba katmayan bütün siyasal figürler kaybetmeye mahkumdurlar…

Mevcut siyasal aktörler, -buna askeri ve yargı bürokrasisi de dahil- bu yeni psikoloji ve sosyolojinin verilerini dikkate alarak varlıklarını muhafaza edebilirler. Bu durumu dikkate almayan bütün politik figürler tarihten ve toplumsal hafızadan silinmeye kendilerini hazırlarlarsa iyi ederler. Bu iyilik kendi psikolojik dengeleri için önemlilik arz eder…

Eğer insanlar 21 Haziran 2008de darbe karşıtı için on binleri yürüyüşe sevk edebiliyorlarsa; geleceğimiz için taşıdığımız bütün kuşkuları bir tarafa bırakabiliriz…

İslamcılar bir kez daha bu toprakların asli varlığı olduğunu kanıtladılar. Bütün bu gelişen olumlu havanın bir tarafında İslamcıların olması, bu toprakların selameti açısından önemlidir. Bu toprakların gerçek harcı İslamcılar olmuşlardır ve olmaya devam edeceklerdir de…

Bu haber 612 defa okundu.