orman yakmanın cezası neydi? | " /> orman yakmanın cezası neydi? | "/>

En Sıcak Konular

Osmanlı'da orman yakmanın cezası neydi?

3 Ağustos 2008 21:50 tsi
Osmanlı'da orman yakmanın cezası neydi? Osmanlı doğa çılgınıydı. Bu yüzden orman yakanlara çok ağır cezalar öngörülmüştü. Tahmin edemeyeceğiniz kadar ağır...

Osmanlı'daki doğa çılgını Türkler batılıları şaşırtıyordu. Orman yakanlar müebbet kürek cezasına çarptırılırlardı

Atalarımız çevre bilinci diye bir kavramın olmadığı dönemlerde tabiata çok itinayla yaklaşmışlar, çıkar sağlamak için kasten orman yakanlara müebbeden kürek çekme cezası vermişlerdi.

Yaz aylarında çıkan orman yangınlarında sadece ağaçlar değil ciğerlerimiz de yanıyor. Peygamberimiz'in çevrenin korunması yönündeki tavsiyelerine kulak veren atalarımız ormanlara büyük önem vermişler, ormanlarda kasıtlı olarak yangın çıkaranları da ağır cezalara çarptırmışlardı.

AĞAÇ DİKMEK PEYGAMBERİMİZ'İN SÜNNETİDİR

Çevreyi korumak Peygamberimiz'in sünnetidir. Hz. Muhammed'in çevrenin korunmasına yönelik birçok emirleri vardır. Yunus Macit'in "Hz. Peygamber'in Sünneti'nde Çevre" isimli kitabından teferruatlı bilgi edinilebilir. Peygamberimiz ağaç dikmeye, mevcut ağaçları korumaya, ormanlar teşkil etmeye ve yine mevcut ormanları korumaya çok önem vermişti. Nitekim "Elinizde bir ağaç fidanı varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile, eğer onu dikecek kadar vaktiniz varsa, mutlaka dikin" şeklindeki hadis-i şerifi Peygamberimiz'in ağaç dikmeye verdiği önemi çok açık olarak gösterir.

Yine Hz. Muhammed'in "Kişi kabirde bile olsa yedi şeyden meydana gelen sevap devamlı olarak kendisine ulaşır: Öğretilen ilim, halkın yararlanması için akıtılan su, açılan kuyu, dikilmiş ağaç, yapılan mescit, okunmak üzere bağışlanan Kur'an ve ölümünden sonra kendisine dua edecek evlat" şeklindeki hadisi de Müslüman toplumlarda dini yapıların inşasını, hayırlı evlat yetiştirmeyi, ilim öğrenmeyi ve vakıflar kurarak halka hizmeti teşvik ettiği gibi ağaç dikmeyi de dini bir görev hâline getirmiştir.

OSMANLI DÖNEMİNDE ORMANLARIMIZ

Osmanlı döneminde ormanlar o dönemde uygulanan toprak hukukuna göre devlet, vakıf ve mülk olmak üzere üçe ayrılırdı. Bekir Koç tarafından yapılmış araştırmalardan Osmanlı dönemindeki ormanların nasıl tasarruf edildiğini ve korunduğunu öğreniyoruz. Bu dönemde ormanlardan yakacak, bina yapımı ve gemi inşası için faydalanılırdı. Donanmanın ihtiyacının karşılandığı ormanlar Tersanei Amire tarafından idare edilirdi. Ormanlar ve korular devletin koruması altındaydı.

Her isteyen gidip ormanlarda avlanamaz, korulardan ağaç kesemezdi. Bu konuda onlarca ferman vardır. Tanzimat'tan sonra arka arkaya Batı tar-zında çıkarılan kanun ve nizamnameler hayatın her alanını kapsamaya başladı. Bu dönemde Orman Müdürlüğü kuruldu.

Ancak 1841'de faydalı olamadığı için kaldırıldı. Paris'teki Osmanlı elçisinden ormanlarda yeni düzenin uygulanması için uzmanlar bulup göndermesi istendi. Louis Tassi ve Aleksandre Etsem isimli uzmana yüklü paralar verilerek Türkiye'ye getirtilip, ormanlar yeni bir kurumsal çerçeveye kavuşturuldu. İki uzman İstanbul, Bosna, Kastamonu ve Antalya çevresindeki ormanlarla ilgili raporlar hazırladılar ve ihtiyaç duyulan elemanların yetiştirilmesi için1858'de Orman mektebi'nin kurulmasına yardım ettiler.

1858'deki Arazi Kanunnamesi'nde ormanlarla ilgili hükümlerin olmaması yüzünden yabancı uzmanlar 1861'de bir ormanların tasarruf ve korunmasına yönelik bir layiha hazırladılar. 1870'de ise bu layihadan hareketle Fransa Orman Kanunu temel alınıp, bazı mahalli hükümler ilave edilerek "Orman nizamnamesi" yayınlandı. Bu nizamname 1937'e kadar yürürlükte kaldı.

SİGARADAN YANAN ORMANLAR

Osmanlı döneminde meydana gelen orman yangınlarına baktığımızda sebeplerinin günümüzden farklı olmadığı görülür. Tarla açıp, arazi kazanmak için ormanların yakılmasına sık sık rastlanırdı. Devlet devamlı emirler gönderip cezalar uygulayarak bu işin önüne geçmeye çalıştı. Yine insanların ormanda eğlenirken yaktıkları ateşten, atılan sigara izmaritlerinden de sık sık yangınlar meydana gelirdi.

1892 Haziran'ında içki içip ormanda rastgele ateş eden şahıslar Alemdağı Ormanı'nda yangın çıkarmışlardı. Özellikle tren yolculuğu sırasında atılan sigara izmaritleri yüzünden kuru otlar tutuşur, daha sonra da yangın büyüyerek ormanlara yayılırdı. 1902 Ağustos'unda Anbardere Karakolu civarındaki tren hattında söndürülmeden atılan bir sigara yüzünden 500 dönüm orman yanmış, 1916 Nisan'ında Belgrad Ormanı Kirazlıtepe mevkiinde yolcular tarafından atılan sigara sonucu çıkan yangın zorlukla söndürülebilmişti. 1894 Ekim'inde ise tren ateşçilerinin dışarıya attıkları ateşten Sinekli ile Çerkezköy istasyonları arasında bulunan Beğceler ve Kurandere ormanları tutuşmuştu. Eşkıyaların da ormanları yaktığı görülür.

1919 Mayıs'ının başlarında Rum eşkıyalar, Ömerli'de Osmanlı güvenlik görevlilerini meşgul etmek için yangın çıkarmışlardı. Günümüzde olduğu gibi orman yangınlarının çoğu yazın meydana gelirdi. Bu yüzden yaz aylarında geçici kolcular görevlendirilirdi. Yangın çıktığında askerler ve halk da söndürme çalışmalarına katılırlardı. Köy muhtarları ile aşiret reislerinin orman memurlarına yardımcı olmaları yönünde emirler çıkarılmıştır.

Orman yangınlarının önlenmesi alınacak yeni usuller bulunmaya çalışılırdı. Kuru otlar ortadan kaldırılarak yangınların önlenmeye çalışılmıştı. 1900 yılında görevlilere ormanlardaki bazı ağaçların belirli aralıklarla kesilerek yangınların genişlemesinin engellenmesi için çalışılması emredilmişti. Orman korucularına sık sık dikkatli davranmaları yönünde emirler gönderilir, halka da ormanda yangına sebep olanların müebbeden kürek cezasına çarptırılacakları hatırlatılırdı. Orman yangınlarından sonra sıkı bir tahkikat yapılarak yangına sebep olanların cezalandırılması en çok üzerinde durulan meseleydi. Orman yangınlarında hizmeti görülenler ise madalya ve çeşitli ödüllerle mükâfatlandırılırlardı.

OSMANLI DÖNEMiNDE ORMAN YANGINLARI

Osmanlı döneminde de birçok kez orman yangını meydana gelmiştir. Bu yangınların bir kısmı şimdi adını bile bilmediğimiz elimizden çıkmış bölgelerde, bir kısmı da bugün İstanbul'da beton binalarla kaplanmış o dönemin gür ormanlarında çıkmıştı. Osmanlı son döneminde çıkan orman yangınlarının bir kısmı şunlardır: 1883 Ağustos'unda Boğaziçi'nde Tokatköy'de, 1887 Nisan'ında Biga'nın Çan nahiyesiyle Bayramiç ormanlarında, Ağustos'unda İnöz ve Balıkesir'de, Eylül'ünde Çatalca ve Erbaa'da, Ekim'inde Edremid'de orman yangınları çıktı.

1888 Nisan'ında Kemerburgaz civarındaki Davud Paşa Merası'nda başlayan yangında ise 150 dönümlük devlete ait orman yandı. 1888 Haziran'ında Belgrad Ormanları dışındaki ağaç kesimi yapılan Kısırkaya ormanında, 1890 Temmuz'unda Petriç ve Karaferye ormanları ile Kilyos civarında Domuzdere'de, Ağustos'unda Alasonya Kazası'nda Kurudere ormanında, Eylül'ünde Adana vilayetinde Kelas Suyu Ormanı'nda, 1891 Kasım'ında Kaçanik Nahiyesi'ndeki ormanlarda, 1892 Ekim'inde bugün bir şehir hâline gelen Alemdağı'nda, 1893 Eylül'ünde Tarsus'a bağlı Ulaş Nahiyesi'nde, 1894 Nisan'ında Terkos'a bağlı Ormanlı Köyü'ndeki devlet ormanlarında, Temmuz'unda Kastamonu civarındaki ormanlarda, Ağustos'unda Aydın vilayetindeki ormanlar ile Sındırgı'da, Eylül'ünde Kazdağı ormanları ile Bayramiç ormanlarında, Ekim'inde Antalya'da, Ekim'inde Sinekli ile Çerkezköy istasyonları arasında bulunan Beğceler ve Kurandere ormanlarında; 1897 Eylül'ünde Karaağaç'ın Yenişar ve Baremli köyleri civarındaki ormanlarda; 1899'da Bayramiç'te ve Safranbolu'nun ova tarafındaki ormanlarda, Silivri'nin Kılıçlı-i Kebir Çiftliği'nin bulunduğu bölgedeki ormanda, Mihaliç kazasının Arab Çiftliği civarındaki ormanda ve Edirne Vilayeti'ndeki ormanlarda; 1902 Mayıs'ında ise Yenipazar'ın hududunda orman yangınları çıktı.

PEŞPEŞE ÇIKAN YANGINLAR

1902 Temmuz'unda Keşan Kazası'nın Korudağı Ormanı'nda çıkan yangında 15 dönüm, aynı yılın Ağustos'unda Vize Kazası'ndaki Ayas Paşa Ormanı'nda çıkan yangında iki dönüm orman alanı yandı.

Ağustos'ta Vize'nin çeşitli bölgelerinde başka orman yangınları da görüldü. 1902 Eylül'ünde Biga'ya bağlı Ayvacık kazasının Kızılbade, Çaltıyükü ve Kırcaoba bölgelerindeki ormanlarda, Cuma- i Bala Kazası'nın Kratova ve Ustrova ormanlarında ve Razlık'ta, Ekim'inde Şarköy Kazası'nda, Malkara'nın Elmalı Köyü ile Evreşe Nahiyesi'nin Bayramiç Köyü'ndeki ormanlarda; 1903 Mart'ında Çatalca'da, Haziran'ında Eğridir'in Barla Nahiyesi'nde bulunan Çam Dağı ve Yenişehir ile Karaağaç kazaları civarındaki Yenişar ormanlarında, Ağustos'unda Silivri'de; 1903 Eylül'ünde Drama, Ekim'inde Silifke'de orman yangınları çıktı. 1903 Eylül'ünde Şişli'de başlayan yangın büyüyerek Küçükçekmece sınırları içindeki ormanlara yayıldı.

1904 Mayıs'ında Cisr-i Mustafapaşa'ya bağlı Kirazlık Köyü'nün Kızıltepe mevkiinde orman yangını çıktı. 1904 Temmuz'unda Kemer Nahiyesi'nin Kozluca köyü civarındaki devlete ait ormanda çıkan yangında 650 çam ağacı yandı. 1904 Ağustos'unda Semadirek Adası'nda beş yerde orman yangını meydana geldi. 1904 Ağustos'unda Ayvacık'ta, İnöz kazasının padişaha ait Karacahasan Merası'nda çıkan yangın Hisarlı, Çataltepe ve Yenice köyü ormanlarına yayıldı.

1905 Ağustos'unda Saray nahiyesinin Ayaspaşa ormanlarında, 1907 Kasım'ında Kuşadası'nda, 1908 Nisan'ında Samandıra'da, 1916 Şubat'ının son günlerinde Beykoz'da Nisan'ında Belgrad Ormanları'nda, Mayıs'ında Şile'de, Temmuz'unda Gemlik ve Yalova'da, 1916 Eylül'ünde ise Kemerburgaz'da orman yangınları çıktı. 1919 Nisan'ında Şile'de vakıflara ait ormanda çıkıp halkın ağaç kestiği ormanlık araziye yayılan yangında 60 dönüm funda ve meşeliği, aynı ay Ömerli'de çıkan yangında 500 dönüm, 1920 Ağustos'unda çıkan yangın ise Belgrad Ormanları'nda üç dönüm ormanlık alanı yakıp kül etti.

AĞAÇ SULAMA VAKIFLARI

Atalarımız, çevre bilinci diye bir kavramın olmadığı dönemlerde bile çevreye karşı çok itinalı hareket etmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'na gelen Avrupalı elçi, seyyah ve diğer görevliler Türkler'in çevreye ve hayvanlara karşı bu kadar ilgi göstermelerini bir türlü anlayamamışlar, bizi çılgın ve kaçık olarak nitelendirmişlerdir. Nitekim 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu'na gelip orduda hizmet eden ve Humbaracı Ahmed Paşa ismini alan Kont de Bonneval, hatıratında ağaçların sıcaktan kurumasına meydan vermemek üzere her gün sulanmaları için para vakfeden çılgın Türkler'in olduğunu anlatır.

Erhan Afyoncu - Bugün

 



Bu haber 2,547 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,043 µs