En Sıcak Konular

12 Eylül yasalarıyla üniversite mi yönetilir?

11 Ağustos 2008 14:17 tsi
12 Eylül yasalarıyla üniversite mi yönetilir? Seçimde ikinci olması üzerine görevi bırakan eski Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Ayşe Soysal, başörtüsü meselesinden rektör seçimlerine, üniversitelerdeki Kemalist hegemoniden YÖK'e kadar pek çok konu hakkında neler düşündüğünü Ecevit Kılıç'la payl

Rektörün görüşünün üniversite görüşü olarak ifade edilmesine karşıyım. O nedenle hiç senato bildirisi yayımlamadık

'Yeni rektörlerin yönetim biçimi farklı olursa üniversiteler de etkilenir. Rektörün farklı bir politik görüşe sahip olması üniversiteyi etkilemez

Bu hafta Haftanın Sohbeti'nin konuğu eski Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşe Soysal. Soysal, atamaların tartışıldığı bu dönemde adeta demokrasi dersi vererek rektörlükten ayrıldı. Üniversitede yapılan rektörlük seçiminde ikinci oldu. Ancak birinci olmaması nedeniyle YÖK ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün atama sürecini beklemeden veda etti. Bunun üzerine YÖK de Soysal'ı listeye almadı. Gül de seçimde birinci olan Prof. Kadri Özçaldıran'ı atadı. Soysal'ın görev yaptığı dört yılda Türkiye'deki politik gelişmelerden en çok üniversiteler etkilendi hatta sürece dahil oldu. Rektörler ve hocalar gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi, gerek türban yasası sürecinde bol bol karşılıklı bildiri yayımladı. Ama Soysal, bir tanesine bile imza atmadı. İşte Soysal ile bu dört yılda yaşadıklarının ve görevi bırakması sürecinin yanı sıra rektör atamalarının yankılarını konuştuk.

* Yeniden rektör olma ihtimaliniz yüksekti. Niçin bıraktınız?
Seçimin geçerli olması için altı adayın olması gerekiyor, bizde yedinci aday yoktu. Dolayısıyla çekilseydim seçimler geçersiz olacaktı. Bu da beraberinde kargaşa getirecekti, yapılmış bir seçimi iptal pozisyonuna düşecektim. Sadece seçimden çıkan tercih doğrultusunda hareket ettim. Birinci seçilen adayın rektör olması için. Biz Boğaziçi olarak birinci adayın atanmamasının sonucunu kaldıramazdık.

POPÜLİZM YAPMADIM
* Bu dönemdeki rektör atamalarında da yine politik tercihler ön planda. Geçmiştekilerden farklı olmadı...
Buna şaşmadım. Çünkü yasa çok açık. Yasaya katılırsınız katılmazsınız o ayrı mesele. Seçimde çıkan kişi ertesi gün göreve başlayamıyor. Bu bir eğilim belirleme oylaması. Sonra bu adaylar belirli eleme süreçlerinden geçiyor. Yasa gereği hem YÖK'ün hem de cumhurbaşkanının kendi değerlendirmelerini yapmaya hakkı var. Üstelik bu onların görevi.

* İyi de Sezer'in birinci seçilmeyen Kemalist isimleri, şimdi de Abdullah Gül'ün AKP milletvekili adayını rektör ataması doğru mu?
Bu atamalar politik tercih olabilir, başka tercihler de olabilir. Aslında üniversitedeki seçimin de ne tür vaatler ve kriterlerle yapıldığını çok bilmiyoruz. Yani o aday ne tür bir kampanyayla birinci oldu? YÖK'teki mülakatta ne gibi sorular soruldu? Cumhurbaşkanının değerlendirmesi neydi, bilmiyoruz. Onun için böyle bir şeyin doğrudan politik tercih olduğunun söylenmesi yanlış. Süreç yasal olarak yürüyor ama yasanın çok sıkıntıları var.

* Size göre rektörler nasıl belirlenmeli?
Önce üniversiteyi sonra seçim sistemini konuşmalıyız. Önce üniversitelerden ne bekliyoruz, üniversiteler nasıl olmalı kısmını tamamlamamız gerekiyor. Üniversiteler Devlet Planlama Teşkilatı'nın önümüzdeki beş yıllık planı doğrultusunda programlar açan bir meslek yüksekokulu mu olmalı, yahut bilim üreten ve özgürlüğü olan bir kurum mu olmalı? Üniversite vizyonumuzu oluşturmalıyız. Ama 12 Eylül sıkıyönetim döneminde yapılan bir yasayla üniversitelerin yönetiliyor olmasını Türkiye için zül (alçalma, düşkünlük) görüyorum. Feci bir şey. Yeni bir yasal yapıya geçmek için konuşmamız lazım. Sonra üniversite yönetiminin ve mali rejiminin nasıl olması gerektiği belirlenmeli. Bu yapı oluşturulduktan sonra rektörlük seçimlerine gelmeliyiz.

* Türban tartışması da çok yaşandı. Bundan sonra ne olur?
Sorun ortadan kalkmadı. Anayasa Mahkemesi'nin kararı konuya hukuken nokta koydu. Ama muhafazakâr kesimden gelen kız çocuklarını nasıl eğiteceğimiz konusunda bir çözüm üretilmedi. Üretilmeli.

* Nasıl bir çözüm?
Dünyada her ülke eğitimde cinsiyet eşitliğini yakalamaya çalışıyor. Üniversiteye giden kız-erkek eşitliğinin ötesinde alan bazında da böyle bir çaba var. Batı toplumlarında kız öğrenciler daha çok sosyal ve edebiyat konularını seçiyor. O nedenle kızları fen ve matematik alanlarına "Nasıl entegre ederiz" diye düşünüyorlar. Olaya buradan bakınca farklı bir görüş çıkabilir.

* Rektörken yasaları uyguluyordunuz. Bir hoca olarak şimdi size göre türban üniversiteye girmeli mi?
Üniversitede eğitim hakkına sahip olmanın evrensel olmasını arzu ederim. Yetişkinlerin insanların üniversitede başörtüsü takmasından rahatsızlık duymuyorum.

* YÖK üyeliği teklifi gelirse kabul eder misiniz?
Benim açımdan başarılı ve verimli bir iş değil. Boğaziçi'ni 12 Eylül yasasına rağmen yönettim. YÖK de yasanın temel bir parçası. YÖK'te görevi bu yasaya rağmen yapmasınız. O nedenle düşünmem.

* Vakıf üniversiteleri gittikçe çoğalıyor ve etkin hale geliyorlar. Bu durum devlet üniversitelerini etkiliyor mu?
Bizi etkilemedi. Özel üniversiteler ilk kurulduğu yıllarda devlet üniversitelerinde panik yaşandı; "Battık batacağız, bunlar geldi, dükkânı kapatacağız" diye. Ama rekabetin faydalı olduğuna inanıyorum. Bu rekabet devlet üniversiteleri adına lobi yapma fırsatı verdi. Çıkıp Maliye Bakanı'na "Paramızı iyi kullanamıyoruz, seri olamıyoruz" diyebiliyoruz. Hayırlı oldu bence.

* Bir numara hangi üniversite?
Boğaziçi. Araştırma altyapısı çok iyi. Kütüphanesi en çok kaynak ayrılan üniversite kütüphanesi. Bütün eğitim laboratuvarlarımızı 4 yılda yeniledik.

* Önceki rektörler daha çok Atatürkçü çizgileriyle öne çıkıyordu. Yeni isimler üniversiteleri nasıl etkileyecek?
Rektörün yönetim biçimi farklı olacaksa üniversitelerde de farklı ortam yaşanır. Ama yönetim biçimi aynıysa sadece rektörün farklı bir politik görüşü sahibi olması etkilemez. Üniversite vatandaşları "Rektör bizim amirimiz, ne derse öyle yaparız" diyorlarsa üniversitelerdeki durum devam eder. Rektör atamalarındaki kabahatin sadece cumhurbaşkanlarının üzerine atılması yanlış. Çünkü diğer üniversiteler, Boğaziçi gibi "Kendi seçimimize sadık kalınmasını isteriz" demedi ki.

* Geriye dönüp baktığınız zaman o politik ortamı nasıl okuyorsunuz?
Aslında insan uzaktan seyredince, taşların daha iyi yerine oturduğunu görüyor. Her şeyin de doğru bilinmesi önemli. Biz Ermeni Konferansı yapmaya çalıştığımız zaman hakkımızda dava açıldı. Davayı Ergenekon örgütü açmış. Tabii o zaman adını bilmiyorduk. "Kemal Kerinçsiz diye biri açtı, kimdir, neyin nesidir" diyorduk. Ama şimdi kim olduklarını biliyoruz. Şimdi bunları daha net görüyorum. Bu da beni rahatlattı. Etkinlikleri yapmaktaki maksadımız özgürlüklerin ifade edilmesidir, politik tercih değil. Ama bize hücum edenlerin demokrasiye karşı olmalarının ortaya çıkmasına sevindim.

Ecevit Kılıç/Sabah



Bu haber 496 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,303 µs