En Sıcak Konular

Emniyet'teki Ergenekoncular aydınlatılmalı..

18 Ağustos 2008 14:30 tsi
Emniyet'teki Ergenekoncular aydınlatılmalı.. Ergenekoncu polislerin var olduğunu fakat ortaya çıkartılamadıklarını biliyoruz. Bu konuda pek çok karanlık nokta var. Önder Aytaç-Emre Uslu köşelerinde, Dink ailesinin avukatı da verdiği röportajda bu noktalara dikkat çekmiş.

Önder Aytaç- Emre Uslu/Taraf

Enis Berberoğlu sonunda o soruyu sordu: “Ergenekon iddianamesinde neden hiç polis yok.” Amaç kıymık atmak değilse son derece yerinde bir soru. Yalnız bu soruyu kanımızca Susurluk’tan başlayarak açmak gerekiyor.

Berberoğlu’nun da içinde bulunduğu medyanın Susurluk kazasındaki tavrını, cesurca duyguların ifade edilmesi olarak nitelendirebiliriz. Ama o günleri yeniden hatırladığımızda şunları da düşünmeden yapamıyoruz. O süreçte Berberoğlu gibi yazarlardan bir tanesi bile çıkıp; “Susurluk’ta neden hiç asker yok” sorusunu sor(a)madı. Belleklerimizi tazeleyelim isterseniz, askerlerin işin içinde olup/olmadığının gündemde yer alması, Hanefi Avcı’nın yaptığı açıklamaların sonrasında oldu. Zaten ondan sonra da, Susurluk’un üstüne kahramanca giden medyamız da, ‘süt dökmüş kedi’ gibi kuyruğunu kısıp, Susurluk haberlerini tedavülden kaldırmaya başladı. İnanmayan için arşiv ortada.

İşte o günlerde sorulmayan “Susurluk’ta neden hiç asker yok” sorusu, bugün sorulan “Ergenekon’da neden polis yok” sorusunun da gecikmiş bir cevabı aslında. Bir diğer anlatımla; Ergenekon örgütünün görülen temel amacı, aslında bir darbe ile seçilmiş iktidarı koltuğundan uzaklaştırmak. Bunu yapamaya çalışanlar kim? Emekli ve/veya muvazzaf askerler. Bu yapılanmanın önde görünen figürü kim? Veli Küçük. İşte medyanın Susurluk kazasından sonra sorması gereken soruyu sor(a)mayıp “askeri Susurluk’un içine bilerek çekiyorlar” kaygısıyla üstünü örttüğü o yapı, Medya’nın Susurluk’taki sessizliğinden ve hatta yandaşlığından cesaret alarak ‘post-modern’ “darbe” tezgâhlamaya’ kalkıyordu.

Şimdi de soruyu 2008 Türkiyesi’ne getirelim ve ‘Ergenekon örgütünün polis ayağındakilerin, Susurluk tecrübesinden sonra aynı pervasızlıkla hareket edeceğini bekleyebilir miyiz’ diye soralım. Kanımızca bu soruya bir soru daha eklenmesi gerekiyor: 2008 yılı medyasının da, 1997’lerin homojenleştirilmiş tek tipçi medyası gibi bir yapısı olsaydı, bir diğer ifade ile bugünün çoğulcu medya yapısı olmasaydı, iş yalnızca Berberoğlu’nun yazdığı gazete ve gruba kalsaydı, acaba Ergenekon’un bu kadar ayrıntısına vakıf olabilecek miydik?..

Ergenekoncu polislerin neden ortada görünmediği konusunda birkaç hatırlatma yapmak gerekiyor. Hatırlayın, Şemdinli olayında arabasına ve ajandasına el konan çavuşun ajandasından çıkan notta polise ilişkin bir karar –bir not- vardı: “polisle konuşulmayacak, halısaha maçı bile yapılmayacak.” Alın size bir diğer hatırlatma daha: Atabeyler çetesinin elemanları –ki savcının iddianamesine göre amaçları Ergenekon’unki ile örtüşüyordu, yani “hükümete karşı darbe hazırlığı”- Merzifon ve Çorum’da bulundan emniyet müdürleri ile amaçları doğrultusunda irtibat kurmaya çalışmışlardı. Polis ise Merzifon’da internet kafeden yazıldığı belirlenen ihbar e-postasına dayanarak operasyon yapmıştı. Şimdi bir hatırlatma daha: Ergenekon operasyonunun ayak sesleri niteliğindeki ilk operasyon Küre operasyonuydu. Kamuoyunun “Sauna operasyonu” olarak bildiği malum operasyon. Orada tutuklanan iki emniyetçi vardı. Biri Emniyet eski Genel Müdür Vekili, diğeri ise komiserlikten atılan eski bir emniyetçi. Komiserlikten atılan o kişinin emniyetten ayrılış nedeni, adını Ergenekon iddianamesinde sıkça duyduğumuz Ercüment Yılmaz’ın öldürülmesine ilişkin dosyanın bir kopyasını Ayhan Parlak’a vermesiydi. Dosya tesadüfen durdurulan Ayhan Parlak’ın aracında bulunduğunda, iç soruşturmayı derinleştiren polis, dosyanın o komiser tarafından Ayhan Parlak’a verildiğini belirleyip, bu şahısın Emniyet ile ilişiğini kesti.

Ayhan Parlak Doğuş Factoring’in CEO’suydu. Ercüment Yılmaz’ın da kayınbiraderi. Danıştay saldırganı Alparslan Arslan Doğuş Factoring’in avukatıydı. Parlak’ın, Alparslan Arslan’ı 56 defa, Ergenekon tutuklusu emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’i 63 defa, Veli Küçük’ü üç defa, Doğu Perinçek’i bir defa aradığı da gene resmî devlet evraklarının içinde yazıldı. Sauna çetesinde en üst rütbeli kişinin de emekli Emniyet Genel Müdürü Vekili olduğu kayıtlara geçti. Hatta onun çok yakını ve personelden sorumlu en üst düzey göreve aynı diğeri gibi gelen bir diğer emniyet yetkilisi de, Abdülkadir Aksu, Osman Güneş ve Beşir Atalay dönemlerinde de bu görevini yaş haddinden emekli olana kadar, ‘Allah’, ‘peygamber’, ‘maşallah’, ‘bareketallah’, ‘elhamdülillah’, takiyeleri ile sürdürdü ve ortalıkta dolaşan listelerin de mimarı oldu.

Biz Susurluk’ta ‘bir kısım medyanın’ içine düştüğü duruma düşmemek için Ergenekon ile irtibatı olan ne kadar polis varsa araştırılıp ortaya çıkarılmasına yardımcı olacağız. Bunun için de Sauna’da radara takılan emekli emniyet müdürünün, bizzat kritik görevlere atadığı kişilerin, halen bu görevlerde olup olmadığına bakılmasını öneriyoruz. Sauna operasyonu, Atabeyler çetesi ve diğer devlet olanaklarını arkasına alan organize suç örgütleri ile Ergenekon’un ilişkisi de araştırılsın diyoruz. Bunu savcının yapmasına da gerek yok. Medya karartma yapmadan, sarı-beyaz zarf numaraları çekmeden, bu operasyonlarda ortaya çıkan bilgiler ile Ergenekon’daki bilgileri karşılaştırmaya başlasın bakalım o zaman neler görülecek. Sonra da ‘Fabrikatör’ün ‘karanlık’ dergisine, kendi iktidarları için iftiranameler gönderen, onlarla ilişkili olan polislere gelsin sıra. Sonra “yok öyle değil de şöyleydi. Yok, aslında burada durum böyleydi” kıvırtmasına, mızıkçılığına da hiç gerek yok. Var mı bu konuda cesaretiniz?

Biz, bizim kapımızın önü olan ‘Emniyet Sokağı’ ile ilgili 20 yıllık hocalık birikimimizi de işin içine katarak, elimizde süpürge ile dolaşıyor ve pislikleri gelin birlikte temizleyelim diyoruz.

Var mısınız?

***

Ergenekon'un Emniyet ayağı açığa çıkartılmalı

Dink ailesinin avukatı Doğan, Ergenekon iddianamesini değerlendirdi: Üzerinde ciddiyetle durulmadığı için Dink cinayeti, Malatya katliamı iddianamede yok. Bir Gladio operasyonuysa, hani bunun Emniyet ve yargı ayağı?..
- Hrant Dink'i mahkemede lince tabi tutan, 'Seni bozuk para gibi harcarız' diyenler, bugün bu davanın bir kısım sanığı. Ancak somut ilişkilendirme yapılmadı

- Eksiklerine rağmen, bu çok ciddi bir iddianame. Hayatın çok önemli bir yerinde duran ama şimdiye kadar müdahil olunmayan konular konuşulur ve tartışılır oldu

Bu haftaki Haftanın Sohbeti'nin konuğu avukat ve yazar Erdal Doğan. Doğan, suikast sonucu öldürülen Hrant Dink'in ailesinin yanı sıra Malatya'da Zirve Yayınevi cinayetleri davasının da müdahil avukatı. İlginçtir Ergenekon iddianamesinde ne Dink cinayeti ne de Malatya katliamı yer aldı. Oysa yakın zamana kadar Ergenekon'un eylemleri arasında sayılıyordu. Ancak Dink 301'inci maddeden yargılandığında, adliye ve Agos'un önünde eylem düzenleyenler, linç etmeye çalışanlar bugün Ergenekon sanıkları. Dink ve Malatya katliamıyla birlikte aynı dönemde gerçekleştirilen ve aynı çerçevede değerlendirilen Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet'e atılan bombalar ise iddianamede Ergenekon'un en önemli eylemleri olarak yer alıyor. Ayrıca derin devletin eylemleri olarak anılan ama bugüne kadar üstüne gidilmeyen Cem Ersever'in ölümü, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve Sabancı suikastı gibi olaylar da iddianamede var.

SORUŞTURMA OLDUKÇA CİDDİ
Erdal Doğan, hukuk üzerine akademik çalışmalar yapan bir avukat. Doğan'ın kısa bir süre önce yayımlanan şimdi de ikinci baskısını yapan "Hitit Hukuku- Belleklerdeki Kayıp" kitabında, 3 bin 500 yıl önce uygulanan Hitit hukukunun günümüz hukukundan daha ileri olduğunu ortaya koyuluyor. Kadın-erkek eşitliğinden, idam cezasının kaldırılmasına, evlilikte mal paylaşımından, cezaların paraya çevrilmesine kadar bugün Türkiye'nin yasalarına yerleştirmeye çalıştığı hükümlerin, Hitit hukukunda daha ayrıntılı olarak uygulanması şaşırtıcı. Doğan ile hem Dink cinayetinin neden Ergenekon iddianamesinde yer almadığını yanı sıra günümüz hukuk sistemiyle Hitit hukukunun farklarını konuştuk.

* Bir katliam davasına bir de son dönemin en önemli suikast davasına bakan avukat olarak, iddianameyi nasıl buldunuz? Her türlü eksikliğine, teknik bazı sorunlarına ve belli bir tarafın, özellikle ve kasıtlıca önemsizleştirme, değersizleştirme çabalarına rağmen çok ciddi bir iddianame. Bir de Hrant Dink cinayeti, Malatya katliamı, Ergenekon soruşturması ve yayınlanan iddianamesi ile birlikte kamuoyunda büyük bir kesimin, hukuk, soruşturma, ceza konularında yaşanan ihmallere ve tutuklamalara müdahil olmasına yol açtı. Hayatın çok önemli bir yerinde duran ama müdahil olunmayan konular konuşulur ve tartışılır oldu.

* Neden Ergenekon iddianamesinde Hrant Dink cinayeti yok? Savcıların yapmış olduğu Ergenekon soruşturması oldukça ciddi. Fakat Ergenekon davasına ve soruşturmasında tutuklu bulunan isimlere baktığımız zaman, Hrant Dink davasının üzerinde ciddiyetle durulmadığı ortaya çıkıyor. Somut ilişkilendirmeye gidilmedi. Bu konuda bir çekingenlik ya da ihmal var. Dink cinayetindeki durum Malatya katliamı için de geçerli.

'ORTAYA ÇIKARILMASIN' ÇABASI

* İlginçtir, Hrant Dink 301'den yargılandığı zaman mahkeme ve Agos gazetesinin önünde protesto gösterileri düzenleyenler bugün Ergenekon sanığı... Evet. Hrant Dink'i mahkemelerde lince tabi tutan, tehdit eden, ona "Seni bozuk para gibi harcarız" diyenler, bugün bu davanın bir kısım sanığı.

* Dink cinayetinin Ergenekon ile somut ilişkilendirilmeye gidilmemesinde nasıl bir çekingenlik ya da ihmal var? Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetlerinde gerçek sorumluların ortaya çıkartılmaması yönünde bir çaba var. Bunun altında da Emniyet içinde bir takım kişilerin, bu cinayetlerde doğrudan sorumluluğunun ortaya çıkacağı korkusunun yattığını düşünmekteyim. Hrant Dink cinayeti sanıklarından Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in mahkeme izniyle yapılan dinlemelerinin, altı binin üzerindeki kaydı, Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından savcılığa gönderilmedi. Ergenekon'da dava konusu olan koskoca bir Glaido örgütlenmesiyse ve devletin her biriminde örgütlendiği de şüphesizse, hani bunun Emniyet ve yargı içindeki işbirlikçileri ve elemanları? Bunların da açığa çıkartılması lazım. İddianame açıklanmadan önce ve sonra üst düzey Emniyet yetkililerinin "Hrant Dink'i Ergenekon öldürdü ama yeterli delil yok" açıklamaları bile başlı başına bir ihmaldir. Kanıta dayanmadan konuşulamayacağına göre, savcı bu yetkililerin ifadelerini almalı.
 
'Akyürek görevdeyken çözülmez'
 
* Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet'e bombalar iddianamede var... O olaylarda Emniyet'in ihmali daha az.

* Bu durum Dink cinayetinin tam olarak çözülmesine engel mi? Ergenekon soruşturmasında daha titiz ve somut bir ciddiyetle irdelenmesini bekliyoruz.

* Peki, Dink cinayetinin çözülmesi için ne gerekiyor? Ne olur da veya kim konuşursa tam olarak aydınlanır? Hrant Dink cinayetinden terör örgütü yöneticisi olarak yargılanan bir sanığın basında gündeme gelmesinden dolayı üzüntülerini belirten, yine bu sanık ile ilgili tutulan 48 sayfalık raporun imha edilmesi için savcılara adeta talimat veren, yine bu davadaki sanıkları arkadaş grubu olarak niteleyen, bu grubun cinayeti Hrant Dink'in 'Türklüğü aşağıladığı' nedeniyle gerçekleştirdiği yönünde mahkemeye görüş ve rapor sunan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek var. Akyürek, Dink ve Zirve Yayınevi cinayetinde ihmalleri açık olan Trabzon ve Malatya Emniyeti Müdürlüğü İstihbarat ile Terörle Mücadele Şubesi'ndeki bazı görevliler, aynı durumdaki jandarmalar görev başında olduğu sürece, Dink cinayetinin aydınlanmayacağını düşünüyorum.
 
Hitit hukuku AB hukukundan çok daha ileri
 
* Kitabınıza göre 3 bin 500 yıl önceki Hitit hukuku bugünkü hukuktan ileri... Hitit hukukunda ölüm cezası yok. Hapishane var ama kullanılmıyor. İşkence yasak. Sabıka kaydı uygulaması yok.

* Hititler'de idam da yok... İdam, modern Avrupa hukukunda 5-10 yıl önce kaldırıldı. Ama bu ceza Hititler'de birkaç istisna dışında yasalardan ve uygulamalardan kaldırılıyor. Modern hukuktan ileri olması müthiş bir şey. Bedensel ceza yerine para cezaları veriliyor.

* Peki Hitit hukukunda kadın? Kadının konumu erkeğin durumuna yakındır, yani eşittir. Evli bir kadın babasının evinde yaşamayı sürdürebiliyor, kadın da nişanı bozabiliyor, boşanabiliyor ve maddi durumuna göre çocuğu alabiliyor. Zorla evlendirme yok. Özgür kadın köleyle evlenebiliyor. Bir de edinilmiş mallara ortak katılım ve mal ayrılığı var.

* Türkiye evlilikte malların paylaşımına Medeni Hukuku'nda daha yeni yer verdi. Tam olarak uygulanmıyor... Kadınların toplumsal yaşamdaki konumunu 35 asır önce erkeklerle eşitlemeye çabalamaları çok önemli. Kral talimatnamelerinde, "Kadınlarınızın yanına nasıl tanrıların yanına temizlenip gidiyorsanız öyle gidin" deniliyor. Pozitif ayrımcılığa tabi tutulmuşlar. Tarihin ilk feminist kadını bu toplumdan çıkmış.
 
3 bin yıl önce faili meçhul cinayet yoktu
 
* Hititler'e ilişkin anlattıklarınız, medeniyetin kaynağı kabul edilen ve Hitit hukukundan sonra uygulanan Roma hukukuna bire bir zıt. Roma hukuku, tek tipleştirici, sömürgeci, baskıcı, hesap vermezdir. Oysa Hitit hukuku, demokratik, doğayla uyumlu ve insancıldır. Roma'dan farklı olarak kralın keyfi ve hukuksuz işlemleri, yüksek divan konumundaki Meclis tarafından yargılama konusu yapılabilmekte, kral görevden alınabilmekte, gerekirse en ağır cezalardan biri olan sürgüne gönderilebilmektedir. Hititler sınıfsal bir toplum olmasına rağmen, 2 bin yıl sonraki Roma'dan yine çok farklı olarak, köleler medeni haklarını kullanmakta, özgür kadınlarla evlenebilmekte, günlük yaşamda yaptıkları işin karşılığı olarak ücret almakta, kendilerine her kimden bir haksızlık, haksız fiil yapılırsa onu mahkemeye taşıma hakları bulunmaktadır. Roma'da köle eşya hukukunda yer almakta ve kendi aralarında dahi evlenmeleri yasak, hatta öldüklerinde gömülmeleri bile yasak... Düşünün 3 bin 500 yıl önce Hititler faili meçhul cinayetlere karşı düzenleme yapıyor. O yüzden faili meçhul cinayet yok.
 
 
Ecevit Kılıç/Sabah



Bu haber 551 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler

    5,172 µs