En Sıcak Konular

II. Soğuk Savaş Atlası: Nereye aitsiniz?

18 Ağustos 2008 13:36 tsi
II. Soğuk Savaş Atlası: Nereye aitsiniz? Beyaz Saray'da minik bir hücre var!

İşaretleri güçlü biçimde geliyordu ama, II. Soğuk Savaş dönemi kimilerine göre Rus-Gürcü savaşı ile fiîle dönüştü. Kimine göre ise Washington’da bazıları, ABD’nın Orta-Asya ve Ortadoğu politikalarını değiştirmeye didiniyor. Sebep her ne olursa olsun, yeni bir sürecin başındayız. Bu süreç ülke-ülke, pozisyonların tanımlanmasını gerektiriyor. İyibilgi Ankara

İyibilgi sizin için özel bir dosya hazırladı. Bu dosya, yeni bir düzene doğru, Rus-Gürcü Savaşı’nda “tutulan” pozisyonlardan hareketle ve “şimdilik” notu ekleyerek, “oyundaki hakim” oyuncuların cephelerini özel bilgilerle netliyor.

Bir tür II. Soğuk Savaş dönemine gireş Atlası sayılabilecek bu çalışma, “karşılaştırmalı” olarak, ama “girizgah” niteliğinde bir mini ansiklopedi sunuyor. İşte Gürcistan-Rusya savaşının daha dumanı tüten savaşının etrafında şekillenen yeni dünya!

İhtiyar Avrupa:

Bu analize ilk önce ABD Başkanı Bush’un ilk başkanlık döneminde, Irak Savaşı’na gösterdikleri tepki yüzünden “ihtiyar” olarak tanımladığı iki Avrupa ülkesi ile başlıyoruz. Çünkü bu sefer durum, biraz onların da hakimiyetinde. Ve biraz ABD’ye “tükürdüğünü yalatma” içeriği de mevcut. Bu iki ülke Fransa ve Almanya.

Almanya: Berlin’in durumu hem biraz karışık hem de aynı oranda net. Almanya, Rusya ile ilişkilerinde ikili duygular yaşıyor. Bunlardan biri elbette enerji konusu ve Berlin, Moskova’ya “oldukça” bağımlı. Tabii söz konusu ülke Almanya olduğunda, bu nedenle susması veya politika üretmemesi söz konusu olamaz. Çünkü aynı Almanya aslında Rusya’nın en büyük dış ticaret ortağı. Yani Almanya ne kadar Rusya’ya bağlıysa, Rusya’da benzer ölçüde ona bağlı. Kaldı ki Rusya zaman zaman Berlin’in Avrupa’da desteğine ihtiyaç duyuyor. Özellikle de İngiltere’ye karşı.

Başbakan (Şansölye) Merkel’in yeni bir Soğuk Savaş’ın somut ilk adımı sayılan Gürcistan savaşında Rusya’ya gösterdiği reaksiyon, oldukça Batılı’ydı! Rusya’nın geri çekilmesini istedi ve sert konuştuğu da söylenebilir. Bu mana da Almanya’nın ABD’ye yakın çizgide durduğu (bu olay özelinde) söylenmeli. Berlin açık biçimde Rusya’ya karşı durdu ve enerji sair konuları ağzına bile almadı. Bu anlamda Fransa ile bir “rekabet” içinde olabileceği değerlendirilmeli! Bunun içinse Fransa’yı anlamak gerekiyor.

Fransa: Paris, Rusya olayında takındığı politika bir tarafa, Sarkozy yönetiminde uzun süredir küresel oyunun tüm aşamalarında başat rol oynamak istiyor. Bir anlamda küresel bir oyuncu olmak arzusuyla, üstüne vazife olmayan konularda bile araya giriyor. Bu tutumumu küresel camia tarafından çoğu zaman “rol kapma/şov yapma” olarak nitelense de, o kadar “boş” olmadığını söylemek lazım. Zaten Almanya ile “ihtiyarlıkta” ortakken, ABD nezninde rakip olması biraz buna dayanıyor. Rus-Gürcistan ihtilafına çözüm olarak sunduğu barış planı, Rusya tarafından sadece bir maddeye itiraz edilerek, Gürcistan tarafından ise topyekün kabul edilmiş durumda.

Bu elbette önemli. Önemi, ABD’nin de, adlı adınca  zikrederek Fransa planını desteklemiş olmasıyla artıyor. Denebilir ki, Washington nezninde Fransa, Almanya’ya nazaran bir adım, hatta birkaç adım daha önde. Beğenilsin beğenilmesin bölgede Fransa’yı oyuncu yapıyor.

Ama Kremlin için bu hal, dikkatli davranmayı gerektiriyor ve hem Paris’e hem de Sarkozy’e mesafeli duruyor. Nitekim, Moskova’nın Sarkozy Rusya’ya ulaşmadan önce ateşkes kararını (vermiş değil!), açıklamış olması önemli. Tam bu noktada, “ülkeler”e biraz mola verelim! Zira kritik not düşmek gerekiyor.

Bakü-Tiflis-Ceyhan artı Nabucco: Türkiye açısından bu durum, enerji hatları konusuna ayrı bir bakış gerektiriyor. Fransa’nın dominant tavrının BTC ve özellikle Nabucco’daki varlığını (var olma isteğini) nasıl geliştirir, dikkat lazım! Fransa, BTC içindeki pozisyonunu korumak için girişimde bulunmuş sayılsa (!) bile, Nabucco konusundaki arzulu pozisyonunu tahkim ettiği düşünülmeli. Fransa’ya ABD desteği anımsandığında, Nabucco konusunda, “ABD’nin engellemeye çalıştığı” iddiaları (bu da hayli çürük ve sağlam yönleri olan bir iddia) birleştiğinde “garip” bir durumla karşılaşabiliriz!

Nihai noktada ise şu perpektif biraz daha akla yakın duruyor. Rusya’nın Gürcistan eliyle elde ettiği kazanımlar-ki çok tartışılmakta-Berlin ve Paris tarafından “yutulabilir”! Avrupa’nın İngiltere hariç bir çok ülkesi de bu “yutuş”u izleyebilir.

Türkiye: Ankara açısından ise durum tam karışık! Ankara, ne ABD ile ne Rusya ile ne de Gürcistan ile arasının açılmasını istemiyor. İstemiyor ama bunun yüzde yüz sağlanması nasıl mümkün olacak? Bir çok diplomata göre bu mümkün gözükmüyor. Ama daha kötüsü aynı problemin iç ferahlatıcı bir yöntemle aşılmasına iliş hazırlık bulunmadığı da seziliyor. Bu daha kötü.

Enerji konularında “küresel vana” iddiaları ile yola çıkan Türkiye’nin, Rusya tam da sorunun göbeğinde bulunurken, Kremlin’e olan bağımlılığı problemi iyice ayyuka çıkmış bir sorun olarak beliriyor.

Konu, ticareti, enerjiyi veya kışın donma tehlikesini bile aşarak, açık bir “milli güvenlik” konusu haline dönüşüyor. Öte yandan veya ek olarak diyelim, siyasi iktidarın, Rusya’dan daha çok ABD’ye sempati duyduğu da belirginleşmiş durumda.

Gürcistan özelinde Türkiye’nin durumuna ilişkin olarak, Orta-Asya politikalarından, Ortadoğu sorunlarına, Türkiye’nin bu konudaki iç hassasiyetlerinden, Rusya ile ilişkileri kadar bir yığın parantez açılabilir.

Başbakan Erdoğan’ın hem Putin hem Medvedev tarafından karşılanmış ve ağırlanmış olması elbette çok önemli. Ama bu görüşmelerde aşılan sorunların ne olduğu belli değil.

Ankara barış yolunda katkılardan söz ediyor ama, diplomaside en naif açıklamalardan biri sayılan bu beyanların ardında, çok ciddi stratejik gölgeler dolaşıyor!

Amerika Birleşik Devletleri: Gürcistan savaşı başladığında, Türkiye’nin önde gelen gazetelerinin önde gelen köşe yazarlarının bir çoğunda, Gürcistan’ın ABD’nin oyununa gelerek Rusya’nın önüne itildiği okumaları yapıldı.

Bu tez kısmen veya tamamen doğruysa bile (!) doğruluğu başka açılardan tartışmalı! İşte bu kesin. Çünkü ABD yönetimi içinde bulunan, hatta “neo-con’lardan bile ayrı” bir grubun, ABD’nin Orta-Asya ve Ortadoğu politikalarını değiştirmek istediği yönünde bilgiler sızıyor.

Bu halde belki bir başka teori gerçeklik yakalayabilir. O tez, ABD’nin, Gürcistan’ın Rusya’nın oyununa gelmesini engellemeye çalıştığı, ama başaramadığı, çünkü yine aynı ülkeden bir başka grubun Gürcistan’ı sürüklediği varsayılabilir.

İşte bu durum işi bütünüyle içinden çıkılmaz kılmaya yeterli. Yani ABD’yi analiz ederken, homojen bir dış politika varlığından, hatta pratiğinden söz edilemiyor. Kasım seçimleri yaklaşırken bu özellik daha belirgin hale geliyor.

Öte yandan dikkatli bakışlar fark ediyor ki, Beyaz Saray’da işine şu sıralar en iyi yapan kişi Dışişleri Bakanı Condolizza Rice. Geri kalan ekipte “nasılsa gidiyoruz”cular veya oldukça sakar bir ekibin çalıştığı anlaşılıyor.

Bunun en iyi örneği, Başkan Bush’un, Gürcistan’a yardım için göndermeye hiçbir hesap ve görüşme yapmadan karar verip, bir de resmen açıkladığı yardım gemileri. Bu çıkış, Türkiye’nin “Montrö Sözleşmesi” tınılı yanıtını toslamış bulunuyor.

ABD’nin “ikinci tezkere vakası” gibi göz korkutmaya çalışan açıklamaları ise Ankara’da çok ciddiye alınmış değil. Durumun eskisi gibi olmadığı biliniyor.

Zira bu gemilerin savunması için eskort yapacak ABD savaş gemilerinin olası varlığı bile, Karadeniz’i “kendi bölgesi sayan” hem Rusya hem de Türkiye için oldukça ireti edici. Üstelik böylesi bir olasılık büyük riskler de taşıyor. Rus savaş gemileri ile burun buruna geleceği belli böylesine bir açılım için daha kötü bir zaman da olamaz.

Rusya: Kremlin bu krizdeki ana temâ olsa da aslında üzerinde uzun uzadıya durulması gereken bir pozisyonu yok. Rusya bu konuda sonuna kadar direnecek ve bedeli neyse de (!) ödemeye hazır gibi. Açık biçimde “burası benim” diyor. Başkan Medvedev’in, “Batı gerilimi tırmandırırsa en radikal güçlerin bile hayal edemeyeceği ortam yaratılır” sözleri, tekrar, tekrar, tekrar, ve kelimeler tek tek açıklanarak (!) okunmalı.

Rusya’nın Gürcistan hamlesi üzerinden yapılan Kosova benzetmeleri veya ABD’nin olası bir İran müdehalesi için Rusya’nın elini zayıflatma girişi yorumları baki olabilir. Olabilir ama durum da bu işte.

İran: Tahran’a yönelik İsrail baskısının ve ABD’nin “giderayak” vurur ikazlarının boş olmadığı belli. Bu konuda Washington’da dolaşan tilkilerin sayısı hesaplanamıyor bile. Guardian Gazetesi’nin, “İran-Türkiye anlaşmasını ABD torpilledi” manşetini attığı gün, Türkiye’ye gelen İran Başkanı Ahmedinejad’a, Cumhurbaşkanı’nın da “giderayak”lı uyarısını yenilemesi elbette manidar. Rusya’nın bu konudaki tutumu Gürcistan yüzünden ne kadar değişir üzerinde durulmalı. Peki tam Gürcistan sıcaklığının üzerine İran vurulursa? İşte şimdi kimse bunu düşünmek istemiyor ama Soğuk Savaş’ın ritüeli de biraz bu!

www.iyibilgi.com özel



Bu haber 2,032 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,682 µs