En Sıcak Konular

Karadeniz 'politik Amnezi'ye şifa mı?

21 Ağustos 2008 13:08 tsi
Karadeniz 'politik Amnezi'ye şifa mı? ABD, Gürcistan’a yardım vesilesiyle Karadeniz'e girişi başaracak gibi. Bu gelişmenin gerçek yüzünü, 2.5 yıl önceki unutulmuş bir tartışmayı anımsamadan ‘anlamak’ mümkün değil. Yüksek rütbeli bir ABD yetkilisi, ‘Karadeniz’de

Rusya-Gürcistan savaşının ardından, ABD bölgede uzun zamandır “desteklediği”, karşıtları tarafından “Turuncu devrimle” iktidara gelmiş Gürcistan’a yardım için kolları sıvadı.

Bu yardımın yollarından biri de Karadeniz. ABD, Karadeniz’den Gürcistan’a yardım gemileri göndermek istiyor. Ancak bu istek-henüz resmi bir başvurunun varlığı reddilse de-Ankara’nın Boğazlar ve Montoux Antlaşması çekincelerine takılmış görünüyor.

Bir başvuru belirsizliği var görünse de, Afrika-Türkiye görüşmelerinin ev sahipliğini yapan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Brüksel ziyareti sırasında ABD’li muhatabı Condolizza Rice ile görüşerek, “en azından prensipte” bu geçiş izninin verildiği söyleniyor.

Ancak bu söylem de “açık” biçimde doğrulanmış değil. Ama bugün itibariyle havanın bu olduğu söylenmeli. Hatta bazı haber kanalları Boğazlar'ı geçen NATO savaş gemilerinin görüntülerini bile yayınlamış bulunuyor.

Yardım gemilerinin Boğazlar’ı Montroux’u rahatsız etmeden nasıl aşacağının pazarlığının da yapıldığına ilişkin bilgiler geliyor. Buna göre, aynı anda 9 gemi bulundurmak mümkün değil Boğazlar’da.

Bu yüzden az sayıda gemi, sadece yardım maksatlı olarak ve 45 bin tonu aşmayacam ağırlıklarla Karadeniz’e gidecek. Bundan önce de İspanya gemilerinin aynı rotayı izleyeceği bilgisi bulunuyor.

Kayıp hafıza Karadeniz’de bulunur mu?

Buraya kadar ki “özet” bölüm, güncel ve teknik yönleri içeriyor. Ancak, Gürcistan olayıyla “yeniden” gündeme geldiğini bilmek gerekiyor. Tabii “niye” geldiğini de!

11 Eylül saldırılarından sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin isteğiyle, şüpheli gemileri denetlemek amacıyla NATO bünyesinde Akdeniz'de görev yapacak "aktif çaba" adıyla bir operasyon oluşturuldu.

Operasyona Amerika'nın yanısıra Türkiye'de dahil 8 ülke donanmalarına ait gemiler katılıyor. Bu operasyonlara zaman zaman Rus donanması da katıldı.

Bundan yaklaşık 2.5 yıl önce (24 Şubat 2006) Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bürokratları, “bu tür operasyonları Karadeniz'e de yaymak isteğinde olduğunu” duyurdu.

Böylece bugün taraflarını Türkiye-Rusya-Gürcistan ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin oluşturduğu “Karadeniz” ile ilgili tartışmalı ve garip bir süreç başladı.

Bu konuşmada, Karadeniz’de benzer bir gücün kurulması konusunda “Türkiye'nin ‘isteksiz’ davrandığı da” vurgulandı. Doğal olarak Rusya’da bu fikre karşıydı.

Ankara, böylesi bir oluşumun Karadeniz’de kullanılmasına ilişkin tavrı genel olarak "neden” şeklinde özetlenebilirdi o dönemde. Rusya'nın karşı çıkışıysa "yok artık, daha neler” boyutundaydı.

Bu karşılıklı “yoklamaların” yapıldığı ilk dönemde NATO’nun ismi de bu uygulamanın hayat bulma sürecinde sık kullanılıyordu. 

Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu üst düzey yetkililerinden Kurt Volker, söz konusu Nato gücünün Karadeniz’de de görev yapmasını istediklerini, ancak Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler arasında görüş ayrılığı bulunduğunu söyledi.

Volker’in o dönemdeki açıklamaları, ABD’nin Karadeniz’e bakışını ve bugün gelinen noktayı kavramakta oldukça önemli; “Bu konuda özellikle Türkiye gibi bir Nato ülkesine karşı Nato üzerinden baskı yapmak istemiyoruz. İlgili ülkelerle bu işi nasıl çözebileceğimizi konuşuyoruz”.

Türk yetkililerin o dönemde bu girişimin detaylarına ilişkin görüşleri ise şöyle özetlenebilir; Bu girişimin, boğazlar ile ilgili Türkiye’ye haklar tanıyan Montrö konvansiyonu’nu sulandırmasından kaygı duyuluyor, terörle mücadelenin, kendi yürüttüğü “Karadeniz uyum” operasyonu ve Karadeniz ülkelerinin üyesi bulunduğu "Karadeniz gücü" adlı teşkilatça yapılabileceği ve ayrı bir Nato girişimine gerek olmadığı yönündeydi.

Yani bugünkü halinden oldukça farklı ve görülüyor ki bu sürede köprünün altından hayli su akmış bulunuyor!

Keza Rusya da, Türkiye gibi bu gücü Karadeniz’de istemiyor(du). NATO’nun yeni üyeleri Bulgaristan ve Romanya, ABD’ni destekliyor, Gürcistan ve Ukrayna da, Amerika’nın pozisyonuna sıcak bakıyordu. Yani bu ülkeler de bir değişiklik gözükmüyor.

Amaç ne?

Aynı Volker, konuşmasında, Karadeniz’e daha geniş bir perspektiften bakıldığında-buraya dikkat-“sadece bir güvenlik meselesinin değil, aynı zamanda demokratik değişimin, siyasi sistemlerin ve piyasa ekonomilerinin güçlendirilmesini içeren bir bölgesel meselenin olduğunun” görüleceğini söylemişti.

Yani ABD bakışının asıl amaçı işte bu satırlardı ve terörle mücadele zaten olmadığı gibi Karadeniz’in buna ihtiyacı da yoktu.

Konu gündeme geldiğinde durumu değerlendiren gözlemcilere göre, “Amerika Birleşik Devletleri’nin Karadeniz’deki potansiyel askeri varlığı, ‘demokrasi ve özgürlüklerin dünyada yaygınlaştırılması’ yönünde Washington’ın savunduğu politikaları desteklemeyi amaçlıyordu.

Ankara yine o günlerde, söz konusu Nato gücünün Karadeniz’e gelmesiyle, ABD ile Rusya arasında gerginliğin artacağından endişe ediyordu ki, bu risk hala mevcut.


Esasen, o güne kadar NATO’da Karadeniz’in NATO’yu da içine alacak şekilde korunması gündeme gelmemiş durumdaydı. Ancak başka bir formülle de, yani NATO’yu dahil etmeden bu fikrin hayata geçmesi olası görülmüyordu.

Ama varmış!

Karadeniz, eğer o günlerdeki ABD gerekçesine itibar edilirse, iki büyük ülkenin Rusya ve Türkiye’nin kontrolü altında. Yani böylesi iki gücün kapalı bir denizi kontrol edememesi pek mümkün değil.

Bu durumda ABD’nin ikinci mazereti olan siyasi veçhelerin daha anlamlı olduğu ortaya çıkıyor. Bu da talebin tamamen politik olduğunun ispatı. Tıpkı bugünkü gibi.

Çünkü ABD’nin illa deniz yoluyla yardım gönderme arzusunun anlamı yok. Bunu zaten hemen hergün hava yoluyla yapıyorlar. Daha olmadı, basit yöntemler de kullanılabilir. Örneğin, Türkiye’ye yardım malzemeleri verilir ve Ankara iletir.

Günümüze gelmeden son olarak o günlerden yadigar bir notu da aktaralım. ABD yetkilisi aynı konuşmada şöyle demişti. “Rusya ile Türkiye’nin Karadeniz’deki ortak çıkarları çatışıyor”.

O zaman garip karşılanmış, “mesela hangi çıkarlar” diye sorulmuştu uzmanlar tarafından. Somut yanıt ise bugün gelmiş bulunuyor!
 
İzin verecek miyiz?

Peki bugün hangi noktadayız. Belli oluyor ki, 2.5 yıl önceki kararlı duruş şu an bulunmuyor. Tersine, bu geçiş izninin verileceğine yönelik, hatta verildiğine yönelik hava her geçen saat daha belirginleşiyor.

O halde sormak da gerekiyor; ne oldu da kısa süre önceki fikirler değişti, doğru olduğuna inanılan görüşler söylenmekten vazgeçildi. Bunun yanıtı değişen konjonktür olabilir. O halde de konjonktürü kim değiştirdi diye araştırmak lazım.



Bu haber 747 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,417 µs