Büyükanıt siyasete nasıl bakıyor?

23 Ağustos 2008 09:12 tsi
28 Ağustos’taki devir-teslim töreninde yapacağı konuşması merakla beklenen Orgeneral Büyükanıt'a nasıl bir rota izleyeceği soruldu. Bakın Yaşar Paşa nasıl bir yanıt verdi:

Büyükanıt: Siyaset işimiz değil... 

‘Tipik bir sivil yaşama geçmeye’ hazır olduğunu belirten Büyükanıt, 28 Ağustos’taki veda konuşmasında iç politikada sayılabilecek tek bir satır bile söylememekte kararlı... Büyükanıt’a göre, TSK’yı siyasi tartışmalar içine çekmeye çalışmakta büyük ‘günah...’

İstanbul’un ‘sembol binalarından’ bir olarak kabul edilen ünlü Selimiye Kışlası, dün, bir komutanı daha yolcu etti, yeni geleni de askeri gelenekler çerçevesinde karşıladı: Orgeneral İsmail Koçman, görevini, Orgeneral Ergin Saygun’ a devretti. 2002 yılından bu yana yaşanılan inişli-çıkışlı süreçte, ağustos aylarında gerçekleştirilen devir-teslim törenlerinin önemli bir bölümü, ‘emekliye ayrılan komutanların bazılarının, iç siyasette dalgalanmalar yaratan ve kamuoyunda da genel olarak TSK’nın görüşü gibi değerlendirilen’ konuşmalarına sahne olmuştu. Oysa, dün, Birinci Ordu Komutanlığı görevinden emekliye ayrılan Orgeneral İsmail Koçman, son derece teknik bir konuşma gerçekleştirdi. Koçman’ın tamamen askerlik mesleğine dönük konuşmasında geleceğe dönük bir işaret gibi algılanabilecek tek bir satır bile bulunmuyordu. Genelkurmay 2’nci Başkanlığı’ndan bu göreve gelen Orgeneral Ergin Saygun’un da konuşması aynı şekilde sadece askerlik mesleğinin içine dönük düşünce ve duyguları taşıyan nitelikteydi.

Büyükanıt: Siyaset olmaz

30 dakika süren törenden sonra Orgeneral Büyükanıt ile ayak üstü sohbet olanağı bulduk. ‘Bugün törende konuşan her iki komutan da kamuoyunda askerin görüşü olarak algılanabilecek en küçük bir cümle bile sarf etmediler. Özellikle Koçman... Tabii sizin de 28 Ağustos’taki devir-teslim töreninizde yapacağınız konuşma merakla bekleniyor. Siz nasıl bir rota izleyeceksiniz...’ yönündeki soruyu net bir ifade ile yanıtladı:

‘İç politika bizim işimiz değil, bu sebeple konuşmalarımızda yer almaz. Askerin işi, askerliktir. Ben bu göreve geldiğimden bu yana iki ana noktaya vurgu yapıyorum. Askerin hassas olduğu konular belli: Birincisi, ülkenin toprak bütünlüğü, ikincisi genel olarak rejimin ana yapısının korunması. Bu konuların dışında bizim iç politikaya dönük bir yaklaşımımız, bir mesajımız, sözümüz olamaz. Sorunuzdan, devir teslim törenlerinde yapılacak konuşmalara bir müdahale olup olmadığı yaklaşımını çıkarıyorum, benim böyle bir şeyden haberim yok, komutanlarımızın kendi tercihleri ve kendi bilecekleri şeylerdir. Benimkini soruyorsanız, benim 28 Ağustos’taki konuşmamda asla böyle bir durum olamaz. Yani iç politikaya dönük tek satır olamaz. Ben, esas olarak bu konuşmamda, Türkiye’nin çevresindeki artan riskler ile terörle mücadelede dikkat edilmesi gereken noktalara ağırlık vereceğim. PKK ile mücadelede terör örgütü tam bitirilirken yaşanılmış üç ayrı kritik eşik var, tekrar canlanmasına imkan sağlayan, onları anlatacağım, biraz alınanlar olacaktır ama bu konuları konuşmamız gerekir.’

Biz herkesle görüşürüz

Kendİsİnİ beyin olarak sivil yaşama hazırladığını ve 29 Ağustos günü uyandığında tipik bir sivil olarak yaşamı sürdüreceğini vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, Irak’ın kuzeyindeki yönetimin başı Mesut Barzani’nin izlediği politikalara dönük sorular üzerine de şunları söyledi: ‘Artık herkes biliyor, ben, kanlı düşmanımla bile oturup meseleleri konuşup çözmekten yanayım. Nitekim, Barzani orada son dönemlerde iki-üç akıllı açıklama yaptı, biz de o açıklamaları desteklediğimizi hemen belirttik. Ama sonra ne oluyor? Kendi kamuoyunu tatmin amacıyla belki de ‘PKK terör örgütü değildir’ gibi açıklamalar yapıyor. Böyle bir durumda Türkiye ne yapsın? Kaldı ki, ben Barzani’yi Kuzey Irak’taki bu insanları çok iyi tanırım. Birlikte aynı yemeğe kaşık sallamış insanlarız. İnanın, Barzani’den veya oradan bizimle terörle mücadelemize biraz destek bulsak, biz, onlara elimizi misliyle uzatırız...’

Stratejik güç: 1. Ordu

DünyanIn en kritik iki geçiş noktası olarak adlandırılan İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın kontrolü ile Avrupa-Asya hattındaki en önemli toprakların korunmasından sorumlu Birinci Ordu, uluslararası bilim çevrelerinde ‘dünyanın en stratejik askeri birimi’ olarak değerlendiriliyor. Padişah Abdülmecit döneminde, 1843 yılında İstanbul’da kurulan Birinci Ordu, 1853-56 Kırım’da Osmanlı-Rus, 1877-78 Balkanlar’da Osmanlı-Rus savaşlarına, 1897’de de Epir yarımadasındaki Osmanlı-Yunan savaşlarına katıldı. 1915’de Çanakkale Savaşı nedeniyle ordu karargahını Gelibolu’ya taşıyan, 1918’de yeniden İstanbul’a dönen Birinci Ordu, daha sonra 1918 ve 1919 yıllarında lağvedilmiş, nihayetinde 7 Ekim 1912 tarihinde Garp Cephesi Komutanlığı emrinde Afyon’un Çay kazasında yeniden kurulmuştur. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin gelişimi doğrultusunda 9 Eylül 1922’de İzmir’e intikal eden Birinci Ordu, 9 Ekim’de önce İzmit’e dönmüş, Lozan Anlaşması’ndan sonra Ankara’ya, hemen ardından da İstanbul’a nakledilmiştir.

star

Bu haber 366 defa okundu.