En Sıcak Konular

Rektör olduğumdan beri uyuyamıyorum

24 Ağustos 2008 20:29 tsi
Dicle Üniversitesi’nin 34 yıllık tarihinde ilk kez bir kadın, rektörlük koltuğuna oturdu. Üstelik bu rektör mezun olduğu okulun en yetkilisi olmuştu.

YÖK’ün gönderdiği listede üçüncü sırada bulunan ve atanması çok konuşulan Prof. Dr. Jale Saraç’ın 2007 genel seçimlerde AK Parti’den milletvekili adayı olması da tartışmaları alevlendirdi. Erkeklerle tokalaşmadığı, erkek hastaları muayene etmediği, rektör olunca genel sekreterliğe ilahiyattan bir akademisyeni atadığı yazıldı. Doğru muydu bunlar?

Saraç ile görüşmek için Diyarbakır’a gittiğimizde halkın onu çok sevdiğine tanıklık ediyoruz. Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde 25 yıl hekimlik yapan Saraç’ı halk çok seviyor. Ve hemen herkes ‘Muayene ettiği hastalardan profesör ücreti bile almaz. Herkesi tedavi eder’ diyor. Gerisini kendisi anlatıyor...

Dicle Üniversitesi’nin ilk kadın rektörüsünüz. Halkın bakışı nasıl?

Halk konuyu çok rahat kabulleniyor. Kabullenmenin ötesinde buna çok açıklar. 25 yıl hekimlik geçmişim var. Halk beni çok sever ve sayar.

Nasıl bir ailede büyüdünüz? Anneniz babanız ne iş yapardı?

Annem enstitü mezunu. Babam Ziraat Bankası’nın müdürüydü. Diyarbakır’ın yerlisiyiz. Dört kardeşiz. Öğretmen bir ağabeyim var. İki kardeşim var, onlar da doktor. 12 Eylül öncesi yoğun terörün olduğu dönemdi. Bu nedenle ailem başka bir ilde üniversite okumamı istemedi. O zamanlar Dicle Üniversitesi’nde iki bölüm vardı; diş hekimliği ve tıp fakültesi. Okulu dönem ikincisi olarak bitirdim, iki yıl sağlık ocağında mecburi hizmetimi yaptım. Daha sonra fizik tedavi anabilim dalında sınavı kazanıp Dicle Üniversitesi’nde ihtisasa başladım. Okulu ikincilikle bitirmem nedeniyle 4-5 yıl hızlı ilerledim.

Hırslı mısınız?

Hırslı değilim ama azimliyim ve sorumluluk sahibiyim. Üzerimde bir sorumluluk varsa yemem, içmem yaparım.

ATANMAMA SEVİNMEDİM

Rektörlük koltuğuna oturduğunuzda ne hissettiniz?

Çok ciddi sorumluluk yüklendiğimi hissettim. İnanın çok sevinmedim. Böyle bir sorumluluğu almak üzere yola çıkmıştık. Ama bu sorumluluğun omuzlarına bindiğini hissetmek tabii ki insanı daha ciddi düşünmeye sevk ediyor.

Nasıl bir sorumluluk bu?

Benim olaylara hep iyi yanından bakan bir yapım vardır. Bu nedenle de psikolojik olarak insanlara hep pozitif enerji verdiğimi söylerler. Geceleri mesela çok rahat uyurum. Ama görevi devraldıktan sonra uykularım kaçıyor. Öğrencilerin ve personelin sıkıntısını, araştırmadaki eksikliği, üniversitenin her köşesindeki ufacık bir sorunu bile omuzlarımda hissediyorum. Konunun muhakkak çözülmesi gerektiğine inanıyorum.

SİYASETLE HİÇ İLGİM YOK

Bir de siyaset maceranız var. AK Parti’den milletvekili adayı olmuştunuz.

Ben asla istemedim. Hiç siyaset ilişkisi olan biri değilim aslında. Parti de tutmam. Gerçekten memlekete kimin hizmet edeceğini düşünüyorsam ona yönelirim. Üniversite camiasından ve halk tarafından bir ısrar oldu. Bu baskıyla son 10 dakikada istifa ettim. Ama gönlüm de hiç gitmekten yana değildi. Ama vazifeden kaçmamış oldum. Gönlümdeki, üniversiteden gitmemekti ve gönlümdeki oldu.

Tekrar ister misiniz?

Hayır, asla düşünmüyorum. Makam idealim ve hayalim yoktur. Rektör adayı olmam yönünde, geçen dönemde de çok ısrarlar oldu.

Rektörlük koltuğuna oturduktan sonra Dicle Üniversitesi’ni Ortadoğu’nun eğitim ve sağlık merkezi yapacağınızı söylediniz. Nasıl yapacaksınız?

Burası, aslında köklü bir üniversite. Kuruluşundan bu güne yukarıya doğru bir ivme vardı. Son yıllarda bu ivme maalesef aşağıya doğru kaymaya başladı. Ve bizden sonra kurulan üniversiteler, bizi solladı. İlk hedefimiz hastaneyi hak ettiği konuma getirmek. Gelir gelmez hemen bu işe giriştim. Uzman eksiğimiz çok fazla. Bu konuda Sağlık Bakanlığı ile görüşeceğiz.

150 HOCA KÜSTÜRÜLMÜŞ

Eleman sayısının kaç olması gerekiyor?

Bunu henüz çıkarmadık. Eğitim olarak ise şu anda en büyük eksikliğimiz öğretim üyesi kadrolarının yetersizliği. Potansiyel olarak çok değerli hocalarımız var ama onların önleri kesilmiş, küstürülmüş, kariyerlerinde yapabileceklerini yapamaz hale gelmişler. Son sekiz yılda yaklaşık 150’si küsüp gitmiş.

Batı illerindeki üniversiteler arasında en çok beğendiğiniz hangisi?

Oğlum Sabancı Üniversitesi’nde okuduğu için oradaki demokratik sistemi çok beğendim. Öğrenci faaliyetleri, dernekleri, ilişkiler gerçekten çok iyi.


Dicle Üniversitesi’nden mezun oldu, yıllar sonra bitirdiği okulun rektörlük koltuğuna oturdu. Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Diyarbakır’ın ilk kadın rektörü unvanını da aldı. ‘Rektör olduğuma inanın çok sevinmedim’ diyen Saraç, eskiden geceleri rahat uyurken şimdi uykularının kaçtığını söylüyor


Anne ve babamla birlikte yaşıyorum


Ailede doktor olan ilk kadın mısınız?

Ailede evet. Benim erkek kardeşim de doktor. Kız kardeşim de doktor.

Bir çocuğunuz var değil mi?

Evet bir oğlum var. Üniversiteyi bitirdi.

Çok genç görünüyorsunuz.

Evet, erken evlendim ben. Üniversiteyi bitirir bitirmez

evlendim. Oğlum 1984 doğumlu. Sabancı Üniversitesi bilgisayar bölümünü bitirdi. Şu anda da özel bir şirkette çalışıyor. Tıp okumadı. Tıp gerçekten çok yıpratıcı, çok yorucu. Onun yapısına çok uygun olmadığını düşündü. Bilgisayara düşkündü.

Yalnız mı yaşıyorsunuz?

Hayır, anne ve babamla yaşıyorum. Eşimden ayrıldım. Oğlum da arada sırada geliyor.


Kadrolaşıp da yüksek oy almak objektif mi?


Üniversite rektör atamalarında Cumhurbaşkanı’nın kararı pek çok kişi tarafından eleştirildi. Siz de listede üçüncü sıradaydınız ve rektör atandınız. Hep bu konu gündeme getiriliyor, rahatsız olmuyor musunuz?

Hayır olmuyorum. Geçmiş döneme baktığımızda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iki oyu alan kişiyi dahi atadı diye yazıldı çizildi. Bin küsur oyu alan kişi varken 300 oyu alan kişi atandı. Bunlar, çok spekülatif bir ortam oluşturdu. Ama eski dönemle şimdiyi kıyaslarsak oylar arasında böyle bir uçurum durumu yoktu.

Peki en çok oyu siz alın ve sizi seçmesinler, listedeki üçüncü adayı seçsinler. Ne düşünürsünüz?

Pek çok üniversitede çok ciddi kadrolaşmalar oldu. Ben kendi üniversitemde bunu biliyorum. 300’e yakın kişi alındı, 150’ye yakın kişi kaçırıldı. Empati kurduğumuzda, bu olayın gerçek yönü budur. Bu kadrolaşmalar da mevcut olan rektöre oy olarak geri döndü. Bu kriter olarak alınacaksa o zaman gerçekten tekrar aynı kişi gelecek, dört yıl içinde tekrar çok ciddi kadrolaşma olacak. Bu hep aynı şeyin devamı demektir. Bu da çok objektif mi olacak o zaman?

Her yönetim kendi ekibiyle çalışmak ister, siz de böyle yapacak mısınız?

Ekip olarak herkesi kucaklayacak, uyumlu çalışacak, dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla ekibimizde yer alacak kişileri seçmeye çalıştık. Üniversite hepimizin.

Peki, listede birinci sırada olan ve rektör atanmayan Prof. Dr. Naime Canoruç ile de görüşecek misiniz?

Herhalde o pek olmayabilir. Sekiz yıl içinde buraya ne kattıkları malum. Bundan sonra bu konuda katacakları fazla bir şey olacağını düşünmüyorum.


Erkeklerle tokalaşıyorum ve her hastaya bakıyorum


Sizin erkeklerle tokalaşmadığınız yazıldı. Erkek hastalara bakmadığınız söylendi. Doğru mu bunlar?

Peki ben biraz önce arkadaşınızla tokalaştım mı? (Foto muhabiri arkadaşım Engin Öztürk’ü kastediyor.)

Peki, nerden çıktı bunlar?

Ben 25 yıldır hasta bakıyorum. Her hasta bana rahatlıkla gelebiliyor. Bir başka suçlamada bulunamadıkları zaman bir şeylerle suçlamaları gerekiyor. Tanımayanın, bilmeyenin inanacağı şeyler üretiyorlar. Çamur at iz kalsın.

Üniversite genel sekreterliğine ilahiyat fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Ahmet Keleş’i atadınız. Neden onu tercih ettiniz?

İlahiyatçı öğretim üyemiz aynı zamanda konservatuarda öğretim görevlisi olan bir hocamız. Çok yönlü sanatkar yapısı olan biri. İTÜ ve TRT’de konserler vermiş bir kişi. Ve bundan sonra onun bu yönünden faydalanacağız. Ama tabi kasıtlı olarak hocamızın bu yönünü görmeyip spekülasyon üretenler var. Gerçeği bilenler biliyor, bilmeyenler de bizi çok ilgilendirmiyor.


İnci Döndaş/Star



Bu haber 690 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,124 µs