En Sıcak Konular

Balbay'ın tutuklanması için dua etti

26 Ağustos 2008 15:12 tsi
Balbay'ın tutuklanması için dua etti
Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, gözaltına alındığında eski bir dava arkadaşı onun tutuklanması için dua ediyordu...

Mustafa Balbay’ın, 12 Eylül’de gözaltındaki TKP’liler aleyhine muhbirlik yaptığı iddia ediliyor. Arkadaşları, emniyetten ‘elini kolunu sallayarak çıkan’ Balbay’a hâlâ çok kızgın. Onun Ergenekon’dan tutuklanmayışına üzülmeye varan bir kızgınlık...

Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Ergenekon Operasyonu’nda gözaltına alındığında eski bir dava arkadaşı tutuklanması için dua ediyordu. Çünkü, yıllar önce ‘iki yoldaş’ arasında geçen acı bir hatıra canlanmıştı zihninde... Olay, 12 Eylül darbesinden sonraki bunalımlı günlere dayanıyor. O dönemde genç bir muhabir olan Balbay, yasadışı Türkiye Komünist Partisi’nde (TKP) birlikte çalıştığı arkadaşlarını ispiyonlamıştı. Genç gazeteci, İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden ‘elini kolunu sallayarak çıkarken, arkadaşlarını uzun yıllar sürecek zulüm ve işkenceler’le baş başa bırakmıştı.

Avukat Dr. Bülent Tokuçoğlu ‘yoldaşı’ Balbay’dan gördüğü ihaneti Aksiyon’a anlattı. Tokuçoğlu ispiyonlandığı günden sonra geçen 26 yılda yaşadıklarını şöyle özetliyor: “Biz devlet düşmanı haline getirilirken, bu tür arkadaşlar devletin derini ile işbirliği yapıyormuş”

Tokuçoğlu, Balbay Cumhuriyet’e geçtikten sonra gözaltında yaşadıklarını başta gazetenin imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ve yöneticilerinden Hikmet Çetinkaya olmak üzere önde gelen yazarlarına mektupla anlatmış. Tabîî ki bu durum Balbay’ın yükselişine engel olamamış. Tokuçoğlu, ‘kimi kime şikayet ettiklerinin Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıktığını’ belirtiyor: “Genç subaylar tedirgin’ haberini yazan, 27 Nisan e- muhtırasını savunan Balbay, bize zaten yeterli ipucunu veriyordu…” Ergenokon operasyonunda gözaltına alınan Balbay’ın ‘susma hakkını kullanması’na da çok içerlemiş Tokuçoğlu. Balbay’a “12 Eylül’de susma hakkın yok muydu ?” diye soruyor. Tokuçoğlu’na gözaltı günlerini ve Ergenekon’la ilgili bugünkü gelişmeleri sorduk.

-12 Eylül 1980 öncesinde Mustafa Balbay ile hangi örgütte faaliyet gösteriyordunuz?

TKP ekseninde İlerici Gençler Derneği (İGD) denilen bir örgüt vardı. İzmir’de Balbay ile örgüt içerisinde birlikte çalışıyorduk. TKP’ye gizli üye olmuştuk. Hücre tipi bir örgütlenme yöntemimiz vardı. Her hücre üçer kişiden oluşurdu. Birbirimizi kod adlarımızla tanırdık. Gençlik Örgüt

lenmesi Hücresi’nde; ben, Balbay ve Mustafa Atılgan isminde bir arkadaşımız vardı. Balbay, Basın Yayın Yüksekokulu’nda okuyordu. Başarılı bir öğrenciydi. Okulu birincilikle bitirmişti. Milliyet Gazetesi’nde çalışıyordu. Mart 1982’de bizim fraksiyonumuza yönelik operasyon oldu. 32 gün İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün siyasi olaylara bakan birinci şubesindeydik. İşkence ve kötü muamele ile karşılaştık.

-Balbayı neden suçluyorsunuz?

Günler süren işkenceye rağmen arkadaşlarımı korumak adına ben konuşmadım. Birgün sevgili muhabir arkadaşımız Balbay’ı getirdiler. ‘Seni yüzleştireceğiz’ dediler. ‘Kabul etmiyorum’ dedim. Sorgu odasına alındım. Balbay’ a sordular: “Anlat bakalım, Bülent Tokuçoğlu nasıl bir adam”. Balbay, örgüt kod adımı söyledi. “Sağ yanağında yara izi var.” diye tarif etti. Arkasından nerede, nasıl örgütlenme yaptığımızı, benim ona örgüt sorumlusu olarak yayınları verdiğimi söyledi.

Ben yaşımın küçük olduğunu, onun sorumlusu olamayacağımı söyledim. “Ben o zaman partinin yayınlarını taşıyan elemanıyım, yayınları getirip, götürüyordum.” diyecek oldum. Balbay “Hayır, Bülent Tokuçoğlu, şu kod isimle benim sorumlumdu.” dedi. Bu ifade daha fazla ceza almama sebep olacak cinstendi. Kendi ‘ihbarcı konunumu’nu güçlendirmek için altını çizerek, örgütlenme sorumlusu olarak görevimi detaylarıyla anlatıyordu.

-Balbay da gözaltına alındı mı? Hakkında herhangi bir soruşturma yürütüldü mü?

İfadesi sonrasında elini kolunu sallayarak emniyet müdürlüğünden çıktı. Birkaç kişinin daha aleyhinde ifade verdiğini biliyoruz. Hakkında dava açılmaksızın serbest bırakıldı. ‘Bu bir anlaşma’ diye düşündük. O zaman torpilliler vardı. Ellerini kollarını sallayarak çıktılar. Tek örnek o değildi çünkü. Devletle işbirliği hep aklımızda kaldı.

-Bu ihbardan sonra neler yaşadınız?

Onun verdiği ifadelere dayanan iddialarla tutuklanmak üzere Ege Ordu Komutanlığı’na sevk edildim. Ondan sonra Şirinyer Askerî Cezaevi’nde 4 ay tutuklu kaldım. Hakkımızdaki dava yıllarca devam etti. 141. madde, 1. ve 5. maddeden. ‘Terör örgütü üye ve yöneticiliği’ iddiasıyla... Arkadaş (Balbay) hakkında böyle bir dava açılmadı.

Bir yıl sonra içerdeyken hukuk fakültesini kazandım. Sınava birinci şubede girdim. Tutuklandığımda bir avukat göndermişlerdi. O avukat, ‘Eğer örgüt üyeliğini kabul ederseniz o zaman 5 ile 8 yıl arası ceza alırsınız. İnfazı yarı yarıya düşer, yaş küçüklüğü öne sürülerek az yatarsınız. Aksi takdirde yönetici olarak 8 - 15 yıl yatarsınız, sizin yöneticilikten kurtulmanız için böyle bir olanak var’ demişti. İzmir Atatürk Lisesi’nden Fen Bölümü mezunu olmakla birlikle, ‘böyle avukatlar varsa, ben hukuk tercih edeyim’ dedim.

Şimdi artık AB süreci içinde bu örgütlenme özgürlükleri devlet tarafından tanındı. Özal döneminde, 141. ve 142. maddeler kaldırıldı. Dava beraatle sonuçlandı. Her ne kadar askeri mahkemede yargılansak da poliste alınan ifadelerde zorlama olduğu için geçerli olmadığına hükmedildi.

-Daha sonra bu ‘ihaneti’ duyurmak için ne yaptınız?

Balbay, 1985’de Cumhuriyet’e geçti. Biz bu süreci, gazetenin yazarlarından Mustafa Ekmekçi, Hikmet Çetinkaya, Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’a mektuplar yazarak bildirdik. Çetinkaya, o zaman Ege bölge sorumlusuydu. Dedik ki, ‘Bu vatandaş geçmişinde pek temiz işler yapmadı, Cumhuriyet Gazetesi o zaman 12 Eylül karşıtı bir muhalefet yapıyor. ‘Yakışmaz.’ dedik. Fakat öğrendik ki, Hikmet Çetinkaya da 12 Mart’ta muhbirlik yapmış. Bunların da devletle işbirlikleri var. Zaten Selçuk’un ne olduğu Ergenekon dosyasında ortaya çıktı.

-’Kimi kime şikayet etmişiz’ dediniz mi?

Cumhuriyet’in devletin bir yapılanması içinde olduğunu düşünmüyoruz o dönemde. ‘12 Eylül’e muhalefet yapan sol bir gazete’ diye kabul ediyoruz. ‘Ulusalcı, milliyetçi, devletçi’ bir yapıda olduğu daha sonra ortaya çıktı. Balbay, 27 Nisan e- muhtırasını savundu.’ Genç subaylar rahatsız’ gibi haberleri bize ipuçları veriyordu. Bütün bunlar bir şeyin ifadesi aslında. Kimi kime şikayet ettiğimiz ortaya çıktı. Biz Balbay’ı onlara şikayet ediyoruz. Bu adam devletle polisle işbirliği yaptı. Arkadaşlarını sattı. Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınınca ‘Terör yaralısıyım’ dedi; ama 12 Eylül’ün terörüyle bizleri yaralayan kendisiydi. 12 Eylül en büyük terör bu ülkede. Belki ülkeyi 40- 50 yıl geri götürdü. Bu terörle işbirliği yapıp bizleri yaraladı... Şimdi kahraman olmaya çalışıyor. 12 Eylül’de arkadaşlarına sahip çıkacaktı. Muhbirlik yapmayacaktı. Arkadaş yükselmek istiyormuş. Bir yere gelebilmenin bedeli Türkiye’de sadece çalışmakla olmuyor. Bu sorgulamaları yapmak durumunda kaldık. Arkadaş Ergenekon operasyonunda gözaltına alınınca Emniyet’te susma hakkını kullandı. Benim en çok zoruma giden şey budur. 12 Eylül’de ‘faşist darbe, cunta’ diyorduk. O darbeyle işbirliği yaparak konuştun. ‘O zaman susma hakkı yok muydu?’ diye sorarlar adama.

BU SENARYOYU BALBAY SÜRDÜRECEK!

-Balbay gözaltına alınca neler hissettiniz ?

Hiçbir insanın gözaltında kalmasını, tutuklanmasını, zor duruma düşmesini istemem. Ama hayatımda ilk kez, Balbay’ın tutuklanmasını istedim. Neden? Sadece, 26 yıl sonra da olsa yaptığının karşılığını görsün. En azından ‘suçlar cezasız kalmasın’ diye düşündüm. Ama orada da bir hayal kırıklığı var. Mustafa Balbay’ın, İlhan Selçuk’un bu yapılarla güçlü bir işbirliği var ki; paşalar gidiyor, bunlar gitmiyor. Bunlar herhalde orgenerallerin de üstünde bir yerlerde. Yapılanmada ‘gözden çıkarılamayacak yer’deler diye düşünüyorum. Bu işin hakikaten ideolojisti, propagandisti bunlar ki, bırakılıyorlar. ‘Feda edilemeyecek kaleler’ herhalde.

Bu senaryoyu kimler sürdürür. Cüneyt Arcayürek, yaşından dolayı sürdüremez herhalde; ama Balbay sürdürür. Yerine geçtiği Uğur Mumcu gibi bir terör kurbanının köşesinde yazıyor. Kendini kahramanlaştırmaya çalışıyor. Gözaltına alınınca ‘polisler koluma girdi’ diye espri yaptı. Dizlerinin bağı çözülecekti de onun için girdiler. Bütün bu senaryonun içinde Balbay’a gözdağı verildi. Belki ilişkilerinde ileri gitti. Büyükelçilerle, generallerle görüşüyor. Biçilen rolün dışına çıktı ise biraz da ‘haddini bil’ denmiştir.

-Ortaya çıkan bu gerçeklere rağmen sol kesim niye Cumhuriyet Gazetesi ve Balbay’ı dışlamıyor ?

Bu anlayış, ‘Türkiye’de devlet biziz’ diyor. Cumhuriyet, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerle anlaşan, İnönü’nün anlaşmalarına onay veren bir yapı. İdris Küçükömer’in ‘Türkiye’de sağcılar solcu, solcular sağcı’ diye bir sözü var. Ne hazindir ki, Demokrat Parti, ‘Yeter söz milletin’ diyor. CHP, ‘Ben devletim’ diyor. Cumhuriyet de ‘ben devletin sahibiyim’ diyor. Bu yüzyıllık bir aldatmaca. ‘Halk bizim için var’ diyen bir yapı. Cumhuriyet, bu işin resmi ideolojisini hayata geçiren bir gazete. Yıllardır, bu gazeteyi okumuyorum. Babam okur, bana uzattığında bile elime almıyorum. ‘Resmî ideolojinin bir propaganda aracı’ haline geldiği tescillenmiştir artık. Zaten Ergenekon İddianamesi’nde İlhan Selçuk’un da Balbay hakkında şüpheleri olduğu ortaya çıktı. Selçuk’un, ‘Bu Balbay gemi azıya aldı, buna bir şey düşünmek lazım... Yok efendim konaklar alıyor, yok otomobiller alıyor.’ şeklindeki ifadeleri basına yansıdı. Sormak lazım, ‘Balbay bu varlığı nasıl elde etti?’

BELİRSİZLİKLER YERİNİ BERRAKLIĞA BIRAKIYOR

-Yaşadığınız ihanet Ergenekon’u daha iyi anlamanıza yardımcı oldu mu?

Darbelerle ve militarizm ile hesaplaşma ne kadar olursa başımızın üstünde yeri var. Bu, bir başlangıç olabilmeli. Bir adımdır. Tabiî ki bu Dolmabahçe’de AK Parti ile Genelkurmay’ın uzlaşması olabilir. ‘Bir yere kadar mıntıka temizliği’ gibi yorumlanabilir. Ama ben yine de olumlu bakıyorum. Bu operasyon olmasaydı bunlar tartışılmayacaktı. 12 Eylül ile hesaplaşma süreci yaşanamayacaktı. Şimdi en azından ‘12 Eylül darbecileri de yargılansın’ diyen sol bir ses çıkmaya başladı. Bunun için bile önemli.

Gladyo’nun kuruluşu, Ecevit’in ‘kontrgerilla’ diye üzerine gitmek istediği; ama gidemediği yapılanmanın uzantısı. İzliyoruz, dehşet içinde kalıyoruz. Hepimizin hayatını birileri yazıyor, oynatıyor. Biz sadece ‘figüranlar’ olarak ses çıkartan, muhalif olan ya da olmayan, bir araya gelip Cumhuriyet mitingleri düzenleyen kitleler oluyoruz. Berbat şeyler bunlar. Atatürkçü Düşünce Derneği ile Ergenekoncular örgütledi. Bunların doğru olmadığını seziyorduk. Anlatmaya çalışıyorduk, çevremize. Bazı insanlar da ‘kitle neredeyse biz de orada olmalıyız’ diyorlardı. Neye karşı mücadele. Ortalık bundan sonra fludan berraklığa doğru gidiyor. Balbay’ın ispiyonunu yaşamış olmam bugünkü gelişmeleri ve Ergenekon gibi yapılanmaları daha iyi anlamamı sağladı. Buradan faşizan kafalarla hesaplaşmanın yolunu açmak gerekiyor. Ufuk Uras’ın TBMM’de verdiği Meclis Araştırma Komisyonu teklifinin kabul edilmesi gerekiyor. AK Parti, sermayenin etkisinden kendini kurtarıp, bu adımı atmalıdır. Eğer burada durursa, bir gün gelir bu yapı, onu yıkar.

ADD TOPLANTILARININ ‘SEVİLEN SANATÇISI’ OLDU

12 Eylül’de gördüğünüz işkencenin etkilerini üzerinizden atabildiniz mi?

Günlerce hem işkence gördük, hem de sesleri, iniltileri duyduk.

Psikolojisi bozulanlar oldu. Hepimiz paranoya yaşadık. ‘Polis takip eder mi, ihbar olur mu?’ diye. Rehabilitasyonu yıllarca sürdü. Belki hâlâ bunları yaşıyoruz. Çeyrek asırı geçen bir süreç. Yaşam değişti, pozisyonlar değişti. Biz bir vatandaş olarak yaşamımızı sürdürüyoruz. Bir iki defa buraya geldi. Benden kaçtı Balbay. ‘ADD Toplantıları’nın sevilen sanatçısı’ oldu. Balbay’ın dilinin kıvraklığı bir zamanlar kendisiyle birlikte yola çıktığı arkadaşlarının zararına oldu. Ondan sonra da hangi vicdanla nasıl yaşadı bilmiyorum açıkçası. Biz kendi arkadaş gruplarımızla görüşüyoruz. 8 yıl, 15 yıl hapis cezası alanlar oldu. Biz ‘devlet düşmanı’ haline getirilerken, arkadaş devletle işbirliği yaptı. O zamanda devlet ‘yürü ya kulum’ diyor. Arkadaş, derin devlet ile iç içe oldu. Ben inandığım uğurda siyaset yapmaya devam ettim. ‘Başka bir dünya mümkün’ dedim.

BEBEĞİ ÖLÜMLE TEHDİT EDENLER BALBAY’I BIRAKTI

Mart 1982’de TKP’ye yönelik operasyonda (İzmir) gözaltına alınan diğer bir isim Rauf Cankurtaran’dı. Onun da Balbay’a söyleyecekleri var. Öncelikle şeffaf bir ortamda yüzleşme çağrısı yapıyor: “1982 Mart’ında gözaltına alınmadın mı? İsmini de veriyorum. Komiser Erol Partal ile anlaşmadın mı? Her ortamda yüzleşmeye hazırım.”

Cankurtaran, operasyonda, Bülent Tokuçoğu, Hüseyin Atılgan, Ferruh Erkem, İrfan Yay’ın da aralarında olduğu yaklaşık 30 kişinin yakalandığını anlatıyor. Bunlardan sadece Balbay’ın, TKP fraksiyonuna işkence yapan Erol Partal ile anlaşarak dışarı çıktığını, hakkında hiçbir soruşturma yapılmadığını ifade ediyor.

Ferruh Erkem’in eşi Nalan Erkem’in lohusa hâlde sorguya alındığını ve ‘bebeklerini öldürmekle tehdit edildiğini’ hatırlatan Cankurtaran, “Bebeği bile öldürmekle tehdit eden gözü dönmüşler Balbay’ı neden bıraktı?” diye soruyor. Ferruh Erkem’in de yıllarca hapis yattığına dikkat çekiyor.

Cankurtaran, İlerici Gençler Derneği’ni güçlendirmek için Ziraat Fakültesi’ne girmiş. Hapis cezası alınca eğitimi yarım kalmış. Hapishaneden çıktıktan sonra ‘baba mesleği’ ayakkabıcılığa dönmüş. 12 Eylül’le ilgili ise sadece tek bir cümle sarf ediyor: “Bizim kuşağın hayatını değiştirdi.”

(Aksiyon)

 



Bu haber 478 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,117 µs