En Sıcak Konular

Tüp bebekte rant kavgası etik tanımıyor!

0 0 0000 00:00 tsi
Tüp bebekte rant kavgası etik tanımıyor! Anne, iki yaşındaki oğluyla birlikte çalan kapıyı açar. Karşısında sarhoş ve darmadağın haldeki kocasını bulur. Selam bile vermeden salona geçer ve eşinin ısrarları üzerine uzun süredir sakladığı sırrını açıklar: “Operasyonda sana benim değil başkas

Oğlumuz bir başkasının çocuğu.” Bu yeni gelişmeyle birlikte eşler boşanır; kadın çocuğunun gerçek babasını aramak üzere Adli Tıp koridorlarında, adam da bir akıl hastanesindedir. Bu gerçek hayattan değil, Prof. Dr. Mülazım Yıldırım’ın ‘Bebek’ isimli romanından bir tablo. Ancak, gördük ki, günlük hayatta yaşananlar, bu hikayenin çok daha ötesinde. Yumurta veren kadınlar televizyon kanallarında çocuklarını arıyor, sperm veren bir delikanlı pişmanlıklarını dile getiriyor. Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsmet Köker, 12 arkadaşıyla bu işi yaptığı için yargılanıp ceza alıyor. “Çocuğu olmayanlara mutlaka çare bulmak lazım, ancak gayri meşru yollardan değil. Bunun arkasından çok kötü şeyler gelecek.” diyen Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı kurucusu olan ve şimdi de aynı bölümde görev yapan Prof. Dr. Mülazım Yıldırım ve bu alandaki uzmanların gözünden olayın fotoğrafını çekmeye çalıştık. Tüp bebek, çocuk sahibi olamayan aileler için Türkiye’de son yıllarda yaygın olarak uygulanan bir tedavi yöntemi. Bu yüzden alandaki aksaklıklar ve tartışmalar da yeni yeni yapılıyor. Bu tartışmalara, yazdığı ‘Bebek’ isimli romanla katılan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mülazım Yıldırım, çarpıklıklara dikkat çekerken, meslektaşlarını kızdıracak iddialarda da bulunuyor. Rant ve ticari kaygılarla ‘kısırlık’ tedavisinin getirilip, sadece ‘tüp bebek’ üzerine kilitlenmesi baştan yanlış ona göre.Truva Yayınları’ndan çıkan romanında, yaşanmış olaylardan yola çıkıyor aslında; ama ekliyor: “Burada yazdıklarım konunun çok ufak bir kısmı, bunun kat kat fazlası yaşanıyor.”

Hocanın iddialarını birkaç başlık altında toplamak mümkün. Tüp bebek yönteminin, daha iyi ve sağlıklı nesillerin yetişmesine ve sakatlıkların temizlenmesine hizmet etmesi gerekirken sistem bugün böyle çalışmıyor. Kur’an’dan, “Biz istediğimize kız çocuğu, istediğimize erkek çocuğu veririz. Bazısına da hiç vermeyiz.” (Şûra Suresi, 49-50. ayet) hükmünü hatırlatan Prof. Dr. Mülazım Yıldırım, “Çocuğu olmayanlara mutlaka çare bulunması lazım. Tüp bebekle veya başka yollarla. Ama gayri meşru yollarla değil, onun spermini alıp buna vererek değil. Etik kurallardan, dini kurallardan ve yasalardan sapmamak lazım. Bunun arkasından çok kötü şeyler gelecek. Nesep karışacak.” iddiasında bulunuyor. Televizyon programlarında; eşi yumurta vereceğim diye kapı kapı dolaşan adamın, “Yuvam yıkılacak” feryadını, kadının da, “Çok para veriyorlardı, o yüzden gidiyordum. Artık ben çocuklarımı istiyorum.” sözlerini örnek veriyor. Yuvadan alınan çocukların devlet tarafından korunduğunu, bu sistemde ise herhangi bir koruma ve güvencenin söz konusu olmadığını anlatan Yıldırım, başkasının spermi veya yumurtası ile çocuk sahibi olma serbest bırakılacaksa, ceza hukuku, boşanma hukuku, mülkiyet hukuku ve miras hukukunda düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtiyor. Yıldırım’a e-posta atan bir hasta, “Hocam ben çok kuvvetli bir erkeğim, istediğim kadar sperm veririm. Paraya da ihtiyacım var. Nereye vereyim, nasıl vereyim?” sorusunu yöneltmiş. Böyle bir şeyin söz konusu olmayacağı cevabını da almış. 4 kızı olan bir baba da, “Bana bir tane erkek yapın, size 100 bin dolar vereyim.” talebini iletmiş. Kendisi de birebir yaşadığı için, “Bu iş çığırından çıktı.” uyarısını yapan Yıldırım, Kıbrıs’ta bir merkezin sahibinin ‘Türkler mavi gözlü bebek istiyor’ açıklamalarına da şiddetle tepki gösteriyor: “Bu etik mi şimdi? Yapılan düpedüz Allah’ın işine karışmak.”

Bakanlık, düzenlemeden kaçıyor

Prof. Dr. Mülazım Yıldırım, meslek etiği açısından en çok meslektaşlarını eleştiriyor; ama işin denetiminden sorumlu Sağlık Bakanlığı’nın da bu konuda bir şey yapmadığını iddia ediyor. Ona göre, ciddi bir rant döndüğü için bakanlık bu alana girmekten kaçıyor. Kendisi de Sağlık Bakanlığı’na, internet üzerinden yumurta ve sperm satışlarını gördükten sonra defalarca dilekçe vermesine rağmen bir cevap alamamış. Olayın daha şeffaf bir hale gelmesi için, Türkiye’deki tüp bebek merkezlerinin başarılarının ve vergi levhalarının da Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasında yayınlanmasını istiyor Mülazım Yıldırım. Ayrıca, hastaların üç nüsha çıkarılan dosyalarının birinin bakanlıkta, birinin merkezde birinin de hastanın kendisinde bulunmasını öneriyor. Olayın çözümünün zor olmadığını, istendiğinde kısa sürede gerçekleştirilebileceğini belirten Yıldırım, “Beni Ana Çocuk Sağlığı Müdürlüğü’ne getirin, sorunları bir yıl içinde çözerim. Bunların hiçbirine müsaade etmem.” diyor. 84 tüp bebek merkezi ve çalışanlarının tepkisini çekecek ciddi açıklamalarda bulunan Yıldırım, “Doktorlar çıkıp diyorlar ki, yüzde 60-70 başarımız var. Yalan. Elimde belge yok; ama benim şahsi kanaatim yüzde 15’in üzerinde değil. Yılda bir tane bile tüp bebek başarısı olmayan merkezler var. Kapatın bunları. Bunları dengeleyin ki zavallı insanları sömürmesinler.” ifadelerini kullanıyor. Tüp bebek tedavisinin 4-5 bin doları bulan fiyatı da ona göre pahalı. Merkezlerin bu işi 2 bin dolara yaptıklarında kâr edeceklerini söylüyor. Kendi kurduğu Türkiye İnfertilite Vakfı aracılığıyla bu tedavinin 1300 YTL’ye düşürüleceğini belirten Yıldırım, “Kaynak bulabilirsek eğer üzerine kâr eklemeden, devletin yaptığı fiyattan tüp bebek yapacağız. Fiyat kırılsın, devletin kapısında bekleyenler de buraya gelsin.” diyor.

En büyük sorun tıptaki kirlilik

Tüp bebek yöntemi için, “Hepsi denenecek, ondan sonra tüp bebek işlemine geçilecek.” diyen Mülazım Yıldırım, bu alandaki en büyük sıkıntının tıptaki kirlilik olduğunu düşünüyor. Bu yüzden meslektaşlarına, “Yasal yollar ve dini inançlardan sapmayın.” çağrısı yapan Yıldırım, kitabını yazdıktan sonra iyi tepkiler de almış, kendisini onun çevresinden çekenler de olmuş. İki odalı bir ofiste eşleri başkasının yumurtası ve spermi ile tüp bebek sahibi yapan bir doktorun kazandığı para ile Malezya’dan ada satın aldığı örneği de karşılaştığı somut örneklerden biri. Bu alanda çok fazla rant var, tıp dünyasında ciddi bir kirlilik yaşanıyor, peki bu konuda gayri hukuki yollara başvuranlar ne yapıyor? Dr. Mülazım Yıldırım buna, “İnsanlar buna kapalı. Çünkü kendi spermleri ile döllenenler bile ‘kimseye söylemeyin’, diyorlar. Bu kadar vicdanlarından sakınan insanlar başkasının spermi ile yaptıklarında nasıl taşıyacaklar, onu sorgulamak lazım. Kaç kere yıkılacak o aileler. Herkes saklıyor bunu. Ama bir gün saklayamayacaklar. Çok kötü sonuçlar çıkacak. Koşa koşa gelirler, bana çocuk yaptır diye her şeyi yaparlar; ama arkasından çocuklarının geleceğine dönük hiçbir şey yapmazlar.” cevabını veriyor. e.dolmaci@zaman.com.tr

Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu:

Yeni bir yasal düzenleme gerekli

Bizim insanımız çocuk sahibi olmak istiyor, bunu önemsiyor ve yasal düzenlemeler talep ediyor. Bunu da, diğer organlar gibi dışarıdan alabilelim diyorlar. Yasal düzenleme olmadığı için reddediyoruz. Ticari boyutu nedeniyle bunu reddetmeyen kuruluşlar da var. Ancak bu her zaman olmuyor, zaman zaman ortaya çıkıyor. Engellemenin yolu ise yasal düzenlemeyi yapmaktır. Bunun için şöyle bir kapı bulundu. İnsanlar başka ülkelere gitmeye başladı. Bunun çözümü şu: Türkiye’de oturulur, yasal, dinsel, geleneksel çeşitli konularda insanlar bir araya gelir, derneklerden insanlar çağrılır. Uzunca bir beyin fırtınası yapılır. Çıkan sonuca göre de yeni bir düzenleme olur. İngiltere bunu 90 yılında yasal düzenlemeyle gerçekleştirdi. Diyelim ki yumurta bağışı aldınız. Doğurduğu gün bu çocuğu evlat ediniyor. Baba da spermi bağış aldığı için doğduğu gün evlat ediniyor. Böylece nesep karışıklıkları da önleniyor. Biz yasak koyduk; ama tam tersine sonuç doğdu. 84 merkezin hepsini de ticaret yapıyor diye düşünmek mümkün değil. Çok cüzi bir kısmı bunun içinde ama hepsini etkiliyor. Yasal düzenleme yapılır, mutlaka kullanılacak diye bir şey yok. Kontrolü bakanlıkta olmak üzere kendimize uygun yöntemi belirleyebiliriz. Herkes kendi geleneklerine, inançlarına, ihtiyaçlarına göre düzenleyebilir. Ama yasaklamak çözüm değil. Başka yerde çocuk sahibi oluyor, benim çocuğum diye getiriyor.

Prof. Dr. Sezai Şahmay:

Hekimler provoke ediyor

Eskiden bize de yasal olmayan talepler geliyordu, artık gelmiyor. Türkiye’de yasak olduğu için yurtdışındaki merkezlere yönlendiriyoruz. Ama gönderirken bilgi veriyoruz. Tabii bir kişi, sırf çocuğu olmuyor diye bu yöntem seçilirse, haberi olmadan yapılırsa bu ahlaksızlık olur. Buna kimsenin cesaret edebileceğini zannetmiyorum. DNA testleri çok rahatlıkla yapılıyor artık. Ama bu konu Türkiye’de suistimale açık. Yasaklar, tıbbi nedenlerle açıklığa kavuşturulup ortadan kaldırılmalıdır. Hastalar bunu inançları ve değerleri yönünde baştan reddedebilir de. Bu konu tamamıyla çok zor bir konu. Tamamen reddedene de tamamen normal diyene de karşıyım. Bunun doğrusu hastanın bilinçlendirilmesidir. Sağlık Bakanlığı itiraz ve şikâyet üzerine hareket ediyor. “Ben, usulsüz yapan insanlar var, kız-erkek ayrımı yapanlar var. Bunlar için tedbir alınması lazım.” dedim. “Şikâyet eden yok ki, alan razı veren razı. Şikâyet edin harekete geçelim.” dediler. İşin tüp bebek merkezleri boyutu şöyle işliyor: Kadın gayet normal, hiçbir sorunu yok. Sana yumurtalık nakli lazım diyorlar. Hasta yaratılıyor. Spermin çok az ama olmayacak gibi değil deniyor. Başka birinin spermi karıştırılıyor. Büyük bir toplumsal sorun değil; ama hekimler bunu provoke ediyorlar. Sağlık Bakanlığı’nın asıl bunu denetlemesi lazım.

Diyanet: Başkasının yumurtası ve spermi caiz değil

Kadın veya erkekteki bir kusur sebebiyle, tabiî ilişkiyle gebeliğin gerçekleşmesi mümkün olmadığı takdirde; döllendirilecek yumurta ve spermin, her ikisinin de nikâhlı eşlere ait olması gerekir. Yani bunlardan herhangi biri yabancıya ait olmamalıdır. Döllenmiş olan yumurtanın, başka bir kadının rahminde değil, kendi rahminde gelişmesi gerekir. Bu işlemin, gerek anne-babanın; gerek doğacak çocuğun maddî, ruhî ve aklî sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisinin olmayacağı tıbben sabit olması şartıyla, normal yoldan gebe kalması ve anne olması mümkün olmayan evli hanımların, çeşitli tıbbi yollarla gebeliklerinin sağlanmasında, İslâmî hükümler açısından bir sakınca görülmemektedir. Başka kadının yumurtası veya kocası dışında yabancı bir erkekten alınan sperm ile bir kadının gebeliğinin sağlanması ise insanlık duygularını rencide etmesi ve zina unsurlarını taşıması sebebiyle caiz değildir. 

Zaman



Bu haber 505 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,174 µs