En Sıcak Konular

Amerika'nın gelecek senaryoları ve Türkiye

1 Aralık 2008 15:34 tsi
Amerika'nın gelecek senaryoları ve Türkiye ABD Ulusal İstihbarat Birimi tarafından hazırlanan "Küresel Eğilimler 2025: Dönüşmüş Bir Dünya" başlıklı raporu bir de Prof. Dr. Dedeoğlu tarafından okuyun...

Yedi bölüm ve yüz kadar sayfadan oluşan rapor, on yedi yıl sonraki dünyanın fotoğrafını çekmeyi ve ABD'nin alacağı muhtemel pozisyonu belirlemeyi amaçlıyor. Gayet tabii bu arada insanlığı bekleyen felaketlerden ve olası çıkış yollarından da söz ediliyor. Rapor, bundan sonraki küresel sistemin şimdikinden çok daha karmaşık olacağı uyarısıyla başlıyor. Devletler, hâlâ sistemin temel oyuncuları olmaya devam ederken, uluslararası bağları çok daha güçlü devlet dışı oyuncular olacağı ve bunların karşılıklı ilişkilerinin de bugünden daha takip edilemez bir rotada evrileceği ileri sürülüyor.

Rapor, riskleri gruplara ayırmasa da üç temel kategoride değerlendiriyor. Bunlardan biri, artan dünya nüfusu ile aynı oranda artmayacak olan kaynaklar arasındaki makasın büyümesiyle ilgili sorunlar. Bu çerçevede Asya, Afrika ve Latin Amerika'da nüfus artış hızı devam ederken Avrupa ve Japonya gibi gelişmiş bölgelerde nüfus eksilmesi olacağı üzerinde duruluyor. Rapora göre, bugün Ortadoğu ya da başka yerlerdeki çocuklar 2025'te işsizler ordusu oluşturacaklar. Teknolojideki ilerlemenin hız kesmeden sürmesi, kaynaklara olan ihtiyacı azaltmayacak, bununla birlikte enerji ve alternatif enerji kaynakları da bu gelişme karşısında yetersiz kalacak. Alternatif enerji arayışlarının devrim niteliğinde keşiflere yol açmayacağı ve ihtiyaçlar karşısında yetersiz kalacağı ima ediliyor. Üstelik rapora göre bugünkü enerji ve kaynak üreten yerlerin ileride daha istikrarsız yerler olma olasılığı, kaynak arzının artışını olumsuz etkileyecek, dolayısıyla enerji kıtlığı hesaplanandan fazla olacak.

2025 yılında, 1,2 milyardan fazla insanın gıda, su ve enerji ihtiyacı nedeniyle yer değiştirmek, göç etmek zorunda kalacağı hesaplanmış. Küresel kapitalizmin gerilemesi ihtimalini güçlü gören rapor, ülkeler ile toplumsal katmanlar arasındaki farkların büyüyeceğini ortaya koymuş. Buna göre bugün 440 milyon kişi olan küresel orta sınıf 1,2 milyar kişiye çıkacak, yine bugün dünya nüfusunun % 23'ü fakirlik sınırında yaşarken 2025'te bu oran % 63 olacak. Artan nüfus ve fakirlik ile enerji, su ve temel gıda maddelerindeki daralmanın yaratacağı baskının ülkeleri merkantilistik önlemler almaya itebileceği belirtiliyor raporda. Bu eğilimin milliyetçi ve kapanmacı politikaları destekleyeceği gibi demokratikleşme konusunda da olumsuz baskılar oluşturacağı vurgulanıyor. Bu çerçevede 2025'te 25-30 milyon olacak Müslümanların Avrupa'daki entegrasyon meselelerinin daha da zor olacağı örnek olarak gösterilmiş. Örnek, bir anlamda şimdi çare üretemeyen Avrupalıların o zaman ne yapacaklarını da soruşturur nitelikte.

Türkiye ekonomik bir güç haline gelecek

Rapordaki ikinci sorun sepeti, mücadele ve çatışma araçlarının değişmesi olarak ifade edilebilir. Buna göre hem devletler arası hem de devlet dışı oyuncularla çatışma ihtimalleri artmakta. Klasik terör eylemlerinin ve örgüt yapılanmalarının sona ereceğini müjdeleyen rapor, aynı zamanda daha büyük bir tehlikeye işaret ediyor. Buna göre terör örgütleri gelişen bilim ve teknolojiden daha fazla yararlanma imkânına sahip olacaklarından artık her biri kitle imha silahı kullanabilen, kullanabileceğini ileri süren kuruluşlara dönüşecekler. İnsanlık bakımından daha ciddi tehditlerin var olacağını açıklayan rapor, doğal olarak çatışmalarda da önceliklerin değişeceğini vurguluyor. Buna göre artık mücadelelerdeki en önemli konu enformasyon üstünlüğü olacak, düzensiz savaş yetenekleri gelişecek, savaşların askerî olmayan yönleri güçlenecek ve bilinen çatışma alanlarının dışında da çatışmalar olacak. Bu öngörü, bugünkü savaş ve çatışma coğrafyalarının dışında, şimdiye kadar savaşlara fazla tanık olunmamış bölgelerde çatışmalar olabileceğini ortaya koyuyor; adres belirtilmediği için buraların nereler olabileceği tahminlere bırakılıyor. Ayrıca, güvenlik-özgürlük çıkmazının artacağı da ortaya konuyor. Rapor, bunu bir zaaf olarak değerlendirmemiş. Nelerin öne çıkacağı belirtilirken "kişi takibi"nin esas alınacağı anlaşılıyor, kısacası "güvenlikleştirme" durumuna geçiş olacağı söyleniyor ki, sorun tam da bu aslında.

Üçüncü sorun sepeti ise çevrenin bozulması ve küresel ısınma tehdidi olarak değerlendiriliyor. ABD'nin artık bu konuyla ilgilendiğini görmek sevindirici olmakla birlikte meselenin çözümünün sorumluluğunu kimlerin üstlenmesinin gerekeceği gibi bir ayrıntıya girilmiyor.

Raporun hemen her bölümü, devletlerin gelecekteki hallerini tanımlama kaygısı taşıdığından, küresel tehditleri belirlerken bile devletlerin bu konularda nasıl davranabilecekleri arayışı var. Buna göre ilk ve kesin tespit, artık ABD'nin sistemdeki ağırlığının azalacağı. ABD'nin sistemi belirleme kapasitesinin azalma oranı, güç endeksi içinde yaklaşık % 10 olarak gösterilmiş. Bu durumda güç dağılımındaki ağırlığın Batı'dan Doğu'ya kayacağı belirtiliyor. Büyük bir keşif olmasa da, gücün kimde toplanacağı hesaplanmış. 2025'te güç endeksine göre ABD ile birlikte gücü azalacak AB'nin kaybı % 30 olarak hesaplanmış. Bu gerileme karşısında Rusya'nın sadece % 1'lik bir güç artışı yaşayacağı, ancak oranın Hindistan'da % 15 ve Çin'de % 25'lik bir artışa karşılık geleceği belirtiliyor. Kısacası rapor, ABD biraz, AB epeyce gerilerken Hindistan ve Çin'in dünya siyasetindeki ağırlıklarının artacağını söylüyor.

Türkiye, Endonezya ve İran'ın ekonomik ve siyasal birer güç haline geleceğini belirten rapor, Mısır, Libya ve Suudi Arabistan'dan da nükleer güç olmayı da isteyecek ülkeler olarak bahsediyor. Latin Amerika ülkelerinin popülist politikalara kurban gideceği, Arjantin'in aşağı giderken Brezilya'nın çıkacağı ve her halükarda Latin Amerikalıların ancak Asyalılarla rekabet edecek düzeyde kalacakları belirtiliyor. Nüfus artışı ve işsizlik baskısının L.Amerika, Asya ve Afrika'nın temel sorunu olacağına dikkat çeken rapor, Ortadoğu çatışmalarının devamını ve Afrika'nın kanlı kıta olmaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu arada, ideolojik gelişmelere de bir miktar yer verildiği söylenmeli.

Raporun iddiasına göre, ulusal ve alt kimlikler 2025'te önemini yitirecek. Etnik kimlikler, alt aidiyetler ve yerel kimliklerin yerini daha geniş ve kapsayıcı ideolojilerin alacağı ve bunun da din olacağı öngörülüyor. Öngörü, bu duruma önce İslam'ın yol açacağını ve doğal olarak diğer dinlerin de benzer bir eğilime gireceğini ileri sürüyor. Raporun bu kısmının kim tarafından yazıldığı anlaşılmıyor ama sanki Huntington'un biraz eli değmiş gibi. Zira radikalleşme eğilimlerinin yeni çatışmalar doğuracağı ima ediliyor ve "modern dindar" yönetimlerin bu çatışmalara engel olacak nitelikleri olduğu hatırlatılıyor.

Rapordaki senaryoların sayısı daha fazla olsa da, esas olarak bir iyi, bir de kötü senaryo ele alındığı söylenebilir. Kötü senaryo, çok taraflı olmayan çok merkezli sistem olarak tanımlanabilir. Buna göre dünya sistemi, Batı'ya rağmen ya da Batı'sız yeniden kurulur. Batı'nın belirleyiciliğini yitirmesi, ABD ile Avrupa arasındaki ittifakın daha da gevşemesi sonucunu getirir. Avrupa zaten kendi başına bir güç olarak gösterilmediğinden, esasen kötü senaryo en fazla Avrupa'nın göreceği zararı ima ediyor ve belki de uyarıyor. Avrupa'nın merkez olmak için Ukrayna ve Türkiye'yi dahil etmesinin önemi vurgulanıyor. Avrupa'nın yaklaşma ihtimali olan Rusya ise zenginleşmeye devam eden, ancak üretim ve ürün çeşitliliğine gitmediği takdirde güç merkezi olma ihtimalini yitirecek oyuncu olarak tarif edilmiş. Rusya, kurulacak iyi senaryoları bozan oyuncu olarak "hem ihtiraslı hem kifayetsiz" gibi tanımlanmış. Kötü senaryoya göre çok merkezlilik NATO benzeri kuruluşların dünyanın başka yerlerinde de kurulacağını öngörüyor. Bu, nükleer merkezlerin çoğalacağı ve yıkım riski çok yüksek ciddi rekabetler olacağı anlamına geliyor. Asya'daki örgütlenmenin Çin etrafında şekilleneceği, ancak Hindistan'ın da bir merkez olmayı isteyeceği ve doğal olarak bu iki gücün karşı karşıya gelebileceği belirtiliyor. Rusya'nın Çin ile ittifak kurmayı isteyip istemeyeceğine göre dengelerin değişebileceğini belirten rapora göre, bu iki ülke hangi yolu seçerse seçsin Orta Asya'da çatışmacı karşılaşmalar yaşamalarını olanaklı görüyor.

Her bir merkez kendi etki alanını saptar ve bunu dışa karşı koruma eğilimine girerse, kapanmacı modellerin yaygınlaşması olası, dolayısıyla demokratikleşme eğilimlerinin de azalması ihtimali üzerinde duruluyor. Kısacası, daha otoriter geniş bölgesel birliklerin kurulacağı ve bunların da çatışmacı siyaset üretecekleri söylenmiş oluyor. Bu koşullarda rapora göre ABD'nin yeniden "iç"e, belki kendi kıtasına dönmesi söz konusu. Bir tür yeni izolasyonalizmi ima eden çalışma, Avrupalıların da kendi başlarının çaresine bakmalarını öneriyor.

İyi senaryo, bu kötü senaryo aşamasına gelmemeyle ilgili bir öğretici kaygı taşıyor. İyi senaryo, çok taraflı çok merkezlilik olarak isimlendirilebilir. Buna göre, yine ABD gücü tek başına belirleyen ülke olmayacak ve yine Çin büyüyen güç merkezi olacak. Bununla birlikte, küresel sorunlarda ortak ve birlikte çalışma esası üzerinde duruluyor. Ortadoğu'daki Irak, Afganistan ve Filistin sorunlarında ABD'nin Rusya, Çin ve Hindistan'la birlikte çalışmasının mümkün olacağı ve bu ortaklığın istikrar sağlayabileceği vurgulanıyor. Kilit önemdeki İsrail-Suriye, Filistin-İsrail sorunlarının çözümünün başlangıç oluşturabileceği belirtilirken, bu konularda Avrupa'dan söz edilmiyor.

Avrupa'ya kızgınlık, Rusya'ya güvensizlik ön planda

İyi senaryonun; Avrupa da içinde yer alıyor ve kendisine düşen görev Batılılaştırma; Batılılaşma sınırının Türkiye'den geçtiği ve hatta daha da doğuya kayabileceği anlaşılıyor. İran'ın nükleer silahlarla donanmış olmasını kabul edilemez bulan rapor, bu ülkenin çok istiyorsa bir nükleer şemsiye içine dahil olabileceğini belirtiyor, ancak hangi nükleer şemsiyeden bahsedildiği tam olarak anlaşılmıyor. Rusya otoriter yapısını korumayı sürdürürken devlet kapitalizmi uygulayan Çin'in mecburen liberal kurumlar oluşturmak zorunda kalacağı ve kısmen demokratikleşeceği öngörülüyor. Bu arada Avrupa'nın "değerler"ini savunmaya devam etmesi de isteniyor, zira bu ülkeler dikkatli davranmazlarsa artan ırkçılığın başlarına beklenmedik işler açabileceği uyarısı yapılıyor.

Her bir güç etrafında genişletilmiş örgütlenmeleri merkez olarak gören rapor, bu merkezlerin çok taraflı ilişkiler sürdürmesini öngörüyor. Buna göre, yeni bir düzen yeni bir uluslararası örgütlenme gerektiriyor ve IMF, BM ya da NATO düzenlerinde daha geniş, daha katılımcı yapılara geçilmesi öneriliyor. Kısacası, sistemin "üst" kurallarının geniş katılımlı kabaca üç düzeyde örgütlenmiş yapılar tarafından saptanması düşünülmüş. Mali-ekonomik, siyasal ve askerî alanlardaki bu kuruluşların karar alıcıları, merkez liderleri ve o gruptaki güçler olarak tasarlanmış. Bu durumda her bir merkez ülke ve o merkeze yakın güç, bu genel kuralların bölgede uygulanmasından sorumlu. Gevşek ve geçişken olarak tasarlanmış bu bölgesel örgütlerin aralarında karşılıklı bağımlılık yaratması, toplumsal bağların gelişmesine yol açacak kanalları kurması bekleniyor. Ancak bu yolla ideolojik kimliklerin aşındırılabileceği ileri sürülüyor. Ayrıca, güç durumundaki ülkelerin inandırıcı ve ikna edici olmasının yolunun da iki konuya dayandığı belirtilmiş.

Bunlardan biri, zenginliklerin, suların ve özellikle de enerjinin paylaşımında egoist davranmamak. Uyarının Rusya'ya geldiği anlaşılıyor. İkincisi ise lider ülkelerin iç istikrarını, adaleti ve demokratikleşmeyi teşvik etmeleri. Kendi içinde demokratik ve adil olmayanın çevre ile ilişkilerinde etki oluşturamayacağını vurgulayan rapor, yine Rusya'yı ve belki Türkiye'yi uyarmış görünüyor.

Sonuç olarak ABD açısından 2025 manzarası açık. ABD, Çin'in rekabetini sistem için uygun bulurken Çin'in Hindistan tarafından denetlenmesini, Rusya-Çin ittifakının ise gerçekleşmemesini istiyor. Bu, küresel sorumluluğu paylaşırken gücünü çok azaltacak koşullara razı olmamak anlamına gelir. Rapor, ya buna göre davranır oyuncular ya da daha savaşlı bir dünyaya razı olur diyor.

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF. DR. BERİL DEDEOĞLU / Zaman



Bu haber 704 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,545 µs