Elinizin altında fare var! Vallahi...

2 Aralık 2008 15:33 tsi
Dur.. Bak! Herkesin elinde fare var. Hop, fare! Yazık, bırakın gitsin artık! Yine avuçluyorsunuz. Yazık; ayakları yok. Bazısının kuyruğu da yok. Gözü yok. Tekerleği var. Fare bu. Hep hizmet etti size. Birgün yüzüne baktınız mı? Aşk olsun. Bırakın gitsin

Maddi değeri artık pek yok. Manevi değeri de yok. Ama işimizi görüyor. Hem de iyi görüyor. O kadar alıştık ki, elimizin altındaki varlığını hissetmiyoruz bile. Şu an bile "fare"yi avuçluyorsunuz!

"Mouse"u yani. Bilgiyasayar mausunu. Fareyi. Görevi: Tıklamak ve sürüklemek. Ha bir de "sağına basarsanız" başka yararlı işler yapabilirsiniz. Kuyruğunun girdiği delikten girer. Kuyruğu olan da var olmayan da.

Kuyruksuzlar uzaktan da etkili. Ayakları yok. Yüzüstü duruyor. Oradan hissediyor. Tekerliği de var. "Roller"ı döndürdüğünüzde sayfayı kaydırıyor. Hop, kayıyor. Fare bu, kayar.

Yatağı var. Orada uyur, çalışır. "Pad" yani. Başka yerde yürümez. Yatağını ister. Efendisinin sözünden çıkmaz. Ne derse o. Aç, kapa, kopyala, tıkla, çift tıkla, sinirlen sürekli tıkla, yuvarla, "paste", yapıştır! Hop fare!

Sevgi ister mi, yok. Ama hep sırtını okşatır. Eliniz üstünde olsun ister. Fare bu. Ara sıra durur. Kilitlenir. Kımıldamaz. Ama suç onun değil. Kuyruğunun girdiği yerde. Hop fare!

Yaşlı ama zımba gibi!

Efendim bugün farenizin doğum günü. Orta yaşı aştı. Tam 40 yaşında. Dünyanın en büyük buluşunun, insan aklından sonra-hâla yanına bile yaklaşamasa da-en yakın ürünü "bilgisayar"ın yardımcısı.

Aslında aralarındaki ilişki oldukça ilginç. Ciddi bir kültür ve bilgi farkı var. Ama bu kör bir aşk. Bilgisayarlar, Fare'ye göre inanılmaz derecede kabiliyetli ve güçlü. Fareler ise neredeyse bir-iki fonksiyondan ibaret. Fakat bilgisayar onsuz yapamıyor.

Laptoplara kadar faresiz bilgisayarların kullanımı işkence gibiydi. Lap-toplardan sonra bu "bağımlılık" biraz azaldı. Dokunmatik yüzeyler farelerin varlığını tehtid eder hale geldi.

Ama çok değil. Bir çok kullanıcıya göre, bilgisayar üzerindeki "mouse-pad"ler, harici olanlara göre çok daha zor. Bu yüzden dizüstü bilgisayarlarda bile hâla fare kullanılıyor.

Dünyadaki en yaygın araçlardan biri. Hatta bir insan hayatı boyunca birden çok fareya sahip oluyor. Fiyatları ucuz olduğundan tamiriyle pek uğraşılmıyor. Bilgisayar satıcıları çok uzun zamandır, "yanında mouse da veriyoruz" bile demiyor.

Yani aslında işlevsellikleri ile saygınlıkları arasında ciddi tezat var. Bilgisayarları herkes kayıyırken, mouselar önemsenmiyor.

Peki farenizin öyküsünü biliyor musunuz? En azından ismini kimin koyduğunu mesela? Fare (Mouse) isminin babası, "Stanford Araştırma Enstitüsü". (Stanford Research Institute)

Bu ismin seçilmesinin nedeni, daha doğrusu akla getiren neden, kuyruğu. Kuyruğu fareye benzetildiği için bu isim verilmiş. Mouse, piyasaya ilk kez 1981 yılında sunulmuş. " Xerox 8010 Star Information System"leri tarafından.

Ama daha tarihi var. Mouse hakkındaki ilk akademik metin 1965 yılına ait. Bill English adında bir bilim-adamı, "Computer-Aided Display Control" adında bir makale yazmış.

Peki mouse'u bulan kim? Douglas Engelbert, 1963'te icat etmiş. Tarih kafanızı karıştırmasın. Resmi sunum tarihi 1968. Bu yıla kadar kullanılabilirlik testleri yapılmış.

Yani fikir iyi görünmüş ama çalışır mı çalışmaz mı meselesi! Engelbert'e ilişkin hikaye ise hem ilginç hem de dramatik. Çünkü patentini almamış. Almış olsa, bugün nasıl bir servetin sahibi olacağını sizin hayal gücünüze bırakıyoruz.

Yalnız burada bir mini tartışma var. Kanada Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin benzeri bir aracı (trackball ismiyle) Bowling oyunlarında kullandığı söyleniyor. Ama aynı şey değil.

Mouse'un gelişimi de hızlı oldu. Fare var fare var. Bugün kablosuz mouselardan, oyun konsollarına kadar geniş bir yaratıcılığa hizmet etmiş bulunuyor.

Ve fare hâla, icadından 40 yıl sonra yaygın olarak kullanılmaya/yaşamaya devam ediyor. Bugün farenizin yaş gününü kutlayın. Sırtını biraz sıvazlayarak!

Bu haber 747 defa okundu.