En Sıcak Konular

'Takiyye' nasıl gerçek oldu?

12 Mart 2009 10:16 tsi
'Takiyye' nasıl gerçek oldu? 'Bir inancın yasaklanması zulümdür'

Dün ilk bölümünü yayınladığımız araştırmacı-yazar Cafer Solgun'la söyleşimizin bugünkü bölümünde, Solgun'un Alevilere atfedilen rollerle ilgili açıklamaları var...

-Özellikle 90’lı yıllara dikkat çekmenizin bir anlamı olmalı?

Elbette bir anlamı var. 90’lı yıllarda Türkiye’de yeni bir “tehlike” konsepti geliştirildi. Kamuoyunda adına “gizli anayasa” veya “asıl anayasa”, “kırmızı kitap” da denilen “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” güncellendi. Geçerken belirtmiş olayım, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlanmakta ve MGK’da karara bağlanmaktadır. Bu süreçte TBMM’nin ve meclis bünyesinden çıkan hükümetin tamamının herhangi bir rolü bulunmamaktadır. Bu, hangi hukukla izah edilebilir? İşte bu güncellenen belge ile beraber, ülkemizde “bölücülük” tehlikesinin yanı sıra bir de “irtica” tehlikesi olduğu tespit edildi. Bu, resmi bir devlet politikası haline getirildi. Bütün kurumların ve bu arada toplumun buna göre tutum ve pozisyon alması istendi, sağlanmaya çalışıldı.

Bu süreçte Alevilerin “laikliğin ve cumhuriyetin teminatı” olduğu görüşü Aleviler içerisinde yaygınlaştırıldı. Bu “teminat” olma durumu bir “rol” olarak Alevilere yüklendi. Alevilerin meydanlarda “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganını haykıran “hazır kıtalar” olması istendi, beklendi. Alevi örgütlenmelerinin önünün bu süreçte (özellikle 2 Temmuz 1993 Sivas katliamından sonra) açılması bir rastlantı değildi.

Buradaki esas enteresan husus ise şu: “Laiklik tehlikede” konseptleri geliştirenler, Türkiye’deki sistemin gerçekten “laiklik” olup olmadığını tartışmaya yanaşmıyorlar.

Bırakalım başka kanıtlar aramayı, Diyanet İşleri Başkanlığı adını taşıyan devasa bütçeli bir kurumun varlığı bile, tek başına ülkemizdeki kurulu sistemin “laik” olmadığını göstermeye yetmektedir. O Diyanet İşleri Başkanlığı ki, Türkiye’de Aleviler başta olmak üzere başka inançların varlığını inkar eden, görmezden gelen bir kurumdur.

Bu nedenle Alevilerin “laiklik” konusundaki duyarlılıklarının çok kötü bir şekilde istismar edilmesi söz konusudur.

-Cemevlerinde Atatürk posterlerinin asılı olmasını da eleştiriyorsunuz…

Bu da apayrı bir garabet durumdur. Cemevleri devlet tarafından “ibadet mekanları” olarak kabul edilmiyor. Halen resmiyette “dernek” statüsündedir. Fakat, başka konularda görüş ayrılıkları olsa da bu konuda bütün Aleviler cemevlerini ibadethane olarak kabul etmekte ve bunu talep etmektedirler.

Cemevlerinden başka hangi ibadethanede politik bir figürün resimleri, posterleri asılıdır? Bunun kabul edilebilir hiçbir izahatı yok.

Atatürk politik bir figürdür. Ülkemizin dört bir yanında heykelleri, resimleri, büstleri var. Bunu yeterli görmeyip kendi evine, işyerine de isteyen Atatürk resimleri asabilir. Ama bir ibadethanede Atatürk resimleri asılı olması kabul edilemez.

Cemevelerinde Hz. Ali’yi, 12 İmamlar’ı resmeden resimler olması ne kadar doğalsa, bu resimlerin tam ortasına Atatürk portreleri konulması bir o kadar anormaldir.

-Bu görüşleriniz nasıl karşılandı peki?

Alevilerin sessiz çoğunluğunun gönlünden geçeni dile getirdim ben. Ayrıca da benim ortaya koyduğum görüşün bence tartışma götürecek bir yanı da yok. Bu, insanların inançlarıyla alay etmekten farksız bir uygulama. Bu nedenle görüşlerim genel olarak olumlu karşılandı.

Alevilerin Kemalizm’le İmtihanı yayınlandıktan sonra katıldığım etkinlikler, panel ve söyleşiler oldu. Bazı cemevlerinde de panellere katıldım. Bunlardan biri geçtiğimiz yıl, 2 Temmuz Madımak Katliamı vesilesiyle Gazi Cemevi’nde düzenlenen bir panel idi. Cemevi salonunda Atatürk’ün kocaman portresi altında konuşmak durumunda kaldığım için utanç duyduğumu belirttim. O portrenin orada durmasından hoşnut olan hiç kimseyi görmedim. Kendilerini “Atatürkçü” olarak tanımlayan Aleviler dahi, bunu savunacak bir dayanak bulamıyorlar.

Cem TV’de katıldığım bir tartışma programında da Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, telefonla stüdyoda tartışmaya katıldı. Ve “Bize bağlı cemevlerinden Atatürk portrelerinin kaldırılması için talimat verdik” dedi.

Bugüne değin açık açık bu uygulamayı savunan olmadı, ama bir takım müstear isimlerle küfür, hakaret mailleri yazanlar oldu. Bu tip zavallıca yaklaşımları da ciddiye alacak değilim.

Aleviler içerisinde Mustafa Kemal’i neredeyse “13. İmam” konumuna sokmak isteyenler olduğunu biliyorum elbette. “Sağcısı solcusu bütün Aleviler Atatürkçüdür” görüşünü canla başla yaygınlaştırmak isteyenler olduğunu da.

Fakat inanıyorum ki Aleviler bu defteri kapatacak bir noktaya gelmişlerdir.

-Peki Aleviler bu şekilde neden istismar edilebiliyor?

Bunun nedenlerini kitabımda etraflıca ele aldım. Bunun en başlıca nedeni korkudur. Bir başka ifadeyle söylenecek olursa, kendini yaşatabilmek çabasının getirdiği bir “takiyye” ihtiyacıdır.

Bakın Aleviler, Yavuz Sultan Selim’den beri bu coğrafyada baskı görmektedirler. Cumhuriyet’in ilanını, devlet bütün inançlara eşit mesafede duracak beklentisiyle coşkuyla karşıladılar, desteklediler. Cumhuriyetle birlikte inançlarını özgürce yaşayabileceklerini düşündüler. Fakat yaşanan bunun tam tersi oldu. Cumhuriyet Alevilerin en büyük hayal kırıklığıdır.

Cumhuriyet Hilafet’i kaldırdı, ama yerine Diyanet İşleri Başkanlığı’nı koydu. Hem din adamı hem de devlet memuru nasıl olunabilir; ben bunu anlayamıyorum. Tekke ve Zaviyeler Kanunu çıkarıldı ve Alevi inancının köşe taşlarını oluşturan dinsel sıfat ve payeler yasaklandı. Dede, baba, seyit vb yasaklandı. Dedeler büyük baskılara, acılara maruz kaldılar. İnancı gereği bıyık ve sakallarını kesmemeleri gereken dedelerin sakalları yolundu. Alevilerin en önemli ibadetleri olan ayin-i cemleri yapmak illegal örgüt toplantısı yapmaktan daha zor hale geldi.

Dahası, bugünkü Sivas sınırları içerisinde yer alan Koçgiri’de, adı yüzyıllardır Dersim olan   ve 1935’te kanunla “Tunceli” yapılan Dersim’de Alevi katliamları yapıldı.

Cumhuriyet dönemleri, Alevi olmayı saklanması gereken bir inanç ve kimlik haline getirdi.

Bir insanın, bir toplumun inancını, kimliğini, memleketini saklayarak yaşamak zorunda olmasının ne büyük bir travma ve zulüm olduğunu vicdan sahibi herkes anlayabilir.

İşte bu yüzden savunmasız, korunmasız, sahipsiz Aleviler, sadece kendilerini yaşatabilmek duygu ve kaygısıyla “Atatürkçü”, “cumhuriyetçi”, “laikçi” olup çıktılar. Fakat daha önce de belirttiğim gibi, bu tipik “takiyye”nin sonradan ciddi ciddi bir inanca, saplantıya dönüşmesi durumu daha da tehlikeli bir hale getirdi.

Şunu da belirtmem gerekir: Alevilerin yaşadıkları korkuyu derinleştiren ve sürekli olmasına neden olan bir başka şey de yaratılan önyargılardır.

Alevi-Sünni çelişkisi yaratmak, bunu sürekli kılmak ve bunun üzerinden başka senaryolarını hayata geçirmek isteyen güçlerin empoze ettiği önyargılar, Alevilerin “Stockholm Sendromuna” kapılmalarında büyük rol oynamıştır…

Yarın: Aleviler ve Ergenekon, Aleviler CHP’den uzaklaşıyor mu, AKP’nin Alevi açılımı …

Röportajın 1. bölümü: Aleviler kimsenin arka bahçesi değil

www.iyibilgi.com



Bu haber 1,421 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,951 µs