En Sıcak Konular

Bodrum Palas'tan Çankaya Köşkü'ne - 3

5 Eylül 2007 00:42 tsi
Bursla gittiği Londra, Gül'ün fikir yapısını değiştirdi. En çok da çoğulculuktan ve özgürlüklerden etkilendi. Birlikte okuduğu gazeteci Fehmi Koru, dönüşlerine yakın 'Jöntürkleri daha iyi anlıyorum şimdi' demişti. 'Büyük Doğu'nun köhneliğini Batı'ya

Can Dündar/ Milliyet
Karşı olduğu Batı'yla İngiltere'de tanıştı



Gül, 1969'da girdiği üniversiteden ancak 1975'te mezun olabildi. Okula gidemediği dönemler, mezuniyetini geciktirmişti.
Tabii bir de siyasi faaliyetler...
1973'te Erbakan'ın MSP'sinden milletvekili adayı olan babası için, 1975 senato seçimlerinde de MSP adayı Recai Kutan için Kayseri'de kampanya yapmış, o dönem bir mitingde ilk siyasi nutkunu atmıştı.
Ama, Milli Görüşçülere uzak duruyordu. Çok yakın bir arkadaşı, "Aslında hiçbir dönem Milli Görüşçü olmadı. Hiç Hoca'nın dizi dibinde oturmadı" diyecekti; "Onları biraz avam buluyorduk. Bizden farklı olarak, sanatla, edebiyatla, estetikle vs. hiç ilgileri yoktu."

İlk kez Avrupa'da

"Biz" dediği, Milli Türk Talebe Birliği'ydi. Gül, vaktinin çoğunu orada geçiriyordu.
Fotoğrafçılık kolunda resim çekmeyi öğrenmiş, sinema kolunda Metin Erksan'ı, Halit Refiğ'i, Atıf Yılmaz'ı konferanslarda ağırlamıştı.
Turizm kolunda da Avrupa'daki gençlik kamplarına öğrenci yolluyorlardı. Kendisi de kızlı erkekli bir grupla bu gezilerden birine katıldı.
Emniyet'teki kaydı nedeniyle zor pasaport alabilmişti. Londra'da bir gençlik kampında çilek toplayıp para kazandı.
Londra'nın Victoria otobüs istasyonunu görünce çok şaşırmıştı. Topkapı'ya kıyasla devasa bir terminal beklerken, ufacık bir istasyonla karşılaşmış, Batı'da asıl ulaşımın raylar üzerinde yapıldığını, dolayısıyla görkemli istasyonların tren istasyonları olduğunu orada öğrenmişti.

'İspanyol paçalı züppe'

Bu arada, her sene gemiyle Çanakkale kutlamalarına katılıyorlardı.
Gül, bazen Çanakkale mücahidi kıyafeti içinde mihmandarlık ettiği bu gezilerde üniversite öğrencilerine savaş meydanlarını gezdiriyordu.
O kutlamalardan birinde üniversite gençliği adına o konuşmuştu.
Asıl siyasi faaliyeti ise Büyük Doğu yayınevindeki çalışmasıydı.
Orada Mehmet Tekelioğlu ile birlikte Necip Fazıl'ın "Çile" kitabını yayına hazırladılar. Bu süreçte ortaokuldan beri idol olarak gördüğü Necip Fazıl'la yan yana çalıştı.
Kitap çıktığında Necip Fazıl, Tekelioğlu'yla Gül'ü Sirkeci'deki Konyalı lokantasına götürdü. Her ikisine birer takım elbiselik kumaş hediye etti.
O dönem Gül ve arkadaşları, günün modasına uyarak saç uzatıyor, İspanyol paça pantolon giyiyorlardı.
Bir gün Sultanahmet Camii'ndeki bir namazdan sonra Necip Fazıl onlara bakıp "Bu kubbelerin altı, böyle züppelerle dolmadıkça Türkiye'nin kurtuluşu yoktur" demişti.


'Okumama sen mâni oldun Abdullah'
 
Abdullah Gül, röportajımızda eşinin okulu bırakmak zorunda kalması konusundaki kızgınlığını şöyle itiraf etti:
"O, hep içinde ukde kaldı. Bana en çok kızdığı şeydir: 'Okumama sen mâni oldun' diye... Okulda çok çalışkan bir öğrenciymiş.
-Niye mâni oldunuz?
-Vallahi, olmadı işte o zaman... O zamanki şartlar... Bir taraftan evlilik, bir taraftan hayatımız, bir taraftan geçim derdi... Ben üniversitede asistanlık yapıyordum, maaşım belli, kiramız belli... Yani bir elimiz yağda, bir elimiz balda değildik doğrusu... Maaşım geçinmemize yetmezdi, babamın yardımı olurdu. Hatırlarım, o zaman akademik çalışma için eve kitaplar gelir, daktiloda makaleler yazarım. Yani evliliğin de tadı olmamıştı, ilk evlilik yıllarımda..."

15'lik kızla görücü usulü evlendi
 
Gül, İngiltere dönüşü İstanbul Üniversitesi'nde doktora çalışmasına koyuldu.
Bu arada hocası Sabahattin Zaim, Sakarya'da kurduğu Endüstri Mühendisliği bölümünde iktisat dersleri vermesini istedi.
Gül teklifi kabul etti ve Sabahattin Bey'in asistanı oldu. Şimdi 5 yıl boyunca İstanbul-Sakarya arasında trenle mekik dokuyacaktı.
1979 yazında kuzeninin düğünü için Kayseri'ye gitti.

Annesi buldu
O düğünde annesi Adviye Hanım, oğlu için ne zamandır aramakta olduğu kısmeti buldu. Kayserili "mazbut bir aile" olan Özyurtların kızı Hayrünnisa'yı orada gördü, çok beğendi. Ailesinin ağzını yokladı. Olur aldı. Ve hemen konuyu oğluna fısıldadı.
29 yaşında bir üniversite hocası olan Gül, "Görücü usulü"nü yadırgamadı mı? Bu sorumu şöyle yanıtladı:
"Siz kendiniz bulamazsanız iş, annenize kalıyor."
Hayrünnisa Özyurt henüz 14'ündeydi.
Çemberlitaş Kız Lisesi'nin orta kısmını 9.3 ortalama ile yeni bitirmişti.
Gül, "Daha çok küçük" diye itiraz ettiyse de gelin adayı ile tanışıp olgun bir kız olduğunu fark edince fikri değişti. Hayrünnisa, okulunu bitirmeden evlenmek istemiyordu. Ama damat aceleciydi. Mecburen kabullendi. Tek şartı vardı:

15 yaşını beklediler
Ne yapıp yapıp okulunu bitirecekti.
Gül söz verdi.
O yaz Kayseri'de sözlendiler.
Medeni Kanun, 14 yaşında bir kızın evlenmesini yasaklıyordu. O yüzden gelinin 15'ini doldurması beklendi.
18 Ağustos 1980 Pazartesi, Hayrünnisa'nın yaş günüydü.
Yasal engel o gün kalktı. 5 gün sürecek düğün de o gün başladı.
Kayseri'de büyük bir yemek verildi.
Salı kına gecesi, çarşamba da resmi nikâh yapıldı.
Damadın dayısı Ahmet Tahir Satoğlu ile gelinin amcası Veysel Zeki Özyurt şahitlerdi.
Düğün arabası Chevrolet'yi hâlâ oğlu Mehmet Tekelioğlu kullandı.
Okulda başı açık olan 15'lik gelin, nikâh defterindeki fotoğrafında uçları oyalı beyaz türbana girmişti.
Örgün eğitimdeki evlenme yasağı nedeniyle okulu bıraktı. Türbanını çıkarmadığı için dışarıdan tamamlama sınavına da alınmadı.
Liseyi bitirebilmek için tam 17 yıl bekleyecek ve Erbakan'ın Başbakan olduğu dönem bitirme sınavına türbanla kabul edilerek diploma alabilecekti.






Londra yılları


Kilisede namaz kıldılar

Okulu bitirince Milli Kültür Vakfı'nın bursuyla İngiltere'ye gitti.
Gül, orada önce dil öğrenecek, sonra da Exeter Üniversitesi'nde doktora öncesi çalışma yapacaktı.
26 yaşına kadar, Büyük Doğu Fikir Kulübü'nün etkisiyle Batı karşıtı görüşlerle yetişmişti. Şimdi, o karşıtı olduğu Batı'yla yakından tanışacaktı.
Lisede yabancı dili iyi olduğu için üniversitede İngilizceden muaf tutulmuştu; oysa kendi tabiriyle, "biri yol sorsa tarif edecek durumda değildi".
Londra'da gündüzleri dil kursuna gitti, geceleri Müslüman Öğrenciler Birliği'nin yurdunda kaldı. Orada farklı dünyalardan Müslüman gençlerle dostluklar kurdu.
Londra'da Gül'le birlikte okuyan Fehmi Koru, "Orada gözümüz, zihnimiz biraz daha açıldı" diyor:
"Gider gitmez, iki toplum arasındaki farklılığı fark ettik ve bunun sebeplerini düşünmeye başladık. Maddi imkânlar mı? Kültür farklılığı mı? Din faktörü mü? Kendi aramızda fikir jimnastiği yaparak bir olgunlaşma devri yaşadık. Gül için de çok yararlı bir dönem oldu."
Gül, pazarları Speaker's Corner'da özgürce nutuk atanları hayretle izliyor, Royal Albert Hall'da konserlere, sinemaya, tiyatroya gidiyor, Muhafazakâr Parti'nin, İşçi Partisi'nin toplantılarına katılıyordu.
En çok, gördüğü çoğulcu yapıdan etkilenmişti.

Sonra da özgürlüklerden...
Namaz saatleri, ders saatleriyle kesişiyor, mescit bulmak sorun oluyordu. Bir gün okulun yanındaki kiliseye girdi, papaza bu sorunu nakletti. Papaz kendi odasını açtı; "Burası benim özel yerim. Sizce mahzuru yoksa, istediğiniz zaman gelip namaz kılabilirsiniz" dedi. O günden sonra namazlarını hep o kilisede kıldılar.

'İdeolojik eğilimler anlamsız'
Londra'nın gelişmişliği ve intizamı da Gül'ü etkilemişti. Röportajda Londra'yı hayranlıkla anlatırken şöyle dedi:
"Oxford Street, Londra'nın merkezinde dar bir cadde, ama trafik tıkanmıyor. Metro çok etkileyici, yerin üstündeki kadar yerin altında da yollar, insanlar var. Her meydanda şairlerin, edebiyatçıların, büyük komutanların heykelleri, sanat galerileri, kültür faaliyetleri... Bunlar beni çok, çok etkiledi. Giderken belki üniversitede bulunduğumuz yılların doğal neticesi olarak daha çok ideolojik eğilimlerimiz varken, oraya gidince onların çok da anlamlı olmadığını ilk defa görmüş olduk."
Londra'da Batı karşıtı önyargıları törpülenmeye başlamıştı. O kadar ki, Fehmi Koru, dönüşe yakın, "Jöntürkleri daha iyi anlıyorum şimdi" demişti. Onlar da "Büyük Doğu"nun, Osmanlı'nın köhnemişliğini Batı'ya gittiklerinde fark etmişlerdi.
2 yıllık İngiltere dönemi, 1978 Ağustos'unda bitti. Dönecekleri gün Fehmi Koru ile birlikte saatlerce Recent Street'te Necip Fazıl'a hediye aradılar. Sonunda bir çakmak ve yaka iğnesi aldılar. Ve hayli değişmiş olarak yurda döndüler.
Gül, 2005'te Exeter Üniversitesi'ne bu kez Dışişleri Bakanı olarak gidecek ve 30 yıl sonra fahri doktor unvanı alıp cüppe giyecekti.




Abdullah Gül, Londra'da okuduğu Exeter Üniversitesi'ne 2005'te Dışişleri Bakanı olarak gitti ve 30 yıl sonra fahri doktor unvanı alıp cüppe giydi.


Bu haber 6,915 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,970 µs