En Sıcak Konular

"Narsist bir devletimiz var"

4 Mart 2008 11:02 tsi
Dilimiz, dinimiz yasaklanıyor, ama onları unutmuyoruz. Fakat aynı zaman da o iktidarları da içimizde taşıyoruz. Birbirimize devletmişiz gibi davranıyoruz. Peki nasıl direneceğiz? Bu karmaşık durumu, Hayykitap'tan “Ehlileşmemek, Düzleşmemek, Direnme

Kitapta darbeleri modernite projesiyle birlikte okuyorsunuz. Peki o zaman ordu başlı başına bir burjuvazi mi? Nihayetinde modernizm burjuvazinin yaşam ideolojisi…

Burjuvazi diyemeyiz belki ama burjuvaziye tekabül eden bir şey diyebiliriz. Burjuvazinin oynamış olduğu rolü Türkiye’de ordu oynamaya çalıştı. Çünkü tarihselliği olan, zaman içinde yükselen, kentlerde önemli bir aktör olan, küçükten büyüyen bir toplumsal sınıftan bahsediyoruz burjuvazi derken. Ve toplumun değişiminde etkin olabilen, güce dönüşen bir sınıf burjuvazi. Ama ordu dediğimiz zaman, zaten Osmanlı’dan beri hep tepede olan, aşağıdan yukarıya hareket eden değil, yukarıda konumlanmış… Yukarıdan aşağıya yaptığı modernleşmeden bahsediyoruz ordu derken. Bir anlamda karşılaştırılabilir, düşünülebilir.

Topluma bakış açısı, topluma kendi yaşam biçimini dayatması açısından bakarsak...

Evet denilebilir belki. Burjuvazi var olan kapitalist yapı içerisinde çıkarını korumak için
kendi değerlerini, kültürünü dayatmak zorunda. Medenileşme de bunun içerisinde. Kendi kültürel anlam dünyasını, kapitalizmin ruhuna uygun şekilde yaygınlaştıran, sosyalize eden, bunun için güç kazanan bir sınıf. Dolayısıyla biz hep beraber burjuva olmasak da burjuva gibi düşünüyoruz. Dolayısıyla bu anlamda evet, Türkiye’de ordu burjuva ile karşılaştırılabilir. Ordunun zihniyetini, savaşa kodlanmış mantığını toplumsal olarak biz de benimsedik. Bir sosyalizasyon süreci olarak biz de militerleştik.

AK PARTİ AŞAĞIDAN MODERNLEŞMENİN TEMSİLCİSİ

http://www.iyibilgi.com/images/haber/20895.jpg

 

 

Modernleştirme projemizin öncüsünün ordu olması nedeniyle moderniteyi modernite yapan liberalizmin ıskalandığını görüyoruz. Birincisi neden? İkincisi bu durumda liberalizmi yukarıdan modernleşmeye karşı aşağıdan modernleşme hareketleri sahiplendiler diyebilir miyiz?

Denilebilir. Galiba şöyle bir şey: Burjuvazinin daha sınıfsal olarak yaşatmış olduğu şeyi ordunun yaşatması mümkün değildi. Evet kendi OYAK’ı ile, finans kurumları şirketleri ile kendi başına sermaye özelliği sunan bir güç olmasına rağmen, kapitalist ekonomin yeşermesi sürecinin doğrudan parçası olabilecek, kapitalist rasyonaliteyle düşünebilecek bir kurum değildi. Onun sadece kaynağa ihtiyacı vardı. Yaptığı yatırımlar sadece kendisi içindi. Ama burjuvazi uzun vadeli çıkarları, kapitalist sistemin bekası için, başkası için de yatırım yapabilir. Buradaki beka ancak bir tür zorlama, daha kültürel olanın mutlaklaştırılması üzerine kurulu. Sonuç olarak şöyle bir şey, modernlik yada kapitalizm öyle çok da sınırlarla olan bir şey değil. Birileri kafasına göre yorum yapıyor, ama ortaya çıkan sonuç, şu veya bu şekilde bir modernleşme. Ekonomi yayılıyor, sınırların ardına taşıyor. Sınır ötesi ticaret yapmaya başladığınız anda, bir aktivite başlıyor demektir. Bu anlamda AK Parti, modernitenin aşağıdan yukarıya akan hareketinin içerisine oturdu. Onu temsil etti. Ekonominin içindeki yükselmeye tekabül eden sınıfların bir temsilcisi oldu.

DEVLET TOPLUMA KARŞI DİRENİYOR

Kitapta devletin toplumun peşinden gittiğini, muhalefet edenin devlet olduğunu söylüyorsunuz.  Buna paralel olarak özellikle son yıllarda demokratikleşme ve değişim sürecine karşı geliştirilen bu durumu, “resmi itaatsizlik” kavramıyla açıklayabilir miyiz? Mesela başörtüsü yasağının Anayasa değişikliğiyle kaldırılması karşısında rektörlerin karşı çıkan tavırları…

Evet bu düşündüren, zihin açıcı bir kavramsallaştırma. Üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Belki arkasından şunu söylemek mümkün, devlet toplumun dışında olan bir şey değil. Toplumdaki güç ilişkilerinin tezahürü, konsantrasyonu. Devlet kendi tanımına uymadığını gösteriyor. Belki giderek çıplaklaşıyor, içindeki güç ilişkileri, sınıfsal özellikleri daha çok gösteriyor. Toplumdaki değişime direniyor. Sosyolojinin temel yöntemlerinden biridir, hem hareketlere, hem düzene bakmak. Toplumdaki egemen güç ilişkileri belli bir durumu sabitlemeye çalışırlar, çıkarları sürsün diye. Fakat çıkarları daha az olanlar, dertleri farklı olanlar, gerçekmiş gibi gözüken kabulleri farklılaştırırlar, kendi yorumlarını eklerler, direnirler. Toplumları dönüştüren de budur. Esas olan hikayeye karşı düzenin yaptığı şey, bu değişiklikleri içine almaktır, daha uzun yaşasın diye. Ama galiba bu dönemde Türkiye’de olan şey, içeri alarak değil, dışlayarak kendi düzenini korumaya çalışması.

 

Bu değişim, düzenin içine alamayacağı bir değişim mi?

Alabileceği bir şey aslında. Teorik olarak düşünürsek, çok rahat alabilir. Fakat Türkiye’deki kurucu ideolojinin, Türk modernleşmesinin böyle bir kapasitesi yok. Taşıyıcısı ordu olduğu için belki de. Çünkü o değişimle, genel olarak bu düzenle kendisini özdeşleştirmiş olan o kurumun aynı şekilde devam etmesi mümkün değil. Sadece ordu da değil... Onun türevleri, entelektüel hegemonyasını sağlayan kurumlar, üniversiteler mesela, partiler vs.

Medya?...

Medya değişebilir. Eğer ordu bugünkü pozisyonunu değiştirirse, birileri “Artık demokrasi olsun” derse, muhtemelen medya da kraldan fazla kralcılık yapmaz herhalde…

Yapıyorlar aslında. Hilmi Özkök fazla demokrat olduğu yönünde eleştiriliyordu mesela…

O hakim stratejik dil, totalleştirici bir dil olduğundan dolayı, koltukları için, başka bir dilleri olmadığı için, medya açısından daha satılabilir dil olduğu için, onu kullanıyorlar.

DUYGUSAL DEVLET

Devletimizin ilginç özelliklerinden biri de bir insan gibi davranması. Mesela üzülüyor, aldatıldığını sanıyor, kıskanıyor, öfkeleniyor, intikam duygusuyla hareket ediyor. Yaşar Büyükanıt Kuzey Irak operasyonuna yönelik eleştirileri tam da böyle karşıladı. Birincisi bu sadece bizim devlete mi has? İkincisi neden?

Mesela Kuzey Kore olabilir, Sovyetler, Nazi Almanya’sı diğer örnekler olabilir..

O zaman otoriterlikten ileri gelen bir şey bu?

Tabi esas olarak, ancak otoriter bir yapıyla varolan devletler için böyle. Kişiselleşmiş bir devlet aslında. Bir yandan krallarla, imparatorlarla özdeşleşmiş olan devletin devamı. “Devlet benim”, “Gerçeklik benim” diyen…

İktidarın bir bedende görünür olduğu bir durum…

İmparator böyle bir şey değil miydi? Onun heykelini bir yere koyarsın, devlet denince akla o gelir. Tam benzer bir durum. Kral nasıl, bir insan olarak tebaasından gelen tepkilere üzülüyordu. Tam da onun gibi işte. Bir kişi gibi davranıyor, üzülüyor. Halbuki teorik olarak böyle olmaması lazım. Bizim master programında bir öğrencim, Zeynep Ekener, Türk modernleşmesinin narsist yönünü inceliyor. Bu kelimenin Türk devletini, modernleşmesini anlamak için inanılmaz bir açıklama kapasitesi var. Narsizm nedir kabaca? İşte herkes bana baksın.

Veya herkes bana düşman…

Evet. Bu ikisi beraber gidiyor zaten. Bir şekilde benim ne kadar iyi olduğuma inansın herkes. Ama bu gayet riskli bir şey. Çünkü her an birisi sizi beğenmeyebilir. Bu da ciddi bir hastalık yaratıyor. Endişeler, kırılmalar, korkular, paranoyalar... Beraberinde ikiye bölünme, şizofren bir hal geliyor.

YARIN: Avrupa niye duysun ki sesimizi?

www.iyibilgi.com  özel İlhan Döğüş



Bu haber 4,727 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,776 µs